“Protest gösteriler, daha çok dikkat çekiyor”
Afyon Kocatepe Üniversitesi tarafından her hafta Çarşamba günü sabah 07.00 ile 08.30 saatleri arasında Ahmet Necdet Sezer Kampusü Sosyal Tesislerinde düzenlenen Çarşamba Sabah Toplantısında bu hafta “Gösteri” kavramı ele alındı. Toplantıya İş Adamı İbrahim Sömer başkanlık yaptı “Gösteri için en az 7 kişi olmalı”Toplantıda ilk söz alan İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. [&hellip]
Afyon Kocatepe Üniversitesi tarafından her hafta Çarşamba günü sabah 07.00 ile 08.30 saatleri arasında Ahmet Necdet Sezer Kampusü Sosyal Tesislerinde düzenlenen Çarşamba Sabah Toplantısında bu hafta “Gösteri” kavramı ele alındı. Toplantıya İş Adamı İbrahim Sömer başkanlık yaptı
“Gösteri için en az 7 kişi olmalı”
Toplantıda ilk söz alan İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Hüseyin Bayraklı, “Gösteri, ‘protesto’ kavramını da içine alan ve daha çok bu amaçla yapılan ama temel haklar içerisinde yer alan, kişinin kendisini ifade edebilme özgürlüğü kapsamında dile getirilmiştir. Gösteri, ifade özgürlüğü kapsamında, kişinin paydaşlarını bulabilme ve aynı düşünceyi savunan insanlarla birlikte hareket edebilme adına tanınmış haklardan bir tanesidir. Gösteri hakkı, Anayasamızın temel hak ve özgürlükleri içerisinde düzenlenmiş olan bir haktır. Bunun ileri demokrasilerde olduğu gibi Anayasamızın 34. maddesinde de silahsız, şiddete, teröre bulaşmaksızın, önceden izin almaksızın kişilerin gösteri hakkına sahip olduklarına dair bir düzenleme var. Bunu düzenleyen Toplantı ve Gösteri Yürüşleri Yasasına baktığımızda da burada kişiler kendilerini ifade edebilmek adına gösteri düzenliyor ama her ne kadar izin alma şartı olmasa da bilgi verme yükümlülüğü var. Gösteri için en az yedi kişinin olması gerekli ve bunlar gösterinin ne zaman, nerede, ne şekilde başlayıp, ne şekilde biteceği, gösterinin sorunsuz bir şekilde bitebilmesi için üzerine düşen birtakım yükümlülükleri düzenlenmiş olan hak ve özgürlükler içerisinde yer alıyor. Kişiler, düşüncelerini birileriyle paylaştığı veya kendi düşüncelerinin birileri tarafından da paylaşıldığını gördükçe, bu hakka daha çok sahip olduklarını ya da bu hakkın daha kullanılabilir bir boyutu olduğunu ifade edebilmektedir” dedi. Prof. Dr. Bayraklı, “İfade özgürlüğü eğer bir topluma, kamu düzenine mal edilirse, orada da bir düzenin olması lazım” diyerek, Taksim Meydanında yapılan gösterilerin daha çok dikkat çektiğini ve meydan olarak düşünülen yerin etkisinin böyle bir şey olduğunu ifade etti.
“Türkiye’de gösteri yapmak
için izin almak gerekmiyor”
Prof. Dr. Bayraklı sözlerine şöyle devam etti: “İfade özgürlüğünün içerisinde varolan, düşüncelerin bir başkası ile paylaşılması isteğidir. Dolayısıyla kent meydanlarını ya da gösteri alanlarını belirlerken, kıyıda köşede kalmış, kimsenin dikkatini çekmeyen, boş alanlar yerine halkın da irtibat halinde olabileceği, görebileceği yerin olmasında yarar var. Kesinlikle bütün haklar sınırsız değil ve bunun kullanılmasında da kamu düzeni lazım. Ülkemizde gösteri yapmak için izin almak gerekmiyor ama orada kaç kişinin ne amaçla toplanacağı, neler yapılacağı konusunda o yerin mülki amirine bilgi vermek zorunluluğu söz konusu. Mülki amirin bunları bilmesi gerekir ki bu da gösteri sırasında mala, cana ya da birtakım değerlere karşı çıkabilecek olayları önlemek adınadır. Aslında polis, gösteri hakkının kullanılmasını sağlamak adına oradadır ama bizim insanımız nedense ses getirmek adına bile olsa yapacağı gösteri ile ilgili önceden bilgi vermemektedir” şeklinde konuştu.
“Gösteri” birçok anlam taşıyor”
Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Ergün, gösteri kelimesinin geniş kapsamlı bir kelime olduğunu ifade ederek, “Protesto, negatif gösteri ya da karşı gösteri gibi yorumlanabilir. Bunun yanı sıra destek gösterileri olabilir. ‘Gösteri’ birçok anlam taşımaktadır. Mesela, bugün Türkçede ‘şov’ da gösteri olarak ifade ediliyor. Bunlar, bizim burada kastettiğimiz gösteri anlamında değil ama şov dediğimiz gösterilerden daha farklı, politik, kültürel ve sosyal amaçlı gösterilerdir. Bunlar içerisinde ‘protesto’ da olabilir ‘destek’ de. Genellikle protest gösteriler, daha çok dikkat çekiyor. Grup sayısını bilmiyorum ama bireyselden büyük kitlelere kadar gidebiliyor. Gösterinin bireysel olarak, ölüm oruçlarında, meydanlarda kendini yakmaya giden boyutları söz konusu. Ancak kitlesel olduğunda daha etkili oluyor. Bazen bağış ve destek amaçlı konserlerle yapılan gösteriler oluyor. Afrika’daki açlığa karşı milyonlarca insanı toplayarak bir konser veriliyor. Bunun bir gösteri olduğunu düşünüyorum; bu tür konserler çok fazla ticari amaç taşımamaktadır. Gösteriler, bazen sınırlı bir alanda yapılırken bazen de hareketli şekilde yapılıyor. Mesela, başka şehirlere ya da ülkelere yapılan gösteri yürüyüşleri de var. Önemli olan gösterilerin barışçı olması, sonunun kötü olmamasıdır. Gösteri hakkı, kutsal bir haktır. Bireysel haktan toplumsal haklara kadar her bireyin ve kitlenin kullanmasına izin verilmesi gereken haklardır. Bu hakkın kullanımına da başkalarının haklarına tecavüz edilmediği sürece izin verilmelidir. Kimseye zarar vermeden, kişi ya da kitleler fikirlerini, düşüncelerini bir şekilde ifade ettiğinde bunun desteklenmesi gerektiği kanaatindeyim” diye konuştu. Prof. Dr. Ergün, her yıl 19 Mayıs, 23 Nisan ve 30 Ağustos gibi milli günlerde yapılan gösterilerin ise resmi gösteriler olduğunu ve bazen futbol takımlarının seyircilerini değişik hareketlerle gösteri pozisyonuna soktuğunu belirterek, gösterinin her zaman protesto anlamında olmadığını da sözlerine ekledi.
“Gösteri yapmakiçin koşulları
sağlam gerekli”
Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Selim Pullu, “Burada konumuz olan gösterinin, nümayiş olarak tarif edebileceğimiz bir anlamı olabilir mi? Yani, bir sebebi olan, sonuçta bir şey istenen ve bunun için de belli yöntem kullanan bir topluluk gibi tarif edebiliriz ama genelde haberlerde ‘nümayiş’in ardından ‘arbede’ kelimesi gelir. Demek ki bir gösteri yapmak için birkaç tane koşulu sağlamak gerekir. Bunlardan bir tanesi en az yedi kişinin olacağı kalabalık, topluluk. İkincisi ise yer; bu, genelde ya bir meydan olur ya da önemli bir merkez olur. Hatta geçen yıl Çarşamba Sabah Toplantılarından birinde ‘Kent Kültürü’ konusunu konuşulurken kent meydanı konusuna da değinilmişti ve Afyonkarahisar’a bir meydan yapılması gerektiği ifade edilmişti. Hem insanların bir araya gelip kaynaşacağı hem de gerekirse kimseyi rahatsız etmeden nümayişlerin ya da gösterilerin kontrollü bir şekilde yapılması açısından Afyonkarahisar’a bir meydan gerekiyor. Sonuç olarak, meydansız, hedefsiz, kitlesiz bir gösteri olması mümkün değil. Gösteri, bir şeyleri protesto etmek ve bunun için eyleme geçmektir. Gösteri boyutuna, yapan kişiye ya da gruba göre pek çok argümanı içerebiliyor ama bunların hiçbiri meydansız, hedefsiz, kitlesiz, adressiz olmuyor. Bunlardan biri eksik olursa, ona tam olarak gösteri denilemeyeceği kanaatindeyim” dedi.
“Gösteri yapılmasına karşı değiliz”
İl Emniyet Müdürü İsmail Türkmenli, gösteri yapılmasına karşı olmadıklarını ifade ettiği konuşmasında “Biz gösteri yapmasınlar demiyoruz; yapsınlar hatta sağlıklı yapsınlar. Polisin gösteri yapılan yerlerde bulunmasının esas amacı, muhalif taraflar ile gösteri yapanlar arasında olası bir saldırının ve karışıklığın çıkmasını önlemektir. Gösteri yapılacak yerde önceden tedbir alıyoruz, çeşitli araçlarla o alanı iyice arıyoruz ve güvenli hale getiriyoruz. Daha sonra o alana kim girip çıkarsa, onların üzerlerini arıyoruz. Öte yandan Ankara’da görev yaptığım dönemlerde şunu da fark ettik ki biz müdahaleci olmadığımız zaman olay da çıkmıyor. Bazı profesyonel eylemciler vardır ki bunlar, bizleri tahrik ederek onlara müdahale etmemizi sağlıyorlar. Bizim fiiliyatta yapacağımız, biraz geri çekilmek, kamerayla tespit etmek ya da kanuna aykırı bir gösteriyse bunların tertip heyetini savcılığa vermektir. Gösteri ya da miting alanlarında savunmada bekliyoruz. Savunmada derken mesela, bir yere girilmeyecektir ve bizler orada robokoplar, kalkanlarla bekliyoruz. Karşı taraf ne kadar zorlarsa zorlasın son ana kadar bekliyoruz. Ancak bir yerden sonra müdahale etmemiz gerekiyor. Yani, karşı taraftan bir zorlama gelmediği sürece müdahale etmiyoruz. Sonuç olarak bir düzeni kurmaya çalışıyoruz ve eylem yapmalarını arzu ediyoruz; bu konuda bir problem yok. Sadece gösteri yapılacağına dair 24 saat öncesinden bildirimde bulunuluyor. İzin alma ya da izin vermeme gibi bir durum söz konusu değil. Biz gösterilerin sağlıklı bir şekilde yapılmasını sağlamak üzere orada bulunuyoruz. Ancak aynı anda birkaç yerde gösteri, maç veya önemli bir toplantı varsa ve o gün o iş için yeterli eleman sağlayamıyorsak, biz bu konuda bir düzenleme yapıyoruz ve gösterilerini istedikleri günde değil de bir sonraki gün yapmalarını söylüyoruz. Bizim yapabildiğimiz en fazla şey bu” şeklinde konuştu.
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet Kemal Bayram, “Gösteri, ifade özgürlüğü açısından vazgeçilmez araçlardan bir tanesidir. Türkiye’de gösteri yürüyüşleri, aslında oldukça manipülatiftir. Türkiye’nin tarihinde manipülatif gösteriler oldukça fazla. Yakın zamanlarda lambaların söndürülmesi, vb. bir sürü gösteriyi üst üstte koyduğunuz zaman ifade özgürlüğünden ya da onu kullanmaktan ziyade birçok kesimlerde ifade hürriyetini kısıtlayıcı sonuçlar da ortaya çıkabiliyor. Gösterilerin böyle bir yönü olduğunu da düşünüyorum” dedi. Toplantı sonunda, gelecek hafta yapılacak Çarşamba Sabah Toplantısında “Asgari Gelir-Azami Gelir” kavramlarının ele alınmasına karar verildi.