“Mustafa Kemaller, 20 yaşındadır” – Kocatepe Gazetesi
Afyon Kocatepe Üniversitesi tarafından düzenlenen iki etkinlikte Mustafa Kemal Atatürk’ün fikri yapısı ile sanata bakışı incelendi Afyon Kocatepe Üniversitesi, Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete intikalinin 75’nci yıldönümü dolayısıyla iki ayrı etkinlik düzenledi. Afyonkarahisar Valiliği, Afyonkarahisar Belediye Başkanlığı ve AKÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölüm Başkanlığı işbirliğiyle düzenlenen “Atatürk” konulu konferans gerçekleştirildiAfyonkarahisar Rehberlik ve Araştırma Merkezi [&hellip]
Afyon Kocatepe Üniversitesi tarafından düzenlenen iki etkinlikte Mustafa Kemal Atatürk’ün fikri yapısı ile sanata bakışı incelendi
Afyon Kocatepe Üniversitesi, Mustafa Kemal Atatürk’ün ebediyete intikalinin 75’nci yıldönümü dolayısıyla iki ayrı etkinlik düzenledi. Afyonkarahisar Valiliği, Afyonkarahisar Belediye Başkanlığı ve AKÜ Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Bölüm Başkanlığı işbirliğiyle düzenlenen “Atatürk” konulu konferans gerçekleştirildi
Afyonkarahisar Rehberlik ve Araştırma Merkezi Salonu’nda AKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ayşe Aydın tarafından verilen konferansa ilköğretim ve lise öğrencileri katıldı.
GENÇLİK GELECEĞE İMZA ATACAK
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan konferansta Yrd. Doç. Dr. Aydın, “Mustafa Kemal Atatürk büyük Nutuğu’nun sonunda o güne kadar kat ettiği yollara vurgu yapar ve herkesin aşina olduğu “Ey Türk Gençliği” ile başlayan hitabesini söyler. Yine nutuğun sonunda bunun kendi zamanının gençliği olmadığını ifade eden bir cümlesi vardır ve bu cümle son derece manidardır. Ey Türk İstikbalinin Evladı; buradaki istikbal, gelecek anlamındadır. Bu cümleden sadece kendi yaşadığı dönemin gençliğine değil kendisinden sonraki süreçteki gençliğe de hitap ettiğini görüyoruz” dedi.
SON VE HÜZÜNLÜ VEDA
Aydın, “Mustafa Kemal Atatürk’ün bir geçit töreninde Cumhuriyet’in karşılaşacağı sorunlar ile ilgili konuşma yapanların konuşmasını bölerek, ‘Endişelenmeyin, Mustafa Kemaller 20 yaşındadır’ ve ‘Türk çocuğu atalarını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır’ demiştir. 19 Mayıs 1938’de farkında olmadan Ankara’da o çok sevdiği gençliğe veda edecektir. Daha sonra hastalığından dolayı Dolmabahçe Sarayı’na nakledilmiştir ve son dönemine kadar orada kalacaktır. Veda ettiği gençliği bir kez de 29 Ekim’de karşılayacaktır. Gençler, o gün Cumhuriyet Bayramı kutlamalarını yaptıktan sonra vapur tutarak boğazda gösteriler yaparlar. Dışarıdaki sesleri duyan Mustafa Kemal Atatürk, kesik kesik konuşarak ve eliyle işaret ederek pencere kenarına gitmek istediğini söyler. Yatağından kollarına girilerek kaldırılan Atatürk, cam kenarına götürülerek sandalyeye oturtulur. Gemiyi işaret edince de gençler hep birlikte “Dağ Başını Duman Almış” şarkısını söylerler. Mustafa Kemal “Gelecek ve yarınlar sizindir; güle güle” diyerek tekrar yatağına dönecektir” diye konuştu.
KONSERVATUVAR’DA DA ETKİNLİK
ANS Kampusü’nde gerçekleştirilen anma programıyla eşzamanlı olarak AKÜ Devlet Konservatuvarı tarafından ANS Kampüsü Devlet Konservatuvarı Binası Sahneli Derslikte “Atatürk ve Müzik” konulu konferans ile dinleti gerçekleştirildi.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan konferans, AKÜ Devlet Konservatuvarı Türk Sanat Müziği Bölümü öğretim elemanı Okt. Yunus Emre Uğur tarafından verildi. Okt. Uğur, Atatürk’ün müziğe dair görüşlerine yer verdiği konuşmasında, “Atatürk, şiir ve edebiyat dışında müziğe de büyük bir ilgi duymuştur. Şarkı ve türküleri dinlemekten büyük bir zevk alan Atatürk, zaman zaman okunan şarkılara eşlik etmiş, oynanan halk oyunlarına katılmıştır. Bazı Rumeli türküleri, onun sesinden notalara dökülmüş ve müzik repertuarımızda yer almıştır” dedi. Okt. Uğur konuşmasında, Atatürk’ün sanata ve müziğe verdiği değeri anlatan “Bir millet sanattan ve sanatkârdan yoksunsa, tam bir hayata malik olamaz”, “Hayatta müzik gerekli değildir. Çünkü hayat müziktir. Müzikle ilgisi olmayan varlıklar insan değildir. Eğer söz konusu olan hayat insan hayatı ise müzik mutlaka vardır. Müziksiz hayat zaten var olamaz. Müzik hayatın neşesi, ruhu, sevinci ve her şeyidir. Yalnız, müziğin türü üzerinde düşünmeye değer” gibi şu sözlerden örnekler verdi. Okt. Uğur, Türkiye’de bilimsel yöntemle uygulanan en büyük ve en geniş kapsamlı halk ezgileri derleme çalışmalarının 1937 yılında başladığı belirterek, “Böylece Türk halk ezgileri derlenmiş, notaya alınmış ve yayımlanmıştır. Bu eserleri seslendirmek ve yorumlamak için orkestralar ve korolar kurulmuştur. Halk ezgilerinin, batı tekniği ile çok seslendirme çalışmaları yapılmıştır. Aynı ezgilerimiz, çağdaş tekniklerle işlenerek özgün eserler bestelenmiştir. Türkiye’nin ilk büyük halk müziği arşivi, 1937 yılında Ankara Devlet Konservatuvarında kurulan Türk Halk Ezgileri Arşivi’dir” şeklinde konuştu.
HANGİ BESTEKÂRLARI SEVERDİ?
Okt. Uğur, “Atatürk’ün beğendiği bestekâr, güfteci ve güçlü yorumcular arasında bulunan Münir Nurettin Selçuk, Saadettin Kaynak, Mustafa Nafiz, Yesari Asım Arsoy, Hamiyet, Safiye Ayla, Müzeyyen Senar, Selahattin Pınar ve daha nice sanatçıların seslendirdiği eserlere eşlik etmesi ve hatta icrada yapılan hatalara müdahale etmesi O’nun Türk Sanat Müziği ile ne derece yakından ilgilendiğinin en önemli göstergesidir” dedi. Okt. Uğur, Atatürk’ün Türk Tasavvuf Müziğine de büyük önem verdiğini ifade ettiği konuşmasında, Atatürk’ün Cumhuriyet ve müzik anlayışının özde ulusallık, yöntemde ve teknikte çağdaşlık, nitelikte evrensellik olacak şekilde kurgulandığını da sözlerine ekledi. Konferansta Atatürk’ün sevdiği ve hayatında yer etmiş eserlerin dinletileri de sunuldu. (Kocatepe Haber Merkezi)