Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay

RÜKÛ

Rükû ve secde konusunda Abdurrahman Ceziri şöyle der:
Rükû ve Sücud: Bunların ikisi de yerleri, gökleri, yerlerle gökler arasında mevcut bulunan varlıkları yaratan mülk sahibi Yüce Allah’ı ululama alâmetlerindendir. Rabbinin huzurunda namaz kılarken rükûa varan kişinin sadece özel şekliyle sırtını eğmesi yeterli olmaz. Bunun yanında kendisinin zelîl bir kul olduğunu kalbine hissettirmelidir. İzzet ve azamet sahibi, kudreti sonsuz, ululuğu sınırsız olan Rabbinin huzurunda eğilmekte olduğunun bilincine de varmalıdır. Bu anlam, namaz kılan kişinin kalbine damgasını vuracak olursa, kalbi her zaman Rabbine karşı korku içinde olur ve O’nun hoşlanmadığı işlerin hiçbirini yapmaz. Aynı şekilde Rabbinin huzurunda secdeye varan kişi, alnını yere koyarken kendisini yaratana kulluk ettiğini ilân etmektedir. Bu durumda kalbi, kulluğunun zilletini hisseder, Rabbinin azametini idrâk ederse elbette ki artık O’ndan korkar ve O’na karşı haşyet içinde olur. İşte bu anlattığımız şekillerle kişinin nefsi, terbiye göreceği gibi, edepsizlikten, aklın ve dinin kabul etmeyeceği şeylerden de uzak durur. (Abdurrahman Cezırî, Dört Mezhebe Göre İslâm Fıkhı 1. cilt Namaz Bahsi)
Rükû avuç içlerini diz kapaklarına yapıştıracak şekilde iki büklüm olmak demektir.
A- Rüku Nasıl Yapılır?
Rükû’un en alt derecesi, elleri dizlere yapıştıracak şekilde eğilmektir. Sünnete uygun rükû’ ise şöyle yapılır:
Vücudun yukarı kısmı, baş dik olarak yere paralel şekilde öne doğru eğilir. Ayaklar kırılmaksızın dik tutularak eller de dizlere konur ve parmaklarla kavranır. Bu arada baş ile arka düz halde bulunmalıdır.
Hanımların tam rükû’a varmaları gerekmez. Rükû’a yakın bir şekilde eğilmeleri kâfidir.
Oturarak namaz kılan kimse ise, rükû’ ederken, alnı dizlere paralel olacak kadar sırtını eğer.
Sırtları yere paralel şekilde kambur kimselerin ise, sadece başlarını eğmeleri kâfidir.
* İmâma rükû’da iken yetişip tekbir alarak rükû’a varan kimse, o rekâtı imam ile kılmış sayılır. Fakat imam rükû’da iken tekbir alıp da imam rükû’dan kalkarken rükû’a giden kimse ise, o rek’ata yetişmiş sayılmaz. Namazın sonunda o rekâtı yalnız başına kılar.
* İmâma rükû’da yetişen kimse, iki tekbir getirmek zorunda değildir. Allâhü ekber diyerek namaza girer ve hemen rükû’a eğilir. Bu tekbir ile hem iftitah, hem de rükû’ tekbirini almış olur.
İmâm ile birlikte “subhanallah” diyecek kadar rükûda bulunmayan kimse o rekâtı kaçırmış sayılır.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER