• Haberler
  • Genel
  • Öğretmen okulları, ideal öğretmen yetiştirmek amacıyla kuruldu

Öğretmen okulları, ideal öğretmen yetiştirmek amacıyla kuruldu

Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Eğitim Fakültesi ile öğrenci kulüplerinden Türkçe Topluluğu tarafından Devlet Konservatuvarı ve Teknik Eğitim Fakültesinin de katkılarıyla düzenlenen “Öğretmen Okullarının 162. Kuruluş Yılı Etkinliği”, Ahmet Necdet Sezer Kampusü 1. Eğitim Binası Abdullah Kaptan Konferans Salonu'nda yapıldı Etkinlik kapsamında Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği ve Türkçe Öğretmenliği Bölümü öğrencileri tarafından hazırlanan panel, şiir ve [&hellip]

Öğretmen okulları, ideal öğretmen yetiştirmek amacıyla kuruldu

Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Eğitim Fakültesi ile öğrenci kulüplerinden Türkçe Topluluğu tarafından Devlet Konservatuvarı ve Teknik Eğitim Fakültesinin de katkılarıyla düzenlenen “Öğretmen Okullarının 162. Kuruluş Yılı Etkinliği”, Ahmet Necdet Sezer Kampusü 1. Eğitim Binası Abdullah Kaptan Konferans Salonu’nda yapıldı

