Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Ramazan Balkan
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

MUTASARRIF NUSRET BEY’İN İDAMI – Kocatepe Gazetesi

Ramazan Balkan 11 Kasım 2013 Pazartesi 02:00:00
  Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında faaliyet gösteren “İstiklal Mahkemeleri” ülkemizde çok eleştiri konusu olmaktadır. Bu eleştirilerin bazılarında haklılık payı olmasına rağmen eleştirilerin çoğunluğunda bir dönemi yargılama, bu mahkemelerde görev alan kişileri toplum vicdanında mahkûm etme hatta şeytanlaştırma yapılmaktadır. Tabi verilen idamlar konusunda abartının hesabı yoktur. İstiklal Mahkemeleri’nde yüzlerce binlerce idamdan bahsedilirken bazen bu rakamlara on binlerce hatta yüz binlerce kişinin idamına kadar gider.
İstiklal Mahkemeleri bu kadara eleştiri konusu yapılırken ilginç olan mütareke döneminde İstanbul’da faaliyet gösteren “Divan-ı Harp Mahkemeleri” ve onların idam kararlarından hiç bahsedilmez. İşgalci güçlerin etkisiyle 25 Nisan 1920’de İstanbul’da kurulan ve Balkan Savaşı ile I. Dünya Savaşı yıllarında; sözde Ermeni katliamına katılmak, İngiliz esirlere kötü davranmak, Alman taraftarlığı yapmak, savaş suçları işlemek gibi bir çok suçtan dolayı yargılamalar ve idamlar yapılmıştır. Özellikle Ermeni katliamına katılmak suçlamasıyla yalancı şahitlerle birçok kişi idam edilmiştir. Bu mahkemenin verdiği idam hükümlerinin yerine getirilmesi onayını zamanın padişahı Vahdettin ve Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi verdiği için sanırım gündemde tutulmamaya çalışılmaktadır. Bence İstiklal Mahkemeleri kadar Divan-ı Harp Mahkemesi’nin aldığı kararlarda günümüze ışık tutması açısından incelenmelidir.
Bu izahatlardan sonra bugünkü yazımıza konu olan Mutasarrıf Nusret Bey’in Divan-ı Harp tarafından idamına gelelim. Mümin YILDIZTAŞ’ın “Yaralı Payitaht; İstanbul’un İşgali” isimli araştırmasında Mutasarrıf Nusret Bey’in idama giden süreci şu satırlarla anlatılmaktadır:
“En acı gün 20 Nisan’da Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey’in idamı hadisesinde yaşanmıştır. Sabık Urfa Mutasarrıfı Nusret Bey’in Bayburt Kaymakamlığı yaptığı esnada Bayburt Ermenilerinin tehcir ve nakli esnasında katliam ve yağmalara karışmak ve ön ayak olmak (Bayburt) Mal Müdürü Yuvakim ve Efendi’nin ailesiyle beraber intiharına sebep olmak, Filamin adlı kadına tecavüz ve Naime adlı kızın bikrini (bekaret) izale eylemek suçlamaları ile vicahi olarak yargılanıp idama çarptırılmıştır.
Mutasarrıf Nusret Bey, diğer sürüleceklerle birlikte (Malta Sürgünü) İnglizler tarafından Bekirağa Bölüğü’nden çıkartılmak istenmişse de Divan-ı Harp Reisi Nemrut Mustafa (Paşa) onu asabilmek maksadıyla İngilizlerin elinden almak için adeta yalvarmıştır. Falih Rıfkı Atay, Nusret Bey’in idam öncesi durumunu şu şekilde anlatır;
Mutasarrıf Nusret’in ölümü eşsiz bir faciadır. Terbiyeli, özü sözü birbirinden temiz bir Türk Milliyetçisi idi. Tehcir sanığı olarak bizim koğuşta yatıyordu. Bir gün kendisini acele Merkez Komutanlığı’ndan istemişlerdi. Malta’ya sürüleceği havadisini duyduk ve sevindik. Sapsarı geri döndü: -Benden hayır yok, beni öldürecekler… dedi. Sonra anlattı: -Kulağımla duydum. Yan odada İngilizlerden gelen subaya (Nemrut) Mustafa Paşa yalvararak: Onu bırakınız. Birkaç güne kadar idam edeceğiz, diyordu. Bu söz üzerine beni tekrar aranıza yolladılar.
(Mutasarrıf Nusret Bey) Birinci Divan-ı Harpte muhakeme edilerek, sadece vazifesini kötüye kullanmak suçu ile 3 yıla mahkûm edilmişti. Yeni reis (Nemrut) Mustafa Paşa üyelerden ikisiyle birleşerek Nusret’in idamını istemiş. Ötekiler muhalif kaldıklarından onbeş yıl kürek cezası üzerinde anlaşmışlar. İkinci tutanak böyle yazılmış. Fakat Divan-ı Harp kâtibi tutanağı bir türlü beyaza (temiz) çekmez, soranlara: -işlerimiz çok, birkaç güne kadar çıkartırız cevabını vermiş.
(Bu arada Nemrut) Mustafa Paşa kendiliğinden bir şahit daha icat eder. Kararın yeniden ağırlaştırılmasına karşı çıkan üyelerle kavga çıkar. Bir iki gün sonra bu üyelerin değiştirildiğine dair Nezaretten emir gelir…. Nusret’i tekrar mahkemeye çağırdılar. Patrikhaneden dört yeni kadın şahit (Ermeni) getirilmişti. Nusret hâkimlerin karşısında iken ezberlediklerini söyleyen kadınlara: – Nusret burada mı? Tanıyor musunuz? diye sorulunca, kadınlar: – Tanıyoruz ama burada değil! Cevabını vermeleri üzerine, tekrar dışarıya çıkarılmışlar, bir müddet sonra yerlerine dönerek: -Nusret budur, diye göstermişlerdir. Hükümet düşmesi üzerine (Nemrut) Mustafa Paşa aleyhine koğuşturma yapıldığı zaman bu çift tutanaklar meydana çıkmıştı…
Nihayet bir akşam locaya indirmek üzere aramızdan aldılar. Bize ağlayışlı bir sesle veda etti. Sanki hayattan kopup gittiğine değil de dostlarından ayrıldığına yanıyordu. Sabaha doğru koridorda süngülü muhafızların ayak sesini duyduk. Nusret sehpaya gidiyordu. İbrahim Fevzi karyolasının ucuna çıktı, ezan okumaya başladı. Karısına ve çocuklarına bile gösterilmemişti. Göğsüne asılan yafta da “para çalmak için kıtal yaptığı” söylenen Nusret’in yamalı pantolonun cebinde yalnız bir kağıt lira bulmuşlardı. Sabahın ilk saatlerinde tevkifhane avlusundan, zavallı karısının çığlıkları geliyordu.”
Yalancı şahitlerle ve iftira ile idam edilen Nusret Bey’in hazin hikayesi bu. Sonraki yazılarımızda ise bu mahkemenin reisi Nemrut Mustafa Paşa ve Divan-ı Harp Mahkemesi hakkında bilgiler sunacağız.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER