Şeb-i Arus'un 743. yıldönümü – Kocatepe Gazetesi
SULTAN DİVANİ DER Kİ: Ey gönül iki cihanda,Arınmış anlayış yeter.Bilki: Yoktur seçeneği bir daha.Birdir, tekdir O,Hakk söyleyecek, senin olan neyin var.Bu dünyada Benim, ben dersen,Varlık değil, eksikliğin var.***Hakk’ı bilemez, nefsini yok etmeyen.Hakk’ı bulamaz, temelsizi terketmeyen***Kader aynası gibi.Kendisine ihsan olur, her yönden.Yaradılışının gücünü,Kudretini seyreder, her yönden.***Bırak başka şeye bağlanmayı.Allah’a saygılı ol, rızasını gözet. Semâ-i bu cihandaAnlayış [&hellip]
SULTAN DİVANİ DER Kİ:
Ey gönül iki cihanda,
Arınmış anlayış yeter.
Bilki: Yoktur seçeneği bir daha.
Birdir, tekdir O,
Hakk söyleyecek, senin olan neyin var.
Bu dünyada; Benim, ben dersen,
Varlık değil, eksikliğin var.
***
Hakk’ı bilemez, nefsini yok etmeyen.
Hakk’ı bulamaz, temelsizi terketmeyen
***
Kader aynası gibi.
Kendisine ihsan olur, her yönden.
Yaradılışının gücünü,
Kudretini seyreder, her yönden.
***
Bırak başka şeye bağlanmayı.
Allah’a saygılı ol, rızasını gözet.
Semâ-i bu cihanda
Anlayış yolunda olana bu yeter.
(Günümüz diliyle)
DEDEM (ATAM)
HAZRETİ MEVLÂNA
Yaşardı, Belh’li bir arif aile, Horasan’da
Baba Bahattin Mehmet ki Sultan-ül Ulema
Doğdu oğlu, sanki güneş misali dünyaya
Hakk aşığı, Molla Hünkâr Hazreti Mevlâna
Saçıldı Pir’in ışıkları arza semaya
***
Gitti, ailesiyle Nişabur, Bağdat, Hicaz’a
Gezildi, Şam, Erzincan, varıldı Konya’ya.
Geçti, zaman ne çabuk iki yılın sonunda
Uzandı, Bahattin Mehmet yatağına
Göçtü, Tanrı takdiri, Âhiret alemine
***
Hazreti Pir babasının yerine oturdu.
Yeryüzü halkı yüz tuttu, hüdavendigâra
Bilgin di, zahit di, babası Bahattin gibi
Bilginlerin padişahı, başı, başbuğuydu.
***
Hazreti Mevlâna Muhammed derki:
Korkun, gizli, açık da Allah’tan
Uzak durun, cahille oturmaktan
Az yiyin, az uyuyun, az konuşun
Terk edin günahları, oruç tutun
Bırakın şehveti, namaza koşun
Gelen cefaya tahamüllü olun
Güzel olgun, kişilerle bulunun
***
İnsanın en hayırlısı
İnsanlara hayırlı olandır
Sözlerin en hayırlısı
Az ve öz anlaşılır, olandır
***
Mevlâna bir deryadır, onu görmek gerek
Kenardan bakmakla, hiç fayda bulamazsın
Özveriyle mesnevi okumak gerek
***
Yıkıp kurtulalım, madde duvarlarından.
İçelim coşan, Mevlâna pınarlarından
Uçalım görelim o! Hakikati Hak’kı
Aşk’sız geçen hayatın, yok ölümden farkı
Bu aşk, yaradan Allah Aşkı.
Bu aşk, Yüce Muhammed aşkı.
Galip’in durmaz akar, gözyaşı.
DEDEM
SULTAN DİVANÎ
Dersin ki; “Adımız, nişânımız, nâmımız yoktur.
Oysa Cihan’da nam saldın, nişâna gerek yoktur.
***
Gönül şen olsa da, bizim ağız tâdımız yoktur.
Elem Hüzün devam eder, itirazımız yoktur.
***
Dünya bir çile hanedir onu çeken bilir.
Kimine bir meyhanedir. Onu seçenler bilir.
***
Gel Şah-ı Sultan, gör, dünyayı neler olmuş.
Kurtarıcı kesilmiş, Kâr için canîler dolmuş.
***
Irak içi dışı, ateş çemberinde yanıyor.
Halk perişan, kanlar akar, seller gibi kanıyor.
