Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

NASIL BİR CUMHURBAŞKANI İSTİYORUZ? – Kocatepe Gazetesi

Muharrem Günay 22 Temmuz 2014 Salı 03:00:00
  Önümüzdeki ay cumhurbaşkanı seçmek için sandığa gideceğiz. Birinci turda olmazsa ikinci turda cumhurbaşkanı yani cumhura bir baş seçeceğiz. İster istemez Türk siyasi hayatında çok önemli bir yer işkâl eden ve bundan sonraki devlet ve siyaset hayatımızda yeni bir yön belirlemesi açısından çok önemli olan bu seçime karşı bigâne kalamayız. Mevcut anayasamıza göre Türkiye parlementer sistemle idare edilen bir cumhuriyettir. Anayasamız başkanlık sistemine veya yarı başkanlık sistemine kapalıdır. Mevcut anayasaya göre Cumhurbaşkanı devleti temsil eder ve görevleri kanunlarla belirlenmiştir.
Sandığa giderken mutlaka her seçmenin bir takım kriterleri olacaktır ve herkes bu kriterlerine göre tercihini yapacaktır. Bu tercihi yaparken ve oyumuzun rengini belirlerken ben şahsen aşağıda aktaracağım kıstaslara dikkat edilmesi kanaatindeyim.
1. Seçeceğimiz cumhurbaşkanı tarafsız olmalı. Bu seçim bir milletvekili seçimi ve de belediye başkanlığı seçimi değildir. Ülkeye bir başbakan seçmiyoruz. Sadece cumhurbaşkanı seçiyoruz. Bu bakımdan seçilecek cumhurbaşkanı tarafsız olmalı sadece bir kesimin değil cumhuru yani milletin tamamını kucaklamalı. Partili bir cumhurbaşkanının doğurduğu sıkıntılar geçmişimizde yaşanmıştır.
2. Seçilecek cumhurbaşkanı parlamenter sistemi temsil etmeli. Mevcut anayasa da zaten bunu emretmektedir. Türkiye’de ABD ‘de olduğu gibi bir başkanlık sisteminin yasal olarak alt yapısı mevcut değildir. Ve ABD’deki sistem bizim bünyemize uygun değildir. Çünkü ABD adından da anlaşıldığı gibi birçok devletin birleşmesinden oluşmuş bir birleşik devlettir. Bizim devletimiz ise üniter ve Milli bir devlettir. Başkanlık sisteminde TEK ADAMLIK esastır. Bu da demokrasinin geriye gitmesi demektir. Türkiye demokrasiden geri adım atıp krallık, padişahlık dönemine geri dönecek değildir.
3. Seçilecek cumhurbaşkanı maneviyatçı olmalı. Başta yüce dinimiz olmak üzere milli ve manevi değerlerimizi korumalı, yaşamalı ve yaşatmalıdır. Sözde değil özde dindar olmalıdır. Dürüst olmalıdır. İslam’da haram bir tarafa şüpheli şeylerden kaçınmak asıldır. Bu açıdan seçilecek cumhurbaşkanında en ufak bir şaibe olmamalıdır.
4. Seçilecek cumhurbaşkanı milliyetçi olmalıdır. Türk milletini doğulusu, batılısı, kuzeylisi, güneylisi olarak hiçbir ayrım yapmadan Cenâbı Allah’ın mukaddes bir emaneti olarak görmeli ve bağrına basmalıdır. Türklüğü ve Müslümanlığı ile gurur duymalıdır.
5. Seçilecek cumhurbaşkanı demokrat olmalı, insan hak ve hürriyetlerine son derece bağlı ve saygılı olmalıdır.
6. Seçilecek cumhurbaşkanı bölücü değil birleştirici olmalı. Türk milletini Alevi, Sünni, laik ve anti laik gibi kavramlarla bölmemeli. Herkesin inancına ve mezhebine saygı duymalı ve herkese karşı eşit mesafede olmalıdır. Sadece bir partinin veya kendine oy verenlerin değil herkesin cumhurbaşkanı olmalıdır.
7. Seçilecek cumhurbaşkanı, bilgisi, görgüsü ve yetenekleri ile Türkiye Cumhuriyetini ve Türk milletini uluslararası arenada layıkıyla temsil etmelidir.
8. Seçilecek cumhurbaşkanı özellikle İslam coğrafyasını çok iyi tanıyan, bilen ve İslam ülkelerinde sözü dinlenen birisi olmalıdır ve İslam kardeşliğini pekiştirmelidir.
9. Seçilecek cumhurbaşkanı toplumu ayrıştıran ve eşkiyaya söz hakkı veren sözde çözüm sürecine son verip, kardeşliğe, sevgiye ve birliğe dayalı yen bir barış ve kardeşlik sürecini başlatmalıdır.
İSLAM COĞRAFYASI KAN GÖLÜNE DÖNDÜ
Diyanet İşleri Başkanımız Sayın Görmez’in de ifade ettikleri gibi bu gün Müslüman coğrafyasında kan akmaktadır. Her gün bine yakın Müslüman öldürülmektedir. Bu ölenlerin dokuz yüze yakınını yine bir başka Müslüman öldürmektedir. Öldüren öldürürken “Allahu Ekber” diye tekbir getirmekte ölen de ruhunu “Lâilâhe illallah” diyerek teslim etmektedir. Bu bir vahşettir. İslama ve Müslümanlara bundan daha büyük bir kötülük yapılması mümkün değildir.
Irak ve Suriye’deki sözde İslamcı örgütler kendilerinden olmayan Müslümanları Müslüman dahi saymamaktadırlar. Camiler ve büyük İslam âlimleri ve evliyalarına ait türbeler din adına yıkılmaktadır. İşin en vahim tarafı İstanbul’da da bir cami kundaklanmış ve bu cami ile birlikte yüce kitabımız da yakılmıştır. İşin daha vahimi ise Danimarka’da Peygamberimiz hakaret eden bir karikatür yapıldı diye meydanlara dökülen Müslümanların yakılan bu cami ve yüce kitabımız karşısında en küçük bir tepkileri olmamıştır. Bu durum son derece tehlikeli bir durumdur.
BİR IRAK VE BİR SURİYE OLMAK İSTEMİYORUZ.
Cumhurbaşkanını seçerken çevremizde olan bitenleri iyi incelemeli ve bu olumsuzluklardan ders çıkarmalıyız. Türkiye’nin bir Irak, bir Suriye, bir Afganistan olmasına gönlümüz razı değildir. Öyleyse oyumuzu verirken, birlikten, sevgiden ve kardeşlikten yana kullanmalıyız. Her toprağa sevgi ve kardeşlik tohumu ekmeli ve her kulağa birer sevgi küpesi takmalıyız.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER