'Mevcut sistem, darbelere olanak tanıyor'
AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Hatice Özkal, 28 Şubat’ı izleyen sürecin birçok insanı mağdur ettiğini ifade etti. Kendisinin de 28 Şubat mağdurlarından biri olarak çok sevdiği öğretmenlik mesleğinden ayrılmak zorunda kaldığını hatırlatan Milletvekili Hatice Özkal, 'Yıllarca 1980 darbesinden sonra Türkiye’de demokrasinin yerleştiği bir daha darbe olmayacağı yönünde değerlendirmeler yapıldı. Ancak 28 Şubat 1997'de Milli Güvenlik Kurulu'nda [&hellip]
AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Hatice Özkal, 28 Şubat’ı izleyen sürecin birçok insanı mağdur ettiğini ifade etti. Kendisinin de 28 Şubat mağdurlarından biri olarak çok sevdiği öğretmenlik mesleğinden ayrılmak zorunda kaldığını hatırlatan Milletvekili Hatice Özkal, “Yıllarca 1980 darbesinden sonra Türkiye’de demokrasinin yerleştiği bir daha darbe olmayacağı yönünde değerlendirmeler yapıldı. Ancak 28 Şubat 1997’de Milli Güvenlik Kurulu’nda alınan kararlarla, ülkemiz yine bir darbeyle karşı karşıya kaldı. Post-modern olarak adlandırılan 28 Şubat; Aziz Milletimizin değerlerini hedef alan bir darbeydi. 28 Şubat’ın en önemli hedefleri; İmam Hatipler ve başörtülü insanlardı. 28 Şubat halkımızın büyük kesimi için bir zulme dönüşmüştü. O süreç, ülkemize her açıdan çok şey kaybettirdi. Bir neslin eğitim hakkı elinden alındı. Türkiye ekonomik ve sosyal açıdan büyük yara aldı. Bende o süreçte çok sevdiğim öğretmenlik mesleğimden uzaklaştırıldım. 28 Şubat darbesinin 20’nci yılında; hem darbe ürünü anayasadan hem de darbelere zemin oluşturan iki başlı sistemden kurtulmanın yolu, 16 Nisan’daki referandumda ‘Evet’ oyu vermekten geçiyor” şeklinde konuştu.
10 YILDA 2 DARBE GİRİŞİMİ
Mevcut sistemin darbelere ve antidemokratik yöntemlere imkan tanıdığını vurgulayan Milletvekili Hatice Özkal, son 10 yılda iki darbe girişimi ve bir muhtıra yaşandığını hatırlattı. Türkiye’nin yakın tarihine bakıldığında, Cumhurbaşkanlığı sistemine neden gereksinim duyulduğunun daha iyi anlaşılacağını söyleyen Milletvekili Özkal, “28 Şubat’ta yaşanan zulümlere rağmen darbe teşebbüsleri son bulmadı. 2000’li yıllar milenyum olarak adlandırılırken; Türkiye’nin de değiştiği, 21’inci yüzyılda artık güzel ülkemizindarbelerle anılmayacağını umut etmiştik. Bu umutlarımız; 27 Nisan 2007’de Genelkurmay Başkanlığı’nın, muhtırasıyla bir kez daha son buldu. Cumhurbaşkanlığı seçimi dolayısı internet üzerinden yayınlanan e-muhtırayla ülkemiz yeni bir krizle karşı karşıya kaldı. Ülkemiz; bu krizi,AK Parti iktidarı sayesinde vatandaşlarımıza hissettirmeden, en az hasarla atlattı. Terör örgütüyle iç içe olanların sivil itaatsizlik adı altında hükümeti devirme çabalarını, İstanbul’da aynı amaç ancak farklı bahaneyle ortaya çıkan Gezi Parkı eylemleri izledi. Tüm bu eylemler başarısızlıkla sonuçlanınca; hükümete saldırı görevini bu kez FETÖ terör örgütü üstlendi. Sinsice bir planla yıllarca devletimizin içine sızan bu hain örgütün elemanları; 17 ve 25 Aralık 2013’te, o dönem Başbakanımız olan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı ve hükümetimizi, hukuk kılıflı bir darbeyle devirmeye çalıştı. Hukuki darbesi başarısız olan sahte imamın ihanet şebekesi,15 Temmuz’da ülkemiz tarihinin; en hain, en alçak ve en kanlı darbe girişimini gerekleştirdi. Sadece son 10 yılda yaşananlardan görüleceği gibi mevcut sistem, tüm düzenleme ve değişikliklere rağmen darbelere ve antidemokratik yollarla birilerinin yönetimi ele geçirmesineimkan tanımaktadır. Ülkemizin geleceği, güçlü ve lider bir ülke olabilmesi adına yeni bir sisteme ihtiyacımız olduğu açıkça görülmektedir. Cumhurbaşkanlığı sistemiyle birlikte ülkemiz hem güçlü bir yönetim sistemine kavuşmuş hem de darbe ürünü anayasayı değiştirmiş olacak” dedi.