“Raporumuz depremlerin afete dönüşmemesinde yol haritası olacak”
Deprem Araştırma Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, komisyon olarak toplam 935 sayfalık bir rapor hazırladıklarını bildirdi. Eroğlu, “Raporumuzun depremlerin afete dönüşmemesi için ülkemiz adına bir yol haritası olacağını düşünüyorum. Bu raporu ilgili bütün kamu kurum ve kuruluşlarına, üniversitelere ve sivil toplum kuruluşlarına göndereceğiz. İnşallah Meclis Başkanlığımız da raporun uygulanması konusunda bir çalışma yapacaktır” dedi [&hellip]
Deprem Araştırma Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, komisyon olarak toplam 935 sayfalık bir rapor hazırladıklarını bildirdi. Eroğlu, “Raporumuzun depremlerin afete dönüşmemesi için ülkemiz adına bir yol haritası olacağını düşünüyorum. Bu raporu ilgili bütün kamu kurum ve kuruluşlarına, üniversitelere ve sivil toplum kuruluşlarına göndereceğiz. İnşallah Meclis Başkanlığımız da raporun uygulanması konusunda bir çalışma yapacaktır” dedi
Orman ve Su İşleri eski Bakanı AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Deprem Araştırma Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu, komisyon olarak yoğun bir çalışma döneminin ardından raporunu hazırlayıp TBMM Başkanlığına sunma safhasına getirdiklerini bildirdi.
“DEVLETİMİZ DEPREM BÖLGESİNDE ÇALIŞMALARINI SÜRDÜRÜYOR”
Veysel Eroğlu, 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen Kahramanmaraş depremlerinde hayatlarını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına ve ülkemize baş sağlığı ve sabr-ı cemil niyaz etti. Eroğlu, “Maalesef bu depremlerde 50 binden fazla vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. 115.000 civarında vatandaşımız da yaralı olarak kurtarılmıştır. Rabbim bir daha böyle acılar göstermesin. 6 Şubat 2023 tarihinde merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi olan ve sabaha karşı 4.17’de meydana gelen 7,7 büyüklüğündeki deprem ile aynı gün takriben 9 saat sonra Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde saat 13.24’te vuku bulan 7,6 büyüklüğündeki deprem, ülkemizi ve hatta bütün Dünya’yı derinden sarsmıştır. Deprem, 11 ilimizi birden etkilemiş olması dolayısıyla afetin boyutu da çok büyük olmuştur. Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Gaziantep, Malatya, Şanlıurfa, Kilis, Osmaniye, Adana, Diyarbakır ve Elâzığ illerimiz depremlerden etkilenmiştir. Depremin gerçekleştiği derinliğe baktığımızda, Kahramanmaraş depremi yerin 7 kilometre altında meydana gelmiştir. 2011 Japonya depremi 30 kilometre derinlikte ve 1960 Şili depremi 33 kilometre derinlikte gerçekleşmişti. Fay kırılma uzunluğu itibariyle Kahramanmaraş depremi, meydana gelen bütün depremlerden en uzun faya sahiptir. Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremde kırılan fay uzunluğu 500 kilometre iken, 1906 yılında Kaliforniya’da meydana gelen depremde kırılan fayın uzunluğu 400 kilometre ve 1906 yılında Çin’de meydana gelen depremde kırılan fayın uzunluğu 300 kilometre civarındaydı. Kahramanmaraş depreminden bölgede yaşayan takriben 14 milyon vatandaşımız doğrudan etkilenmiştir. 14 milyon nüfus çok büyük bir nüfustur. Belçika, Yunanistan, Portekiz ve Azerbaycan gibi bazı ülkelerin nüfusundan daha fazla nüfus depremden etkilenmiştir. Meydana gelen bu deprem, 108.812 kilometrekare alanı doğrudan etkilemiştir. Bu büyüklükte bir alan Hollanda, İsviçre, Avusturya, Güney Kore ve Bulgaristan gibi bazı ülkelerin yüz ölçümünden daha büyüktür. Bütün bu mukayeseli rakamlara baktığımızda afetin boyutunun ne kadar büyük olduğunu sizler de takdir edersiniz. Devletimiz arama kurtarma çalışmaları başta olmak üzere, barınma ve gıda ihtiyaçları da dâhil olmak üzere depremzede vatandaşlarımıza bütün imkânlarını seferber etmiştir. Devletimiz bütün kurumlarıyla deprem bölgesinde çalışmalarına devam etmektedir. Halen enkaz kaldırma çalışmaları ve kalıcı konut inşaatları, yapılan çalışmaların en önemli kısmını oluşturmaktadır.” dedi.
