Savaşlardan Yılmayan Afyonlu Kahraman
Afyonkarahisar'ın yetiştirdiği öyle bir kahraman var ki, Kafkas Cephesi'nden Çanakkale'ye, Sakarya'dan Büyük Taarruz'a ömrü savaşlarda geçmiş. Afyonkarahisar'ın düşman işgalinden kurtulduğu kutlu 27 Ağustos 1922'de Türk Bayrağı'nı layık olduğu şekilde Hükümet binasına çekmiş… İşte o kahraman Mehmet Şükrü Ayyıldız'ı rahmet ve saygıyla anıyoruz
Afyonkarahisar’ın o zamanki adı Hacı Cafer, şimdiki adı Mısri Mahallesi’nde 1895 yılında geleceğin kahramanı olacak bir erkek bebek dünyaya geldi. Bu bebeğin ismi Mehmet Şükrü idi. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra Soyadı Kanunu’nun çıkmasıyla vatan için fedakârca yaptığı çalışmalar, kazandığı taltif ve madalyalar ile Türk Bayrağı’ndan esinlenerek “Ayyıldız” soyadına mazhar oldu.
ÖĞRETMENKEN SUBAYLIK EĞİTİMİ ALDI
Afyon Kocatepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sadık Sarısaman, Mehmet Şükrü Ayyıldız hakkında kaleme aldığı “Büyük Taarruz Kahramanlarından Afyonkarahisarlı Mehmet Şükrü Ayyıldız” başlıklı makalede Mehmet Şükrü Ayyıldız’ın Afyonkarahisar İdadisi’nden mezun olduğunu, Birinci Dünya Savaşı sırasında Afyonkarahisar Hususi Numune-i İttihad ve Terakki Mektebi İbtidaisi’nde öğretmenken devletin asker ihtiyacı üzerine İstanbul’da Beylerbeyi İhtiyat Zabit Namzetleri Talimgâhına katılıp temel eğitim aldığını yazar.
İLK GÖREV KAFKAS CEPHESİ’NDE
Mehmet Şükrü Ayyıldız, temel subaylık eğitimi aldıktan hemen sonra Kafkas Cephesi’ne tayin olur. Kafkas Cephesi’nde Ruslara karşı çetin bir mücadele verir. Mehmet Şükrü Efendi, hatıralarında o günleri şöyle anlatır:
“Birinci Cihan Harbi’nin başından nihayetine kadar Piyade, İhtiyat Zabit olarak bütün savaşlara katıldım. Kazım Karabekir Paşa’nın kumandasında teşkil edilen İslam Ordusu’na bir derece terfi edilerek Yüzbaşı rütbesi ile Bölük kumandanı oldum. Ardahan, Oltu, Sarıkamış, Kars savaşlarında bulundum. Rusya’da Lenin İhtilali başladı, bu sırada Ruslar karşımızdan ordusundan bir kısmını ihtilal kuvvetlerine yardım etmek için çektiler. Yerlerine Ermenileri bırakarak Rusya’ya gittiler. Ben İslam Ordusu’nda yüzbaşı rütbesi ile bölük komutanı olarak Rus ve Ermenilerle savaşarak Gürcistan, Tiflis, Bakü, Akistafa’yı zaptederek Azerbaycan’ı işgal ettik. Rus idare sinde bulunan Ermenilerin merkezi olan Erivan’da savaşırken müttefikimiz Bulgar cephesinin bozulması üzerine dağıtım yolu ile vapurla İstanbul’a gelmek için emir aldık. İstanbul’a geldik. İstanbul’da terhis edildik. İhtiyaç zabitlerinin terhis teskerelerine birer derece terfilerini yazmadılar. Ben ihtiyaç 1’nci Mülazım şimdiki tabirle Üstteğmen rütbesi ile terhis edildim.”
MİLLİ MÜCADELE’NİN ÖNEMLİ İSİMLERİNDEN
Mehmet Şükrü Efendi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Mustafa Kemal Paşa” unvanıyla Samsun’a çıkarak başlattığı Milli Mücadele ile birlikte 11 Nisan 1920’de tekrar görev alır. Dönemin Afyonkarahisar Milletvekili İsmail Şükrü Efendi’nin liderliğinde meydana gelen Çelikalay’a katılır. Çelikalay, düşman kuvvetlerine karşı esaslı bir direnç gösterir. Mehmet Şükrü Efendi, İkinci İnönü ve Sakarya Meydan Muharebesi’nde de görev alır. Büyük Taarruz’da da cephenin ön safındadır. Afyonkarahisar’ın düşman işgalinden kurtulduğu 27 Ağustos 1922’de şehre giren öncü kuvvetler arasında Mehmet Şükrü Ayyıldız’ın askerleri de vardır. Ayyıldız, Hükümet Binası’ndaki Yunan Bayrağı’nı indirip Türk Bayrağı’nı çektiğini ifade eder.
Gelin, Büyük Taarruz ve sonrasını da Mehmet Şükrü Ayyıdız’ın hatıralarından okuyalım:
“Güzelim Dağı’ndan ve Çavdarlı sırtlarından ricattan (geri çekildikten) sonra Karaaslan, Halmorlu, Ayvalı, Gökpınar hattında yerleştik. Bu sırada 1. Ordu Komutanlığı’na Ali İhsan Paşa getirildi. Hazırlık devresindeki hizmetleri büyüktür. Büyük Taarruz’a kadar burada kaldım. Taarruz durumunu biliyorduk, bu sırdı. Hatta esas taarruzu yapacak olan Birinci Ordu değil de İkinci Orduymuş gibi gösterilecek, düşmanın dikkati o tarafa doğru çekilerek Kocatepe’den yüklenilecekti. Bizim, hatta düşmanın, en ufak şüphesi bile yoktu. Hatta (düşman) nöbetçisi silahını bırakarak abdest bozdu. Yedi kat tel örgü ile cepheyi tahkim eden Yunan tel örgüye ceryanlı bombalar bağlamıştı. Düşman moralimizi bozmak için beyannameler yazıp asıyor. ‘Siz bu işi başaramazsınız, bu sevdadan vaz geçin’ (diye.) Bunları toplatıyoruz, askerin haberi olmasın diye. 26 Ağustos Büyük Taarruz’un başladığı gün düşman nöbetçisi baş siperlerinin birinin yakılmasından sonra içeri gitti. 3-5 kişi ile geri geldiği görüldü. Ondan sonra Yunan askeri mevzilere girdi. Tam bu sırada bizim toplar atışa başladılar. İki saat devam eden top ateşinden sonra taarruza geçileceği sıra bir emir geldi. Kocatepe düşmedikçe taarruza geçmeyin, olduğunuz yerde bekleyin. O geceyi orada geçirdik. Meşecik denilen yerde 27 Ağustos 1922 (günü) kalecik istikametinden gelen 98’inci mi 198’inci mi alay, Kurt Kayası ve Kalecik istikametinde tel örgü ölene kalana bakmadan çiğnedi geçti. Görmeli idi o durumu. Yunanın güvenliği, tel örgü ve elektrikli bombalar hiç olmuştu.Biz de kendi istikametimizden taarruz emrini aldık. Düşman hatlarına girdiğimiz zaman neler yoktu. Konserveler. peksimetler, şeker, elbiseler. Asker bunlar bakmadan takibe devam etti. Takım zabitim Ödemişli Ali Efendi kaçan düşmana bakarak, “Aman şu düşmana ateş edip intikam alayım” dedi. 2-3 düşman vurdu ama kendi de yaralandı. Benim atımla onu geriye gönderdim.
AFYON’UN KURTULUŞ GÜNÜ MANZARASI
Öncü birliğimiz yıldırım hızıyla Afyon’a girdi. Ben de Hıdırlık’tan Deper yolu üzerinden birliğimle girmek için orada toplandık. Dörderli sıra yaptım. Askerlerim bana Yunan’dan kalma bir at yakalamışlar, bindim askere şarkı söyleterek Örenbağ’dan Afyon’a girdik. Toplu kıtanın başındaki atlı yüzbaşı bendim. Hükümet önüne gelen birliğimle şimdiki İstayon Caddesi’nden (geçerek) Cirit Kayası’na istirahata çekildik. Afyon’a girdiğimizde halk yollarda kadın erkek ayran, su, lokum ikram ediyorlardı. Vakit ikindi sonu idi. Garip bir olay, karşılayıcılar içinde birini düşman diye yakalayıp askerler öldürelim mi? diyorlar. Bir ses “Şükrü Bey, Şükrü Bey ben Ragıp, ben Türküm diye bağırıyor. Baktığım zaman Hafız arkadaşım Ragıp’ı tanıdım. Bıraktırdım. Rağıp Dumlupınar Okulu eski başöğretmeni.
Askerler Cirit Kayası’nda uykuya yattılar. Çavuşları başlarında bırakıp ben de evimize ziyarete gittim. İki saat sonra geldim. Sabahleyin Dumlupınar istikametinde takibe koyulduk. 28-30 Ağustos’ta bizden evvel giden birlikler cepheyi tutmuşlar. Fahrettin Paşa, Sandıklı üzerinden Ahır Dağı’na süvarileri ile tutup cepheyi sarmış. Mustafa Kemal, İsmet ve Fevzi Paşalara bir zabitle haber gönderiyor. Paşalar Afyon’da tarihi Zafer Odası’ndalar. Vakit gecedir. Kemal Paşa diğerlerini de uyarıp haritada durumu tetkik ederler. Mustafa Kemal: ‘Hemen Dumlupınar’a hareket ediyoruz., düşmanı orada boğacağız.’ der, hareket ederler.
