Niyet, amel ve ahlak dinin özüdür
Ensar Vakfı'nın Ramazan'da düzenlediği İkindi Sohbetlerinin 19. günkü konuşmacısı AKÜ İslami İlimler Fakültesi'nden Araştırma Görevlisi Münir Yaşar Kaya oldu. Kaya, 'Niyet ve Salih Amel İlişkisi' başlığında konuştu. Sunum öncesi Mustafa Can tarafından Kur'an-ı Kerim tilavetinde bulunuldu.NİYET MEYİL EDİLEN ŞEYAKÜ İslami İlimler Fakültesi'nden Araştırma Görevlisi Münir Yaşar Kaya, niyetin hem fıkhi hem tasavvufi hem de uhri [&hellip]
Ensar Vakfı’nın Ramazan’da düzenlediği İkindi Sohbetlerinin 19. günkü konuşmacısı AKÜ İslami İlimler Fakültesi’nden Araştırma Görevlisi Münir Yaşar Kaya oldu. Kaya, “Niyet ve Salih Amel İlişkisi” başlığında konuştu. Sunum öncesi Mustafa Can tarafından Kur’an-ı Kerim tilavetinde bulunuldu.
NİYET MEYİL EDİLEN ŞEY
AKÜ İslami İlimler Fakültesi’nden Araştırma Görevlisi Münir Yaşar Kaya, niyetin hem fıkhi hem tasavvufi hem de uhri boyutu ve etkisinin yanında amellerde, yapılan işlerde niyetin ne denli etkiye sahip olduğundan söz edeceğini belirtti. Öncelikle niyeti tanımlayan Kaya; “Niyetin sözlük anlamı birşeye yönelmek, birşeye meyil etmek, bir iş yapmaya meyil etmeye niyet deniliyor. Terimsel olarak yönelme durumu kalbin yarar sağlayacağı bir işe ya da zararı kendisinden def edeceği bir işe meyil etmesi şeklinde tanımlanır. Bu tarifte karşımızda iyi niyet ya da kötü niyet tarzında bir ayırım yok. Kalp nefis, insan istek ve arzuları neye meyil ederse bizim karşımızda niyet olarak tarif edeceğimiz şey odur. Neyi istersek onu niyet olarak tarif edebiliyoruz” dedi.
NİYETİN NEREYE
KONUMLANDIĞI MÜHİM
Araştırma Görevlisi Münir Yaşar Kaya, tefsircilerin, Kurtibi başta olmak üzere müfessirlerden bir çoğunun tarif ettiği niyetin daha çok iyi niyet kapsamlı olduğunu söyledi. Allah’ın rızasını kazanma amaçlı sevap kazanma amaçlı niyeti tarifi yapıldığını aktaran Kaya; “Onlar niyeti söyle tarif ediyorlar; ‘Allah’ın rızasını kazanma arzusu ile Allah’ın hükmüne tabi olmak üzere bil fiil ve işe kişinin iradesini yöneltmesi’ olarak niyeti tarif ediyorlar. Niyet neden bizim için çok önemli? Hindistan Ulemasından Abdülhak-ı Dehlevi Hazretleri Hindistan ulemasından ‘Adadus sadat, sadat-ul adad’ diye meşhur bir sözü var. Belki bilenler vardır. ‘Eskilerin, büyüklerin adetleri bizim adetlerimizin büyüğüdür’ tarzında bir sözdür bu. Niyetin öneminin ne olduğunu anlayabilmek için eski ulemanın niyet konusunda ne yaptığını, kendi eserlerinde niyeti nereye konumlandırdığını bilmek gerekiyor” diye konuştu.
DİN 3 ANA SAÇ
AYAĞINA OTURUR
Buhari’nin meşhur Kütüb-ü Sitte isimli eserinde kendisi gibi bir çok muhaddislerin ilk ve öncelikli bahis olarak niyeti ele aldıklarını belirten Münir Yaşar Kaya, niyetin eskiler açısından önemine dikkat çekti. Ulemadan bir kısmın sözlerinden örnekler veren Kaya; “Dinimizin özünü teşkil eden üç tane hadisimiz var diyorlar. Birincisi ‘Ameller niyetlere göredir.’ Bu önemli olan üç hadisten ilki olarak kabul ediliyor. İkincisi ise ‘Haramlar bellidir. Helaller bellidir. İkisinin arasında şüpheli olanlar vardır. Siz bunlardan kaçındıkça daha üst mertebeye erişirsiniz’ hadisidir. Dinin özünü temsil eden üçüncü hadis ise; ‘Boş sözü, boş işleri terk eden kişinin Müslümanlığı ne güzeldir’ Ulemamız bu hadisler için üç ana saç ayağı altında oturur ve dinin özünü teşkil eder denilmektedir. Bu saç ayakları; Niyet, amel ve ahlaktır” şeklinde konuştu.
NİYET BELİRLEYİCİ NOKTA
Sözünü ettiği üç saç ayağı; Niyet, amel ve ahlak sayesinde İslam ve Müslüman’ın kendisini oluşturabildiğine temas eden Münir Yaşar Kaya, Allah’ın rızasını kazanmaya dair yöntemler geliştirebildiğine değindi. Niyette asıl olanın tarihten de anlışılacağı üzere Allah’ın rızasını kazanmak olduğunu belirten Kaya şöyle konuştu: “Bir şeyi istemekten önce bir şeye niyet edip o şey ile Allah’ın rızasını kazanmayı istemek İslam’da, İslam hukukunda ya da tasavvufta niyet diye tabir edilen şeydir. Asıl olan Allah’ın rızasını kazanmaktır. Örneğin bir kimse ‘Ne iyi asker, savaşcı’ denilsin diye harp meydanında savaşıyorsa bu durumda şehitlik mertebesine ulaşamaz bu hadisle sabittir. Sadece cömert denilsin diye kişi varını, yoğunu herşeyini harcıyor, sadaka veriyorsa bu vasfı kazanamayacağı gibi malını da boşa harcamış olur. Sırf bana alim denilsin, birşeyler biliyor, anlatıyor denilsin diye ilim öğrenenlere bu ilmin sevabını kazanamaz. Bunları yapanlar Hz. Peygamberin (SAV) sözü ile sabit şekilde cehennemliktirler” >> Burcu AYDIN’ın Haberi