Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

NEFSE ZULÜM HALİ VE YUNUS (A.S)’IN DUASI

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 20 Aralık 2017 Çarşamba 11:42:00
 

– 57 –
İnanış ve hakikati kabul ile ilgili alternatiflerin bir listesini yapalım. 1) Kişi İnançsız olabilir. Hiçbir şeye inanmıyor, herhangi bir Yaradan kabul etmiyor olabilir. Bu kişi gücü nispetinde kurduğu dünyanın yöneticisidir o dünyayı yöneten kendisidir. Gücü yetse tüm dünyayı yönetebilir. Ama kendinde ne kadar güç ve yetenek varsa o çerçevede bu dünyanın sahibi odur. İnançla ilgili bir alternatif budur. 2) Bir diğeri ise bir şeye inanmak isteyendir. Eğer genlerinde inanması gerektiği varsa kişi bir şeye inanmak ister ve kendi kurguladığı dünyada bir tanrı uydurur. İnanacağı bir tanrı lazım, dolayısıyla ötesinde berisinde bir tanrı uydurur. Dünyanın birçok yerinde ona farklı isimler verilebiliyor, kişi bir müslüman ülkedeyse, uydurduğu o tanrıya “Allah” diyor. “Ona nasıl yaranılır?” diye araştırıp bir paket program buluyor ve o programı da uyguluyor. İsmine “Allah” dese bile uydurduğu o tanrıyı kendisi yönetir. Hiçbir zaman kendisinden daha üstün bir tanrıya inanmaz, inanamaz. Ancak, dara düştüğünde, kendisine bir üst makam lazım olduğunda, ona daha üstün ve kuvvetli bir üst tanrı nazarıyla bakar. Gücü yettiği sürece kendisi ALLAH’TAN DAHA GÜÇLÜ’dür. Çünkü kendi uydurduğu varlık ondan ileri olamaz! Onu kendi uydurdu, ona “Allah” demesi bir şey değiştirmez, onu kendisi yönetir. Kendisi öyle bir tanrı ki, Allah’tan daha önemli! Hiç inanmayanın ve inandığını sanan bu kişinin kendilerini “A” yapı ile takdim edip kendilerine ait bir dünya oluşturarak saptıkları nokta TAKDİM NOKTASI’dır. B0 noktasındaki Takdim Noktası’nda böyle düşünerek sapar. Bunun tehlikesi nedir? Bu sapışla gelen ve önemli olan tek tehlike TANRILIK ilan ediyor olmasıdır, halledilmesi gereken tek şey de budur.
“A” TAKDİM HALİ KİŞİNİN RABLIK İLANIDIR,
“BEN RABBIM” DEMESİDİR
Biliyoruz ki insan (Halifetullah) bir esma’ül hüsna terkibidir. Bu esma’ül hüsna terkibini yöneten bir de Rab gücü vardır. Bu terkibi monte eden, bu terkipteki yapma gücü, bu terkibin kendisini ifade eden, takdim eden hali o yapıdaki RAB GÜCÜ’dür. Kişi varlığını hissettiğinde kendisini takdim ederken kendindeki bu Rab Gücü’ne “benim gücüm” der. Rab’bın kendisinde olan miktarını alıp “ben müstakilen varım, bu güç bana ait, ben bu güçle yaparım, hallederim” der. Dolayısıyla, Rab’ba sahip çıkmış olur. Gayet açık söyleyelim, RABLIĞINI İLAN etmiş olur. Kendinde var olan yetenekler çerçevesinde rablığını ilan eder. İster farkında olsun ister farkında olmasın, “A” Takdim hali kişinin rablık ilanıdır, “ben rabbım” demesidir. Kendinde var olan Rabbın müstakilliğini ilan etti çünkü! Bu rablık ilanı yüzünden, “A” Takdim Formu” hayatının adı TANRILAR DÜNYASI’dır, “ben rabbım” diyenlerin âlemidir orası.
TANRILIK İLANIYLA BİRLİKTE
ORTAYA ÇIKAN YAŞANTI DÜNYA HAYATIDIR
“A” Takdim Formu”na ait hayat tamamıyla TANRILARIN YAŞANTISI’dır. Buradaki her insan bir tanrıdır. Şeklimizde gördüğümüz B0 Noktasından sola dönen yola, o dönemece girmiş olan her insan bir tanrıdır, rablığını, ilahlığını ilan etmektedir. Bu dönemeçle başlayan hayat rablığını ilan etmişlere, tanrılara göredir. Burada hayatın tamamı tanrı yaşantısı olunca tanrılık normalleşir ve fark edilemez, tanrılar dünyasındaki hayat normal gelir, işte DÜNYA HAYATI budur. Tanrılık ilanıyla birlikte ortaya çıkan yaşantı dünya hayatıdır. Yaşadığımız dünyada hayat böyledir. Dikkat edin, bir suçlu aramayın. Tanrılık ilan edilecek ki Allah özelliklerini seyretsin… Sistem böyle, dünya hayatının gereği, gerçeği bu! Hz. Âdem aleyhisselam’ın bu takdim noktasında yasağı çiğnemesiyle SAPMA başlamıştır, o hal “A” TAKDİMİ’dir. Hz. Âdem yasağı asi takdimle çiğnemiş, yasaklananı “A” Takdimiyle yapmıştır. Sonra fark edip “B” Takdim yolunun açılmasında kolaylık sağlayacak tövbeyi öğrenmemize vesile olmuştur: Bize “Rabbenâ zalemnâ enfüsenâ ve inlem tağfir lenâ ve terhamnâ le nekûnenne minel hâsirîn” sığınışını bırakmıştır. Hz. Âdem aleyhisselam o hareketiyle, bize doğru yola geçmeyi öğreten bir vesile olmuştur. “A” Takdimi dediğimiz sapan yaşantı VEHİM HALİNİN KARANLIĞI’dır, Vehmin Zulmeti’dir, onu suiistimaldir.
Bakara-257: “Allahu veliyyullezine âmenü yuhricühüm minez zulumâti ilen nûr: Allah inananların Veli’sidir, onları zulmetten (vehmin zulmetinden, karanlığından) alır, nura (aydınlığa) çıkarır.”
İman edenleri bu sapmadan, bu karanlıktan alıp nura, İhlâs Hayat Döngüsü’ne Allah getirir ki, burası “İhdinas sıratal müstakiym” ile istediğimiz yerdir: Sırat elleziyne en’amte aleyhim. Sapılan yoldan gitmeyelim Allahım: Ğayril mağdubi aleyhim ve led’daalliyn. Nankörlerin, sapanların, gazaba uğrayanların yolu olmasın. Yolumuz sırat-ı müstakim olsun, sırat ellezine en’amte aleyhim olsun. İstediğimiz bu yol İhlâs Hayat Döngüsü’nün içidir. Salâtta Fatiha’yı onun için okuyoruz, bu bilinçle okumak gerekiyor. Sapmanın olduğu o zulmetten kurtulup Doğru Yol’a girmeye talibiz. Doğru Yol nedir? Doğru Yol İhlâs Suresi içerisindeki hayat tarzıdır; SIRAT-I MÜSTAKİYM odur.
NEFSE ZULÜM NEDİR?
Tasavvufta çok rastladığınız, ne olduğunu tam tarif edemediğiniz, fakat öğrenmek istediğiniz bir şey vardır: NEFSE ZULÜM! Şimdi onu çok net göreceğiz. B0 Noktası’ndan sapmanın başladığı yer, yolun İhlâs yaşantısından sapıp “A” Takdim Formu”na ayrıldığı yer, “A”ya ait yaşantının başladığı nokta nefse zulmün başladığı yerdir. Nefse zulmetmek; “A” Takdim Formu”nda yaşamaktır. Birisi için “nefsine zulmediyor” deniyorsa o kişi “A” Takdim Formu”nda yaşıyor demektir. Zulüm bir şeyin hakkını vermemek, hakkını görmezden gelmek, hakkını örtmek, hakkını engellemektir. Zalim zulmedendir. Kişi kendisini “A” olarak takdim etmekle Rab gücüne sahip çıkıp onu örtmüş, nefsinin hakkını vermemiş oluyor. Nefsinin hakkını vermeyen bir hayat kurarak ona zulmediyor. Hakkını vermeden, nefsin gücünü işgal ederek oluşturduğu bu yaşantıyla ona zulmediyor. Nefse zulüm budur, nefslerine zulmedenler de bunlardır.
