Özsoy: Hak verilmez alınır – Kocatepe Gazetesi
Çeşitli iş gruplarında yer alan kamu çalışanlarının hakları ve mağduriyetleri hakkında sendika görüşünü açıklayan Kamu-Sen İl Temsilcisi Erol Özsoy, Türkiye Kamu-Sen olarak, 'Yolu açın, çalışana hizmet edin, zulme son verin, hakkı teslim edin' dediklerini söyledi. Özsoy, meydanlarda hak verilmeyip alınacağı düsturuyla hareket edeceklerini kaydetti Diğer konfederasyonlara eleştiri Türk Eğitim Sen Şube Başkanı Kamu-Sen İl Temsilcisi [&hellip]
Çeşitli iş gruplarında yer alan kamu çalışanlarının hakları ve mağduriyetleri hakkında sendika görüşünü açıklayan Kamu-Sen İl Temsilcisi Erol Özsoy, Türkiye Kamu-Sen olarak, “Yolu açın, çalışana hizmet edin, zulme son verin, hakkı teslim edin” dediklerini söyledi. Özsoy, meydanlarda hak verilmeyip alınacağı düsturuyla hareket edeceklerini kaydetti
Diğer konfederasyonlara eleştiri
Türk Eğitim Sen Şube Başkanı Kamu-Sen İl Temsilcisi Erol Özsoy, 16 Nisan Cumartesi günü sendikada düzenlediği basın toplantısında iş güvencesi, 4-B, 4C ve taşeronlaşmaya dur deme amacını taşıdıklarını söyledi. Özsoy, şeflerin, memurların, hizmetlilerin verilmeyen hakları için, öğretmenlerin, üniversite ve Yurt-Kur çalışanlarının özlük hakları için, ataması yapılmayan öğretmenlere sahip çıkmak için basın açıklaması yaptığını söyledi. Erol Özsoy, Türkiye Kamu-Sen’in günümüzde, Türkiye’nin dört bir yanında çalışanlara, işsizlerle, öğrenci-lerle yek vücut olup, haksızlıklara dur demek için bütün imkanlarını ve gücünü seferber etmişken, bazı konfederasyonların başlarını kuma gömüp saklandıklarını ileri sürdü. Kamu-Sen İl Temsilcisi Erol Özsoy; “Biz üyelerimizden aldığımız, çalışanlarımızdan aldığımız, Türk Milletinden aldığımız gücü, yine milletimiz için kullanırken; bazıları elde ettikleri imkânları, birilerine dayanak olmak için kullanıyor. İnşallah birlikte, gücümüze güç, sesimize ses katarak, verdiğimiz mücadelede, başarılı olacağız. Devletinin verdiği görevle, milletine hizmet eden kamu çalışanlarının yaşadığı sıkıntılar, her geçen gün katlanarak artmaktadır. Milletimize, kamu hizmeti sunan çalışanlarımızın sorunları, vahim bir hal almıştır. Sorunlar çözüleceği yerde, her geçen gün yenileri eklenmektedir. Kamuda aynı işi yapan, aynı özelliklere sahip ama farklı farklı statülerde çalıştırılan personel vardır. Bu çalışanlarımızın hiçbirinin sahip olduğu haklar, bir diğeri ile aynı değildir. İdarecisi aynı, işvereni aynı, görevi aynı, yaptığı işi aynı ama hakları, maaşları, izinleri, bağlı oldukları kanunları farklı olan bir sistem olur mu?” dedi.