Etkinlik kapsamında Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği ve Türkçe Öğretmenliği Bölümü öğrencileri tarafından hazırlanan panel, şiir ve müzik dinletisi ile tiyatro gösterisi gerçekleştirildi. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından başlayan etkinliğe, Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Ergün ve öğretim elemanları ile çok sayıda öğrenci katıldı.
İlk öğretmen okulu Fatih’te açıldı
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Türkçe Öğretmenliği Bölüm Başkanı ve Türkçe Topluluğu Akademik Danışmanı Doç. Dr. Celal Demir, “Bugünkü anlamda öğretmen yetiştiren ilk kurum, bundan 162 yıl önce 16 Mart 1848 yılında İstanbul’un Fatih semtinde açılmıştır. Bu okula verilen görev, Rüşdiye Mekteplerine öğretmen yetiştirmek idi.
Okulun açıldığı 16 Mart 1848 tarihi, öğretmen okullarının eğitim sistemimiz içinde yerini alış tarihi olarak kabul edilmekte ve her yıl birtakım etkinliklerle kutlanmaktadır. Okulun ilk ismi ‘Darü’l-Muallimin’ idi. Fatih’te açıldığı için bu okula ‘Fatih Darü’l Muallimini’ de deniyor.” dedi.
Daha sonra adı Darü’l-Muallimin-i Rüşdi olarak genişletilmiş ve buraya sadece erkek öğrenciler kabul edilmiştir. Bu okulun mezunları Kız Rüşdiyelerine ve Sıbyan Mekteplerine tayin edilmiştir. Bu okulların sayısı birer tane olup hepsi de İstanbul’da açılmıştır. İstanbul dışında ilk olarak 1882 yılında Edirne’de açılmıştır” dedi. Doç. Dr. Demir, hangi isim altında ve hangi yönetmelikle çalışırsa çalışsın geçmişten günümüze gelen öğretmen okullarının her dönemde Türk toplumuna ideal öğretmen yetiştirme amacı içinde olduğunu de sözlerine ekledi.
Geçmişten günümüze ele alınmalı
Açılış konuşmasının ardından Eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği Bölümü öğrencilerinin hazırladığı “Geçmişten Günümüze Öğretmen Yetiştiren Kurumlar” konulu panel başladı. Başkanlığını Bahadır Atilla’nın yaptığı panele Nagihan Aşkar, Muhammed Batı ve Cansu Güneş konuşmacı olarak katıldı. Nagihan Aşkar “Cumhuriyetten Önce Öğretmen Yetiştiren Kurumlar” başlıklı sunumunda “Cumhuriyet dönemi Türkiye’sinin öğretmenini yetiştiren bazı okulların Osmanlı Devleti döneminde açılmış ve Cumhuriyet döneminde uygulamaya konan bazı görüşlerin önceki dönemlerde tartışılmış olması, öğretmen yetiştirme sistemimizi geçmişten günümüze bir bütün olarak ele almamızı gerekli kılmaktadır. Türk eğitim tarihinde, örgün eğitim kurumlarında görev yapan ilk öğretmen tipleri ‘muallimler’ ile ‘müderrisler’dir. Muallimler, sıbyan mekteplerinde, müderrisler de medreselerde görev yapan kişilerdir. 1848 yılına kadar muallim ve müderris yetiştiren ayrı bir okul yoktu. Her ikisi de medrese sisteminde yetişiyordu. Ancak, imam ve muallimler alt düzeydeki medreselerde; müderrisler ise yüksek düzeydeki medreselerde yetişmekteydiler” dedi.
Tanzimat’a kadar ele alınmadı
Osmanlı Devleti’nde ayrı bir programla öğretmen yetiştirme konusunun istisnai bir teşebbüsün dışında Tanzimat dönemine kadar hiç ele alınmadığını ifade eden Aşkar, “Sözü edilen bu ilk uygulama Fatih Sultan Mehmet tarafından gerçekleştirilmiş, yine kendisinin kurdurduğu medresede sıbyan mekteplerine muallim olacaklar için ayrı bir program yapılmış ve bu program Eyüp ve Ayasofya medreselerinde uygulanmıştır. Fakat Fatih Sultan Mehmet’in bu önemli ve yenilikçi teşebbüsü, kendisinden sonra devam ettirilmemiştir” şeklinde konuştu.
Milli Mücadele yıllarında netlik kazandı
Muhammed Batı da “Cumhuriyet Döneminde Öğretmen Yetiştiren Kurumlar” konulu sunumda “Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim sisteminin esasları, II. Meşrutiyet dönemindeki tartışmalarda ortaya atılmış ve Milli Mücadele yıllarında netlik kazanmaya başlamıştır. Türk milleti, bu dönemde dışarıda sadece düşmana karşı değil, kendi içimizde cehalete karşı da ikinci bir savaş yürütüyordu. Bu yüzden eğitim ve öğretim alanında somut bir gelişme sağlanamamıştır. Ancak ilerdeki gelişmelerin fikri temelleri bu dönemde atılmış ve Cumhuriyet’ten sonra da birer birer uygulamaya koyulmuştur” dedi.
Kırsal kesimde
okuma-yazma sorunu vardı
Panelde “Eğitim Tarihimizdeki Köy Enstitüleri” konulu sunum yapan Cansu Güneş ise “Cumhuriyetimizin kuruluşunun ilk yıllarında, ülkemizin sosyo-ekonomik ve toplumsal kalkınması gibi temel sorunlarının yanında son derece önemli bir sorunu da kırsal kesimin okuma-yazma problemi idi. 1927 yılındaki nüfus sayımına göre 13 milyon 648 bin olan nüfusun sadece yüzde 10’u okuryazardı. Eğitim hareketi ülkenin içinde bulunduğu bu sorunlara bir çözüm yolu bulmak amacıyla okuma-yazma oranının en düşük olduğu kırsal kesimlere yoğunlaştı. Köy okulları için öğretmen yetiştirilmesine ilişkin görüş ve tasarıların ortaya atılışı II. Meşrutiyet dönemine kadar uzanmaktadır” şeklinde konuştu.
Müzik ve şiir dinlediler
Köy Enstitüsü sisteminin hem kuramcısı hem de kurucusunun İsmail Hakkı Tonguç olduğunu belirten Güneş, Köy Enstitülerinin 1954 yılında kurulduğunu ve Köy Enstitü Yasasının Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 17 Nisan 1940 yılında onaylandığını da sözlerine ekledi. Etkinlik, Eğitim Fakültesi öğrencilerinin hazırladığı şiir dinleti ve ardından gitar, saz, keman eşliğinde ayrı ayrı sunulan müzik dinletisi ile devam etti. Müzikler eşliğinde keyifli dakikalar geçiren öğrenciler, üç ayrı tiyatro gösterisi ile de doyasıya eğlendiler.

Bakmadan Geçme