Allah gani gani rahmet eylesin. Kalleşçe ve kahpece terör eylemlerine yine kurban veriyoruz. Vatan savunması uğruna hayatının baharında gencecik fidanlar toprak oluyor.
“Şehitler ölmez vatan bölünmez.” İlk akla gelen fiks sloganlardır. Şehitler elbet ölmez. Ama toplumsal değerler, hassasiyetler öleli, yok olalı o kadar uzun zaman olmuş ki. Bu kanıksamışlık vahşi ve ürpertici bir boyut kazanmış durumda.
Asker ya da polis. Bekar ya da evli. Çocuğu var ya da yok. Ya da henüz gün ışığı görmemiş bir bebek babasını tanıyamacak. Sayısız örneği var. Şehit cenazelerinin bir bir gelmeye başlaması ile de bu örneklere her geçen gün bir yenisi ekleniyor.
Şehitler geliyor ama hayatta devam ediyor. Ateş sadece şehidin aile ocağına mı düşer? Kesinlikle hayır. Ağıtlar ve göz yaşları ile toprağa binlerce can veriliyor. Ama ne eğlence, ne de düğünler geri kalıyor. Ülke genelinde şehitlerin arka arkaya geldiği dönemde nerede çalgı orada kalgı anlayışının milli refleksle, dini hassasiyetle, ananelerle örtüşmediği herkesin malumudur.
Bu hoyratlıkla, vahşice tüketip yok etmekle gelinecek nokta neresidir? Şehit cenazelerinden birinin kişinin oğlunun, kocasının, yeğeninin olmaması çekilen acıya saygı göstermemesi için neden midir?
Daha da vahimi şehadet kavramına ve şehide sıradan bir boyut kazandırılmasıdır. Kopyala yapıştır hayatlarımız var. Biri ya da birilerinin uygulamalarını rol model edinip kötü kopyalar oluşturmakta üstümüze yok. Öğretmeninden, din adamına, yazarından, akademisyenine, markette çalışanına kadar her sosyo ekonomik ve kültürel düzeyde ki insanın şapkasını önüne koyup düşünme vakti geçmek üzeredir…
Burcu Aydın
Şehitlikte mi artık sıradanlaştı?
YAZARLAR
TÜMÜ