***
Doğuda eşkıya, elde silahlar canlar yakıyor.
Ağlar analar, gözünde yaş, ağıtlar yakıyor.
***
Herkes nefsinin peşinde durmadan koşar oldu.
Çıkarı görenler arkası sıra koşar oldu.
***
Tefeciler çoğaldı, itibarlı tüccar oldu.
Çıplaklığı teşhir eden, matah mal satar oldu.
***
Yün, Hırka göynek neymiş naylon süs püs kıymetlendi.
Bilgi, inanç, insanlık yok, giyisiler değerlendi.
***
Etrafı sarmış, zevk, safâ hırs, riya, yalan dolan
Görünür bir şey yok. Halktan saflıktan artan kalan
***
Anlaşılmaz kadın mı? Erkek mi? Karşıdan baksan
Bakıp utanıyor, bu hallere şaşıyor insan
***
Rehber olacak, pir-i fani, kalmadı bir velî
Güya herkes bilgiç akıllı, kalmadı bir deli
***
Yine dönüyorlar çıkar için fırıldak gibi
Nerede aşk için dönen, m��rid semazen gibi
***
Yapıldı her semte, mahalleye mescitler amma
Ramazan, Cuma dışında, Camiler dolar sanma
***
Buna da şükrederiz, kalplerde uyanış var.
Geçici dünyadan kaçış, Allah’a inanış var.
Dilerdim; Pir Sultan gibi, dünyaya boş vermeyi.
***
İsterdim, erenlerin sohbetinde bulunmayı
Nurlar saçılan sözlerinden ilham almayı
***
Cân-ı gönülden çileler çekip Âşık olmayı
Tevazuda; dedem Semai’yi örnek almayı
***
Mümkün mü? Acaba bütün bunları yapabilmek
Terk edip maddi “alemi, manâya koşabilmek.
***
Şu yalancı, şatafatlı dünyayı aşabilmek.
Bırak sultanlığı, Pirliğe mürid olabilmek.
***
Manâ aleminin Piridir O! Sultan Divanî
Birlik âleminin Rehberidir. Sultan Divanî
***
Aşığa baş tacı, sancaktadır Sultan Divanî
Fazilet örneği önderdir, Sultan Divanî
***
O her devrin kutbu, evliya âlimlerin şahı
Hakk gerçeğini gören Padişahı
***
Saygıyla eğilir, ederiz Türbeyi ziyaret
Üç ihlas bir Fatiha okuruz. Yarab kabul et
***
Dedemiz Mevlâna. Mehmet Balî, Mehmet Semaî
Sultan, eren, evliya yüzü suyu hürmetine
Erişiriz; hazreti Muhammed şefaatine
Şanı yüce Yaradan’ın cennet ve cemâline
Mevla Affeder acır şu âciz Galibine.
(HZ, MEVLANA’NIN TORUNU)
HZ. ABA BÛŞİ BALI
Çocukken anlatırlardı hikayesini
Hıdırlık tepesinde vardı “Dedem ini”
Toprağın altında bir oyuk, içi nemli
Orada çile çekerdi, bir “Piri Fani”
Duayla, zikirle geçirirdi vaktini
Arınarak Rabba, kavuşmaktı ereği
Ondan bir oğul kazandı, manâ alemi
Adı gönüller sultanı, Mehmet Semai
Timur armağanla, ziyaretine geldi Pirin
Dedem almadı. Dedi ki; al dünyalar senin olsun
Sırtımda kalın abam var, sarayım İn’im
Dilerim ki, zulmetme, Karahisar huzur bulsun
***
Timur şaştı, hayran kaldı, Dedemin sohbetine
Aldığı ders ona yetti, döndü memleketine
TÜRBE YOLU HUZUR DOLU (MEVLEVİ CAMİİ)
Hızlı yürünür, Türbenin yokuşlarında.
Mevleviler gezinir, dar sokaklarında.
Ağır ağır çıkacaksın, merdivenleri.
Dervişler dolaşır, mutfakta, avlusunda.
Yavaş yavaş gireceksin, kutsal türbeye.
Bir hatun yatar, eşiğinde, kapusunda.
Hafifçe başını eğde, ver selâmını.
SuItanlar sultanı, Semai huzurunda.
Semazenler döner, tekkenin ortasında.
Bakma sağa sola, incitme dönenleri.
Bir esinti gelir, bir hoş seda, musiki.
Üflenir neyler, çalınır kudümler.
Dinle ney’i, düm taka, düm tek, kudümleri.
Melekler uçuşur, türbenin kubbesinde.
Örnek al, dedem ininde çile çekeni.
Nefsine dur! de bırak dünya nimetini.
Bir huzur, sükûn var, türbenin havasında.
Gelin dostlar, diyelim huu Allah huu huu.
Yardım et, atfet Rabbim huu huu huu…
FARK
İki ney, aynı suda yetişmiş olsada.
Biri boş kamıştır, diğeri şekerle dolu.
Benzerlere bak. Fark gösterir, yetmiş yıllık yolu.
Biri yer pislik çıkar, diğeri yer, olur hak nuru.
Birinde doğan, cimrilik haset, birinde nur’u hak’tır.
Şu toprak kötü çoraktır, bu toprak ise pak’tır.
Saf olan melektir, o vahşi hayvan şeytandır.
Su sudur, acısıda, tatlısı da berraktır.
Damak tadı olan, ayırır tatlıyı, tuzlu sudan.
Musanın asası farklıdır. Firavun asasından.
Sihirbaza lânet vardır, Musaya Allah’tan rahmet.
Kâfir üstünlük taslar, bu huy, sinelere afet.
Münafık taklit eder, O tıpkı maymunun aynısı.
Mümin gibi yaptım der, ne bilsin husumet yanlısı.
İbadette Mümin, münafık, kazanır ve kaybeder.
Kendine uygun ilerler, her biri yolunda gider.
“Mümin” dense hoşlanır, “Münafık” dense ateşlenir.
Mümin kendisini sevdirir, münafıksa kötülenir. Harfler değer katmaz, O! mümini tanıtmak içindir.
Konan münafık adı, gönlünü akrep gibi sokar.
Bu ad cehennemden gelmiş. Onda cehennem tadı var.
Deniz suyunun acılığı, değildir kabından.
Harf kap gibi, manada su gibi, Allah katından. “Engel var, acı tatlı deniz, karışmaz yanyana”
***
İki denizin aslı sudur. Durur karışmadan
Altın ayarı bilinmez, mihenge vurulmadan
Temiz kalpli, şüpheyi ayırır, kesin olandan.
Müseyleme sahtekârdı, adı yalancı kaldı. Muhammed, akıl sahibiydi. O’na herkes inandı.
Mesnevi Cilt 1: 270-300 beyitler
Kuran Rahman Suresi 55/20
TOPRAK OLSAN ÜSTÜNDE GÜLLER BİTER
Allah’tan yardım almadan, kimse gidemez ileri,
Yardım olmazsa, melek olsa da, karadır defteri,
Ya Rab uygun görmem, başkasıyla adını anmayı.
Örttün ayıbımızı, sende bulduk bağışlanmayı.
Kurtar canımdaki ilmi, topraklar örtmeden önce.
Kurtar vücut toprağından, rüzgârlar emmeden önce.
Geri almağa muktedirsin, O senden nasıl kaçar.
Gizlense, çağırsan, başı ayak yapan sana koşar.
Akıllar fikirler, gece yok olur. Denize batar.
Fikirler denizden atlar balık gibi sabahları.
Zıd-zıddı öldürür, onları hükmün alır dışarı.
Yüzbinlerce dal, yaprak, atlar ölüme sonbaharda.
Karga siyah giymiş, ağıt yakar, yeşil gülizarda.
Mülk sahibinden ferman gelir “aldığını geri ver”
Bitki, ağaç, yaprak daneler “yediğini geri ver”
Ey kara ölüm, yuttuğunun “hesabını veriver”
***
Sende var bazan bahar. Kardeş, başına al aklını,
Gonca gül, servi güzellikle doldur, gönül bahçeni.
Yeşil yaprakla ört, çiçekle gizle, gönül evini.
Bu sözler o bahçeden sümbülden bir güzel koku.
Cennet, kevsere götüren, gülü görülmez koku.
Göz karartır kötüsü yardımcıdır Yusuf kokusu.
Yusuf’um güzelim deme, Yakup gibi yalvar ağla.
Sen Yusuf değilsin, Yakup ol gözyaşı feryatla.
Taş yeşermez, yine gelse de ilk bahar.
Toprak olsa, rengârenk çiçekler acar.
Taşoldun, kırdığın gönüller yeter.
Toprak olsan, üstünde güller biter.
Neşelenir gül bahçen, bülbüller öter.
Mesnevi Cilt 1: 1878-1910 beyitler