'Otomatik düşünce dönüşmünde iyi hissetmek mümkün'

Aile ve Evlilik Danışmanı Elif Yücel, otomatik düşünceler ve içeriklerinin dönüşümü sonucunda da iyi hissetmenin mümkün olduğunu söyledi

Afyonkarahisar Özel Fuar Hastanesi Aile ve Evlilik Danışmanı Elif Yücel, Bilişsel Davranışçı Terapiyle iyi ve mutlu hissetmenin nasıl mümkün olabileceğini anlattı.
“BİLİŞSEL ÇARPITMALAR SIK GÖRÜLÜYOR”
Elif Yücel, Bilişsel Davranışçı Terapi ekolünün olaylar hakkındaki düşünce, algı ve yorumlamaların nasıl hissedildiği üzerinde büyük etkiler oluşturduğunu tezini savunduğunu kaydetti. Yücel, “Olaylara yüklediğimiz anlamlar ve düşünce şekillerimiz, mutlu, neşeli, enerjik ya da karamsar, üzgün, pişmanlık gibi duygu durumlarımızın oluşmasını sağlar. Aslında özetle duygularımız, kendimize verdiğimiz mesajlardan doğar. Yapılan araştırmalar günde yaklaşık 10 bin tane düşüncenin zihnimizden akıp gittiğini söylüyor. Peki, bu kadar çok düşüncenin gerçekçi olması ve doğruları tam isabet tutturması mümkün mü? Bu sorunun cevabı hayırdır. Zihnimize otomatik olarak gelen pek çok düşüncenin içeriğine baktığımızda biz Bilişsel Davranışı Terapi uygulayıcılarının sıkça gündeminde olan Bilişsel Çarpıtmaları görürüz.” dedi.
“EN YAYGIN ÇARPITMA ZİHİN OKUMA”
Bilişsel çarpıtmaların, otomatik düşünceler, düşünce hataları ya da artık tüm bunların yerine geçmiş daha iyi bir ifade olan düşünce yanlılıkları olduğunu belirten Yücel, “Bu çarpıtmalar olaylara yüklenen daha az gerçekçi olabilecek, olumsuz ve genelde en kötüye yorulan düşüncelerdir. Örneğin toplumumuzda en çok görülen düşünce yanlılığı olan zihin okumadan bahsedelim. Bu bilişsel çarpıtmada diğer kişinin düşüncelerini okuduğumuza kesin olarak eminizdir, buna inanırız. Örneğin, ‘gelmediğine göre beni beğenmedi’, ‘beni aramadı çünkü benim önemli olmadığımı düşünüyor’ vb. gibi düşüncelerle karşımızdakinin ne düşündüğünü bilmeden olumsuz bir yorumlama ile düşünceyi sanki gerçekmiş gibi algılarız. Bunun sonucunda beğenilmeyen, önemsiz biri gibi hissedebiliriz. Bu durum davranışlarımızı da etkileyerek kendimize olan güvenimizi, kendimizle ilgili inançlarımızı olumsuzlaştırarak sosyal ortamlarda kaygı yaşamamıza sebep olabilir.” ifadelerini kullandı.
>> Esra KÜÇÜKKURT’un Haberi