Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Sezer Küçükkurt
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Nasıl, neden, niçin?

Bugün değerli bir okurumuzun kaleme aldığı yazıya yer vermek istedik. Başından geçen bir olayı kaleme alıp bize gönderen okurumuzun yazısını aynen sütunlarımıza alıyoruz. Konunun ilgililerinden gelecek cevaplara açık olduğumuzu da belirtmek istiyoruz. İşte okurumuzun aklından geçenler:
“Düşünmeden edemiyor insan; hak ve adalet konusunda başvuru makamlarının bir kıymeti harbiyesi yoksa o makamlar oralarda neden var?
Hastanelerdeki “Hasta Hakları” birimini diyorum. Başıma gelen olay bana eski Anayasa Mahkemesi dönemini hatırlattı. 550 kişilik Meclis’ten, halkın faydasına oy çokluğuyla bir karar çıkar ama 11 kişilik Anayasa Mahkemesinden dönerdi ya hani eskiden! Gördüm ki Hasta Hakları birimin, hastanelerdeki Başhekimlik yanındaki durumu aynen bunun gibi işte…
Bir şikayet için ilimizdeki Zübeyde Hanım Doğum ve Çocuk Bakımevi Hastanesi’nde bulunan Hasta Hakları birimine başvurdum. Cidden insanı aşağılayıcı bir tavır ve sağlık açısından da oldukça tehlikeli sonuçları olabilecek bir muayeneye maruz kaldım. Hasta Hakları Yönetmeliğinin çoğu maddesine (tedavinin sorulması, tedaviye rıza, mahremiyet, hayati tehlike…vb.) aykırı bir muayene sonrası yine aynı yönetmeliğe (Madde 25.) dayanarak doktorun uygulamak istediği tedaviyi kabul etmediğimi söyle-dim. Zaten ne olduysa bundan sonra oldu. Enaniyetine dokunduğumu düşündüğüm doktor bir anda hırçınlaşarak olayı “Sen bana hakaret” ettin noktasına kadar getirdi. Yazılmış reçetem çöp kutularına atıldı, vs…
Bu olaylar üzerine kanunun ne kadar adalet sağlayacağını görmek için dediğim gibi Hasta Haklarına başvurdum. Şikayetler bir komisyon tarafından dinleniyormuş. Komisyonda İGM’den, yetkili sendikadan, hastane yönetiminden birer kişi oluyor. Birkaç gün sonra komisyon toplantısına 13 dakika kala bana telefon geldi. Düşünebiliyor musunuz 13 dakika önce size haber veriliyor. Nasıl yetişirsen yetiş! Kimin umurunda…
Zar zor yetiştim ama! Mağduriyetimi anlattım, komisyon dinledi; sorular sordular, cevap verdim. Sonrasında 3 Aralık 2010 tarih ve 32 sayılı yazı ile bana kararı bildirdiler. Komisyonun kararı şu olmuş: “Yapılan gizli oylama sonucunda oy çokluğu ile ‘Hasta Hakları İhlali Var’ yönünde bir karar alınmıştır. Dosya başhekimlik makamına gönderilmiştir.”
Buraya kadar güzel de asıl buradan sonrası işte muamma. Hasta Hakları inceleme komisyonunun “ihlal var” dediği konuda başhekimlik, birkaç gün sonra yazı yazıp ne dese beğenirsiniz? Elbetteki “Hastanemizde görevli doktor …….’ın hekimlik müdahelesinde herhangi bir problem olmadığı kanaatine varılmıştır”
Artık ne kadar ünlem koyarsanız koyun sonuna!
Şimdi yazımın başına dönüp tekrar düşünelim; madem son sözü başhekimlik söylecekti niye doğrudan orayla muhatap edilmedim?
Madem Hasta Haklarının aldığı kararın bir önemi yok, o birim madem niye var?
Nasıl oluyor da aynı kurum içinde aynı olaya bir birim ak derken diğer birim kara diyebiliyor?
Ve nasıl oluyor da mağduriyet gören lehine alınan karar hiçe sayılıp “kendi personelime laf söyletmem” mantığının ağır bastığı izlenimini veren diğer karar son nokta olarak görülüyor?
Nasıl, neden, niçin?
Kimse kusura bakmasın ama ben bu olayı Bakanlığa kadar götürmeye niyetliyim. Eğer gerçekten bir hastaya karşı hak ihlali varsa bunu göz ardı etmek yerine hastane yönetiminin bir şekilde telafi etmesi, düzeltmesi gerekirdi. Üzerini örtmek ya da geçiştirmek hani adalet anlayışına sığar biri izah eder umarım.”

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER