Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

ÖMER SEYFETTİN’İN KZILELMA NERESİ ADLI HİKÂYESİ

Ömer Seyfettin’in 1917 yılında yazdığı Kızılelma Neresi? (Seyfettin, Ö. Tarihsiz, s.7) adlı hikâyesinde Kızılelma sembolü tarihten alınan bir konuyla anlatılmaktadır. Hikâyenin başında Koca Sekbanbaşı Tarihi’den alıntılanmış ve Nizam-ı Cedid’e karşı çıkan yeniçerilerin söylediği şu sözler epigraf olarak kullanılmıştır: “…Hemen göstersünler. Dalkılıç olur, düşmanı harap iderüz ve kralın tacu tahtını başına geçirip Kızılelmaya dek giderüz.” Hikâye, bu efigrafla doğru orantılı olarak gelişmekte ve Kızılelma idealinin Türk askerleri için taşıdığı anlam araştırılmaktadır.
Hikâyenin ana kahramanı Kanunî Sultan Süleyman’dır. Kanunî, bir sefer öncesi otağında otururken dışarıda askerlerin “Kızılelma’ya, Kızılelma’ya” diye bağırışlarını duyar. Kanunî, doğuda olsun, batıda olsun sefere çıkarken galeyana gelen askerlerin hep Kızılelma’ya diye bağırdığını, bu narayı yeniçeri kışlalarında, sipahi ocaklarında, geçit törenlerinde hatta sarayın iç bahçesinde bile duyduğunu düşünür. Aklına Kızılelma’nın neresi olduğu sorusu gelir. Binlerce defa ismini duyduğu bu memleket nerededir? Bu kısa hikâye Kanunî Sultan Süleyman’ın bu soruya cevap araması üzerine kurulmuştur. O, bu soruyu aralarında Sokulu Mehmet Paşa, Ayas Paşa, İskender Paşa gibi etrafında bulunan yöneticilere sorar ama tatmin edici bir cevap alamaz. Kazaskerler Kızılelma’nın halk tarafından uydurulmuş bir efsane olduğunu, hakikat olmadığını, bu yüzden de ne şeraitte ne de ilimde yerinin olmadığını, ancak örfte olduğunu söylerler. Kanunî bu cevaplar üzerine halkı idare eden fakat halkın istediği şeyi bilmeyen yöneticilere kızar ve kendini sorgular. Acaba kendisi Kızılelma’nın neresi olduğunu biliyor mudur? O da bu sorunun cevabını bilmemektedir ama sezmektedir. “Kızılelma, tabiatın, ilmin, irfanın ötesinde bir hakikattir” Hikâyenin sonunda Kanunî, üç asker getirilmesini ister ve onlara Kızılelma’nın neresi olduğunu sorar. Üçünden de “Kızılelma padişahımızın bizi götüreceği yer, oranın neresi olduğunu ancak padişahımız bilir.” cevabını alan Kanunî Sultan Süleyman, “Kızılelma benim gitmek istediğim yer… Hakkın beni göndereceği yer.” sonucuna varır.
Ömer Seyfettin’in Kızıl Elma Neresi? Adlı hikâyesi, Türk ordusunun kendi içinden, örfünden çıkardığı millî bir ideali gerçekleştirme kararlılığını ve ona sahip çıkma duygusunu anlatmaktadır. Bu hikâyede üzerinde durulması gereken en önemli nokta, Kızılelma idealinin yönetici sınıftan ziyade halk arasında yaygın olduğu, dahası kaynağının halkın kendisi, örfü olduğu üzerine vurgu yapılmasıdır.
Kızıl Elma Neresi? Adlı hikâyede, Kızılelma motifinin Türk ordusu içinde kazandığı anlam işlenmiştir. Kızılelma ne Viyana, ne Roma, ne Hind ne de Çin’dir. O, ordunun yöneldiği, padişahın alınmasını istediği herhangi bir yerdir. Kızılelma, Türk askerinin devletine ve padişahına bağlılığının sembolüdür. Kızılelma, Tanrı’nın ve onun gölgesi olan padişahın Türkleri götürmek istediği, götüreceği yerdir. Böylece zafere bir kader duygusu da katılmış olur. Ömer Seyfettin bu hikâyesinde Kızılelma’yı ordunun manevî gücünü artıran, seferler sırasında askerlerin motivasyonunu sağlayan bir kavram olarak ele almıştır.

YORUMLAR

Bir adet yorum var

Yoruma kapalıdır.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER