Şap hastalığının kısa zamanda sönmesi bekleniyor

Afyonkarahisar Veteriner Hekimleri Odası Başkanı Muhammed Nevzat Algan, şap hastalığıyla mücadelede Türkiye'nin dört bir yanında ve Afyonkarahisar'da veteriner hekimleri tarafından eş zamanlı aşılama çalışmaları yürütüldüğünü belirtti. Algan, 'Çok kısa zamanda aşılama çalışmalarının tamamlanarak hastalığın sönmesini bekliyoruz. Yeterli ve sağlıklı gıdaya ulaşabilmek, dışa muhtaç olmamak için gıda ve hayvancılıkta da ithalatın sınırlandırılması mümkünse sıfırlanması gerekmektedir' dedi [&hellip]

Afyonkarahisar Veteriner Hekimleri Odası Başkanı Muhammed Nevzat Algan, şap hastalığıyla mücadelede Türkiye’nin dört bir yanında ve Afyonkarahisar’da veteriner hekimleri tarafından eş zamanlı aşılama çalışmaları yürütüldüğünü belirtti. Algan, “Çok kısa zamanda aşılama çalışmalarının tamamlanarak hastalığın sönmesini bekliyoruz. Yeterli ve sağlıklı gıdaya ulaşabilmek, dışa muhtaç olmamak için gıda ve hayvancılıkta da ithalatın sınırlandırılması mümkünse sıfırlanması gerekmektedir” dedi

