Müslüman Allah'ı sürekli zikreder! – Kocatepe Gazetesi
Ramazanda İkindi Sohbetlerinin üçüncüsünü AKÜ İslami İlimler Fakültesi'nden Araştırma Görevlisi Yasin Akbaş 'Ramazan ve Zikir' başlığında aktardı. Sunumunu Prof. Dr. Mustafa Güler'in yaptığı programda İslami İlimler Fakültesi'nden Hasan Hüseyin Havuz tarafından Kur'an-ı Kerim tilaveti gerçekleştirildi. Bu programa Afyonkarahisar Belediye Başkanı Burhanettin Çoban'da katıldı.İBADETLERİN VAKTİVE MEKÂNI BELLİ'Ramazan ve Zikir' konusunda konuşacağını ifade eden AKÜ İslami İlimler [&hellip]
Ramazanda İkindi Sohbetlerinin üçüncüsünü AKÜ İslami İlimler Fakültesi’nden Araştırma Görevlisi Yasin Akbaş “Ramazan ve Zikir” başlığında aktardı. Sunumunu Prof. Dr. Mustafa Güler’in yaptığı programda İslami İlimler Fakültesi’nden Hasan Hüseyin Havuz tarafından Kur’an-ı Kerim tilaveti gerçekleştirildi. Bu programa Afyonkarahisar Belediye Başkanı Burhanettin Çoban’da katıldı.
İBADETLERİN VAKTİ
VE MEKÂNI BELLİ
“Ramazan ve Zikir” konusunda konuşacağını ifade eden AKÜ İslami İlimler Fakültesi’nden Araştırma Görevlisi Yasin Akbaş, Ramazan ayının bir ibadet mevsimi olması yönüyle içerisinde ne tür zikirlerin yer aldığı, Müslüman’ın hayatında ne tür bir öneme sahip konularına yönelik bilgiler verdi. İbadetlerin çok büyük bir kısmının Peygamber Efendimizden (A.S) öğrendiğimiz şekilde belli vakit ve mekânlarda yapıldığını belirten Akbaş; “İbadet için belirlenen o şekli bozamayız. O vakti veya mekânı değiştiremeyiz. Örneğin hacı olmak için Arife günü Arafat’ta olmak icap eder. Namazı kılabilmek için namazın şartlarını yerine getirip, kıbleye doğru yönelip vaktinde kılmak, eda etmek gerekir. Aynı şekilde Ramazan’da Müslüman’a farz olan orucu sadece Ramazan ayında tutabiliriz. Bu vakit, mekân ve şekille ilgili durumlar Hak Teâlâ’nın belirlediği Efendimizin (A.S) bize öğrettiği, üzerinde bir tasarrufta bulunamayacağımız bize öğretildiği şekli ile yerine getirmemiz gereken ibadetlerdir. Örneğin tavafı saat yönüne yapamayız. Ya da Ramazan orucunu Muharrem ayında tutmaya kalkışamayız. Aynı şekilde zekâtı verme şartı taşımayan kişiye verdiğimizde zekât ibadetini yapmış olamayız. Buna benzer çok fazla örnek verilebilir” dedi.
ZİKİR ALLAH’I ANMAKTIR
İbadetlerde zaman, mekân ve şekille ilgili hususiyetleri Hak Teâlâ’nın belirlediğini söyleyen Yasin Akbaş, bu hususiyetleri taşımayan bir diğer ibadet, bir diğer kulluk türünün de zikir olduğunu ifade etti. Diğer ibadetlerde zaman, mekân ve şekil olmakla beraber zikir de herhangi bir kayıt, bu hususlardan herhangi birinin olmadığına değinen Akbaş; “Nitekim ayeti kerime de Hak Teâlâ’nın ‘Onlar ki ayakta dururken, otururken ve uyumak için uzandıklarında Allah’ zikrederler’ buyurmaktadır. Her durumda ve her şekilde, her vakitte Hak Teâlâ’yı zikretmemiz gerektiğini, zikredebileceğimizi biz bu ayeti kerimeden öğrenebiliriz. Zikir sözlükte bir şeyi anmak, bir şeyi hatırlamak demektir. İslam inancında, İslam yaşantısında ise Allah’ı anmak, hatırlamak suretiyle gaflet ve nisyandan kurtulmaktır. Zikrin zıddı gaflettir. Hak Teâlâ’yı hatırlamaktır zikir. Hak Teâlâ’dan haberdar olup o şuur üzere hareket etmektir. Bunun olmadığı her bir durumda gaflet diye ifade edilebilir. O yüzden bütün günahlar bir gafletten doğar denilir. Zikir Allah’ı anmak üzere söylenmesi gereken sözleri söylemek, yapılması gereken işleri yapmak ve Allah Teâlâ’yı hatırda tutma işinin tamamıdır. Yani dil ile beden ile ve kalp ile yapılan ibadetin adı zikirdir” diye konuştu.
İSLAMIN GEREĞİ
GAFLETE DÜŞMEMEK
Beden, kalp ve dil ile yapılan ibadetin adının zikir olmasıyla tüm ibadetler kapsamının zikre girdiğine dikkat çeken Yasin Akbaş, bu manada kulun işlediği tüm ibadetlerin zikir kapsamında bulunduğunu söyledi. İnsanın oruç tutarken zikretmiş olacağını aktaran Akbaş; “İnsan oruç tutarken zikretmiş olur, kulluk etmiş olur. Tevhidin gereği olarak Allah’a ibadet etmiş olur. Bu bir zikirdir. Namaz kılarken de kul aynı şekilde zikir etmiş olur. Çünkü boş şeylerden yüz çevirip Hak Teâlâ’nın murat ettiği şekilde O’nun istediği yöne yönelip, O’nun istediği şekilde Allah Teâlâ’ya kulluk etmektedir ve onu anmaktadır. O da bir zikirdir. O yönüyle Efendimizin (A.S) bir hadisi zikrin yönünü bize çok iyi ifade etmekte, ‘Allah Teâlâ’ya itaat eden, Allah’ı zikretmiş olur.’ Kul itaat cinsinden yaptığı her bir davranışta zikir fiil ve amelini yerine getirmiş olur. Efendimiz (A.S) ‘Allah’ı çokça zikretmeyen kişi idman uzak olur’ buyuruyor. Zira münafıkların temel vasıflarından biride Allah Teâlâ’yı çokça anmamaları, Allah-u Teâlâ’yı çokça zikirden geri durmaları olarak geçiyor. Malum olduğu üzere münafıkların vasıflarından bahseden Münafıkın Suresinin son ayeti kerimesinde Allah-u Teâlâ’yı zikret emri vardır. Zikrin aksi gaflettir ve Müslüman gaflete dalabilir, düşebilir. Ancak İslam’ın gereği gaflete düşmemektir” şeklinde konuştu.
İLK BAŞTA GELEN İSTİĞFAR
Müslüman’ın gafletten kurtulmak için iman edip ibadet ettiğini vurgulayan Akbaş şöyle konuştu: “Müslüman’ın gafletten kurtulma hali onun zikir halidir. Zikir üç şekilde yapılır. Dil ile beden ile kalp ile. Dil ile yapılan zikir Kuran okumak, dua etmek, belli lafızları, belli isimleri, belli sıfatları dil ile tekrar etmektir. Bu Kur’an-ı Kerim de tespih lafzı ile de geçer. Tespihte Hak Teâlâ’yı noksan sıfatlardan, eksik sıfatlardan münezzeh kılma, beri tutma halidir. Tespih öyle düşünme ve anlama halidir. Bu yönde zikir ve tespih aynı yönde kavramlar olarak kullanılabilir. Dil ile söylenmesi gereken hangi tespihler var denildiği vakit; İlk başta istiğfar gelir. Çünkü zikir dil, kalp ve bedenle insanın Hak Teâlâ’nın kulu olduğu bilinci ile yaşamasıdır. Bunun için insanın günah yükünden kurtulması gerekir. Günah yükünden kurtulup kulluk bilinci ile durması içinde en başta istiğfar etmesi gerekir. Bunun en basit hali estafirullahtır. İstiğfardan sonra elhamdülillah zikri vardır. Hak Teâlâ’nın üzerimizde ki nimetlerini bilip hatırlayıp, ona şükretmek vardır. Onun dışında temel zikirlerden birisi olarak da salâvat vardır. Salâvat-ı Şerifelerin hangi çeşidi olursa olsun hangi lafızla yapılırsa yapılsın en temel zikir lafızlarıdır. Zikir dediğimizde ilk başta aklımıza gelmesi gereken Kur’an-ı Kerimdir.” >> Burcu AYDIN’ın Haberi