Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

SEN TANRI MISIN? – 115 –

İŞLEDİĞİMİZ MÜFREDAT SEFA TEPESİ’NDEKİ TEBLİĞ İLE BAŞLADI
Yazılarımızdaki tefekkür paylaşımlarının ana fikri kişinin farkında olmadığı ilahlık iddiasından, tanrılık yaşantısından kurtulmak amacıyla bu tanrılığı tanımaktır. Bu kapsamdaki müfredatımızla idrakımızı ayetler ve hadislerle bir yere taşımaya çalışıyoruz. Bu müfredatın, bu konunun başladığı nokta Sefa Tepesi’ndeki Tebliğ’dir, biz de oradan başladık. Efendimizin o Tebliği’ni ayet ve hadislerle yükseltmeye, anlamaya ve yaşamaya gayret ediyoruz. Dünyada var olan manzarayı tanımaya çalışıyoruz. Yeri geldikçe, sık olarak işin yöntemlerini de paylaşıyoruz. “Ne dersek, nasıl yaparsak olur?” ve “ne yaparsak olmaz?” gibi cümlelerle anlatmaya çalıştıklarımız hep birer yöntemdir.
ÖNCE “HANGİSİ DOĞRU” DİYECEĞİZ, SONRA “DAHA DOĞRUSU NEDİR?” DİYECEĞİZ
Bu işin yolu Nefs-i Levvame’dir. Nefs-i Levvame dünyaya gelen vehmin zulmeti halinden (nefsin şerrinden) kurtulmayı içeren sürecin ismidir; Levvame’nin başlangıcı zulmetten kurtuluştur. B0 Noktası’yla birlikte Levvame süreci başka bir şekilde devam eder. Ama önce zulmetten, nefsin şerrinden kurtulmak gerekiyor. Bu Nefs-i Levvame’yle başlar. Levvame süreci içerisinde sıkça yapılacak şeylerden birisi her işiniz için “hangisi doğru?” testi yapmaktır. Hep doğru olanı aramak, bunu didiklemektir. “Bu yaptığım dünyaya gelen (vehmin zulmeti, nefsin şerri) yapıya mı ait?” diye sorgulamak ve nefsin şerrine ait olmayan hali aramak bulmak gerekiyor. Bu başarılırsa bir ileri test şudur: Daha doğrusu nedir? Ama önce “hangisi doğru?” veya “bu iş doğru mu?” telaşı şarttır, daima! Böyle yaparken aslında hedefimiz şu: Billahi anlamına ulaşmak için “B” Takdim Formu “BEN”in yapacağı fiilleri yakalamaya çalışmak! Hangisi Doğru Testi’nin hedefi budur ve bunu yapmalıyız, daima. Bu testi yaptığınızda çok net fark edersiniz ki doğrularınız çoğalıyor! Sizde öyle değişiklikler olur ki, onları fark etmemek, hayretle izlememek mümkün değildir. Doğrularınız çoğaldıkça “hangisi doğru? “sorusu azalır. Bu testi yapa yapa doğrularınızın çoğaldığını fark ettiniz, o zaman başlayan yeni test şudur: Hangisi eftal yani hangisi daha iyi? Artık bunun çalışmasına geçmek gerekir. İnsanı zulmet çukurundan çıkaracak olan “hangisi doğru?” testidir, onu yükseltecek olan ise “hangisi iyi?” çalışmalarıdır. Doğruyu buldun ama o doğrunun daha iyisine talipsen, daha ilerisini tesbit etmek istiyorsan “hangisi daha iyi?” diye soracaksın. “Hangisi doğru?”yu da, “hangisi daha iyi?”yi de ilhamla bulursunuz. Zaten o ikram olmadıkça bu iş, bu yol olmaz! Levvame Yolu’na girmişsen görürsün ki; ilham ve vahy havuzundasın zaten! Hep… Şems Suresi 8. ayette “fücurunu ve takvasını ilham eder, ilhamla öğretir” diye bahsediliyor, onu ne manada düşünmek lazım? Şems-8’deki o bilgiden sonra 9 ve 10. ayetler nefsini arındıran ve onu örtenin akıbetlerini anlatarak bize bir yöntem, yol ve hedef gösterir. O ayetleri bu manada düşünürsek çok güzel açılımlar olur, inşaAllah.
BİR ŞEYİ YAPARKEN NASIL YAPTIĞINIZ ÖNEMLİDİR. NASIL YAPIYORSUNUZ? İLAN ETTİĞİNİZ TANRIYLA MI, YOKSA BİİZNİLLAH MI?
Bütün anlattıklarımız şunun içindir: Müstakilen Varım ve Muhtarım idrakıyla kendini Allah’a ortak koşan tanrılık iddiasındaki yapıyı, tanrılık ilanını, ilahlığını ilan edeni tanımak! Bütün bu köşede anlatılanlar, onu tanımak, onunla mücadele etmek ve onu alt etmek için ipuçlarıdır.
Bu mücadele içerisinde olanın dikkat edeceği önemli şeylerden biri şudur: Hayat alırken ve hayat verirken hangi pozisyondasın? Sizin hayat alan ve hayat veren halleriniz var, bu hallerinizde neye, hangi hale vesilesiniz? Hayat alırken, hayat verirken hangi pozisyondasınız? Bunu biraz açalım: Siz bir şekilde hayat alıyorsunuz. O hayatı alırken dünyaya gelen formatla alıyorsanız onun karşılığı zor ödenir, hatta ödenemez karşılıklarla karşılaşırsınız. Veya bir hayat oluşturuyorsunuz, dünyaya gelen formatınızla hayat oluşturuyorsanız onun da sonu hüsrandır! Günlük yaşantımızdan basit örnekler verelim: Kıl koparırken hayat alıyorsun. Onu ilan ettiğin tanrı adına yapıyorsan tanrı hayat almaya başladı demektir. Haddi bildirilir! Neticede ona haddi bildirilir! Tırnak kesiyorken hayat alıyorsun. Bir böceği öldürdün, hayatını aldın… Hayat alma işine bu derece dikkat etmeliyiz. Hangi işlerinin hayat almak olduğunu ara, bir hayatı nasıl dindirdiğini de araştır ve bul… Âl’u İmran Suresi 26 ve 27. ayetleri sabah-akşam okuyoruz, “ölüden canlı, hayattan ölüm çıkarır” diyoruz. Bu bazen sizinle olur. Bir hayatı durduruyorsanız hayattan ölüm çıkarıyorsunuz demektir. Bunu nasıl yaptığınız önemlidir. Nasıl yapıyorsunuz? İlan ettiğiniz tanrıyla mı? Allahım muhafaza ediver, eğer öyleyse onun karşılığı çok korkunçtur. Veya bir ölüden hayat çıkarıyorsunuz. Biz şimdilik insanların “canlı” anlayışına göre bakalım, ama “canlı” derken siz lütfen detaylı düşünün. İnsan gözüyle bakınca kalsiyum, magnezyum, demir gibi elementler canlı değildir. Siz rahimden bir hayat çıkarmıyor musunuz? O canlı bu elementlerden oluşmuş bir canlı değil mi? Size göre siz cansızdan/ölüden hayat oluşturdunuz, vesile oldunuz. Mesela bir şeyler yiyerek yeni hücreler oluştururuz. Bir şeyler yiyip hücre oluştururken tanrılık iddiasında bulunanın idrakıyla mı, yoksa Biiznillah mı hücre oluşturuyoruz? Eğer dünyaya gelen tanrılık iddiasındaki yapının idrakıyla hücre oluşturuyorsanız, mesela o hücrelere ibadet ağır gelir, zor gelir. Yapamaz, anlayamaz, kavrayamaz, o hücrelerin görevi isyan etmektir. Suyla ilgili birçok deney yapmışlar, suya bakış niyetiniz, düşünceniz molekülleri değiştiriyor. Sizin idrakınızla su molekülleri değişiyor da hücrelerinizin halleri niye değişmesin? Eğer küfür idrakla yiyip içiyorsanız, o idrakla meydana gelen hücreler Küfür Yapı’dır. O yapıyla nasıl baş edersiniz? Elbette ona salât ağır gelir ve ona hep başka şeyler cazip gelir!
İKİ FARKLI “BEN”İ İYİ FARK EDİN VE O “BEN”LE CÜMLE KURMAYIN
Kendini Hissetme Duygusu’nu kendinizde iyi inceleyin. Ve “kendim” dediğiniz yapınızı, dünyaya gelen yapıyı inceleyin, izleyin. Onu film izler gibi izleyebilirseniz, ona; “demek ben senin içine girip sen oluyordum ha” dersiniz. Şaşırır kalırsınız! Kimin rolünü yüklendiğinize hayret edersiniz ve izlersiniz onu… Cazibesi, hevesleri, merakları neymiş izlersiniz. Çünkü onu cezbeden, heveslendiren, merakını celbeden şeyler çok farklıdır! Ve siz onların peşinde “hevesim, merakım” deyip koşturup onları yapmakla meşgulsünüz. Çünkü hücreleriniz ona meyilliler! Demek ki, hayat alırken ve hayat verirkenki idrak çok önemlidir. Öyleyse oluşturulan hücrelere, doğan çocuklara dikkat etmek lazım… Oluşacak hayatın “Allah adına” olmasına dikkat etmek lazım. Bunun bir yolunu bulacaksınız…
“BEN” ile kurulan cümlelerinize de dikkat edin. BEN’li cümlelerin sayısı o kadar çoktur ki… Onlara lütfen dikkat edin. Günlük konuşmalarınızda öznesi BEN olan cümlelerde şuna çok dikkat edelim. Özne gizli olabilir, “BEN” gözükmüyor olabilir. Araştırın: O cümleyi dünyalık nefs mi kuruyor, onun kurduğu bir cümle mi? O cümle kurmasın, ona kesinlikle cümle kurdurtmayın! Cümle kurmasını engellerseniz o kadar bunalır, o kadar sıkılır ki sizi terk eder. Onun en hoşlandığı şey KONUŞMAK’tır. O konuştukça var olur. Onu konuşturmazsanız sizi terk eder. Bu yüzden ona cümle kurdurtmayın. İki farklı “BEN”i iyi fark edin ve o “BEN”le cümle kurmayın. Onu nasıl fark edeceğimizi ve dilini nasıl keseceğimizi çok anlattık…
Yapımızda var olan merak özelliği ile o yapının kurduğu cümleler arasında bir ilişki vardır. Merak insana Yaradan’ı merak etsin de o konuda tefekkür etsin diye verilmesine rağmen tanrı hep insanları merak eder, Allah’ı hiç düşünmez. Hep insanlar… İnsanı merak etiğinin binde biri kadar Allah’ı merak etse, kurtulacak belki! Ama hep insanları merak ediyor. Böyle olunca merak yeteneğini kullanan ve onunla cümle kuran da dünyaya gelen küfür yapınızdır. Konuşurken de, düşünürken de dünyaya gelen küfür yapıyla konuşuyorsunuz, küfür yapı kendi merakına yönelik cümleler kuruyor. Onu konuşturtmayacaksınız.
Cümle kurarken dikkat edin, o yapıya konuşma fırsatı vermeyin, buna çok dikkat edin, lütfen!

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Afyon Haber Son Dakika Afyon Namaz Vakti