Afyonkarahisar Veteriner Hekimleri Odası Başkanı Muhammed Nevzat Algan yönetim kurulu adına yaptığı açıklamada, şap hastalığı için en önemli tedbirin sınırları içinde şap hastalığı görülmeyen ülkelerin yaptığı gibi sınır güvenliğimizi sağlamak olduğuna değindi.
“ŞAP ENSTİTÜSÜ KURUMU
HİZMETİNİ SÜRDÜRÜYOR”
Oda Başkanı M. Nevzat Algan, geçtiğimiz günlerde Türkiye’de ortaya çıkan hastalığın kontrolü ve söndürülmesi için alınan tedbirler sonrası kamuoyunun gündemine gelen şap hastalığı hakkında değerlendirmede bulundu. Algan, “Anadolu’daki tabiriyle ağız ya da tabak, dabak olarak da nitelendirilen şap hastalığı sığır koyun keçi manda gibi evcil hayvanlar başta olmak üzere geviş getiren yabani hayvanlarda da görülebilen viral bir hastalıktır. Dünyada asırlardır var olduğu bilinen Şap hastalığı ilk olarak 1546 yılında bugün ki ismiyle tanımlanmıştır. Şap virüsü ise ilk kez 1894 yılında filtreleri geçebilecek kadar küçük olan bir etken olarak literatüre kaydedilmiştir. Ülkemizde ise ilk olarak Osmanlı döneminde 1914 yılında şap hastalığı ile ilgili bilimsel veriler yayınlanmıştır. Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonra da hastalıkla ilgili birçok çalışma yapılmış ve 1950 yılından bu yana Türk Veteriner Hekimleri tarafından şap aşısı üretilmektedir. Yalnızca bu hastalığa özel olarak 1957 deki büyük salgın nedeniyle Atatürk Orman Çiftliğinde bir şap laboratuvarı kurulmuştur. Laboratuvar bugün Şap Enstitüsü Kurumu olarak teşhis kontrol ve aşı üretimi alanlarında hizmet vermektedir.” ifadelerine yer verdi.
“AŞI ÜRETİM ÇALIŞMALARI BAŞLATILDI”
Şap hastalığı etkennin, Picornaviridae ailesinin Aphto virus alt grubu (genusu) içinde sınıflandırıldığına temas eden Algan, “Virüsün, 7 serotipi (A, O, Asia, C, SAT1, SAT2, SAT3) ve 67’den fazla alt tipi vardır. Hastalığın bir tipine karşı yapılmış aşı diğer virüs tipleri için koruyucu olmaz. Bu virüs tiplerinin her birine özel aşı üretilmesi gerekir. Ülkemizde son olarak görülen şap hastalığının etkeni ise Türkiye’de bugüne kadar teşhis edilmeyen Sat 2 virüsüdür. Şap hastalığının bu türü yakın geçmişte sınır komşumuz Irak’ta görülmüş ve ülkemize sıçrama ihtimaline karşı aşı üretim çalışmaları başlatılmıştır. SAT 2 suşu içeren aşı 9 Şubat 2023 tarihinde Şap Enstitüsü veteriner hekimleri tarafından kullanıma hazır hale getirilmiştir. Yurdumuzda ve dünyanın büyük bölümünde asırlardır görülen bu hastalığın nasıl kontrol edileceğini ve alınması gereken tedbirleri Veteriner Hekimler olarak bizler çok iyi biliyoruz. Yasal mevzuatta da yer aldığı gibi hayvan pazarlarının kapatılması ve hayvan hareketlerinin kısıtlanması, riskli bölgelerdeki tüm hayvanların aşılanması hastalığın yayılmasının engellenmesi ve söndürülebilmesi için önemli tedbirlerdendir.” ifadelerini kullandı.
“EN ÖNEMLİ TEDBİR SINIR GÜVENLİĞİ”
M. Nevzat Algan sözlerine şöyle devam etti: “Hastalık hasta hayvanların sağlıklılarla direkt temasıyla ve solunum yoluyla bulaşmaktadır. Hastalık çıkan bölgeden geçen taşıtların lastiğinden tutun ayakkabıya ve elbiselere kadar her şeyle taşınıp bulaşabilmektedir. Bulaştığı eşyalarda ve giysilerde 5 aya kadar canlılığını koruyabilen bir etkene sahiptir. Bu hastalık için en önemli tedbir ise hastalığı tamamen eradike eden yani artık sınırları içinde şap hastalığı görülmeyen ülkelerin yaptığı gibi sınır güvenliğimizi sağlamaktır. Şap hastalığı olan ülkelerden ülkemize giriş çıkış yapan hayvan hayvansal ürün ve insanlar hastalığın ülkemize taşınmasına sebep olabilmektedir. Hastalık son yıllarda bir vaka bildirilmese de nadiren de olsa zoonoz yani hayvanlardan insanlara bulaşabilen bir hastalıktır. Bugün için insanları tehdit eden bir durum ortaya konulmamıştır. Veteriner Hekimler tarafından muayene edildikten sonra kesilen ve kesim sonrası et muayenesi yine Veteriner Hekimler tarafından yapılan hayvanların etlerinin tüketilmesi insanlara hastalık bulaşmasına neden olmaz. Aynı şekilde gerekli sağlık tedbirleri alınarak üretilen süt ve süt ürünleri ile de insanlara bulaşmaz. Vatandaşlarımız bütçeleri elverdiğince veteriner hekim nezaretinde üretilmiş et süt yumurta gibi hayvansal ürünleri tüketmeye devam edebilirler.” dedi.
“ÜLKENİN DÖRT YANINDA VETERİNER HEKİMLER AŞILAMA YAPIYOR”
Hastalığın hayvandan hayvana bulaşıcılığının yaklaşık yüzde 100 ve öldürücülüğü genç hayvanlarda çok yüksek olduğunu belirten Algan şunları kaydetti: “Ergin hayvanlarda yaklaşık yüzde 5 olan şap hastalığının insanlara bulaşmamasına rağmen ekonomik boyutu ve hayvan refahı açısından zararları son derece yüksektir. Şap Enstitüsü’nden 2015 yılı verilerine göre şap salgınının maliyeti dünya da hastalık görülen bölgelerde toplam 6,5 ile 21 milyar dolar, ülkemizde ise yalnızca 2015 yılı için 230 milyon dolar olarak bildirilmiştir. Toplumda et ve süt fiyatlarının yükseldiği son dönemde görülen şap hastalığı nedeni ile fiyatların daha da yükseleceği yönünde endişeler bulunmaktadır. Ülkemizin dört bir yanında ve ilimizde veteriner hekimler tarafından eş zamanlı olarak aşılama çalışmaları yürütülmektedir. Çok kısa zamanda da aşılama çalışmalarının tamamlanarak hastalığın sönmesini bekliyoruz. Bu geçici durumun uzun sürmeyeceğini öngörüyoruz. Ülkemizdeki hayvansal gıda fiyatlarının istikrarlı olarak ulaşılabilir düzeylerde olması için öncelikle ekonomik olarak her panik anında ithalat yoluna müracaat etmekten vazgeçilmelidir. Bu konuyu önemle belirtmeliyim ki Türk üreticisi bugün 60- 70 bin liraya sattığı hayvanını 160 bin liraya hatta 260 bin liraya bile satsa elde ettiği parayı tekrar işine yatıracak kazandığı para ülke ekonomisinde kalacak üretim teşvik edilecek, hayvancılık önümüzdeki yıllar için karlı bir iş olacak. Gençlerimiz bugün gelecek görmedikleri için kaçtıkları köylerine, koşarak geri dönecekler babalarının dedelerinin işlerini devam ettirecekler.”
“GIDA VE HAYVANCILIKTA İTHALAT SINIRLANDIRILMALI”
“Çok para kazandığı için Londra bankalarına para yatıran Dubai’den rezidans alan Hawaii ’ye tatile giden köylü-üretici duydunuz mu hiç.” diyen Algan sözlerini şöyle tamamladı: “Ancak fiyatlar yükseliyor hemen ithalat yapalım dersek bugün ve geçmişte olduğu gibi ülkemizin parası emeği yurt dışına yabancı üreticiye aktarılacak. Dar gelirlinin işçinin memurun yeterli ve sağlıklı gıdaya ulaşabilmesi için dışa muhtaç olmamamız için diğer alanlarda olduğu gibi gıda ve hayvancılık alanında da ithalatın sınırlandırılması mümkünse sıfırlanması gerekmektedir. Böyle olursa Mehmet, Oğuz, Ertuğrul ve Kürşat’lar kazanır. Alın terimizi Benjamin’e, Hans’a, Hamad’a, Coni’ye kendi elimizle vermeyiz. Bizler veteriner hekimliğe ve veteriner hekimlere verilen önemin artmasını, mesleğimizi bilimsel gereklilikler doğrultusunda rahatça icra edebileceğimiz bir ortamın sağlanmasını istiyoruz. İşlevsel bir veteriner hekimlik teşkilatı sayesinde ülkemizde bu ve benzeri hastalıkların görülme oranının çok azalacağını, hayvan ve insan sağlığının daha iyi korunacağını bir kez daha hatırlatmak istiyoruz.”
>> Burak AYDIN’ın Haberi

Bakmadan Geçme