Bu köşede birkaç kez, dilim döndüğünce örnek vermiştim Reis Bey’den. Necip Fazıl Kısakürek’in merhamet ve kanunlar arasında gidip gelen, önce tavizsiz kanun adamı; ardından firesiz merhamet insanı olan bir hâkimin dönüşümünü anlatan piyesinin ismidir Reis Bey. İlk yayımı 1960 yılı olan piyes, 80’li yılların sonlarına doğru da sinema filmi olarak uyarlanmıştı.
Reis Bey, tavizsiz kanun adamı olduğu vakit, yanlış bir karar verir; bir genci idama mahkum eder. İdamlık suçun o genç tarafından değil, başka birisi tarafından işlendiği ortaya çıktığında vakit çok geçtir.
Bunun üzerine Reis Bey, görevinden istifa eder ve bir merhamet savaşçısı olur. Herkesi ve her şeyi ölçerken merhameti düşüncesinin eksenine yerleştirir.
Reis Bey, düşüncesini paylaşmak ve yaygınlaştırmak için “bitirimhane” olarak nitelenen bir kahvehaneye gider. Birkaç kez gidişten sonra “Merhamet ve Gözyaşı Çetesi” kurmayı önerir kahvehanedekilere. “Kumarı bırakın”, “Bitirimliği bırakın” diye öneride bulunur. Ne kadar suç aleti varsa toplar. “Siz ağlamayı ve acımayı öğrendikten sonra bunları size vereceğim” der; fakat o sırada polis, kahvehaneyi basar. Kahvehanedeki eroin satıcısı, polisi görünce, cebindeki uyuşturucuyu Reis Bey’in cebine atar.
Tüm muhtemel şüpheliler gibi Reis Bey de aranır. Polis, Reis Bey’i gözaltına alır; sonra da Reis Bey tutuklanır.
Mahkemede suç aletlerinin sahipleri, “Reis Bey, bize ders vermek için bizden aldı, bize merhameti anlatıyordu” derler. Fakat uyuşturucu meselesi çözülememiştir.
Reis Bey’in canyoldaşı hâline gelen “Katil” isimli karakter, suçu üstlenmek ister, “Ben koydum uyuşturucuyu” der; fakat Reis Bey, buna inanmaz, mahkemeye heyetinin de inanmaması gerektiğini anlatır.
İşte bundan sonra düğüm çözülür ve uyuşturuyucu Reis Bey’in cebine koyan adam kalkar ve “Uyuşturucuyu ben koydum. Benim bunu sattığımı herkes bilir. O ne de olsa Reis Bey’di, O’nu aramazlar sanmıştım” der. Bunun üzerine Reis Bey beraat eder.
Unutanlar hatırlasın, bilmeyenler öğrensin diye yazdım Necip Fazıl Kısakürek’in bu eserini.
Malum, 15 Temmuz’daki hain darbe ve işgal girişiminden sonra FETÖ ile ilgili operasyonlar başladı. Düne kadar FETÖ’ye gönülden bağlı olanlar, FETÖ’nün kitaplarını yakma, çöpe atma çabasına girdi.
Bununla birlikte, bazı FETÖ’cüler, farklı bir yöntem bulmuşlar.
Reis Bey’deki uyuşturucu taciri adam gibi, polisten korkup ellerindeki FETÖ kitaplarını yakın ve uzak akrabalarının evlerine götürüyorlarmış.
Ev sahibi izin vermese de ev sahibine yemin-şart ederek kitapları saklıyorlarmış.
Buradaki fark şu:
Reis Bey eserindeki uyuşturucu satıcısı, o anki telaşı geçtikten sonra en azından mahkemede gerçeği söyleyip vicdanını rahatlatabiliyor.
FETÖ’cüler ise vicdanlarını rahatlatma davasını çoktan unutmuşlar. “Aman başımız yanmasın” deyip başkalarının da başlarını yakma derdine düşmüşler.