• Haberler
  • Genel
  • 'Millet çağırırsa, gelirim' – Kocatepe Gazetesi

'Millet çağırırsa, gelirim' – Kocatepe Gazetesi

Afyonkarahisar siyasetinin gündemden düşmeyen isimlerinden, eski milletvekili Mahmut Koçak, kent hakkındaki görüşlerini, gazeteniz Kocatepe'yle paylaştı. Yerel seçimlerde belediye başkanlığı için ismi geçen Koçak, 'Millet beni nereye çağırırsa, oraya gelirim' dedi Adalet ve Kalkınma Partisi'nin 2002 seçimlerinde Afyonkarahisar'dan aday gösterdiği, seçimden sonra milletvekili olan, 2006 yılında ise çeşitli gerekçelerle AK Parti ile ilişiği kesilen Mahmut Koçak, [&hellip]

“Millet çağırırsa, gelirim”

Afyonkarahisar siyasetinin gündemden düşmeyen isimlerinden, eski milletvekili Mahmut Koçak, kent hakkındaki görüşlerini, gazeteniz Kocatepe’yle paylaştı. Yerel seçimlerde belediye başkanlığı için ismi geçen Koçak, “Millet beni nereye çağırırsa, oraya gelirim” dedi

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 2002 seçimlerinde Afyonkarahisar’dan aday gösterdiği, seçimden sonra milletvekili olan, 2006 yılında ise çeşitli gerekçelerle AK Parti ile ilişiği kesilen Mahmut Koçak, merak edilen soruları gazeteniz Kocatepe’ye değerlendirdi. Gazeteniz Kocatepe’yi ziyaret eden Koçak, Afyonkarahisar’ın master plana ihtiyacı olduğunu belirtti, önümüzdeki yıl yapılacak yerel seçimler için ise “Millet çağırırsa gelirim” ifadelerini kullandı. İşte Koçak’ın değerlendirmeleri:
Kocatepe: Mahmut Koçak siyasetten hiçbir zaman uzak olmadı. Peki bu günlerde Koçak neler yapıyor, Mahmut Koçak şu anda siyasetin neresinde?
Mahmut Koçak: Şu anda İstanbul’da iki sağlık grubunun danışmanlığını yapıyorum. Aynı zamanda İstanbul Üniversitesi’nde doktora düzeyinde bazı çalışmalar yapıyorum. Özellikle yönetim ve organizasyon üzerine. Stratejik yönetim modelleri üzerine. Ankara’da Alternatif Politikalar Merkezi’nde AB üniversite gençliği ile birlikte yürüttüğümüz projelerimiz var. Bu merkezimizden Türkiye’deki 50 üniversiteye staj programları veriyoruz. Bunun yanında Afrika’da, Ortadoğu’da, Kafkaslar’da derneğimizle beraber gerek Dışişleri Bakanlığımızca Türkiye’nin dış politikası ile ilgili gerekse davet aldığımız toplantılara katılarak Türkiye’nin o bölgelerdeki siyasetini daha etkin olmasını sağlamak adına çalışmalar yapıyoruz. Siyaset bir yaşam şekli. Biz siyasete farklı bakarak yorumladık. Siyaseti bir hizmet, hak arayışı olarak gördük. Mazlumların, ezilen insanların haksızlığa uğramış insanların haklarının kazanılması olarak gördük.
Partilerin manevraları önemli değil
Biz siyasete Türkiye’de demokrasinin geliştirilmesi adına baktık. Biz siyasete gücün millet olması olarak baktık. Hep bunun mücadelesini verdik. İnsanlar geçmişi takip etmiyorlar. Bilmiyorlar bazen benimle ilgili yorumlara da baktığımda sadece bugüne bakıyor. Diyor ki dün neden bunu demedin? Mesela ben anayasa referandumuna evet derken sivil bir anayasanın Türkiye için elzem olduğunu, bütün çalışmaların, bütün çatışmaların, kavgaların kökeninde geçmişteki 1980 ihtilalinin hazırladığı anayasanın yattığını vurgulayan bir insanım. Ondan dolayı da evet dedim. Kendimi inkar etmemek adına. Demokrasi adına da sivil bir anayasanın hazırlanması çok önemlidir. Bu konuda partilerin manevraları beni hiç ilgilendirmiyor. O parti bunu yapıyormuş, bu parti mecliste şunu yapıyormuş. Hiç ilgilendirmiyor. Beni ilgilendiren tek şey Türkiye’nin demokratik, sivil bir anayasasını kendi meclisinden çıkarabilmesi meselesidir. Demokrasi adına ben bunu bir milat olarak görüyorum, önemsiyorum. Bu önemli. Şimdi benim bu tavrımı görenler niye demedin diyorlar. 2006’da AK Parti’de benim ilk disipline gitmeme neden ilk konuşmam nedir, girin internete de bir bakın. Sivil anayasa, siyasi partiler kanunu ve seçim kanunudur. Ben bunlar üzerine konuştum.
AK Parti’den önce de vardım
Geç geriye, bırak AK Parti’yi. Ben AK Parti’den öncede siyasette var olan bir insanım. Bağımsız aday çıkışımızda 1999’da Tansu hanıma ne dedik? Çok basit, ferman padişahınsa dağlar bizim dedik. Yetti gari, Ankara’dan oturup da bir memleket idare edilmez dedik. Biz Tansu hanıma çıkışımızda milleti sandığa gidip oy verdiği delege seçimi ile liste başı yaptığı insanın listenin seçilemeyecek yerine kaydırılması meselesine olan itirazımızdır. Bu nefsi bir itiraz değildi. 6 bin 500, 7 bin delegenin hakkını, bu milletin hakkını aramadır. Dolayısıyla biz bu milletle beraber demokrasi mücadelesi verdik.
Bağımsız adaylıkta tarih yazdık
Kocatepe: 1999’da bağımsız aday olup, önemli bir oy almıştınız.
Koçak: Afyonkarahisar’da biz tarih yazdık. Afyonkarahisar tarihinde olmayacak bir oy aldık. 26 bin geçerli oy aldık. 17-18 bin iptalle 45-50 bin oya bu Afyonkarahisar benim şahsımda imza attı. Demek ki bağımsız, bu millet için alnı terlemiş, haklı mücadele yapan birisi çıktığında bu millet arkasına düşüyor demektir. Biz o gün o mücadeleyi de demokrasi adına yaptık. Yine hep sivilleşme, demokratikleşme adına yaptık. Ondan öncede ben neden istifa ettim? 1998’de 28 Şubat sürecinde o zamanın Başbakanı Mesut Yılmaz’ın baskıları.
Özsoy siyasi zulümle baş başa bıraktı
Bakanımız da Afyonkarahisarlı’ydı. Halil İbrahim Özsoy Bey’in benim yüzüme bir türlü açıkça konuşamaması 28 Şubat sürecinin zulmünde bizim burada Afyon’da Talat hocanın oğlu oluşumuz, muhafazakar kanattan gelişimiz, böyle insanların da o dönemin ideolojisi ile yetişmemiş olması. Bunun yanında İbrahim ağabey de bu benim rakibim olabilir endişesi içerisinde hareket etmeleri demokrasiye ayaklar altına almıştır. Ben İbrahim ağabeyden önce de bakanlıkta görevlerdeydim. Ama İbrahim ağabey geldiğinde ben ağabey diyorum. Yine de ağabey derim. Siyasi nezaketim onu gerektirir. Beni bir zulümle karşı karşıya bırakmıştır. Orada da onun mücadelesini vermişim. Bizim ömrümüz demokrasi mücadelesi ile geçti. Benim yaşım belki genç ama benim yaşım kadar belki demokrasi alanında mücadele etmiş, devamlı mağduriyetler yaşamış, kavgalar yaşamış, Afyon siyasetinde zaten yokta, Türkiye siyasetinde çok az insan vardır. Susabilir miydim? Susardım. Ölünce zaten susacaksın. Ebedi susacaksın. O zaman dünyadaki var oluş gerekçemiz ne? Haklı gördüğümüz hak olarak inandığımız, gelecek nesillerin daha iyi yaşaması için düzeltilmesi gerektiğini gördüğümüz şeylerin söylenmesi gerekmez mi? Kamuoyuna mal edilmesi gerekmez mi? Yöneten iradeye söylenmesi gerekmez mi? O zaman Tansu hanıma da söyledim. Sayın Başbakanımıza da söyledim, ondan önceki idarecilere de. Mesut Yılmaz iktidarında da söyleyeceklerimi söyledim. Bugün artık Kiramen-Katibin’e gerek yok. İnternete girdiğin zaman, hangi çizgide durmuşsun ortaya çıkıyor.
Doğrular çiğneniyor
Fakat bir grup arkadaşım, sırf AK Parti düşmanlığından, bir kısım arkadaşım da sırf AK Parti sevdasından doğruları çiğneyip geçiveriyorlar. Kardeşim önce insanız. Sonra partili kimliklerimiz var. Bakıyorsun insani değerleri de çiğneyebiliyorlar. Parti kimliği, partililer olması gereken şeyler. Ama bazen iradeyi devre dışı bırakacak şekilde particilik yapmak, körü körüne particilik yapmak ne partiye ne de bu millete fayda getirir. Ben de bu noktada birazcık cesaretli davranıyorum. Millet bizim bu cesaretimizi seviyor diye ben millete güvendiğim için cesaretli konuşuyorum. Bazen yanlış anlaşılabiliyor. Ama biz durduğumuz yerdeyiz. Mücadelenin içerisindeyiz. Siyasetin bugün belki parlamento ya da meclis, partiler boyutunda değiliz ama biz siyasetin şu anda sivil toplum boyutundayız. Biz siyasetin şu anda üniversite ve akademi boyutundayız. Biz siyasetin şu anda yurt dışındaki Türkiye’nin daha güçlü olabilmesi adına yaptığımız çalışmalarla mücadelemizi o boyutta devam ettiriyoruz. Bu oyun bugün böyle oynanır. Yarın şartlar değişir. Yarın biz siyasette parti kimliği ile oluruz. Yürütmenin içerisinde oluruz, parlamentoda oluruz. Her yerde olabiliriz. Bugünkü arkadaşlar da benim yaptığım yerlerde ya da siyaset dışında olabilirler. Siyaset bir hizmet şeklidir. Herkesin de kendisine göre bir hizmet etme şekli vardır.
Siyaset çelebi ruhu ister
Kocatepe: Afyon özelinde sorarsak siyaset nasıl görülüyor?
Koçak: Hizmet olarak gören insanlar var. İnkar etmemek lazım. Ama ben insanların sözüne değil yaptığına bakarım. Benim için önemli olan insanların amelleridir. Lafta söyleyebilir, icraatı nedir? Ben her zaman derim. Konuşurken Hz. Hüseyin gibi konuşup da davranırken Ebu Cehil gibi davranıyorsa ben onun davranışına bakarım. Konuşmasına bakmam. Peygamber Efendimiz kapısına gelen herkese nezaketle davranmış, ayağa kalkmış, kimseyi azarlamamış hep güler yüzünü göstermiş. Biz onu örnek alıyoruz. Benim de olumsuz olduğum nadirdir. Hep güler yüzümü görmüştür insanlar. Benim hiç mi üzüntüm yok, hiç mi dertlerim olmaz? Allah hiç bir zaman insanlarımıza ne Ankara’da bürokraside ne milletvekili iken ne de şimdiki hayatımda hadi ya bu saatte aranır mı? Ben sizinle ilgilenemem bilmem ne yaptığım diye hiçbir zaman Afyonkarahisar’da kimse söyleyemez. En azından dinlerim, tebessümle karşılarım, her zaman gelen insanı ayakta karşılarım. Musa-faha ederim. Bu benim şahsımla ilgili değil yetiştiğim kültürle ilgili. Örnek aldığım bir durumdur. Hepimizin örnek aldığı Peygamber Efendimizdir. Hepimize örnektir diyoruz. Üç aylara girdik. Kur’an ahlakı ile ahlaklanacağız diyoruz. Fakat ben yapılana bakarım. Birçok siyasi arkadaşımızın makamından insanları kovduğunu, azarladıklarını duyuyorum. Gazetecilerimize, vatandaşlara, esnafa karşı çok sert konuşmalar yaptıklarını, hatta karşı tarafı konuşturmadıklarını duyuyor şahit oluyorum. Siyaset bu değil. Siyaset Bek-taşi ruhu, Çelebi ruhu ister. Mütevazi insanların işi. Öyle bağırıp çağırıp fevri adamların yapacağı iş değil. Sen insan-ları dinleyeceksin ki derdi öğreneceksin. Derdi öğrenirsen de çaresi ne? Varsa elindeki imkanlarla çare bulmaya gayret göstereceksin. Derdi dinlemezsen derman nasıl olacaksın ki? Meydanlarda 2 bakanla mücadele ettim
Onun için mutlaka millete giden kazanır. Ben siyasette demokrasi içerisinde hiçbir gücü tanımadım. Her zaman söylerim tek bir güç vardır o da millettir. Millete yaslanan, millete dayanan, millete giden her zaman kazanır. Onun için Allah’ın ipine sarılır git millete derdini anlat. Bu millet seni anlar. Ben 99’da gördüm. İki tane bakanlık karşımda meydanlarda bakanlarımız diyorlardı; 500 oyu geçerlerse bileklerimizi keseriz diye. Sandıklar açılıp bir mahalleden 500 oy çıktığını görünce hepsi şaşırdılar. Üçümüz de merkez adayı olarak girdik. O zaman iki tane bakanımız rakibim olarak vardı. İkisinin oyları bağımsızda ancak benimki kadar yapıyordu. Ben bu millete şükran borçluyum. Bu milletin kalbi ve imanı hakkı, haksızlığı çok güzel ayırt eder ve ayırtta etmiştir. O benim için çok büyük ölçüdür. Ben bu millete her zaman Afyonkarahisar’a minnettarım. Her zaman Afyonkarahisarlıyız dedim benim için çok farklı bir anlam ifade eder. Yüz hatlarım değişir kendim değişirim. Beni bu toprağa bağlayanda bu insanların bu imanı ve gelecek ön görüsü hak mücadelesidir. Gerçekten haksızlığa asla tahammülleri yoktur. Ben onu kendi hayatımda yaşadım gördüm. Allah hepsinden razı olsun.
Kimse makamı kaptırmak
istemiyor
Siz birçok haksızlığa uğradınız. Bu haksızlıkların sebebi neydi? Sadece demokrasi mücadelesi mi? Bunun haricinde başka bir şey var mıydı gerisinde?
Koçak: Başka bir şey olsa mahkemelere verirlerdi zaten şimdiye kadar beni. Mahkemelik bir durumumuz olmadı. Allah’a çok şükür ne bürokraside ne de başka bir yerde bir dava ya da yargılanmam söz konusu değil olmadı. Bizim beytülmalde milletin parasında hiçbir zaman gözümüz olmaz. Biz kendimizden harcarız. Kendi makam arabamızı kullanırız. Kendimiz her şeye o konularda çok hassasiyet gösteririz. Bir yere bir şey yapılacaksa cebimizden mutlaka katkılarımız olur. Çoluk çocuğumuzun rızkından da koyarız. Kendimiz yaparız da millete öyle yapın deriz. Eskiden şöyle siyasette herkes oturduğu zaman kalkmak istemiyor. Ben iki dönemdir aday falan değilim. 2007’de de 2009’da da aday olmadım. 2011 seçimlerinde de aday olmadım. Allah’a çok şü-kür benim milletvekilliği diye bir mesleğim yok ki.
Şimdi de
milletvekili gibiyim
Dikkat ederseniz beni Türkiye Dr. Mahmut Koçak olarak bilir. Milletvekilliği yaptığımı ben bile unutmuşum. Çünkü ben zaten milletvekili gibi yaşadım. Milletvekili olmadan öncede milletvekili gibi yaşadım. Şimdide milletvekili gibi yaşıyorum. Ben milletvekili değilken de bu memleketi idare edenlerle kol kola beraberdim. Milletvekili değilken de. Bazıları bu makamlara ancak milletvekili olarak gelebiliyor. Uluslararası bazı toplantılarda başkanlık etmek, Afyon Valisi ile rahat konuşabilmek ne bileyim ağır ceza reisleri ile bir masa etrafında toplanabilmek gibi meseleleri böyle farklı görebilir. Ama biz onların hepsini bürokrasi yıllarımızda aştık. Dolayısıyla bizim öyle bir derdimiz yok. Kimse elindeki makamı kaptırmak istemiyor. Belediye Başkanı ya da Milletvekili. Bir dönem sonra ben bir daha nasıl aday olurum? Anasının karnından sanki Belediye Başkanı, milletvekili doğdu. Yok böyle bir şey. İnsan olarak doğduk insan olarak öleceğiz. Doğdumuzda ufak bir beze sardılar. Ölünce de yine bir beze saracaklar. Başka hiçbir şeyde götüremeyeceğiz. Hoş bir seda götüreceğiz. Bu hırs niye? Millet istiyorsa devam edersin. Millet istemiyorsa şereflice bırakmasını bileceksin ısrarın manası yok. İki dönemdir hiçbir şekilde adaylığım, müracaatım söz konusu olmadı. Hele 2009’dan sonra tamamen üyeliklerim de dahil olmak üzere siyasete mesafe koyup, tamamen düşünce kuruluşları bazında Türkiye’ye siyaseten hizmet etmeye ve Afyonkarahisar’ımızın hastasının, çoluk çocuğunun Ankara’daki işlerini elimizden geldiğince takip etmeye çalıştık. Ama düşünce bazında da bir düşünce kuruluşunun başkanlığını yaparak devam ettirmeyi sağladık. Biz kendimize her zaman bu millete hizmet edecek bir yer buluyoruz. Bunu demek istiyorum. Bu kavga var.
Liste kavgaları bitsin, listeyi millet yapsın
Geçmişte listeyi ben yapacağım kavgası. Afyonkarahisar’da listeyi ben yapacağım. Yedi milletvekilimiz vardı. O zaman 7’de bir beyefendi yapacak. Öteki partiye gidince öteki partinin grubu şunları yazacak. Öteki partiye gideceksin öteki yazacak. Bırakın millete millet yapsın listeyi. Siz ayrıcalıklı mısınız? Ruhlar aleminde yaratılırken Cenab-ı Allah sizleri Afyokarahisar’da liste belirlemekle mi görevlendirdi. Ayrıca öyle bir göreviniz var da biz mi bilmiyoruz? Bunlar bunları aşamamışlar. Nefislerinde bunları aşan insanlar hiç koltukla hareket eden insanlar değildir. Nefsini aşamayan insanları zaten görürsünüz. Hırsları ile görürsünüz. Koltuğa sahip olmak, kimse gelmesin burası benim gibi. Hani bizler çocukken kum yığınlarında bu kale benim oynardık. Bu kale benimi oynama meselesidir. Benim geçmişte çektiğim sıkıntıların hepsi bu. Bu çocuk genç, çok seviliyor, çok iyi tahsilli, güler yüzlü. Bu millette bunu seviyor, bu bize rakip olur. Tek mesele bu. Hep bu şekilde haset kurbanı olarak tayinler mi görmedik, görevlerden mi alınmadık. Bütün Afyonkarahisar çektiğimiz her şeye şahittir.
Siyasi kudret ayak kaydırma için kullanılıyor
Peki hiç mi burulmadınız. Ben bu millete bu kadar hizmet ettim ama bunları hak etmedim dediğiniz oldu mu?
Koçak: Millete hiçbir zaman küsülmez. Benim bunu demeye hiç hiçine hakkım yok. Çünkü bu millet bana hep sahip çıktı çünkü. Milletin elinde bir şey yok çünkü. Seçmen bağımsız çık diyor. Hatta o kadar ileri gidiyor ki BDP’den çık diyor. Afyonkarahisar’da olmayacak bir terslik bu. Ama biz senin arkanda durmazsak namerdiz demeye getiriyor. Millet 99’da da bunu gösterdi. İlk defa bir bağımsız aday çıkmış, ne kadar oy alındığı ortada. Milletin bu bağlılık ve ferasetine denilecek bir şey yok. Millete bizim küskünlüğümüz, kırgınlığımız değil şükranımız, minnetimiz olur. Her zaman için minnet borçluyuz. Ama burada ağabey kardeş gözü ile baktığımız birbirimizin salına girdiğimiz insanların ellerindeki kudreti milletin hayrına değil de bu millete hizmet eden ve hizmet edebilecek insanların ayaklarını kaydırmak için kullanmalarını ben yadırgıyorum. Siyaset böyle olmamalı. Siyaset, siyaset oyunu değil hizmet vesilesidir. Pusuya yatıp da darboğazdan gelir, biz bunu burada avlarız şeklinde olmaz. Benden daha iyi yapacak olan varsa, buyursun yapsın. Meydanlarda ben bu millete hizmet etmek istiyorum dedim. Afyonkarahisar’a hizmet edebileceğime inanıyorsanız, bana destek verin demiştim. İsyanımı da ‘yetti gari’ giyerek belirtmiştim. Benim belki 1999’da niyetim de yoktu, belki 2002’de olacaktım. Bürokraside oradan oraya atıyorlar. Ben hakkımı helal ettim, eşim helal etmiyor. Mesut Yılmaz’a da Tansu Çiller’e de hakkımı helal etmiyorum, bu kadar menfaat çetelerinin birlikte hareket edecek yeri haline geldiyse siyasete de diyecek sözüm yok diyor. Bu konuda bazılarıyla helalleşmemiz gerekir, onlar kendilerini bilirler.
Kös dinlemeye alışan millete
trampet az geliyor
Siz, Afyonkarahisar’ın gündeminde her zaman olan bir insansınız. Belediye seçimlerinde, AK Parti karşısında bir ittifak adayının olacağı söyleniyor. Sizin de isminiz bu konuda aday olarak geçiyor. Size ulaşan bir teklif var mı?
Koçak: Afyonkarahisar’dan uzun zamandır telefonlar alıyorum. Sadece bir ittifakla ilgili değil. Vatandaş, diyor ki senin yeniden siyasette olman lazım. Halk siyaset deyince Ankara, parlamento, belediye gibi aktif yerde görmek istiyor. Seni televizyonlarda görüyor, gururlanıyor. Böyle doğrudan iletilmiş bir teklif yok. Ben bir barış adamıyım. AK Parti içindeki arkadaşlarla da CHP, MHP, Demokrat Parti ile de bir küskünlüğüm yok. Kimseyle kavgam, dövüşüm yok. Siyaseti bir hizmet kapısı olarak görürüm, nasipse her yerde hizmet ederim. Böyle bir öneri gelmiş değil. Aile efradıma da bu şekilde yansımalar var. Afyon tabiriyle söylemek gerekirse milleti gicimik tutmuş, bunu görüyorum. İlle bizi siyasette görmek için gicimiklik var adeta. Biz siyasette yıllarca bu millete kös sesi dinlettik. Bir ayağımız Azerbaycan, Afganistan’da, bir ayağımız Balkanlar’da Belçika’daydı. Dünyanın her yerinde düz bir milletvekiliyken bile çok güçlü bir milletvekilliği yaptık. Daha önce de böyle faaliyetlerimiz vardı. Vatandaş, bizimle birlikte kös dinlemeye alıştı. Şimdi trampet dinliyorlar. Anlatabiliyor muyum? Trampet dinlemek tat vermiyor. Vatandaş ‘Gel de Belediye’de mi olur, milletvekilliğinde mi olur, Allah aşkına gel, aktif siyaset içerisinde ol, biz senden memnunduk, memnunuz’ diyor. Benim önceliğim değil, Belediye Başkanı ya da milletvekili olmak. Hani illa bir yerlere talipmişim gibi anlaşılmasın, ama Afyonkarahisarlılar’dan böyle bir baskı görüyorum. Benim vazgeçilmez bir önceliğim var: Ben bu millete hizmet edeceğim ve ediyorum. Millet de diyor ki bana ‘Davulu taşıyorsun, tokmak başkasında olmasın’. Bu milletin hakkıdır, bu millet çağırırsa da gelirim ben tabii ki. Ben hiçbir zaman bu milletle beraber olmaktan geri kalmadım. Milletle beraber siyaset yapmak, benim için büyük bir şevktir.
Afyon büyük bir köy gibi
Şehircilik olarak nasıl bakıyorsunuz Afyon’a?
Koçak: Afyonkarahisar, büyük bir köy gibi. Bunu derken birilerini hakir görmek, aşağılamak adına söylemiyorum. Afyonkarahisar, Kale, Sarıkız Tepesi ve Hıdırlık arasına sıkışmış durumda. 30-50 yıllık master planlarına ihtiyacımız var. Bugünden yarına değişiklik yapılan şehirlerden ziyade, planı oturmuş şehirlere ihtiyacımız var. Şehirleri ranta boğduruyoruz, büyük büyük binalar yapmayı şehircilik olarak görüyoruz. İnsanın olmadığı bir yere medeniyet var diyemeyiz. Bir binaya bir köyü sığdırmak, medeniyet göstergesi değildir. Afyonkarahisar’da meydan kültürü bitti. Sopa yemek için bile meydan bulamıyorsunuz. Spor alanları, halkın bir adımda, yürüme mesafesinde alanlar olmalı. Afyon’da kaç tane? Stat, çok iyi park hâline gelebilirdi. Orada binalar yükselecek. Kanser ve kalp hastalıkları Afyonkarahisar’da zirve yapmıştır. Halkın oksijeni daha da azalacak. Yollarımız dar, belli saatlerde bazı yolların tıkandığını görüyoruz. Kim gelecekse, bunu görmek lazım. Bir Deli Dumrul’a ihtiyaç var. Ahmet Vefik Paşa gibi, cesaretli, şehri alıp götürecek birisine, bir siyasete ihtiyaç var. (Kocatepe)

Yurtdışı bağlantılarınız
nasıl sağlanıyor?
Biz yıllardır İslam Dünyası’yla, Türk Dünyası’yla ilgilendik. Oralardan gelenlere sahip çıktık, gönül köprüleri kurduk. İktidar olunca, ya da önemli bir kişi olunca olacak işler değildir bunlar. Emek işidir. Hatırlarsınız yıllar önce Raşit Dostum’la ağabey-kardeş gibiydim. Afyonkarahisar’ın esnafını, doktorunu aldım Afganistan’da hizmet vermelerini sağladım. Türbe Camisi’nin önünden dualarla uğurlandık. Bunun anlamı derindir. Mevlana, Belh doğumludur, Afganistan’dadır. Buradan oraya bir gönül köprüsü oluşturduk. Afyonkarahisar’da Asri Mezar’ı geçmeyen vizyonları olanlar var. Afyonkarahisar’ı da sıkıştırdılar buraya. Şehir bir şekilde büyüyüp gelişemedi. Bilmediler ki 4 milyonun üzerinde Afganistan’da Türk kökenlilerin olduğunu. 7300 çocuk sünnet ettik orada. 2006 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi beni Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdi. Türkiye’nin milli siyasetiyle uğraştım. Milli davaların peşinde, belli idealler peşinde gittim. Benim yetiştirdiğim öğrencilerim, çeşitli ülkelerde milletvekili oldu. Ayaklarımız Afyon’da olacak ama, çevremiz dünyada olacak.

Bakmadan Geçme