Dumlupınar’da düşman son dayanışını ve tüm imkanlarını kullanarak tutunmak ister. Türk yumruğu burada daha beter beynine inince bütün eşyası ve askeri orada perişan, Tirikopis baş kumandan olarak bir çok zabitanı ve birlikleriyle esir oldu. Demiryolunu takiben Alaşehir, Turgutlu, Eşme’de bir denemesini daha kırarak İzmir’e girdik. Sarıkışla’ya çektiler. İzmir’de askerimizle takibe evlere tutunan Yunanlılar pencereden bazı yerlerden makinalı tüfek, bomba atıyorlar. Bundan korunmak için askere duvar kıyısından gidiniz emrini veriyordum. Her tarafta yangın vardı. Askerimiz yangını söndürmeye gidiyordu. İzmir’den Menemen’e alımdık. Mütarekeyi alana kadar orada kaldık.”
Mehmed Şükrü Efendi, 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Anlaşması imzalanmasının ardından terhis edildi.
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI7NDA SEFERBERLİK EMRİ
AKÜ Öğretim Üyesi Prof. Sadık Sarısaman, Mehmet Şükrü Ayyıldız’ın Kurtuluş Savaşı’ndan sonraki hayatını şöyle yazar:
“Ayyıldız Milli Mücadele’den sonra İsmet Paşa Mektebi’nde birkaç yıl İlkokul öğretmenliği, 1932-1940 yıllarında Afyon Lisesi’nde önce Kasri-zade Salih Sıtkı ile birlikte yazı muallimliği yapmış, daha sonra ise Ambar memurluğu görevlerinde bulunmuştur. Lisenin yatılı bölümünün idare amirliğini de yapmıştır. Milli Savunma Bakanlığı Arşivi’ndeki sicil dosyasında askerlik dışı vazifeleri olarak İlk Mektep Muallimliği, Afyonkarahisar Orta Mektebi Kâtip ve Hesap Memurluğu, Afyon Lisesi Kâtip ve Hesap Memurluğu gösterilmiştir
Mehmet Şükrü Efendi İkinci Dünya Savaşı sırasında ilan edilen seferberlik kararına istinaden yeniden silahaltına alınmıştır. Bilindiği üzere 1927 tarihli Askerlik Mükellefiyeti Kanunun 2. Maddesi askerlik çağını tanımlamıştır. Buna göre askerlik Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı erkeklerin yirmi yaşına girdiği sene Ocak ayının birinci gününden başlayarak kırk altı yaşına girdiği yılın Ocak ayının birinci gününde bitmek üzere en çok yirmi altı senedir.
Mehmet Şükrü Efendi Çanakkale ili Ezine İlçesi Yahşieli Köyü bölgesinde 1. Kolordu 113. Nakliye Taburunda 9. Deve Kolu Kumandanı olarak Piyade Üsteğmen rütbesi ile görevlendirilmiştir . İleri yaşta olduğu için geri hizmetinde görevlendirildiği düşünülebilir. 14 Mart 1941 tarihinde askerlik hizmetine alınmış olup üç ay görev yapmıştır. Bu sırada gaz kursu da görmüştür.”
İSTİKLAL MADALYASI VARDI
Araştırmacı-Yazar ve Emekli Öğretim Görevlisi Yusuf İlgar da Mehmet Şükrü Efendi hakkında şu bilgileri verir:
“Şükrü Ayyıldız Kurtuluş Savaşı’ından sonra 30 Temmuz 1923 tarihinde terhis olmuş, ancak 1941 yılında ihtiyat subayı olarak tekrar Ezine/Çanakkale’de askere alımmıştır. 14-Mart-14 Temmuz 1941 tarihleri arasında 113.’ncü Nakliye Taburu 9. Deve Kolunda Üst teğmen olarak beş ay daha askerlik yapmıştır. Ayyıldız’ın toplam olarak beş yıl 1. Cihan Harbi’nde, üç yıl Kurtuluş Savaşı’nda, 1 yıl savaş sonrası, beş ayda da 1941 yılında olmak üzere 9 yıla yakın askerlik yaptığı anlaşılmaktadır.
Vatan müdafaasında yaptığı hizmetlerden dolayı Cihan Harbi’nde harp Madalyası ile, Bakü taarruzundaki hizmetinden dolayı kılıçlı gümüş, Liyakat ve İstiklal Madalyası ile taltif edilmiştir.
Milli Mücadele’den sonra İsmet Paşa Mektebi’nde birkaç yıl ilkokul öğretmenliği, 1932-1940 yıllarında Afyon Lisesi’nde önce Kesri-zâde Salih Sıtkı ile birlikte Yazı Muallimliği yapmış, daha sonra ise ambar memurluğu görevlerinde bulunmuş, buradan 1945 yılında emekli olmuştur. 20 Ekim 1990 tarihinde 95 yaşında iken vefat etmiş, Asri Mezarlığa defnedilmiştir.”