• Haberler
  • Genel
  • Özel bir müfredat yok, başarı bire bir takip ediliyor

Özel bir müfredat yok, başarı bire bir takip ediliyor

Osmanbey Koleji Müdürü Ertan Parmak, kolejin herkese açık olduğunu, Kolej'de Milli Eğitim Bakanlığı'nın müfredatının uygulandığını belirtti. Parmak, öğrencilerin başarılarının bire bir takip edildiğinin altını çizdi Afyonkarahisar-İzmir Karayolu'nun hemen yanında yer alan Osmanbey Koleji ve Kampüsü, verdiği eğitimle örnek oluyor. Öğrencilerin çalışma azimlerinin, kişisel becerilerinin ve gelenek-göreneklere bağlılıklarının artırıldığı Osmanbey Koleji'nin Müdürü Ertan Parmak, okulun işleyişini [&hellip]

Özel bir müfredat yok, başarı bire bir takip ediliyor

Osmanbey Koleji Müdürü Ertan Parmak, kolejin herkese açık olduğunu, Kolej’de Milli Eğitim Bakanlığı’nın müfredatının uygulandığını belirtti. Parmak, öğrencilerin başarılarının bire bir takip edildiğinin altını çizdi

Afyonkarahisar-İzmir Karayolu’nun hemen yanında yer alan Osmanbey Koleji ve Kampüsü, verdiği eğitimle örnek oluyor. Öğrencilerin çalışma azimlerinin, kişisel becerilerinin ve gelenek-göreneklere bağlılıklarının artırıldığı Osmanbey Koleji’nin Müdürü Ertan Parmak, okulun işleyişini Gazeteniz Kocatepe’ye anlattı. İşte Ertan Parmak’ın söyledikleri:
Gazeteniz Kocatepe: Osmanbey Koleji’ni kısaca tanıtabilir miyiz?
Ertan Parmak: Osmanbey Koleji’nin şu anda içinde bulunduğu kampus 60 bin metrekarelik bir alan içinde sadece 30 bin metrekarelik bir alan kullanıldığı zeminde eğitim öğretim devam ediyor. Toplamda bizim burada 4 tane bloğumuz var. Dört blok içinde; anaokulu, ilkokul, ortaokul programlarımız var. Kampüsün şu anda kullanılan alanlarında şu anda 20 bin metrekarelik kapalı alanımız var. Bu da içerisinde anaokulu, ilkokul, ortaokul barındıran bir kurum için hakikaten fiziki imkan olarak iyi bir durumda. Bir okulu değerlendirirken küçük çocuklarsa burada yani 36 aylıktan başlayarak; şu anda 2000 doğumlular var. Seneye onlar mezun olacaklar. 14 yaşa kadar çocuğunuz olduğunu düşünürseniz bu çocukların birincil olarak okuldaki i ihtiyaçları oynayacakları alanları yeterli olmasıdır. Yani oyun alanı ve oynama ilköğretim okullarında, anaokullarında çok önemlidir.
Öğrenciler için ne kadarlık bir oyun alanı var?
Bizim sanıyorum 12 bin metrekarelik oyun alanımız var. Bütün bahçeleri ve boşlukları kullandığımızda 12 bin metrekarelik yerimiz var. On bin metrekarenin üzerinde şuanda alanda bizim boşluk alanımız var. Yani ilkokulun bahçesi, ortaokulun bahçesi, önümüzdeki ve arkamızdaki alanla. Halı sahası yanındaki tenis kortu. Arkadaki iki tane büyük basketbol alanı. Kapalı basketbol alanı. Bunlar hakikaten çocuklar için önemli bir imkan. Afyonkarahisar bazen iklim şartlarının bazen çok çetinleştiği bir yer. Çocuklara sadece dışarıda bir alanda oynama imkânı sunduğunuzda mevsimin belki 6-7 ayı çocukları dışarıya çıkarmama durumunuzda olabilir. Ama mesela biz büyük bir kapalı spor alanımızın bulunması ile bu alan iç teneffüs alanı gibi kullanılıyor. Orası bu anlamda ciddi hizmet veriyor, onun bir farklılık oluşturduğunu düşünüyoruz. Okulumuzun bence öne çıkan diğer bir özelliği de her bir program binasının birbirinden ayrı olmasıdır. Bu şu anda Milli Eğitim okullarında 2015’e kadar bunun için süre verildi. Birlikte olan okullar var. Birlikte olan okulların bazılarının koridorlarını, bahçelerini ayırarak bir seviyeye getirilmeye çalışılıyor. Ama şu anda bizim okulumuzun bu binaları kuruluşundan itibaren ayırmış olması çok ciddi bir avantaj oldu. Mesela bizim bir ana sınıfımız yerine bir anaokulumuz var. Anaokulundaki hiçbir öğrencimiz hiçbir zaman bir ilkokul öğrencisi ile muhatap olmuyor. Bahçesi, yemekhanesi, kullandığı tuvaletler, oyun alanları, her şey ayrı.
İYİ BİR ORGANİZASYON
Bu kampüsü yönetmek diğer okullara göre zor değil mi?
Her okulda ayrı bir müdür yok. Burada tek bir müdür var. Bu kampüsün kurum müdürü benim. Benim şu anda altımda çalışan 5 tane müdür yardımcısı arkadaşımız var. O müdür yardımcısı arkadaşlarımız; anaokulundan sorumlu müdür yardımcısı, ilkokullardan sorumlu 2 tane müdür yardımcısı, ortaokuldan sorumlu iki tane müdür yardımcısı olmak üzere toplamda 5 tane müdür yardımcısı var. İşimizi onlarla beraber yapıyoruz. Onlar mutfakta biz biraz daha geri plandayız. Tabii ki bu iyi bir organize meselesi.
Kaç öğrenciniz var? Bunların kaçı hangi okula gidiyor?
Şu anda bizim bu kampüste 662 tane öğrencimiz var. Birinci kademede 239, ikinci kademede 283 toplamda ilköğretimde 522. 140’ta anaokulunda var, 662 tane öğrenci var.
VELİLER DE EĞİTİMİN İÇİNDE
Osmanbey Koleji, başarılarla da gündeme geliyor. Bu başarı nasıl sağlanıyor?
Eğitim konuşulurken; eğitim bir okulun sadece fiziki anlamda eğitimini çok iyi bir yere getirmesi her şey değildir. Çok iyi bir öğretmen kadrosunun olması her şey değildir. Çok iyi bir öğrencisinin olması tamamen her şey değildir. Eğitimde hep klasik söylenen bir şey vardır. Üçlü sacayağı denilir. Bu üçlü sacayağını iyi kullanmak lazım. Osmanbey Koleji’nde şunun çok iyi birlikte işletildiğini düşünüyorum. Bir kere bütün velilerimizin ortak paydası herkesin çocuğuna iyi bir eğitim aldırmak niyeti ile buraya gelmeleridir. Herkesin buradaki ortak paydası iyi eğitim alınmasıdır. Benim çocuğum burada okusun vatanına milletine hayırlı bir evlat olsun, bir fert olsun, bir insan olsun ortak paydası var. Bunlar veliyi de eğitimin içerisine çekiyor. Veli eğitimin içerisinde olmazsa biz tek başımıza buradaki bütün imkanları, bütün olması gerekenleri ne kadar iyi yapsak da esasında bir tarafı yine eksik kalmış olur. Bunu şuna benzetebilirsiniz. Eğer bir kapta su biriktirecek isek o kapta hiç deliğin olmaması gerekir. Velinin eğitimin içerisinde olmaması o kaptaki bir delik gibidir. Delik kaba bir şey koyarsınız ama biriktirmeye çalıştığınız şey aile tarafıdır. Olmaması halinde boşa gitmiş olur boşalmış olur. Biz burada her bir saç ayağı; okulda, öğrencide, velinin de doğru şeyleri yapması lazım. Hepsinin doğru yere basması lazım. Bu husus da okulun öncelikleri, velinin önceliklerinin ortak olması öğrencinin başarılı olması için çok önemli. Burada velimizde istiyorsa biz özel okul olarak şunu çok iyi biliyoruz ki; Biz velimizin önceliklerini dikkate almak durumundayız ve burada ona göre bir ortam oluşturmak durumundayız. Biz bu noktada farklı bir vadide velinin talepleri farklı bir vadide olursa başarılı bir okul olamayız. Şunu çok iyi yapmaya çalışıyoruz; velimize özel bir hizmet veriyoruz. Velimizi dinlemeye çalışıyoruz. Benim hakim, savcı, emniyet mensubu, öğretmen, üniversite personeli velilerim var. Mesela biz bu insanlarla konuşmaya çalışıyoruz. Her sosyoekonomik düzeyden, sınıftan velimiz ve öğrencimiz var. Bu insanların buradaki algılarının ne olduğu, mesela neyimizin eksik olduğunu düşündüklerini konuşmaya çalışıyorum. Şu anda kayıt dönemindeyiz. Bu kayıt döneminde ben diyorum ki; ‘sayın velim tamam kaydınızı yaptıracaksınız. Fakat şu anda okuldan ne kadar memnunsunuz? Okulun daha neler yapmasını istiyorsunuz? Neler yapmalıyız? Önerilere açığız. Çünkü eğitimin öncelikleri dünyada sürekli değişiyor. On yıl öncesinin eğitim şartlarıyla şu anda eğitim verilmiyor. Yeni şeyler çıkıyor. Çünkü yeni bir nesil çıkıyor. Şu andaki çağın çocuklarına eğitim vermekle 20 yıl önceki çocuklara eğitim vermekten çok farklı. Bunu iyi okuyabilmek lazım. Bunu iyi okuyabilen okul ve bunu iyi okuyabilen velinin buluşması çok önemli. O zaman o okul biraz gelişme projeksiyonu gösterebilir.
TEKNOLOJİDEN YARARLANILIYOR
Teknolojiyi nasıl kullanıyorsunuz?
Teknoloji esasında eğitimin çocuklara sunumunda yardımcı bir argüman. İşin içinden sıyrılmak için kullanılan bir araç değil. Eğitim şöyle bir şey değil; Anlatılmış hazır bir dersi CD’ye takıp çocuklara görsel olarak dinletmek demek değil. Burada bir değişiklik var. Mesela çocuklarımızın oynadıkları çok farklı. Artık herkesin I-pad’i var, I-phone’u var. Çocuklar artık daha işitsel daha görsel, daha dokunsal öğrenmeye açık hale geliyor. Çocukların hepsinin evlerinde düne kadar ateri varken artık playstation var. Playstation da geçti herkesin elinde dokunmatik ekranlı cihazlar var. Eğitimde buna paralel olarak pozisyon alıyor. Aksi takdirde başarılı olmak ve başarı çıtasını korumak mümkün değil. Bunu şuna bağlayacağım. Mesela bizim okulumuzdaki tüm sınıflarda; ilkokul, ortaokul hem de anaokulunda görsel ve işitsel, dokunsal algılarını geliştiren akıllı tahtalarımız var. Dokunmatik tahtalar aynı I-pad mantığında çalışan, iki çocuğun aynı anda tahtayı kullanabildiği sistemler var. Ben bu okulun açılışında bu yatırımın, bu fedakarlığın çok önemli fedakarlık olduğunu düşünüyorum. Çünkü biz burayı açarken çok daha ucuz alet edevat alabilirdik. Ama yapmadık. Her şeyin bir ekonomik bedeli var. Bunun karşılığını zamanla alabileceğimizi düşünerek de böyle bir şeyi yapmış olduk. Bizim mesela bütün sınıflarımızda çocukların görsel, işitsel ve dokunma anlamında çocuğun dersi daha iyi anlamasına katkı sağlayacak donanımımız sınıflarımızda var. Her sınıfta bu standart bir durum. Bence bunun dersin anlaşılması adına daha iyi bir ortam oluşturduğunu düşünüyoruz. Bu önemli. Genç bir öğretmen kadromuz var. Genç derken şunun altını çizmek istiyorum. Tecrübe önemlidir ama günceli yakalamak ve takip etmekte önemlidir. Biz genç, dinamik kadronun kuşak farkının yeni nesille çok daha az olduğunu, çok daha uyumlu olduğunu düşünüyoruz. Şöyle bir tablo düşünün. Sınıfa bir öğretmen koymuşsunuz. Ama akıllı tahtayı kullanmasını öğretmene çocuk gösteriyor. Mesela bizde böyle olmuyor. Bizde öğretmen hakikaten bu işin uzmanı. Bizdeki öğretmenler teknolojiye yatkın, teknolojiyi seven ve uyumludurlar. Hatırlanırsa halk otobüslerinin arkalarında reklamlar vardı. O reklamlarda bir dershane akıllı tahtalı sınıfların olduğu yönünde reklam vermiş. Bir diğeri de bizde akıllı öğretmenler var diye reklam vermiş. Akıllı tahtanın olması kadar o tahtayı kullanabilecek akıllı öğretmeninde olması çok önemli. Osmanbey Koleji’nde her ikisi de var. Koordinasyon eksikliğine mahal verilmiyor.
İNTERNET ÜZERİNDEN HABERLEŞME
Öğrenci ve öğretmen arasındaki ilişki bazen internet üzerinde mi yürütülüyor?
İnternet üzerinden haberleşme sağlanıyor. Mesela burada yapılan bir takım çalışmalar daha çok ortaokul bölümünde uygulanıyor. Çünkü bizim ortaokul sistemimizde değişmez bir parça SBS var. Çocuklar bir üst programa geçerken bir Anadolu bir Fen Lisesine gidebilmek için sınavlara gidiyorlar. Bu sınavlara hazırlık bir yılda yapılacak bir hazırlık değil. Bu anlamda biz 5’nci sınıftan itibaren beş, altı, yedi ve sekizinci sınıflarda sınavlar yoğunlaştıkça web tabanlı bir takip sistemimiz var. Bizim bütün velilerimize verdiğimiz bir şifre var. Herkesin kendi şifresi var. Herkes okulda yapılan ölçme değerlendirme sonuçlarını oradan takip ediyor. Eski mantıkla düşünüldüğünde veliye mesaj gönderilirdi. Çocuğunuz girdiği deneme sınavından şu kadar puan aldı ya da şu kadar net yaptı gibi. Biz bunu artık böyle değil de daha görsel bir karne şeklinde velilerimizin karşısına çıkarıyoruz. Okullarda çocuklar ufak tefek yaramazlıklar yapabilirler. Mesela verilen bir karne eve gitmeyebiliyor. Çocuk karnesinde kötü bir şey varsa icabında onu kamufle edebilir. Bu anlamda biz her hafta gönderdiğimiz sonuçlar ışığında bir fikir oluşmasını sağlıyoruz. Velilerimize yeni karnenin sisteme dahil edildiğini bildiriyoruz. Veli şifresini girerek çocuğunun karnesini görebiliyor. Üçlü saç ayağı iyi işliyor. Web tabanlı öğrenci takip sisteminin en önemli yararlarından bir tanesinin de süreklilik olmasıdır. Mesela benim çocuğum 7’nci sınıf öğrencisi. Ben çocuğumun iki yıl öncesine dönebileceğim. Bu sene sisteme girmiş bir çocuğun seneye geçen yıl neler yapabildiğini, kaç puan alabildiğini görmek mümkün. Öğrencinin gelişimini takip etmek bu sayede mümkün. Mesela her hafta verilen karne bir yerde biriktirilemez. Ama her hafta sisteme girilen bir dijital karne çocuğun geçmişinde biriktirilebilir. Durum mukayesesi açısından da iyi bir yöntem. Bu bize teknolojinin sunduğu bir imkan olmuş oluyor. Mesela benim karşıma sürekli KDS sonuçları gelir ben onları takip ederim. Herkes yetkisi ne kadarsa sonucu o kadar görebilir. Benim 5’nci ve 6’ncı sınıfların müdür yardımcısı bir arkadaşım yedinci, sekizinci sınıfların sonuçlarını görmez. Herkes ilgili olduğu alanın sonuçlarını görür ve onu takip eder. Bir veli sadece kendi çocuğunun sonuçlarını görür. O sınıftaki herhangi bir çocuğun sonuçlarını göremez. Mahremiyette önemli. Bazen doğru davranış sergilemeyen veliler olur bazen. Bizde hep komşunun oğulcuları vardır. Oğlum bak işte Hasan amcanın oğlan şunu almış, bunu almış gibi. Biz bu konuda biraz daha dikkat etmeye çalışırız. Çocuklar belki bunu sınıfın içerisinde bilirler ama durumun velilere çok fazla ulaşmasını istemeyiz.
GELİŞME GÖSTERMEYE TEŞVİK
Öğrencinin sınav sonuçlarında düşüş olduğunda, bu düşüşün önüne nasıl geçilebiliyor?
Biz bir kere öğrencinin gelişimini sürekli teşvik ediyoruz. Ödüllendirme sisteminde mesela diyelim ki okullar ilk 3 dereceye veya ilk 5’e ödül verir. Biz ise ikinci deneme sınavına giren öğrenciye danışman öğretmen hedef verir. Çocuk 70 kişilik bir gruptan 69’ncu olmuştur. Sonuçta her zaman sonuncu olacak. Mesela çocuk 300 puan aldıysa, diğer sınav için hedef 320 puan olarak belirlenir. Çocuk bu hedefe ulaşırsa 320 puan almasına rağmen o çocuk yine ödüllendirilir. Çocuk kendisini ne kadar yukarıya taşırsa hep ödül sisteminin içerisinde olur. Buda herkese yapabileceği hedefler konularak ödüllendirme yaparsanız o çocuk sürekli motive olur ve sürekli kendisini bir yukarıya taşımak için gayret gösterir. Herkes bilir ki örneğin bir çocuk 65’nci sıradan yükselmeye başlarsa çok zordur o çocuğun ilk 3 içerisine girmesi. Ama siz hediyeyi hep ilk 3’e verirseniz o çocuk hayatı boyunca hiç hediye alamaz. Hiç ödüllendirilemez, teşvikte olmaz. O performansın öğretmeni tarafından takip edilerek, küçük bir hareket yaptığında bunun bizlerce fark edildiğini bilmesi ve bunun ödüllendirilmesi, herkesçe görülmesi sistemin içerisinde daha kolay entegre olmasına neden olur.
FEDAKÂR ÖĞRETMENLER VAR
Bu zor bir iş değil mi? Örneğin bir sınıfta kaç öğrenci var? Her öğrenci ile tek tek ilgilenilmesi gereken bir durum ortaya çıkıyor. Fedakarlık da gerekmiyor mu?
Bir sınıfta 24 öğrenci var. Bir danışman öğretmen bulunuyor. Her öğrenci ile tek tek ilgilenilmesi için öğretmenlerin okulda ayırdıkları zamanlar var. Şunu çok rahatlıkla ifade edebilirim, bizim okulumuzda öğretmen noktasında en çok öne çıkan unsur fedakarlıktır. Bu kurumlarda öğretmen her şeyi para olarak görmez. Para onun için ikinci plandadır. Belki üçüncü, belki beşinci plandadır. Bu durum insana göre değişik. Ama şunu biliyorum ki, benim buradaki hiçbir çalışanım için birinci planda para yoktur. Bu önemlidir. Biz kurumsal kimliğe çok dikkat etmeye çalışıyoruz. Mesela biz sıradan bir fotokopi belgesini velimize vermek istemiyoruz. Bizim bir ajansımız var. Orada tasarlattığımız ürünleri velilerimizle paylaşıyoruz. Bir aylık yemek menüsü olsun, bir öğrenci takip formu olsun, bir okul broşürü olsun, bir kayıt broşürü olsun yaptığımız işe bir anlamda gösterdiğimiz özeni simgeliyor. Diyelim ki geçen haftalarda kutlu doğumla ilgili bir programı sıradan bir kağıda yazıp göndermek yerine bunu tasarlatarak iletilerde iletişimlerde bulunuyoruz. Bu tüm çalışmalarımız için böyledir. Belki bu ayrıntı ama özenimizi göstermeye çalışıyoruz. Dikkat ediyor bu tarzdaki şeyleri biriktirip saklıyoruz. Planladığımız kurumsal olarak yaptığımız bütün baskıları biriktiriyoruz. Kayıt rehberlerimiz, davetiyelerimiz gibi. Yazılı kağıtlarımızda kurumumuzun anteti vardır. İnsanlar bu işi çok ciddi önemsediğimiz belirterek teşekkür ediyorlar. Bu ayrıntıya dikkat etmeye çalışıyoruz. Bize bir ara işadamları derneğinden kurumsal kimlikle alakalı yönlendirmeleri olmuştu. Semineri veren beyefendi kuruma gelirken kurumsallıkla ilgili kurumu alıp bir yere götüreceğim gibi bir düşünce ile buraya gelmiş. Biz yaptığımız çalışmaları gösterince kendisi ‘Hocam siz zaten aşmışsınız.’ demişti. Bu konuşulanların belki neresinde yer alır bilemiyorum ama bu noktada da dikkat ediyoruz. İşimize görsel anlamda da önem veriyoruz.
BELLİ BİR KESİME Mİ HİTAP EDİYOR?
Belli bir gruba yönelik kişiler mi geliyor buraya yoksa herkese açık mı? Mesela belli bir gruba yönelik müfredat mı uygulanıyor diye endişeler var.
Türkiye’de hiçbir okul bir kere Türkiye’nin bütün okullarında uygulanan müfredatın dışına çıkamaz. Ancak bunun üzerine bir şey koyabilir. Bizim burada bir kişiye, bir gruba, bir zümreye yönelik bir müfredat biçimlendirmemiz kesinlikle olamaz. Zaten bunun olmasına da hiç kimse müsaade etmez. Türkiye’nin, Afyon’un mozaiğini okutamazsanız o zaman bir kesimin okulu olursunuz. Bu noktada bazı insanlar için çocuklarının aldığı İngilizce eğitimi çok önemlidir. Bazılar için matematik eğitimi, bazıları için davranış eğitimi çok önemlidir. Bazıları için aldığı terbiye, değerler eğitim çok önemlidir. Kendi kültürümüzden taşıdığımız değerler eğitimi çok önemlidir. Ama bizim burada durduğumuz nokta hepsini ihtiva ediyor. Nitelikli, donanımlı, çağın gereklerine göre yetiştirilmiş öğrenciler ortaya çıkıyor. Diyelimk i İstanbul’da bir Fatih koleji, işte bir Coşkun Kolejleri, Ankara’da bir Samanyolu, İzmir’de bir Yamanlar’da öne çıkmış ve Türkiye’ye mal olmuş okullarda gündem ne ise ne konuşuluyorsa, orada şu anda yenilik olarak ne varsa aynısını buraya getirmeye biz kendimize hep hedef olarak koyuyoruz. Geçen sizinle paylaşmıştım. Broşürü de var. Mesela ZEM var. ZEM sistemi için önümüzdeki yıl için burada sınıfları oluşturulup materyalleri alındı. Bu sistem yurt dışında üstün zekalı çocukların eğitiminde kullanılıyor. Piyasada bu sistemin sadece mental aritmatik kısmı var. Ama mental aritmatik tek başına ZEM sisteminin çok cüzi bir kısmıdır. İş sadece sanal bir abaküsle çarpma, toplama yapmaktan ziyade çocuklara üç boyutlu düşünebilmeyi gösterdiğiniz bir takım materyaller var. Çocuğun önüne bir kart koyuyorsunuz, önüne materyalleri koyuyorsunuz Çocuk materyallere bakarak o 3 boyutlu resmi nasıl yapabileceğini, hangi şekillerle yapabileceğini düşünüyor. Beynini zorluyor. Bu bir tangram, bir satranç, şimdiye kadar mangala gibi oyunlarla bu tarz şeyler yapılıyordu. Ama bu okulumuzda bir zenginlik oluşturdu. Bu anaokulunda, ilkokulda uygulanan yeni bir sistem olmuş olacak. Afyon’da ilk kez uygulanmış olacak. Bu anaokulunda, ilkokulda uygulanan yeni bir sistem olmuş olacak. Afyon’da ilk kez uygulanmış olacak. (Kocatepe)

Bakmadan Geçme