“Memurluk güvencesi yok ediliyor”
Sıkıntı duyulan uygulamalarla amacın, kamudaki istihdam güvencesini yok ederek çalışanları köleleştirmek olduğu düşüncesini aktaran Kamu-Sen İl Temsilcisi Erol Özsoy; “Bugün ne yazık ki, sözleşmeli personelimizin hayatı bir drama dönüşmüştür. Hükümet, çığ gibi yığılan sorunları, görmezden gelmektedir. Son yıllarda uygulanan ekonomik model, çalışanların iş güvencesinin olmadığı, alınıp satıldığı, kiralandığı, istenildiğinde işten çıkarıldığı bir yapı istiyor. Küresel iş çevreleri, devletin vatandaşına parasız hizmet vermesini istemiyor. Onlara göre, her şey özelleşmeli ve para ile satılmalı. Bu sistemde, her çalışanın zorlu rekabet şartları ve işsizlik karşısında, sendikasız, dayanaksız, güvencesiz ve güçsüz bırakıldığı; düşük ücretli, düşük maliyetli bir istihdam piyasası yaratılmak temel hedeftir. Kamu çalışanlarının iş güvencesinin elinden alınmaya çabalandığı bir dönemi yaşıyoruz. İktidar, kamu çalışanlarım ahtapot gibi sarmış, onların haklarını gasp etmek için harekete geçmiştir. Kamu çalışanı kavramını ortadan kaldırmak, çalışanları iş güvencesinden yoksun olarak istihdam etmeye çalışmak için sahneye konulan oyunun farkındayız. Memurluk güvencesinin yok edilmek istenmesi, sözleşmeli personel çalıştırılması, 4/C’li geçici işçilerin sayısının her geçen gün artması, işsizlerin bir çığ gibi büyümesi, işte hep bu yüzdendir. Bu nedenle, ekonomik krizlerde fatura, çalışanlara çıkartılmakta, maaşlar düşmekte, işsizlik artmakta, ama ülkenin kaynağını da, krizin kaymağını da hep aynı kişi-ler yemektedir.” diye konuştu.
4-C’liler dram yaşıyor
Kamu çalı��anlarının sendikalaşma hakkının engellendiğini iddia eden Kamu-Sen İl Temsilcisi Erol Özsoy, yönetime katılma, adil bir ücret alma haklarının olmadığını, kurumlar arasındaki ücret adaletsizliğinin başını alıp gittiğini söyledi. Maaşların açıklanan enflas-yon kadar artıp, gerçek enflasyon karşısında eridiğini belirten Özsoy; “Devletin asli ve sürekli görevleri, iş güvencesi olmayan, yer değiştirme hakkı tanınmayan, nakil imkanı olmayan; annesi, babası, çocukları ve eşi ile işi arasında seçim yapmaya zorlanan, sözleşmeli personel eliyle gördürülüyor. Bugün, 4/B’li çalışanlarımızın tayin hakları, neredeyse yoktur. 4924 Sayılı kanuna göre çalışan 17 bin dolayındaki sözleşmeli ise atandıkları yerde, çalıştıkları süre boyunca kalmak zorundadır. Sözleşmeli personelin dinlenme ve izin hakları ile ilgili sorunlar, insan hakkı ihlali boyutundadır. Yüzde 53’ü memleketinden; yüzde 55’i ailesinden ayrı çalışmak zorundadır. 4/C’li geçici personelin yarısı, sözleşmeli personelin yüzde 40’ı her gün işini kaybetme korkusu ile yaşamaktadır. Son yıllarda, sayısı hızla artan 4/C’li geçici personelin yaşadığı dram, yetkililer tarafından nasıl görülmez? 4/C’li kardeşlerim; sorunlarınızı biliyoruz. Siz yılın tamamında çalışma imkânına dahi sahip değilsiniz. Yılın 10 ayı çalışıp, iki ay işsiz bırakılıyorsunuz. Düşük ücrete mahkûm edilmişsiniz. Özelleştirme mağduru olarak işinizden olmuş, bir dayatmaya maruz kalmışsınız. Hastalanmanız durumunda, maaşınız kesiliyor. Hangi konuya değinsek elimizde kalıyor. Kime dokunsak bin ‘ah’ işitiyoruz. Genç bir nüfusumuz var. Bir tarafta, aradığı nitelikte eleman bulamayan işletmeler nedeniyle, yoğun bir işgücü açığı var. Diğer tarafta, eğitim sistemimiz, ihtiyaca göre eleman yetiştiremediği için milyonlarca işsizimiz var. Resmi ve-rilere göre neredeyse her 4 gencimizden birisi iş arıyor. Büyük bir kısmı da iş bulmaktan ümidini kestiği için işsiz dahi sayılmıyor. Gençlerimiz kamuda işe girebilmek için kıyasıya bir yarış içine giriyorlar.” şeklinde konuştu.
“Kopyacılar adeta ödüllendiriliyor”
Her yıl milyonlarca lise ve yüksek okul mezunu gencin KPSS ‘de ter döktüğünü, ancak bu sınavda da haksızlık, adam kayırma ve bilgi hırsızlığının ortaya çıktığını söyleyen Erol Özsoy, milyonlarca gencin umutları, emekleri, beklentileri hiçe sayılarak, KPSS sınavında kopya çekildiğini hatırlattı. Özsoy; “Belli görüşe mensup kimselerin yüksek puan alması sağlanıyor. İktidar ise bu duruma seyirci kalıyor ve suçluları tespit ederek cezalandırmak yerine; kopya çektiği tespit edilenler kamuya yerleştirilerek adeta ödüllendiriliyor. Eğitim çalışanlarımızın yaşadığı sorunlar zaten ortada. Yap-boz tahtasına döndürülen eğitim sisteminin getirdiği zorluklar, gençlerimizin geleceğini karartan en büyük etken. Henüz 17-18 yaşlarındaki gençlerimiz sorguya çekilir gibi sınava tabi tutulması ve geleceğinin bu sınavla belirlenmesi son derece üzücü bir durum. Ancak bundan daha üzücü olanı, çocuklarımızın eğitim hayatına adım attığı ilk günden itibaren sürekli sınava tabi tutulması ve çocuklarımıza adeta bir yarış atı muamelesi yapılması. Seviye tespit sınavı, liselere giriş sınavı, üniversiteye giriş sınavı, kamu personeli sınavı, yabancı dil sınavı, akademik personel lisansüstü giriş sınavı, uzmanlık sınavı, görevde yükselme sınavı derken bir bakıyoruz çocuklarımız orta yaşlarına gelmişler. Hal böyle iken; bir de sınavlarda yaşanan şaibeler, şifre iddiaları, kopyalar çocuklarımızın hayatını karartıyor.” ifadelerini kullandı.
Şifre resmen kabullenildi
Hiçbir araştırma yapılmadan siyasetçilerin, sınavlarda usulsüzlük olmadığını, ÖSYM Başkanı’nın açıklamasından tatmin oldukları açıklamalarından kendilerinin tatmin olmadıklarını belirten Erol Özsoy, öğrencilerin de tatmin olmadığını savundu. “Soruyorum size; siz ‘Bu sınavda şifre yoktur.’ diyebilir misiniz?” sorusunu soran Özsoy; “Yetkililerin görevi, siyasetçileri tatmin etmek değil; yaptıkları işe hiçbir şaibe karıştırmadan, kimsenin güvenini sarsmadan görevini ifa etmek ve vatandaşları tatmin etmektir. Şimdi, YGS sınavında şifre olduğu resmen kabul edildi. O zaman tatmin olmak için sırada bekleyen siyasetçi, devlet adamı, gazeteci, yazar takımı, şimdi ne yapacak? Sorunlar yalnızca eğitimde, sağlıkta mı? Büroda, ulaşımda, imarda, enerjide, tarım-orman işlerinde, kültür-sanat alanında, yerel yönetimlerde, haberleşme, diyanet çalışanları, hangi alana bakarsak orada bir sorunla karşılaşıyoruz; çalışanlarımızın ezildiğini görüyoruz. Emeklilerimiz de düşük maaşla, dışlanmışlıkla yüz yüze kalmakta ve yoksulluk içinde, mutsuz bir yaşama mahkum edilmektedir. Uygulamalar göstermektedir ki; kamuda, bilinen anlamdaki memur istihdamının yerine, sözleşmeli personel çalıştırılması, hızla, asıl istihdam biçimi haline gelmektedir. Ne yazık ki; bütün bu çarpıklıklar içinde, eğitim-istihdam ilişkisini kuramayan, istihdam açığını kapatıp, işsizliği azaltacak, kendi işsizlerimize öncelik verecek bir politika yerine, başka ülkelerin işsizlerine kapılarını açan idarecilerimiz var. Yüzbinlerce öğretmen adayımız atama beklerken; yabancı eğitim elemanı peşinde koşan idarecilerimiz var. Sağlıkta yaşanan sorunları zaten hepimiz biliyoruz. Performansa dayalı maaş sistemi ile sağlık çalışanlarının canına okunuyor. Sağlığımızı, hayatımızı emanet ettiğimiz kamu çalışanlarından doğru teşhis, doğru tedavi yerine, daha çok hastaya bakması isteniyor. Ne yazık ki; onbinlerce sağlık personeli adaletsizlikten, yanlış politikalardan yakınırken; yurt dışından ucuz, yabancı sağlık çalışanı getirmek isteyen idarecilerimiz var. Bu ülkenin evlatları çözüm beklerken, yabancıların sorunlarına çözüm bulmaya çalışan idarecilerimiz var.” dedi.
İş güvencesi kadro önemli
Türkiye’nin en büyük sorununun işsizlik olduğunu aktaran Kamu-Sen İl Temsilcisi Erol Özsoy sözlerine şöyle devam etti: “Ama iktidar, yaşanan işsizliği kendileri için avantaja çevirerek, işsizlik tehdidi ile çalışan haklarını her geçen gün geriletmektedir. Bugün, özellikle sözleşmeli çalışanlarımızın birçoğu ailesinden, çocuklarından, memleketinden ayrı; tam anlamıyla gurbet hayatı yaşıyor. Aileler parçalanıyor. Çocuklar anne, baba hasretiyle büyüyor. Gidişat, karanlık bir geleceği işaret ediyor. İş güvencemiz elimizden alınmak isteniyor. 4/C’li geçici statüde çalışanların sayısı 45 bini buldu. İş güvencesinden mahrum, dönemlik sözleşmelerle, temel çalışan haklarından mahrum bırakılmış, sözleşmeli personel sayısı her geçen gün artıyor. Taşeron şirketler, düşük ücretlerle, güvencesiz, sendikasız elemanlarla kamuya yerleşmiş durumda. Gelecekte hepimizin çocukları, taşeron şirketlerin kölesi olacak. Türkiye Kamu-Sen olarak, bu gerçeği görüyor ve herkesi geleceğine sahip çıkmaya davet ediyoruz. Sırça köşklerde oturup, gerçekleri görmezden gelerek, kanunlar hazırlayıp, iş güvencemizi elimizden alanlardan, aileleri parçalayanlardan, çocuklarımızı taşeron şirketlerin kölesi yapmak isteyenlerden, mutlaka hesap sorulmalıdır. Çalışanlarımızı bu açmazlardan kurtarmanın bir tek yolu vardır. O da iş güvencesidir; kadro verilmesidir. Lafı dolaştırmanın, eveleyip gevelemenin anlamı yoktur. Sorun ortada; çözüm bellidir. Artık hükümet bu meydandan yükselen haykırışa kulak vermelidir. Yetkililer, bu sesi duyup, bir kere de hayırlı bir işe imza atmalıdır. Türkiye Kamu-Sen olarak, yolu açın, çalışana hizmet edin, zulme son verin, hakkı teslim edin diyoruz. Meydanlarda hak verilmez alınır, düsturuyla taleplerimizi haykırıyoruz. Biz, mutlu, huzurlu ve güvenli bir hayat istiyoruz. Biz, sendikal haklarımızı istiyoruz. Biz, geleceğimize sahip çıkılmasını istiyoruz. Biz, tüm kamu çalışanlarına kadro ve iş güvencesi istiyoruz. Hiç kimse bu milleti köleleştiremez; köleleştiremeyecek. Bu kutlu mücadelede, bizimle birlikte olan herkese selam olsun.” (Kocatepe)