Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

SALİH AMELDE ESAS SEVGİ UNSURUNUN AĞIR BASMASIDIR

Muharrem Günay 7 Ocak 2019 Pazartesi 17:46:54
 

Dinde asıl hedef bir Müslümanın gönüllü olarak ve seve seve Allah’a ibadet etmesini sağlamaktır. Bu mertebede ibadet insana zor gelmez, tersine ona haz ve huzur verir. İbadet halinde olmaması ise onu rahatsız eder. Hz. Peygamber zamanında var olan bu anlayış ondan sonra gelişerek devam etmiştir. Bu hareketin en önemli temsilcisi hicrî II. (VIII.) asrın ikinci yarısında yetişmiş olan ünlü sûfî Râbia el-Adeviyye’dir (Ö. 185/801). Bu tarihten sonra bu anlayışın yaygınlaşarak ve gelişerek devam etmiş tasavvufun İslâmî bir hareket olarak doğmasına neden olmuştur. Tasavvufta Allah sevgisinin ne kadar önemli olduğunu göstermek için sûfîlerin üzerinde özenle durdukları ve önemle açıkladıkları şu hadîs-i şerife bakmak yeterlidir. Kutsî hadiste şöyle buyrulmuştur: “Kulum farz ibadetlerle yaklaştığı kadar başka hiçbir şeyle bana yaklaşamaz. Nâfile ibadetlerle de bana yaklaşır. O kadar çok yaklaşır ki ben onun gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Artık o benimle görür, benimle işitir, benimle tutar, benimle yürür. Böyle bir kul bana sığınırsa onu korurum, benden bir şey isterse dileğini yerine getiririm” (Buhârî, “Rikak”, 38).
Tasavvuf kulun Allah’a yaklaşması ve O’nunla böyle bir mânevî bağ kurmasıdır. Allah kuluna şah damarından daha yakındır (Kaf 50/16). Allah’ın bir ismi “el-karîb”dir. Yani o her zaman herkese yakındır. Fakat sevdiği kullarına özel bir anlamda yakındır. Allah’ın yakınlığını kazanan insanlara mukarreb denir (el-Vâkıa 56/88-89). Allah mukarreb kullarına ve sırf Allah rızasını ve Allah sevgisini gözeterek ibadet eden salih kullarına çok daha yakındır. Bu yakınlık Kaf suresi 16. ayetin ifadesiyle “şah damarından daha yakın” şekildedir.
Salih amel kavramı Kur’an’da birçok ayette yer alan önemli bir kavramdır. Salih ameli anlayabilmek için iki kelimenin de anlamlarını ayrı ayrı bilmek gerekir. Salih kelimesinin kökü: “ Salah ve sulh “tan gelir. Karşıtı ise; fesat-bozgunculuk, fitne ve fücurdur. Salât- salah kurtuluş demektir. “Hayyaalassalah, haydin namaza, haydin kurtuluşa, barışa” örneğinde olduğu gibi…
Yüce Allah Ku’ran’da şöyle buyuruyor:
“Hâlbuki onlar, doğruya yönelerek, dini yalnız Allah’a has kılarak O’na kulluk etmek, namazı kılmak ve zekâtı vermekle emrolunmuşlardı.” (Beyyine 98/ 5)
“Hayır, öyle değil; kim Muhsin olarak (iyilik ederek, işinin güzel yaparak) özünü Allah’a teslim edip (şirk karıştırmadan O’na iman ve atat eder)se onun mükâfatı Rabbi katındadır, onlara korku yoktur, onlar üzülecek de değillerdir.” (Bakara 2/ 112)
Ayet-i kerimede Allah’a kul olarak teslim olma “Muhsin olma” şartına bağlanmıştır ki bu da, Allah’ı görüyor gibi ibadet yapmak, yaptığını Allah rızası için tam yapmak ve Resulullaha tâbi olmaktır.
İslâmda Üç Mertebe İslâm İman ve İhsan
Müslümanların iman ve ibadet itibariyle çeşitli dereceleri vardır. Bir hadisi şerfite imanın altı, İslâm’ın beş şartı sayıldıktan sonra en büyük mertebe olan ihsan şöyle tarif edilmiştir: “İhsan, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi ibadet etmektir, her ne kadar sen O’nu görmüyorsan da O seni görmektedir” (Buhârî, “Îmân”, 37; Müslim, “Îmân”, 57). Kur’ân-ı Kerîm’de, “İhsan üzerine olunuz, Allah ihsan üzere olanları sever” (el-Bakara 2/195; el-Mâide 93) buyurulmuştur. Mutasavvıflar bu hadisten İslâm’ın üç mertebesi olduğu sonucunu çıkarmışlardır. Bunlar sırasıyla İslâm, iman ve ihsan mertebeleridir. İslâm zâhir, iman zâhir ve bâtındır. İhsan ise zâhir ve bâtının hakikatidir. İslâm’da bilgi amelle, amel ihlâsla, ihlâs da Allah’ın rızâsını taleple kemale erer. Bilgi, ihlâs ve rızâ bu üç mertebenin başka bir ifadesidir. Müminler ilim, amel ve mertebe bakımından birbirinden farklıdırlar. Nitekim Kur’an’da şöyle buyurulur: “Kendilerine ilim verilenler derece derecedir”. “Amel edenlerin de mertebeleri vardır”. “Bakın nasıl bazısını diğer bazılarına üstün kıldık” (el-Mücâdele 58/11; el-Ahkaf 46/19; el-İsrâ 17/21).

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER