Müslüman Müslüman'ın kardeşidir – Kocatepe Gazetesi
Ensar Vakfı'nın Ramazan'da İkindi Sohbetlerinin dördüncüsünü AKÜ İslami İlimler Fakültesi'nden Yardımcı Doçent Dr. Eyüp Kurt 'Müslüman Müslüman'ın Kardeşidir' başlığında verdi. Sunumunu Ekrem Bilim'in gerçekleştirdiği programda İslami İlimler Fakültesi'nden Öğretim Görevlisi Kadir Yıldırım tarafından Kur'an-ı Kerim tilaveti gerçekleştirildi.KÜLLİYE ECDAD EMANETİ'Müslüman Müslüman'ın Kardeşidir' başlığında konuşan AKÜ İslami İlimler Fakültesi'nden Yardımcı Doçent Dr. Eyüp Kurt, konuşmasına Hak Teâlâ'ya [&hellip]
Ensar Vakfı’nın Ramazan’da İkindi Sohbetlerinin dördüncüsünü AKÜ İslami İlimler Fakültesi’nden Yardımcı Doçent Dr. Eyüp Kurt “Müslüman Müslüman’ın Kardeşidir” başlığında verdi. Sunumunu Ekrem Bilim’in gerçekleştirdiği programda İslami İlimler Fakültesi’nden Öğretim Görevlisi Kadir Yıldırım tarafından Kur’an-ı Kerim tilaveti gerçekleştirildi.
KÜLLİYE ECDAD EMANETİ
“Müslüman Müslüman’ın Kardeşidir” başlığında konuşan AKÜ İslami İlimler Fakültesi’nden Yardımcı Doçent Dr. Eyüp Kurt, konuşmasına Hak Teâlâ’ya hamd, Peygamber Efendimize (SAV) salât ve selamla başladı. Mübarek Ramazan ayında tutulan oruçların açlık ve susuzluğun iyiden iyiye hissedildiği bir zaman diliminde şehrin muhtelif yerlerinden programa katılanlara teşekkür eden Kurt; “Tüm katılımcılara bu güzel geleneğin devamına katkı sağlamaları nedeniyle teşekkür ederek, muhabbetlerimle selamlıyorum. Bu programın hazırlanmasında Afyon Belediyesi’nden, Ensar Vakfı’na varıncaya kadar emeği geçen 7’den, 70’e herkese şükranlarımı arz ederken, her yıl konuşma esnasında unutmamaya gayret ettiğim Gedik Ahmet Paşa Külliyesi’nin (Taş Medrese) banisi Fatih Sultan Mehmet Han’ın sadrazamlarından olan ecdadımız Gedik Ahmet Paşa’yı da rahmetle anmak boynumuzun borcudur. Bu ecdadımız ahrete irtihal etmiş, bu vakıf eserlerini de bizlere emanet etmişlerdir. Bunların vakfiyelerinde belirtildiği gibi hizmetlerde kullanılabiliyor olması hepimizin boyun borcudur. Bir vakıf eseri olan bu mekânda Ramazan’da İkindi Sohbetleri ve dışında diğer eğitim faaliyetleri ile ilgili Ensar Vakfı’nın ciddi çalışmaları var. Bunları hepimiz biliyoruz. Onları da takdirle anmamız boynumuzun borcudur” dedi.
1699’DA DURAKLAMA BAŞLAR
AKÜ İslami İlimler Fakültesi’nden Yardımcı Doçent Dr. Eyüp Kurt, konuşmasında İslam medeniyetinin ortaya çıkışı, gelişme süreci, içinde bulunulan dönem itibariyle, İslam medeniyeti hangi seviyede bulunduğu konuları üzerinde konuştu. İçinde bulunulan dönem de Müslümanların kardeşlerine olan vazifeleri hakkında bilgiler aktaran Kurt; “Bizler medeniyet çerçevesi içerisinde Efendimizin (SAV) 610 yılında başlattığı ve Raşit Halifelerinin devam ettirdiği daha sonra Emeviler Devleti diye devam eden süreci yani 610-750 arasını İslam Medeniyetinin doğun aşaması olarak kabul ederiz. Bu çerçeve de değerlendiririz. 750 aynı zamanda Abbasiler’in kuruluş tarihidir. Abbasiler ile başlayıp 1699 tarihini İslam medeniyetinin gelişme süreci olarak kabul ederiz. 1699 tarihi oldukça önemlidir. Hepimiz lise de tarih derslerimizde okuduk biliyoruz. 1699 Osmanlı İmparatorluğu’nun toprak kaybına başladığı bir tarihtir. Bundan sonra da duraklama, gerileme, çöküş diye süreç devam eder. 1699 yılından sonra ki süreç ise İslam Medeniyetinin duraklaması, gerilemesi ve içinde bulunduğumuz dönem olarak kabul ederiz” diye konuştu.
BEŞ VAKİT MİRAÇ’TA VERİLDİ
Peygamber Efendimizin (A.S) 610 yılında Allah’tan vahiy almaya başladığı dönem olduğunu kaydeden Yrd. Doç. Dr. Eyüp Kurt, 622 yılına kadar Efendimizin Allah’tan aldığı vahiyler doğrultusunda Mekke sürecini yaşattığını söyledi. Mekke sürecine bakıldığında zorluklarla dolu bir dönem yaşandığını dile getiren Kurt; “Bu sürece bakıldığında gördüğümüz hakikat Efendimiz (A.S) Mekke’de insanların zilliyetlerinde değişiklik yapmak üzere gayret etmiştir. Farz kılınmış namaz ibadeti dahi yoktur. Ama gelenekte Hz. İbrahim’den beri sabah ve akşam olmak üzere iki rekât kılınan bir namaz vardır. Fakat onun dışında beş vakit namaz diyebileceğimiz ve İslam’ın beş şartından biri olarak bildiğimiz namaz hepimizin bildiği gibi hicretten takriben bir yıl evvel Miraç’ta Efendimize verilmiştir. O günden itibaren Müslümanlar namaza devam etmektedirler” şeklinde konuştu.
İLK AŞAMA ZİHİNSEL DEĞİŞİM
“Bu süreçte Efendimiz (A.S) çok ciddi bir zihinsel değişim sürecine girdiğini görüyoruz” diyen Kurt; “Hz. Ömer’e (R.A) atfedilen bir söz vardır. Der ki Hz. Ömer, ‘Müslüman olmazdan evvel kız çocuğumu diri diri toprağa gömerdim. Kızım gömülürken baba diye feryat ederdi. Başımı ondan çevirir göz göze gelmemeye çalışırdım. Fakat putlara da tapardık. Acıktığımızda helvadan yapılmış o putları da yerdik. Yerken içinde herhangi bir şey olmadığını da fark ederdik. Ama yine de onlara inanırdık. Bizim dualarımızı Allah’a eriştiren bir araç şeklinde bakardık’ dediğini görüyoruz. Hz. Ömer kızını gömdüğünde üzülüp ağladığını, helvadan yapılan taptıkları putları yediklerinde güldüğünü ifade eder. İslam ile şereflendikten sonra böyle bir dönüşüm gerçekleşmiştir. İslam ile şerefleninceye kadar gelenekte var olduğu üzere bu putlara tapmakta idiler. O putlardan da bazı beklentileri var idi. Ama İslam’la şereflendikten sonra bunlarda bir bakış açısı sonrası cahiliye dönemi akabinde ‘Eskiden böyleydik. Eskiden yaptığımız hal ve hareketlere baktığımızda gözümüzden yaşlar veya gülme ihtiyacı hissediyoruz. Çünkü zihinsel bir dönüşüm gerçekleşti. Kısa biz buna Kelime-i Tevhidin birinci aşaması olarak bakıyoruz” ifadelerini kullandı. >> Burcu AYDIN’ın Özel Haberi