• Haberler
  • Genel
  • Osmanlı Arması'nın şifreleri neler? – Kocatepe Gazetesi

Osmanlı Arması'nın şifreleri neler? – Kocatepe Gazetesi

Afyon Kocatepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İletişim Tasarımı ve Grafik Bölümü Başkanı Doç. Dr. İsmail Hakkı Nakilcioğlu, Azerbaycan'da sempozyuma katıldı. Nakilcioğlu, sempozyumda Osmanlı Arması'nın şifrelerini anlattı Hazar Üniversitesi tarafından Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de düzenlenen '21'inci Yüzyıl Penceresinden Kültür ve Kimlik' Uluslararası Sempozyumu'nda bir konuşma yapan Afyon Kocatepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İletişim Tasarımı ve Grafik Bölümü [&hellip]

Osmanlı Arması’nın şifreleri neler?

Afyon Kocatepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İletişim Tasarımı ve Grafik Bölümü Başkanı Doç. Dr. İsmail Hakkı Nakilcioğlu, Azerbaycan’da sempozyuma katıldı. Nakilcioğlu, sempozyumda Osmanlı Arması’nın şifrelerini anlattı

Hazar Üniversitesi tarafından Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenen “21’inci Yüzyıl Penceresinden Kültür ve Kimlik” Uluslararası Sempozyumu’nda bir konuşma yapan Afyon Kocatepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İletişim Tasarımı ve Grafik Bölümü Başkanı Doç. Dr. İsmail Hakkı Nakilcioğlu, Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihteki önemli yerini ve 600 yıllık ihtişamını anlattı.
ARMA, ULUSAL VE TARİHİ SİMGE
Nakilcioğlu, Osmanlı İmparatorluğu’nun kullandığı armaya atıfta bulunarak “Ulusal kimliğin oluşumunda devleti ve ülkeyi temsil eden tarihi sembollerin büyük payı vardır. Bu açıdan ele alındığında Osmanlı Devlet Arması hem kurumsal bir kimlik simgesi hem de görsel bir sanat ögesi olarak karşımıza çıkar. Güzel sanatlar penceresinden bakıldığında da bu armanın ulusal kimliğe estetik bir değer kazandırmış olduğunu söyleyebiliriz.Arma, resmi kimliği anlatan bir işarettir; ongun, nişan, alâmet diye de bilinir. Resimler, harfler ve şekillerden oluşan arma, bir devleti, hanedanı ya da şehri anlatır. Her devletin, kendi yurttaşlarınca benimsenen bir arması vardır. Bu kapsamda Osmanlı Devlet Arması hem siyasal bir rozettir hem de simgeleşmiş bir kültür motifidir” dedi.
KÖKLERİNE
BAĞLI BİR
İMPARATORLUK
Nakilcioğlu, şöyle devam etti:
“Armanın tepesinde yer alan güneş motifi, ülkenin güneşi sayılan padişahı temsil eder. Güneş aynı zamanda aydınlığın, gündüzün ve hayatın sembolüdür. Güneşin ortasındaki tuğra, hükümdarın mührüdür. Padişah değiştikçe armadaki tuğra da değişir. Tuğrayı çevreleyen hilâl, geç dönem Osmanlı armalarında yer alır. Yukarıya açık hilalin üzerinde Arapça ‘Allah’ın yardımına güvenen Osmanlı Devleti’nin hükümdarı Abdülhamid Han’ anlamında yazı vardır. Hilâlin altındaki sorguçlu serpuş (sarık) Osman Gazi’yi ve Osmanlı tahtını temsil eder; Osmanlı’nın köklerine ne kadar bağlı olduğunu anlatır. Armada iki adet sancak vardır. Bunlardan Hilafet Sancağı yeşil renkli olup Halifeliğin simgesidir ve İslâmiyet’e bağlılığı gösterir. Sancak üzerinde üç hilal bulunur. İkinci sancak olan Osmanlı Sancağı ise kırmızı zemin üzerinde beyaz ay-yıldızlıdır ve bağımsızlığı simgeler.”
ÜSTÜNLÜK SEMBOLÜ
Osmanlı Devlet Arması’ndaki askeri semboller hakkında da bilgi veren Nakilcioğlu bu konuda şu örnekleri sıraladı:
“Süngülü tüfek, Nizam-ı Cedid’le birlikte Osmanlı ordusunun asıl silahı olduğunu simgeler. Toplu tabanca da Osmanlı ordusunda 1840 yılından beri kullanılır ve ordudaki modernleşmeyi sembolize eder. Tek taraflı teber (balta), Osmanlı ordularının temel silahı anlamına gelir. Çift taraflı teber ise Baltacılar Ocağı’nın simgesi olup orduda üst düzey görevliler tarafından üstünlük sembolü olarak kullanılır. Topuz başlı asa, Hz. Musa’yı hatırlatır; aynı zamanda bilgiyi ve yönetimi simgeler. Altı dilimli topuz şeklindeki şeşper ise asalet ve üstünlüğü temsil eder. Ok, yay, tirkeş (sadak), ata silahı ve muhafazası olarak gücü, kuvveti ve yeteneği simgeler. Geleneksel Türk kılıcı, adaletin, doğruluğun, gücün, savaşçılığın ve hükümranlığın sembolüdür. El siperlikli kılıç ise subaylar tarafından kullanılan tören kılıcıdır. İstanbul’u fetheden top, gülleleriyle birlikte topçu ocaklarını simgeler. Mızraklar da akıncılardan bu yana son dönem mızraklı süvari alaylarını sembolize eder. Armanın merkezindeki kalkan, güçlü savunmayı simgeler. Ortasında stilize edilmiş bir güneş motifi vardır. Güneşin çevresinde dizilen ve 12 eyaleti temsil eden yıldızlar ise kâinatın merkezi olan Osmanlı İmparatorluğu’nu anlatır.”
MADALYALARIN ANLAMI VAR
Her biri birer küçük arma görünümündeki nişanlar (madalyalar) konusunda da açıklama yapan Doç. Dr. İsmail Hakkı Nakilcioğlu şunları söyledi:
“Göğüse takılan nişanlardan Osmanlı Devlet arması üzerinde beş adet vardır. Bunlardan sırasıyla Nişan-ı Âl-i İmtiyaz, 1876’da II. Abdülhamid tarafından ihdas edilmiş olup devlet adına yararlı hizmetler görmüş bilim adamları, yöneticiler ve askerlere verilir. Nişan-ı Osmani, Sultan Abdülaziz tarafından 1862’de çıkarılmış olup devlet hizmetinde üstün başarı sağlayanlara takılır. Nişan-ı İftihar, Sultan Abdülmecid döneminde ihdas edilmiş olup üst düzey devlet görevlileri ve ordu mensupları içindir. Mecidî Nişanı da Sultan Abdülmecid tarafından 1851’de çıkarılmış olup savaşlarda üstün başarı gösteren askerlere verilir. Şefkat Nişanı ise 1878’de II. Abdülhamit Han tarafından ihdas edilmiş olup savaş zamanında ve büyük âfetler sırasında devlete, millete hizmet eden kadınlara verilen Osmanlı tarihindeki ilk nişandır.”
MERHAMET VE HOŞGÖRÜ
Nakilcioğlu, Osmanlı Devlet Arması’ndaki diğer motifleri de şöyle sıraladı:
“Çapa, Osmanlı donanmasının ve denizciliğin sembolüdür. Bereket boynuzu, bolluğu ve üretkenliği, yani Osmanlı topraklarını temsil eder; aynı zamanda savaş ilanını ve mehterhaneyi simgeler. Borazan, modern mızıka takımının kullandığı çalgı aletidir. Mehterhaneyle ve nevbet vurulmasıyla bağlantılıdır; müziğin tonu ve ritmiyle nasıl savaşılması gerektiğini ayarlama görevini ve savaştaki haberleşmeyi temsil eder. Meşaleler, geleceği aydınlatan, yol gösteren ülkünün ile aydınlık günlerin habercisidir. Defne yaprakları ve çiçekler Osmanlı’nın estetik yönünü gösterir. Bunlarla padişahın merhametine ve hoşgörüsüne vurgu yapılır.” (Kocatepe Haber Merkezi)

Azerbaycan Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanı Mikayil Cabbarov, Turizm Bakanı
Ebülfes Karayev, Hazar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hamlet İsahanlı, Erciyes
Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fahrettin Keleştimur ve Türk Tarih Kurumu Başkanı Metin Hülagü’nün açılış konuşmalarıyla başlayan sempozyuma ABD, Rusya, Ukrayna, Letonya, Gürcistan, Macaristan, Nijerya, İtalya, Avustralya, Japonya, Hindistan, Azerbaycan ve Türkiye’den gelen 300’e yakın bilim insanı bildirileriyle katkı sağladı.

Bakmadan Geçme