“KOMİSYON OLARAK YOĞUN ÇALIŞMALAR YÜRÜTTÜK”
“Kalıcı konutlar için Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımız ve TOKİ çalışmalara başlamıştır.” diyen Eroğlu, “Deprem bölgesinde, 507.000’i konut ve 143.000 köy evi olmak üzere 650.000 yeni konut yapıyoruz. Bunlardan 319.000 konut bir yıl içinde teslim edilecektir. Allah’a şükür ilk konutların anahtarları Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından hak sahiplerine dağıtılmıştır. Depremden 76 gün sonra Gaziantep Nurdağı’nda Kalıcı köy evleri tamamlanmıştır. Ülkemizin tamamını etkileyen bu depremlerin bütün yönleriyle araştırılması ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi için yüce meclisimizde bir araştırma komisyonu kurulmasına karar verilmiştir. Bütün siyasi partilerin ortak kararıyla 9 Mart 2023 tarihinde; ‘Kahramanmaraş Merkezli Depremlerin Sonuçlarının Bütün Yönleriyle Araştırılması, Depreme Dirençli Yapı Stokunun Oluşturulması ve Kentsel Dönüşüm Uygulamalarının Etkinliğinin Artırılması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu’ kurulmuştur. Komisyonumuz gerçekleştirdiği ilk toplantıda beni Komisyon Başkanı olarak seçmişler, ardından da yoğun bir çalışma programı gerçekleştirmiştir. Türkiye aktif bir deprem ülkesi olarak geçmişten günümüze yıkıcı depremler ile karşı karşıya kalmış, meydana gelen hasar ve can kayıpları sebebiyle, içtimai hayat her yönüyle büyük ölçüde menfi olarak etkilenmiş ve etkilenmektedir. Ülkemiz, dünyanın aktif deprem kuşaklarından birinde yer alması sebebiyle var olan deprem tehlikesinin derinlemesine tahlil edilmesi ve deprem risklerinin de çok disiplinli olarak yürütülecek kapsamlı çalışmalarla azaltılması, depremlerin afete dönüşmesinin önüne geçecektir. Mühendislik, fen ve ilmi çalışmalar, depremlerin tam olarak nerede ve ne zaman meydana geleceğini ve hangi büyüklükte gerçekleşeceğini önceden tam olarak tahmin edememektedir. Bu sebeple deprem risklerinin asgari seviyeye indirilmesi için bir an dahi beklemeden gerekli adımlar belirlenmeli ve bu adımlar hızlıca atılmalıdır.” ifadelerine yer verdi.
“İLGİLİ HER KURUM VE KURULUŞTAN BİLGİ ALDIK”
Halk arasında da ifade edildiği gibi “deprem öldürmez, bina öldürür” düsturu ile harekete geçerek sağlam zemine depreme dayanıklı binalar inşa edilmesi gerektiğinin altını çizen Eroğlu, “Özellikle ‘Depreme Dirençli Şehirler’ tesis etmek için devletimiz bütün kurumlarıyla harekete geçmelidir. Sağlam zeminlerde, kaliteli malzemeler kullanarak, iyi bir mühendislik ve işçilik ile sağlam binalar inşa edilmesi bir zarurettir. Söz konusu bu konutların sosyal donatılarıyla birlikte inşa edilmesi ise en önemli hususlardan biridir. Fen ve ilim kaidelerine göre inşa edilen binaların, daha sonra belli zaman aralıklarında kontrol ve denetimi ise üzerinde durulması gereken bir başka husustur. 1999 Gölcük (Marmara) Depreminden sonra ülkemizde afet yönetim sistemi, kurumların organizasyonları ve mevzuatın geliştirilmesi noktasında çok önemli mesafeler kat edilmiştir. Daha önce farklı kurumların mes’uliyeti altında olan afet yönetimi, 2009 yılında çıkartılan 5902 sayılı kanun ile Afet ve Acil Durum Yönetim Başkanlığı (AFAD) kurularak yetki ve sorumluluklar tek bir çatı altında toplanmıştır. AFAD’ın kurulmasıyla birlikte; ülkemizde yeni bir afet yönetim modeli uygulamaya konulmuş olup, getirilen bu model ile öncelik, ‘’Kriz Yönetimi’nden ‘’Risk Yönetimi’ne verilmiştir. Bu alanda son yıllarda her ne kadar çok başarılı çalışmalar yapılmış olsa da son yaşadığımız Kahramanmaraş Depremleri; afet öncesi, afet esnası, afet sonrası ve özellikle mevzuat alanında yeni adımların mutlaka atılması gerektiğini bize göstermektedir. Komisyonumuz, bütün bu konular doğrultusunda ülkemizde bu alanda mes’ul olan bütün kamu kurum ve kuruluşlarını, sivil toplum kuruluşlarını ve akademisyenleri davet ederek alanları ile alakalı bilgi almıştır. Komisyonumuz, özellikle kamu kurumlarımız özelinde hem 6 Şubat Kahramanmaraş Depremlerinde yaptıkları çalışmaları hem de bundan sonrası için depremler konusunda kendi alanları ile alakalı yapılması gerekenleri etraflıca dinlemiştir. Üniversitelerimizin alanında uzman değerli akademisyenlerinden bazıları komisyonumuza gelerek bizzat bilgi sunmuş, bazı akademisyenlerimiz ise tespit, teklif ve tavsiyelerini yazılı olarak sunmuşlardır.” ifadelerini kullandı.
“11 SİVİL TOPLUM KURULUŞU İLE GÖRÜŞÜLDÜ”
Deprem Araştırma Komisyonunun kısa sürede 13 toplantı tertip ederek, kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum teşkilatları, dernekler, üniversitelerden değerli akademisyenleri dinlediğini belirten Eroğlu şunları kaydetti: “Kahramanmaraş depremlerini en ince detaylarına kadar incelemiştir. Komisyonumuz; 13 toplantı tertip etmiş, 49 kamu kurum ve kuruluşu, 23 akademisyen ve 11 sivil toplum kuruluşunu dinlemiştir. Bahsi geçen kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum kuruluşları ve akademisyenlerin destekleri ve özellikle Komisyon üyesi değerli Milletvekillerimizin katkıları ile çok şümullü bir rapor hazırlanmıştır. Raporun birinci bölümünde Kahramanmaraş Depremleri bütün yönleriyle ele alınmıştır. Bölgenin zemin yapısından bina stokunun durumuna kadar, deprem sırasında yapılan arama kurtarma çalışmalarından deprem sonrası yürütülen faaliyetlere kadar, çadır ve konteyner kentlerden kalıcı konutların inşasına kadar bütün detaylara raporda yer verilmiştir. İkinci bölümde ise ülkemizin depremler konusundaki hukuki ve kurumsal yapısı ele alınmıştır. Raporun üçüncü bölümünde Türkiye’nin mevcut yapı stoku etraflıca ele alınarak depreme dirençli şehirlerin kurulması için gerekenler sıralanmıştır. Dördüncü bölümde kentsel dönüşüm uygulamaları, beşinci bölümde ise afet yönetim sistemi ele alınmıştır. Araştırma Komisyonumuzun en önemli kısmını ise altıncı ve son bölüm oluşturmaktadır. Altıncı bölümde Kahramanmaraş Depremleri başta olmak üzere genel olarak depremlerin afete dönüşmemesi için gerekli tespitler yapılmış, bu tespitlere göre teklif ve tavsiyeler geliştirilmiştir. Her bir teklif ve tavsiyeden doğrudan mes’ul kurum ve kuruluş ile koordinasyon gerektiren kurum ve kuruluşlar belirlenmiştir. Komisyonumuz hazırlamış olduğu raporda, depremlerin sebepleri ve alınması gereken tedbirlere dair adeta iğneyle kuyu kazar gibi çalışmış ve çok önemli tespitlerde bulunmuştur. Ortaya konulan tespitlerin her birinin çözümüne dair teklif ve tavsiyelere de raporda yer verilmiştir. Toplam 165 tespitte bulunularak bu tespitlerin çözümüne dair 295 teklif geliştirilmiştir.”
“113 TESPİT VE 201 TEKLİFTE BULUNULDU”
Tespitlerin iki ana başlık altında toplandığına temas eden Eroğlu şu ifadelere yer verdi: “Birincisi ‘Hukuki ve Mevzuat Düzenlemesi Gerektiren Hususlar’ ikincisi ise ‘Kurum ve Kuruluşlarca Yapılması Gereken Düzenlemeler’ Mevzuat düzenlemesi gerektiren hususlarla alakalı 52 tespit yapılmış ve 94 ayrı teklif sunulmuştur. Kurumların yapması gereken hususlar için 113 tespit ve 201 teklifte bulunulmuştur. Raporda yer alan bu tespit ve tekliflerden tek tek bahsetmek istemiyorum. Buna zamanımız da yok zaten. Ancak öne çıkan bazı tespit ve tekliflerimizi kısaca zikretmekte fayda görüyorum. AFAD Başkanlığı yapılanmasında sahada daha etkin ve hızlı karar alınarak kaynakların doğru yönetilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Bu sebeple yetkilerin en alt müdür/grup başkanı seviyesinde dağıtılması sağlanarak afet yönetiminin sürekliliği sağlanmalıdır. Bütün Bakanlıklarda Afet ve Acil Durum Yönetimi Dairesi Başkanlığı kurulmalıdır. Büyükşehir ve il belediyelerinde Afet ve Risk Azaltma Daire Başkanlığı ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanlığı kurulmalıdır. İlçe belediyelerinde ise Afet ve Risk Azaltma ve Kentsel Yenileme Şube Müdürlükleri kurulmalıdır. 1985 yılında, takriben 38 yıl önce, yürürlüğe 3194 sayılı İmar Kanunu günümüz şehircilik, planlama, yapı üretim ve denetim hizmet ihtiyaçlarına cevap veremez ve ulusal afet mevzuatıyla da kopuk bir durumdadır. Afet, koruma ve çevre gibi konularda politika ve ilmi gelişmeler ile uyumlu olan yeni bir mekânsal planlama anlayışının oluşturulan yeni bir İmar Kanunu hazırlanmalıdır. Depreme hazırlık ve deprem ile alakalı çalışmaların il esasında ele alınması için illerde Valilikler riyasetinde bir ‘Üst Kurul’ teşkil edilmelidir. Bu kurulda belediyeler de dahil olmak üzere ilin ilgili kurumları yer almalıdır. Bu üst kurulların oluşturulması için bir Cumhurbaşkanlığı Genelgesi çıkarılmalıdır. Kentsel Dönüşüm uygulamasında riskli bölgelerin tespit edilerek, yapılacak uygulamanın bu risk durumuna göre öncelik sıralaması yapılmalıdır. Kentsel Dönüşümün en önemli bileşeni olan müteahhitlik sektörünün disipline edilmesi gerekmektedir. 6306 sayılı kanun kapsamında kentsel dönüşümün teşvik edilmesi gayesiyle mülk sahiplerine verilen faiz desteği oranı ile kredi miktarının artırılması ve kredi vadesinin uzatılması yerinde olacaktır. Binaların inşasında deprem ivmesinin sabit bir değer olarak alındığı görülmektedir. Ancak bu ivme zeminin yapısına göre değişmektedir. Sağlam zeminlerde yapılacak inşaatlarda bu değer daha düşük alınabilir. Bu sebepten dolayı mikro bölgeleme çalışmaları yapılmalıdır. Zemin taşıma gücü zayıf olan bölgelerde zemin iyileştirme çalışması yapılması şarttır. Bu çalışma hem zemin sıvılaşma riskini ortadan kaldıracak hem de binanın çökme riskini asgariye indirecektir.”
“KONUTLARIN ALTI DÜKKAN VE MAĞAZA OLARAK KULLANILMAMALI”
Eroğlu sözlerine şöyle devam etti:
“Binalarda dükkân katı olarak kullanılan yerlerde depremin etkisi farklı olmaktadır. Dolayısıyla konutların altı mümkün mertebe dükkân ve mağaza olarak kullanılmamalıdır. Dükkân ve mağazalar ayrı bir proje olarak değerlendirilmelidir. Bazı belediyelerde yeterli sayıda teknik eleman olmamasına rağmen yüksek katlı binaların projeleri onaylanabilmektedir. Yeterli sayı ve yetkinlikte teknik personeli olmayan belediyelerden ruhsat verme işlemi, personel sayısını tamamlayana kadar askıya alınmalıdır. Binaların özellikle bodrum katlarında kaliteli bir su tecridi yapılması gerekmektedir. Aksi takdirde başta demir olmak üzere binada kullanılan yapı malzemelerinde erozyon ve tahribat meydana gelmektedir. Bazı binalarda inşaat sırasında farklı mimari uygulamalar yapılarak sarkma ve çıkıntılar kullanılmaktadır. Bu da muhtemel depremlerde ayrıca bir risk oluşturmaktadır. Dolayısıyla bu tür uygulamaların sınırlandırılması veya yasak hale getirilmesi gerekmektedir. Yetkin Mühendislik uygulamasının başlatılması gerekmektedir. Binaların periyodik muayenesine yönelik mevzuatın hazırlanmalı, bu kapsamda yapı denetime tabi yapıların 5 yıl içerisinde, yapı denetime tabi olmayan yapıların 2 yıl içerisinde periyodik muayenesinin yapılması gerekmektedir. Muayene şartlarını sağlamayan yapılar güçlendirilmeli veya yıkılmalıdır. Depreme dayanıklı bina inşasının en önemli unsuru olan usta, kalıpçı, betoncu, demirci gibi ara elemanların bir eğitime tabi tutulup bu eğitim neticesinde sertifika verilmesi çok faydalı olacaktır. İllerin risk ve risksizlik durumuna göre birbirleriyle eşleştirilmesi ve muhtemel bir afet durumunda diğer ilin afet olan ile hızlı bir şekilde müdahale etmesi. Bunun için 81 ilin birbiriyle veya gruplar halinde eşleştirmesinin yapılması gerekmektedir. Deprem bölgelerine koordinatör olarak vazifelendirilen Valilerin, daha önce o bölgede Valilik yapmış ve bölgeyi bilen kişilerden seçilmelidir. Bu valiler hâlihazırda farklı bir ilde vali veya Merkez Valisi olabilir. Afetlerden sonra bölgede arama, kurtarma ve benzer faaliyetlerde bulunacak ekiplerin, kendi ihtiyaçlarını kendileri karşılayacak şekilde donanımlı ve hazır hale getirilmesi gerekmektedir. Afet durumunda AFAD’ın depolarındaki malzemelere ilave olarak yurtiçi ve yurtdışında vatandaşlar, şirketler, sivil toplum kuruluşları, dernekler, vakıflar afetzedelere destek olmak gayesiyle ayni yardım göndermektedir.”
“RAPORU İLGİLİ HER YERE GÖNDERECEĞİZ”
Eroğlu sözlerini şöyle tamamladı: “Doğru cins ve doğru miktarda yardımın, ihtiyaç noktalarına sevk edilmesi gerekmektedir. Bunu yapabilmek için afet koordinasyon merkezinin bir Barkod Sistemi geliştirmesi gerekmektedir. Bu sistemle; Toplanan yardımların cins ve miktarını. Depoda ve sevk halinde olan yardımların cins ve miktarını Dağıtılan yardımların cinsini ve miktarını gerçek zamanlı olarak izlemesi gerekmektedir. Bütün tespit ve teklifleri tek tek saymak mümkün değil ancak deprem ile alakalı aklınıza gelebilecek her konu ve alanda çok önemli tekliflerimizin olduğu bir rapor ortaya çıkmıştır. Toplam 935 sayfalık bu raporun depremlerin afete dönüşmemesi için ülkemiz adına bir yol haritası olacağını düşünüyorum. Bu raporu ilgili bütün kamu kurum ve kuruluşlarına, üniversitelere ve sivil toplum kuruluşlarına göndereceğiz. İnşallah Meclis Başkanlığımız da raporun uygulanması konusunda bir çalışma yapacaktır. Sözlerimi burada tamamlarken Meclis Araştırma Komisyonumuzun her bir üyesine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Raporun yazım safhasında kurumlarımızdan gelen uzmanlara teşekkür ediyorum. Araştırma Komisyonumuza bizzat gelerek veya çevirim içi olarak katılıp katkı sunan kamu kurum ve kuruluş temsilcilerine, sivil toplum kuruluşlarına ve üniversitelerimizin değerli ilim insanlarına gönülden teşekkür ediyorum.”