YUNUS
ALEYHİSSELAMIN DUASI
HER ZAMAN
KULLANILABİLİR
Dünyaya gelen herkes o sapan yola, o sürece giriyor mu? Evet, mecbur! Şimdi onu tespit edeceğiz. Dünya hayatı odur, mecburen. Dünyadaki hayat odur. Bu yüzden “A” Takdim Yolu yokuş aşağı akan su gibidir; tatlı tatlı akar. “B” Takdim Formu”na giden yol yokuş yukarı tırmanan su gibidir, zordur, tırmanamazsınız. Çünkü dünyadaki hayat “A” Takdim Formu” üzerinedir. Aksi halde bu hayat ve bu dünya olmaz…
“A” takdimi nefse zulüm alanıdır. “A” takdiminde, yani Nefse Zulüm Alanı içerisinde ama İhlâs Hayat Döngüsü’ne paralel bir yaşantı alanı ve o yaşantıdakilerin bir özelliği vardır. Şeklimizde “A” Takdim Formu alanında İhlâs Hayat Döngüsü’ne paralel bir yol var. O yolda, o caddede olup da nefse zulmedenlerin, kırmızı okla gösterilen o yoldaki dönemeci dönüp de geri dönüşsüz nefse zulüm yoluna girmiş olanlardan farklı ve önemli bir özelliği var: O paralel caddedeki de “A” Takdim Formu”nda yaşıyor ama onun gözü hep esas caddededir, aklı fikri “b” takdimiyle yaşantının olduğu o caddededir, oraya hevesleniyordur. Kendisi bu caddede ama aklı fikri ana caddede… “Ah o caddede olabilsem” diye iç geçirip duruyor. Arzu ettiği caddeye yakın, ama yine de farklı caddede yaşıyor, hedeflediği caddenin dışında yaşıyor, fakat hep o yolu istiyor! Çünkü içinde bulunduğu caddenin sonunu biliyor! O yüzden de o istikamette ilerleyemiyor, korkuyor. Oraya sırtını dönmüş, B0 noktasına doğru ilerlemek istiyor, en azından sapmış olan o yolda ilerlemeden yerinde durmaya çalışıyor. Sapmış o yolda devam edip kuvvetli bir “A” Takdim Formu” hayatı oluşturmaktan korkuyor. Bu yüzden haramlardan korkuyor. Harama meylederse “A” yolunda ilerleyeceğini biliyor. Böyle bir hal içerisinde, o yan caddede ibadetlerle meşgul bir hayat yaşıyor. Bu arada ona bir yandan haramlar cazip geliyor, ama bu cazibeyle haramlara kapılırsa ibadet adı altında yaptıklarından kopup “A” yolunda ilerleyeceğini biliyor. Sürekli haramlara karşı tedbir alıyor, meyilli olmamaya çalışıyor, çünkü o yanlış yolda ilerlemek istemiyor. İşte “B” takdimiyle hayata paralel o yolda, o yan caddede yaşayan nefsine zulmeden kişinin hali böyledir. Onunla ilgili müjdeler var, onun özelliklerini yeri geldikçe ele alacağız. Bu durumdaki kişi sürekli tövbe ve zulmetten kurtuluş duası ile meşguldür. Dilinde, aklında Âdem aleyhisselamın veya Yunus aleyhisselam’ın tövbesi duası döner durur. Aslında Yunus aleyhisselam’ın tövbesi bu yoldaki her aşama için uygun ve geçerlidir. O bir ilaçtır, o ilacı hangi sıkıntın için kullanırsan orada işe yarar. Bu yan caddede olup da zorda olana da geçer, “B” takdimi hayatına girmiş olan da ilerlemek için onu kullanabilir. Kişi, nerede olursa olsun, o tövbeyi ısrarla ve sabırla kullanırsa çok etkili olur. Yunus aleyhisselamın bu tövbesi her zaman kullanılabilir:
La ilahe illa ente, sübhaneke, inni küntü minez zalimiyn…

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER