Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

ŞEYTANIN AVUKATI-2 – Kocatepe Gazetesi

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 19 Aralık 2018 Çarşamba 13:33:49
 

CÜMLELERİ HAKK SINIRINDA
TUTABİLMEYİ BAŞARMALI
Bu soruyu kendimize daima sormalıyız demiştik:  Şeytanın avukatlığını yapıyor olabilir miyim? Çünkü dünya hayatına esfele safiliyn idrakla başlıyoruz. Esfele safiliyne reddedilen insan, duniHİ algısının sebep olduğu zanları sonucu farkında olarak-olmayarak sözde ilahlığını yaşar, bu nedenle de bir ilah gibi düşünür ve konuşur. İnsana ilahlık telkini yapan bir mekanizma çalışır ki ona Şeytanlık Patronaj Sistemi dedik. Şeytanlık Patronaj Sistemi tesiri insanın sadrınadır, zan alanınadır, o sistem insanın sadrındaki “Nefret Kökenli Kıyas Şeytanlık Zann Alanı” üzerinden yürür. Şeytanlık Patronaj Sistemi’ni ayakta tutan bu sistemin direği, insanın sözde ilahlık iddiasıdır, müstakilen varım ve muhtarım iddiasıdır. Şeytanlık Patronaj Sistemi’ni sürdürülebilir kılmak amacıyla, şeytan insanın sözde ilahlık iddiasına, buna uygun düşünce ve hayat tarzına sımsıkı bağlanmasını hedefler. İnsan da bir ilah gibi düşünerek, konuşarak, yaşayarak, yani küfür halini sözleriyle, fiilleriyle savunarak onun bu hedefine destek sağlar, böylece, insan aslında Şeytanlık Patronaj Sistemi’ne avukatlık yapar. Eğer talip isek, bu durumda bize düşen, konuşmalarımızın, fikir ve düşüncelerimizin sözde ilahlık kastı içermeyecek şekilde olmasına çalışmaktır. Cümleleri Hakk sınırında tutabilmeyi başarmalı, “Müstakilen Varım ve Muhtarım” iddiası alanına geçmemeli, ifadelerimizi aşırılıktan koruyabilmeliyiz. Esfele safiliyn idraka ait batıl hayat tarzı içerisinde insan, kendi adına müstakilen var ve muhtar olarak “BEN” der ve bu “BEN” deyişi sımsıkı tutup sahibine teslim etmez, cimrilik yapar, konuşma nimetini Allah’a karşı kullanır, israf eder. Böyle konuşan esfele safiliyn insana karşılık, nefs-i levvameye giren ve Allah’ı tanımaya talip olan ne yapar? O Allah adına, halifetullah olarak “BEN” der. Bu idrakla “söylediği “BEN”le konuşmalarında orta yolu bulur. Çünkü bilir ki, insan ya Halifetullah olarak konuşur ya da Şeytanın Avukatı olarak!
“ACABA HALİM NEDİR?”
“Hatırla ki Rabbin melaikeye: ‘Muhakkak ki Ben Arz’da bir halife meydana getireceğim’ dediğinde…” (Bakara-30)
Bu ayetle insanın “Halife”lik görevini öğreniyoruz. Evet, dünya hayatında insanın asli görevi Halifetullah olarak yaşamak ve bu görevin gereğini yapmaktır. Ancak, Ahseni Takviym üzere yaratılan insan dünya hayatına başlarken kendisini duniHİ algı ve zann’ları içerisinde bulur; böylece esfele safiliyn hal üzere olup şeytanın halifesi olarak, yani şeytanın avukatlığını yapıyor olarak işe başlamıştır. Elbette ki, ana sebep, insanın farkında olarak veya olmayarak Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiası’nda bulunmasıdır. Bu geldiğimiz noktada Talib için önemli olan şudur, talip kendine şunu soracaktır: Aslında şeytanın avukatlığını yapıyorsun da bunun farkında değil olabilir misin? Hatta kendini halifetullah görevinde sanıyor olabilir misin? ACABA halim böyle mi?
“Muhakkak ki bunlar (şeytanlar) onları yoldan (halifetullah görevinden) alıkoyarlar da onlar kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar.” (Zuhruf-37)
Dünya hayatındaki iki vekillikten birisini insanın tercih ettiğini ve hayat tarzı ile de ahiret hayatını bu tercihin belirlediğini şu ayet bize açıkça öğretmekte ve öğütlemektedir:
“Allah iman edenlerin veliysidir, onları zulümattan Nur’a çıkarır. Fiilen küfür halinde olanlara gelince onların evliyası tağuttur, onları nurdan zulümata götürür. İşte onlar Ashabun Nar’dır. Onlar onda (Nar’da) ebedi kalıcılardır.” (Bakara-257)
İNSAN ŞEYTANIN AVUKATLIĞINDAN
 NASIL KURTULUR?
