Sabırla ve tiyatroyla geçen ömür

Afyonkarahisar'ın tanınmış ailelerin Hayrettin ve Güngör Özkılınç ailesinin misafiri olduk. Evliliklerinin 53'ncü yılını geride bırakan çift, bu zaman içerisinde güzel anıların yanında pek çok zorlukla da karşılaşmış.  Güngör Hanım böbrek rahatsızlığına yakalanmış. 18 yıl boyunca diyaliz hastası olan Güngör Hanım için uygun böbrek Mısır'da bulunmuş. Mısır'da nakledilen böbrek ile hayata tutunan Güngör Hanım, yaşama sevincini [&hellip]

Afyonkarahisar’ın tanınmış ailelerin Hayrettin ve Güngör Özkılınç ailesinin misafiri olduk. Evliliklerinin 53’ncü yılını geride bırakan çift, bu zaman içerisinde güzel anıların yanında pek çok zorlukla da karşılaşmış.  Güngör Hanım böbrek rahatsızlığına yakalanmış. 18 yıl boyunca diyaliz hastası olan Güngör Hanım için uygun böbrek Mısır’da bulunmuş. Mısır’da nakledilen böbrek ile hayata tutunan Güngör Hanım, yaşama sevincini hiçbir vakit kaybetmemiş. Ailenin 2 erkek evladı olmuş. Şimdi sözü çok uzatmadan Özkılıç ailesine kulak kesilelim:
“MAKİNELER İCAT ETTİM”
-Hayrettin Amca, merhaba. Önce seni tanıyalım. Hayrettin Özkılınç kimdir dersem bana kendini nasıl tanıtırsın?
Hayrettin Özkılınç: Ben 1942 yılında Kurtuluş Bayramı günü saat 5’de doğdum. Zanaatkâr bir ailenin çocuğuyum. İlk, orta ve listeyi Afyon’da okudum. Askeri Fabrika’da çalıştım. Makinalar icat ettim. Allah nasip etti. Zanaatkâr aileden geldiğimiz için başarılı çalışmalar yapmıştık. O zamanlar 1960 ihtilali yeni olmuştu. Türkiye’nin sınırları dikenli tellerle çevrilecekti. Mayın döşenecekti. Bu dikenli tellerin kazıklarını yapan makineyi ben icat ettim. Seri bir şekilde dakikada 10 kazık çıkarabilecek bir hale getirmiştim.
“Birbirimizi görmeden söz kahvemiz içildi”
-Güngör Hanım ile nasıl tanıştınız?
Hayrettin Özkılınç: Daha sonra askere gittim. Yedek subay olarak öğretmen olarak görev yaptım.   Ben ailenin tek evladıyım. Evlenme işini anne ve babama bıraktım. Siz nasıl isterseniz ben razıyım dedim. Ben askerdeyken Güngör Hanım’a dünür gitmişler, bana da “söz aldık” dediler. Daha görmedim dedim. Senin görmene gerek yok, biz kefiliz dediler. Sen de bize yetki verdin dediler. Nişanlandık. Nişanda bile birbirimizi görmedik. Askerlik bitti geldiğimizde evlendik. Hali hazırda 2 oğlumuz oldu. Çalıştık çabaladık. Ben nişanlandığımızda mektup yazıyorum, cevap hanımdan değil babasından geliyor.  Görüşme imkânımız zaten yok. Mektupta ayda bir sefer ancak gelir.
“SÖZ KESİLDİĞİNİ KOMŞULARDAN DUYDUM”
-Güngör Hanım birazda sizi tanıyalım. Hayrettin Amca’nın penceresinden durumu dinledik. Onlar geldiğinde sizin tarafta neler yaşandı?
Güngör Özkılınç: Benim de hiç haberim yoktu. Yaşım o günler 16’ydı. Büyüklerimiz karar verdiler. Bana bir söz hakkı tanımadılar. Sözümün verildiğini komşularımdan duydum. Bir gün komşunun biri camı çaldı. Çıktım, ne var demek için. Komşu bana “seni vermişler” dedi. Kime vermişler dedim. Sözün içilmiş dedi. Ben de öylelikle duydum. Geçenlerde telefonuma bir mesaj geldi. Çok sevdim o sözü. Beşikle, bastonun arası iki saatlikmiş. Ömür de öyle geçti.
“SABIRLA ÖMRÜMÜZÜ GEÇİRDİK”
-Hayrettin Amca 53 yıllık evlisiniz. Allah daha uzun ömürler versin sizlere. Bu uzun evliliğin sırrı ne?
Hayrettin Özkılınç: Biz sabırla bu ömrü geçirdik. Elbette çok sıkıntılar yaşadık fakat bunları aşmayı bildik. Şimdi gençlerde sabır ne yazık ki yok. Bu yüzden boşanmalar oluyor. Hayatın bütün cepheleriyle karşılaştığınızda bir bocalama dönemi oluyor. Bu dönemde gençlerimiz sabırsız oluyor ve maalesef erkenden boşanma yolunu tercih ediyorlar. Sağlam bir temel üzerine kurulmuyor.
“SOKAĞA ÇIKAMAZ HALE GELMİŞTİM”
-Bildiğim kadarı ile sanata da meraklıyız. Sanatla daha doğrusu tiyatro ile nasıl tanıştın Hayrettin Amca?
Hayrettin Özkılınç: Hobim var. Tiyatroculuk. Sanat Okulu’nda Hollywood köşesi vardı.  Haydar Bey diye edebiyat öğretenimiz vardı. Çocuklar sizle birlikte bir gece tertip edelim dedi. Bir tiyatro ayarlandı ben provalarda çok beğenildim. Hoca “profesyonel” gibi demişti. İstiklal piyesini oynadık. 15 gün boyunca oynadık. Afyon’da olmadık bir şeydi. Artık sokağa çıkamaz hale geldim. Lisenin önünden geçerken “halıcı Ahmet” diye çağırmaya başlamışlardı bana. Rolüm halıcıydı bu yüzden bana böyle derlerdi.
“EŞİMİN TİYATROYA GİTMESİ BENİM HOŞUMA GİTMEZDİ”
-Güngör Hanım siz neler söylersiniz? Hayrettin Amca’nın tiyatro sahnelerinde olduğu vakitlerde siz neler yapıyordunuz? Bu duruma nasıl bakıyordunuz?
Güngör Özkılınç: Benim pek hoşuma gitmezdi bu durum. Gece gündüz tiyatrodaydı. Biz uzun bir süre yalnız oturduk çocuklarımla. Provalara gidiyor, oynamaya giderdi. Bu yüzden büyük sıkıntılar yaşadık. Sadece ben değil babası bile tepki gösteriyordu. Babası sürekli “senin sülalende tiyatrocu mu var” derdi.
SANATÇILARIN ÖMÜRLERİ UZUN ÖMÜRLÜ OLMUYOR
Hayrettin Özkılınç: Ben hanımın tepkisini bugün daha yeni idrak ediyorum. Evlilik meselelerinde sanatçıların evlilikleri pekte ömürlü olmuyor. –Güngör Hanım araya giriyor: Çünkü birlikte bir masaya oturamıyorlar.- birbirleriyle sürekli evlenip boşanıyorlar. Ben senede iki oyun çıkartamazsam o sene boşa gitti derdim.  
“ESKİDEN BAYAN OYUNCU BULAMIYORDUK”
-Hayrettin Amca, eskiden tiyatro nasıldı, şimdi nasıl? O zamanlar yaşanılan sıkıntılar neydi, bugün ne?
Hayrettin Özkılınç: Şu anda tiyatro izlemeye hanımla birlikte gidiyoruz. Hasan Elmas ile sık sık görüşüyoruz. Bizim zamanımızda oyun ayarlardık fakat bayan oyuncu bulmakta büyük zorluk çekerdik. O gün için Türkiye’de bayan hakem vardı. Afyon’daydı. Ondan rica ettik fakat öyle bir yeteneği olmadığını söyledi ve oynamadı. Zar zor bayan bir memuru bulduk başarılı bir şekilde oyunumuzu oynadık. Hasan Elmas beni yeni tiyatrocularla tanışmamı istedi.  Onlara eskilerden bahsetmemi istedi. Gittim, gördüm. Şimdi artık bayan oyuncu çok fazla, bay oyuncuda sıkıntı çekiyormuş. O gün bulamadık, şimdi bayan oyuncular tiyatroya sahip çıkıyor.
-Bize vakit ayırdığınız için teşekkür ederim.
Özkılıç ailesi: Biz teşekkür ederiz.  >> Nail AZBAY’ın Özel Röportajı

Bakmadan Geçme