'Ramazan’da eğitilen insan bilinçli tüketir'

Ramazanda İkindi Sohbetlerinin 6'ncı günkü konuşmacısı AKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Karakaş oldu. Karakaş, 'İhtiyaç-Tüketim İlişkilerinin Dönüşümü ve İslami Duruş' başlığında sunum yaptı. Program öncesi Kur'an-ı Kerim tilavetini AKÜ İslami İlimler Fakültesi’nden Araştırma Görevlisi Kadir Yıldırım gerçekleştirdi.RAMAZAN AYI “İSLAM BAHARI”Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Karakaş 'İhtiyaç-Tüketim İlişkilerinin Dönüşümü ve İslami [&hellip]

Ramazanda İkindi Sohbetlerinin 6’ncı günkü konuşmacısı AKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Karakaş oldu. Karakaş, “İhtiyaç-Tüketim İlişkilerinin Dönüşümü ve İslami Duruş” başlığında sunum yaptı. Program öncesi Kur’an-ı Kerim tilavetini AKÜ İslami İlimler Fakültesi’nden Araştırma Görevlisi Kadir Yıldırım gerçekleştirdi.
RAMAZAN AYI “İSLAM BAHARI”
Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Karakaş “İhtiyaç-Tüketim İlişkilerinin Dönüşümü ve İslami Duruş” konulu sohbetine, rahmet ayı olan Ramazan ayına ulaştıran Allah’a şükür ederek başladı. Sezai Karakoç’un ifadesiyle Allah-u Teala’nın Ramazan ayı ile birlikte kullarını “İslam Baharına” ulaştırdığını söyleyen Mehmet Karakaş, “Rahmet ayı Ramazan’ın bizler ve tüm Müslümanlar için barışa, huzura, sağlığa vesile olmasını duasıyla konuşmama başlamak istiyorum. Konuşmam da ‘Tüketim-İhtiyaç İlişkilerinin Dönüşüm’ bu dönümüş sürecinde Müslüman’ın nasıl bir pozisyon alması gerektiği, İslam bu sürece ne diyor ve İslami duruş nasıl olmalı başlıklarında sohbet etmeye çalışacağım” dedi.
TÜKETİM İNSAN DOĞASINDA VAR
AKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Karakaş, konuşmasının ana unsurlarını; tüketim, ihtiyaç, ihtiyaçların dönüşümü, tüketim-ihtiyaç ilişkisinin doğasında meydana gelen gelişmeler, farklılaşmalar, son kısımda da İslam’ın bu sürece nasıl baktığı, Müslüman’ın sürec enasılbakması gerektiği başlıklarından oluştuğunu söyledi. Tüketim konusu üzerinde akademik çalışmalar yaptığını ancak sohbette akademik derinliklere girmeyeceğini belirten Karakaş, “Tüketim hepimizin içinde olduğu bir parçası olan, fıtratımızdan kaynaklanan insanın tarihsel serüveninde fıtratının bir parçası olarak gelişmelere göre de farklı anlamlar kazanmış bir olgudur. Tüketim insan doğasının bir parçası olarak insan yaşamında etkin bir yer alması nedeniyle ve dönemsel gelişmelerin etkisiyle de değişen anlamlarıyla karşılaştığımız bir olgudur” diye konuştu.
SAVURGANLIKTA BİR TÜKETİM HALİ
İhtiyaç gidermenin de bir tüketim olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Mehmet Karakaş, bu ifadenin tüketimin en bilinen anlamı olduğunu kaydetti. Tarihin hangi döneminde olursa olsun tüketimle ihtiyaç giderme ilişkisinin hiçbir zaman kopmadığına temas eden Karakaş, “İhtiyaç geleneksel toplumlarda da bir tüketim olarak gerçekleşmiş ihtiyaç giderme bir tüketim olarak değerlendirilmiştir. Günümüzün post modern diye tanımladığımız küresel toplumunda da ihtiyaç giderme bir tüketim olarak karşımıza çıkıyor. Ama bunun yanında başka anlamlarının da olduğunu görüyoruz. Mesela savurganlıkta bir tüketimdir. Harcamak, israf etmek, bitirmek, tahrip etmek, yok etmek, iletişim kurmak gibi değişik anlamlar içerdiğini görüyoruz” şeklinde konuştu.
DÖNEMLER GELENEKSEL VE MODERN
Tüketimin aslında ihtiyaç giderme doğasının dışında tarihsel serüveninde farklı anlamlarla şekillenerek bugünlere geldiğini söyleyen Karakaş, “Tüketimin anlam dünyasında dönemlere göre genel çerçevede ki gelişmelere bakacak olursak dönemleri de insanoğlunun var olduğu günden bugüne gelinceye kadar çok genel çerçevede bir dönemlendirme yapabiliriz. Geleneksel dönem ve geleneksel toplumlar, modern dönem ve modern toplumlar günümüz ki buna çeşitli isimler veriyoruz. Günümüzde de buna çeşitli isimler veriyoruz; Tütekim toplumu diyoruz, endişe toplumu diyoruz. Küresel toplum diyoruz. Değişik biçimlerde anlamlar veriyoruz ya da post modern toplum diyoruz. Yani modern sonrası dönemi yaşadığım��zı ifade ediyoruz. Bu  üç dönemde ki anlamına baktığımızda mesela geleneksel toplumlarda, üretmek ve biriktirmek mantığı vardır. Kazandğından daha azını harca anlamını oluşturuyor. Tüketimin anlamı kazandığından daha azını harca mantığıyla oluşuyor. Modern toplumlara baktığımız zaman modern toplumlar sanayileşme ile birlikte oluşan makinenin insan dünyasına girmesiyle birlikte oluşan toplumlardır. Bu toplumlara da biz modern toplumlar diyoruz ve bu toplumların yaşadığı çağlara da modern zamanlar diyoruz” ifadelerini kullandı.
TOPLUM MERKEZİNE ÜRETİM HAKİM
Modern toplumda “üret ve kullan” zihniyetinin “kazandığın kadar- harcadığın kadar kazan” anlamını üreterek tüketime böyle bir anlam yüklendiğine dikkat çeken Karakaş şöyle konuştu: “Sanayileşme süreciyle şekillenmiş modern toplumlarda aslında toplumsal yaşamın merkezinde üretimin olduğunu görüyoruz. Çünkü ‘kazandığın kadar harca- harcadığın kadar kazan’ şeklinde belirli bir ölçü sözkonusu. Günümüzde değişik şekillerde isimlendirilen tüketim toplumunda daha fazla harca zihniyetinin ortaya çıktığını görüyoruz. Bu daha fazla harca zihniyeti şöyle bir anlam inşa ediyor; Tüket ve üstün ol. Önce harca sonra ödemeye çalış, yetişmezse bir çaresini bulursun. Cebinde kredi kartın varsa limitine bakma harca bir çaresini bulursun. İçinde yaşadığımız zaman diliminde tüketimin anlamı böyle bir anlayışla, böyle bir mantıkla şekillenmiş durumda. Bu anlayışla şekillenen tüketimin ve tüketimin oluşturduğu, bu mantıkla şekillenen tüketim toplumunun, tüketim kültürünün tarihsel serüvenine baktığımızda şöyle bir süreç görüyoruz. Makinelerin insan dünyasına girmesiyle birlikte modern toplumla birlikte bant sistemi dediğimiz seri üretim ortaya çıktı. Makinelerin mekanik teknoloji ile gerçekleştirdiği üretim yani kol gücünden makine gücüne geçişi ifade eden bir süreçti.”
TÜKETİM YENİDEN ÜRETİMLE
 GÖSTERİŞİ TETİKLEDİ
Makine gücü ile üretim sonucu kitlesel üretim imkanının ortaya çıktığnıı belirten Karakaş şunları söyledi: “Kitlesel üretim aslında üretimin dünyasında çok ciddi bir değişim yarattı. Kol gücünden makine gücüne geçiş radikal bir değişimdi. Üretimin doğasında böyle bir radikal gerçekleşme olunca tüketimde ne oldu? Üretim-tüketim ilişkisinden söz ediyorsak tüketim nasıl bir anlam kazandı? Kitlesel üretim tüketimi körükledi, önemli hale getirdi ve toplumsal yaşamın merkezine getirdi. Toplumsal yaşamın merkezine gelen tüketim artık davranışlarımızı belirleyen, rollerimizi belirleyen çeşitli işlevler kazandı ve böylece tüketim, tüketim kültürünün mantığıyla, tüketimin yeniden üretimi anlayışıyla aşırı ve gösterişli bir hale geldi. Biz buna aşırı tüketim ya da başka bri ifadeyle gösterişçi tüketim diyoruz. Aşırı ve gösterişçi tüketim, tüketimin ihtiyaç giderme anlamında ki doğasında çok ciddi anlamda değişikliklere yol açtı.”
“SAÇIP SAVURANLAR
ŞEYTANIN KARDEŞLERİDİR”
İsra Suresi’nin 26’ncı ayetinden örnek veren AKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Karakaş sözlerine şöyle devam etti: “İsra Suresi 26’ncı ayette, ‘Ey insanoğlu yakınlarına haklarını ver. Düşküne de, yolda kalmışa da. Ama sakın elinde ki anlamsız, amaçsız bir biçimde saçıp savurma. Çünkü bil ki saçıp savuranlar şeytanın kardeşleridir.’ buyurulmaktadır. Gerçekten büyük ve açık bir ikazdır. Görüldüğü gibi İslam yersiz ve gösterişli tüketimi yasaklarken asli ihtiyaçları karşılamak için harcamadan kaçınmayı da cimrilik olarak nitelemiş ve yasaklamıştır. Savurganlıkta yasaklanmıştır. Bir orta yol önerilmiştir. Peygamber Efendimizin bir çok hadisinde bu orta yol ve tüketim kültürü karşısında Müslüman’ın nasıl davranması gerektiğine yönelik anlamlar içeren hadisleri olduğunu biliyoruz. Günümüz tüketim toplumu tuzaklarından kurtulabilmenin bu anlamda kurulan zincirleri kırmanın yolu bize çok açık şekilde gösteriliyor.”
“RAMAZAN ASLINDA
BİR İNSANİLEŞME MEKTEBİ”
Bu noktada tüketim kültürü ve sorunları karşısında içerisinde bulunulan Ramazan ayı ibadeti olarak orucun ne deyip bu konunun neresinde olduğuna değinen Karakaş şu ifadeleri kullandı: “Farz ibadet olan oruç hikmeti gereği kuşkusuz; tüketim toplumunun insan için kurduğu tuzakları ve bağımlılıkları bozabilecek en önemli imkanlardan biridir. Aslında oruç kendini tutmaktır. Peygamberimizin buyurduğu gibi oruç kalkandır. Yani tüketim kültürünün tuzaklarına karşı bir kalkandır. İnsanın kendini tutması demek nefsine hakim olmasıdır. Nefsine hakim olabilen kişi yaşamı üzerinde iktidarı ve iradesi olan kişidir. Eğer kendimizi tutabilirsek irademizi ve iktidarımızı da kendi yaşamımız üzerinde gerçekleştirebiliriz. Oruç ibadeti tüketim davranışlarına getirmiş olduğu sınırlamalarla birlikte nefsi terbiye eden ilahi bir terbiye metodudur. Bu ay içerisinde bu terbiye metodunun insanlar üzerinde yaşamlarımız üzerinde etkili olmasını bekliyoruz. İlahi terbiye metodu olan orucun Ramazan ayı sonrasında da devam etmesi tüketim toplumu sorunlarının önemli ölçüde çözülmesi anlamına gelir. Ayrıca oruç modern dünyaya meydan okuyarak kendini yeniden inşa etme eylemidir. Bir bütün olarak Ramazan aslında bir insanileşme mektebidir. Bu mektepte eğitilmiş insanlar bugünkü tüketim kültürünün, maddeleşmiş kapitalist dünyanın tuzaklarına karşı daha duyarlı daha bilinçli davranabilir.” Burcu AYDIN’ın Haberi

Bakmadan Geçme