Şimdi gelin, bu ayeti konumuzun ana fikri doğrultusunda anlamak üzere birlikte ders yapalım, üzerinde birlikte tefekkür ve tezekkür edelim: İnsan dünya hayatına nasıl başlamıştı? Tiyn Suresi’nden öğreniyoruz ki, insan dünya hayatına duniHi algı ve zann’larıyla esfele safiliyn hal ile başladı. Dünya hayatına bu hal üzere başlayan insan, böylece nefsinin şerrine tabi olup vehmin zulmetine düştü. Nefsinin şerri ile yaşayan, vehme zulmeden insan bu haliyle şeytanın avukatlığını iş edinmiş demektir. Bu insan bu halden nasıl kurtulur, nasıl kurtuluruz? Bakara Suresi 257, ayet diyor ki:
– Eğer insan, Rasulullah Muhammed Mustafa (SAV) Efendimiz’in uyarısına kulak verirse,
– Kendisine ulaşan hüda (hidayet) teklifini kabul ederse, yani kendisindeki Muhtariyeti Tercih Gücü yetkisini kullanarak (Bakara Suresi 285. ayette Rabbimizin hoşnut olduğunu belirttiği şekilde) “semi’na ve eta’na; işittik ve itaat ettik” derse, “semi’na ve eta’na” diyerek Müstakilen Varlık ve Muhtarlık İddiası’ndan vazgeçerse,
– “Amentü BillaHİ ve RasuliHİ” diyerek Billahi anlamda imanı tercih ederse, yani müstakilen VAR ve Muhtar olanın ancak Ehad olan Allah olduğuna,  Ehad olanın da dışı gibi bir kavramın söz konusu olmayışına iman ederse,
– Ve vechini (benliğini, Muhtariyeti Tercih Gücünü) o Tek Diyn’e haniyf olarak (Allah’tan, Allah’ta, Allah’la olduğu idrakıyla) doğrultursa…
Ayet bize dedi ki: İşte Allah bu insanın veliysidir, dostudur; onu vehmin zulmetinden kurtarır, çıkarır ve Kendi Nuru’na dâhil eder, onu sırat-ı müstakimine yerleştirir.
İNSAN, KÜFÜR HALİNİ SÖZLERİYLE
VE FİİLLERİYLE SAVUNARAK ŞEYTANLIK
SİSTEMİ’NE AVUKATLIK YAPAR
Ancak Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiasında bilerek veya bilmeyerek fiilleriyle ısrar eden insanın ise, dostu tağuttur; yani, onun Müstakilen Varım ve Muhtarım İddiası ve bu iddia ile yine duniHİ anlamda müstakillikler verdiği sözde güçlerdir. Bunların hepsi Allah’a düşmanlıktır ve şeytanlıktır. Dolayısıyla onun dostu da şeytan ve şeytanlıklardır ki, bu hal ise o insanı kendisinin aslı olan Nur’dan uzaklaştırır, vehmin zulmetine sabitler ve Nefsinin Şerri ise Şeytanın Avukatlığı olur. Bu ticaretin kazancı Nar’dır, bu sebepten Şeytanın Avukatları ahirette ashabun nar olarak bilinirler ve o nar içinde de ebedi kalıcılardır. Çünkü Şeytanın Avukatları Enbiya Suresi 29. ayette kınanan ve cehennemle müjdelenmiş olanlar dünya hayatında ilahlık iddiasında bulunmuş insanlardır.
“Onlardan kim: ‘Muhakkak ki; ben, duniHİ (algı sonucu Müstakilen Varım ve Muhtarım iddiası ile) bir ilahım’ derse, Biz onu cehennemle cezalandırırız. İşte zalimleri böyle cezalandırırız.” (Enbiya-29)
Sözde İlahlık yaşantısıyla Şeytanın Avukatlığını yapanlara Kur’an Mücadele Suresi 19. ayette “siz şeytanlıktan yanasınız, şeytanın taraftarısınız, hizbü’ş şeytansınız” derken, Mücadele Suresi 22. ayette ise Amentü Billahi deyip, bu doğrultuda düşünüp konuşan ve fiiller ortaya koyanlara “siz Allah’ın tarafındasınız, Hizbullah’sınız” demektedir.
Ey, Talib Kardeşim,
Şeytanın Avukatlığından kurtulmak Esfele Safiliyn’in sesini sonra da nefesini kesmekle mümkün olur. Bu durumda Şeytanın Avukatlığını kendinde tanıman, bulman ve mücadele etmen gerekir. Sendeki Şeytan Avukatlığı son buluncaya kadar da bir başkasını yargılayarak kendini zora sokmamalısın.
Şeytanlık sisteminin direği insanın sözde ilahlık ilanı ve “Müstakilen Varım ve Muhtarım” iddiasıdır. Bu sistemin sürdürülebilirliği için şeytan insanın, sözde ilahlık iddiasına ve buna uygun düşünce ve hayat tarzına sımsıkı bağlanmasını hedefler. İnsan da bir ilah gibi düşünerek, konuşarak ve yaşayarak, yani küfür halini sözleriyle ve fiilleriyle savunarak Şeytanlık Sistemi’ne avukatlık yapar.
Şeytanlık Patronaj Sistemi olarak tanımlayacağımız bu sistem tesirini insanın sadrındaki “Nefret Kökenli Kıyas Şeytanlık Zann Alanı” üzerinden gerçekleştirir.

ŞEYTANIN AVUKATI-2-

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER