Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMÎ (II)

Mevlana, ana dili olan Türkçeyle, Konyalı müridlerine seslenirken, azınlıklarla da ilişiğini kesmemiş, Rumca’yı öğrenmiş, hatta Rumca şiirler söylemiştir. Evinde, ailesi ve çocuklarıyla, halka günlük konuşmalarında, vaazlarında Türkçe konuşan Mevlâna, eserlerini devrin icabı olarak Farsça, bazılarını da Arapça yazmıştır (Önder, tarihsiz, s.213).
Aslolan fikirdir, mânadır. Mevlâna, Konya’da bulduğu yüksek kültürlü bir ortamda, fikirlerini, devrin yüksek edebiyat dili olan farsça ile vermiş, eserler ortaya koymuştur. Hacı Bektaş’ın (ve Yûnus Emre’nin) çevresinde ise özbeöz Türkler, göçebe Türkmenler, daha doğrusu Anadolu halkı vardır. Onlara, onların anlayacağı “Türkçe” ile seslenmişlerdir (Önder, tarihsiz, s.208).
Mevlana Mesnevi’sind e öz Türkçe kelimeleri ustalıkla kullandığı gibi, Divân-ı Kebir’de;
Okçulardır gözleri
Hoş nişandır kaşları
Ölüdürür yüz suvari
Kimdir ol Alparsan.
Veya (Şems) mahlası ile baştanbaşa Türkçe, 22 beyitlik bir gazelinde:
Ol kim gide uzak yola, gerek azık ala bile
Almaz ise yolda kala, irmeye hergiz menzile
Şeklinde öz Türkçe şiirler söylemiştir (Önder, tarihsiz, s.214).
Mevlâna’nın hocası Şemsi Tebrizî Mevlâna’yı pişirmişti bu öyle bir pişişti ki Mevlâna hocası Şems’i bile geçmişti (Önder, tarihsiz, s.75).
Mevlâna, Yüce Allah’ın Türk milletine armağanı; Türk milletinin ise insanlığa sunduğu en büyük armağanıdır.
Aslım Türktür Benim
Sözlerimizi O’nun şu rûbâisi ile bağlamak isteriz:
(Yabancı bellemeyin, ben de bu ildenim. Düşman gibi görünüyorsam da düşman değilim. Hindu söylüyorsam da, gerçekte aslım Türk’tür benim.) (Önder, tarihsiz, s.215).
Mevlâna’nın daveti bütün insanlığa idi. Çünkü o, herkesi çok seviyor, herkesi kabul ediyordu. Onca insanlar ceset ve kalıp itibâriyle çok, fakat maya ve ruh bakımından tek’ti. Bir rubâisinde:
“Yine gel..Her kim olursan ol, yine gel…İster kâfir ol, ister mecûsi, ister putperest. İster yüz kere bozmuş ol tövbeni…” diyor ve ilâve ediyordu: “Umutsuzluk kapısı değil bu kapı. Nasılsan öyle gel…” Bütün bir insanlığı çağırıyor, aydınlık, nurlu kapısında, onlara gerçek yolu, Hak yolunu gösteriyordu.
Bu çağrıya uyanlar, onun etrafında kümeleşiyor, hidayet yolunu seçiyorlardı. Bilgini, cahili, zengini, fakiri, köylüsü, kentlisi, sultanından, çobanına kadar Mevlâna’nın kapısında, ona uyanlar arasındaydı. Bu ilâhi bir çağrıydı. Konya bir gönüller yurdu, âşıklar kâbesi olmuştu. Nitekim bu çağrı Mevlâna devrinde de, Mevlâna’dan sonra da gönüllerde aksini bulmuş, onun mübarek türbesi, onu sevenlerin bir sığınağı, ziyâretgâhı olmuştu (Önder, tarihsiz, s.215).
Onun çağrısı sadece Anadolu’da değil bütün dünyada yankı yapmıştı. Şeb-i âruz/düğün günü dediği vefatında her dinden ve ırktan insanlar vardı. Çünkü o sadece Müslümanlara değil bütün insanlığa ortak mesajlar vermişti.
İstanbul’da İlk Mevlevihanenin İnşası
Tabii ki devleti yöneten bir padişahın bir tarikata bağlı olması diğerlerini himaye etmesine engel olmamıştır. II. Bayezid’de de durum bu merkezdedir. Onun Nakşîlere olan sevgisinden yukarıda bahsetmiştik. Mevlevilere de aynı ilgi ve sevgiyi eksik etmediği görülmektedir. Çünkü İstanbul’un ilk mevlevihanesi olan Kulekapı (Galata) Mevlevihanesi de II. Bayezid’in izniyle dönemin vezirlerinden İskender Paşa’nın av arazisi üzerine 1491 yılında kurulmuştur. II. Bayezid Konya’da bulunan Celaleddin Çelebi ve Hüsrev Çelebi ile yakından ilgilenmiş, Mevlana türbesinin sandukaları ve örtülerini yeniletmiştir. Mevlana türbesinin iç tezyinatı onun döneminde yaptırılmıştır (Özsaray, 2018, s.120).
Başta Türkiye ve Türk dünyası olmak üzere bu gün tüm insanlık, insanlığa ortak mesajlar veren, sevgi, hoşgörü tohumları atan Mevlâna, Yûnus Emre, Hoca Ahmed Yesevî gibi kişilerden ve onların verdiği mesajlardan mahrumdur. Bunun için dünyada kan ve gözyaşı akmaktadır. Öyleyse dünyaya barış verme, kan ve gözyaşının akmadığı bir dünya kurma davası peşinde koşan insanlar bu hedefe varmak için yeni Hoca Ahmed Yesevîler, Mevlânalar, Yûnus Emreler yetiştirmek zorundadır.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER