• Haberler
  • Gündem
  • Meslek Duayenleri Son Gelişmelerle Gazeteciliği Anlattı

Meslek Duayenleri Son Gelişmelerle Gazeteciliği Anlattı

Afyon Gazeteciler Cemiyeti yönetimi gazetecilik mesleğinin dünden bugüne son gelişmelerle birlikte ele alındığı seminer programı düzenledi

Afyon Gazeteciler Cemiyeti yönetiminin Afyonkarahisar Valisi Doç. Dr. Kübra Güran Yiğitbaşı ve Belediye Başkanı Mehmet Zeybek’in katkılarıyla düzenledikleri seminer programında mesleki konular ele alındı. Seminer programı AFBEL Otel’de gerçekleştirildi. Seminer; BİK Yönetim Kurulu Üyesi ve Cumhurbaşkanı eski Başdanışmanlarından Mehmet Akarca, Cumhuriyet Savcısı Asım Ekren ve Uşak Üniversitesi İletişim Fakültesi Yeni Medya ve İletişim Bölümü Yeni Medya ve İletişim Anabilim Dalı’ndan Dr. Öğretim Üyesi Emre Vadi Balcı tarafından verildi.

Haber

“1 MART’TA MESLEK HAYATIMDA YARIM ASIR DOLACAK”

Mesleki konuların ele alındığı seminerde ilk sunumu BİK Yönetim Kurulu Üyesi ve Cumhurbaşkanı eski Başdanışmanlarından Mehmet Akarca, “Türk Basın Tarihi” başlığında yaptı. Afyonkarahisar’da basın mensuplarına hitap etmekten duyduğu memnuniyeti deli getiren Akarca, “Ciddi bir rahatsızlık sonrası aranızdayım. Güzel şehir Afyonkarahisar’da bu tarihi kentte, sayılamayacak kadar güzel meziyetleriyle aranızda olmaktan duyduğum memnuniyeti ifade etmek istiyorum. Eşim İrem Hanım ilk defa beni konuşurken izleyecek. Kendisine teşekkür ediyorum. 1 Mart 1973 tarihinde mesleğe başladım. 1 Mart’ta meslek hayatımda yarım asır dolacak. Yaşlanıyor, tecrübe sahibi oluyoruz. Birçok toplantıda yapılan konuşmalar çok ciddi atmosferde geçiyor. Uyumamak için zorlandığım toplantılar oldu. Bu seminer sunumunu bu şekilde olmasını istemiyorum. Sohbet tarzında konuşacağım. Sorularınız olursa yanıtlarım. TRT’de 1 Mart 1973 yılında göreve başladım. TRT Haber Merkezinde çalışırken 1980 yılında rahmetli Turgut Özal bir sabah telefon etti. Yeni evli idim. Bana milletvekilliği teklif etti. Mesleğimin zirvesindeydim. Mehmet Ali Birand’la 15 günde bir televizyon programı yapıyordum. Rahmetli Özal’ı sevdiğim için bu teklifi kabul edip milletvekilliği yaptım. İki çocuğum dünyaya geldi. Çocuklarımı evden çıkarken ve eve döndüğümde uyurken buluyordum. Herşeyi tadında bırakma kararıyla seçimlerde bir daha aday olmadım. Ama Anadolu Ajansı Genel Müdürlüğü görevine getirildim. Aydın Doğan ısrar etti. Kanal D Ankara Temsilcisi oldum. Ahmet Çalık, ATV’yi satın almıştı. Dostumdu kıramadım orada da çalıştım. Mesleğimin zirvesinde iken ATV’ye geçtim. ATV Ankara Temsilcisi olarak çalıştım. A Haber kuruluşunu tamamladık. A Haber’de yorum yapmaya başladım. Daha sonra hain 15 Temmuz 2016 tarihinde meydana gelen darbe teşebbüsü oldu. Bir ay sonra Basın Enformasyon Genel Müdürlüğüne tayin ettiler. Çokta başarılı bir çalışma yaptığımızı düşünüyorum. Çoğu insanı belli noktalara getirdik. Her hafta Dışişleri Bakanlığının gereksinimleri doğrultusunda etkinlikler yaptık. Bunlar arasında terör örgütü FETÖ ile ilgili olarak örneğin darbe teşebbüsü için düzmece diyenlere karşı ikna edici işler yaptığımızı düşünüyorum. Basın Enformasyon Genel Müdürü olarak 65 yaşımı doldurmama birkaç gün kala eşyalarımı topladım. Bakanlar Kurulu kararıyla görevime devam ederek, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olacağım kararnamenin hazırlandığını öğrendim. Allah, Allah diyerek görevime devam ettim. Güzel pozisyonlarda görev almamı sağlayıp bu görevleri bana layık gördüğü için Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a minnettarım. Kendilerini çok severim. Çok başarılıdır. Yeni görevlerim var. Hepsini birarada götürmeye çalışıyorum.” dedi.

Haber

“TOPLUM ÇOK BİLGİSİZ, GENÇLER BÖYLE Mİ YETİŞİYOR?”

Sunumunun sonunda basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Mehmet Akarca, mesleğinde 10 yılı dolduran basın mensuplarının yeşil pasaport alabileceklerini ifade etti. Devlet memuru olarak basında işe başlayanların basın kartı almaya hakları var mı sorusuna memuriyet kadrosunun mesleğe müsait olması halinde sarı basın kartı alınabileceği yanıtını veren Akarca, sözlerine şöyle devam etti: “Dürüst gazetecilerin yanlış haberleri önlemek için çalışmaları gerekiyor. Belli ideolojiler çerçevesinde olaylara bakanlar var. Peki, bu durumda halk doğruyu nasıl anlayacak? Doğrunun ne olduğunu nasıl bilecek? Sadece gerçeklerin bilinmesi için çabalanması çok önemli. Bunun son somut örneği Suudi Arabistan’da oynanması planlanan Fenerbahçe-Galatasaray derbisidir. Bu derbi için sözleşme şartları vardır. Benim şahsi fikrim böyle önemli bir derbide parayla uğraşılmaması gerekirdi. Cem Garipoğlu’nun Münevver Karabulut’u öldürdüğü cinayet olayında cezaevinde intihar ettiği bildirilen ancak Garipoğlu’nun hayatta serbet olduğu yönündeki şüpheler vardır. Toplumda hala zanlının intihar etmediği kaçtığı yönünde bir şüphe var. Bunlar toplumda basının itibarını zedelemektedir. İletişim Fakültelerinde zaman zaman bir sömestr derslere girerim. Televizyon haberciliği başlığında dersler veririm. Ama maalesef son sınıfa gelen öğrencilerin tabiri caiz ise ‘Tın tın’ sıfır bilgiye sahip olduklarını üzülerek görüyorum. Sınavlar yaparken Merkez Bankası Başkanının develüasyon yapılacağı yönünde yaptığı açıklama gibi örneklerin haberleştirilmesini istiyorum. Öğrencilerimizden bir genel kültür testi istedim. Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık yapmış üç isim yazmalarını istedim. Klasik Batı Müziğinden üç bestecinin ismini sordum. Hiç doğru cevap yoktu. Delil olması açsından cevap kâğıtlarını saklıyorum. Anormal abidik, gubidik cevaplarda var. TBMM Üye sayısı 815 diye yazan bir cevap bile vardı. Olacak şey değil. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde katıldığı bir konferansta iş talebi oldu. Kanala mülakata çağırdım. Ertesi gün gelen sıfır kişiydi. Çok bilgisiz bir toplum var. Acaba tüm gençler böyle mi yetişiyor? Bu son derece önemli bir durumdur.”

Haber

“HEPİMİZ GAYRET GÖSTERMELİ HERKES KENDİSİNİ YETİŞTİRMELİ”

İletişim Fakültesinde ki gözlemlerini paylaşan Akarca, sözlerini şöyle tamamladı: “Ben okula kamera götürüyor haber çekip montaj yapalım diyorum. Fakülte koridorlarında hayalet görüldü v.b gibi senaryolar oluşturdum. Doğru dürüst neticeler alamadım. Hepimize iş düşüyor gayret göstermeliyiz. Herkesin kendini yetiştirmesi gerekiyor. İdam edilen Başbakan Adnan Menderes olayını kimse bilmiyordu. Bunlar ülke tarihinde çok önemli hadiselerdir. Naçizane bir büyüğünüz olarak sosyal medya ile çok zaman öldürmemenizi tavsiye ediyorum. Gençlerimizin en azından yakın tarihi bilmesi lazım. Üniversitelerde yeni medya nasıl ele alınıyor bilgim yok. Gazetelerin internet sayfalarında çok kötü bir Türkçe hâkim. Muhabir haberi okumazsa çok hata olur ve haberi okuyunca bizler düzeltir hatasından dolayı muhabire fırça atardık. Gazeteler redaktörlerini iş bilenleri işten çıkarıyorlarsa çok ayıp ediyorlar. Herşeyi de devletten beklememek lazımdır. Çok şükür şerefli, haysiyetli, başarılı olmuş bir meslek hayatına sahip bir Anadolu çocuğuyum. Dostlar edinmek ayrı bir şeref meselesidir.”

“BASIN KANUNU İHTİYAÇ HÂSIL OLDUKÇA DEĞİŞTİ”

Cumhuriyet Savcısı Asım Ekren, “Yeni Basın Kanunu”nu anlattı. Gazetecilik mesleğiyle ilgili 12 yılı aşkın zamanda basın yayın mevzuatı ve mesleki faaliyetiyle uğraştığını söleyen Ekren, “Basınla ilgili konularda da soruşturma, dava açma veya gerek olmadığını değerlendirmek Cumhuriyet Savcısının görevleri arasındadır. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinde ki görevlerimiz arasında bu tür konularda ki dosyalara bakmakta bulunmaktadır. Gazetecilik zor bir meslektir. Özellikle Cumhuriyet Savcılarının işiyle benzeşiyor. Benzerlik noktası kamuoyunda yapılan haberi benimseyen ve illa ki benimsemeyenin de çıkacak olmasıdır. Madalyonun her iki yüzü söz konusudur. Cumhuriyet Savcısı olarak bizim yürüttüğümüz soruşturmalarda böyledir. Açılan davada müştekinin hoşuna gitse de şüphelinin hoşuna gitmeyebiliyor. Cumhuriyet Savcısı için kriter yüzde 51 oranda suçun işlenmiş olması ihtimaline karşı dava açılmasıdır. Ancak mahkûmiyet kararı her türlü şüpheden uzak şekilde verilebilir. Hukuk üzerine uğraşısı olmayanlar için bu durum izaha muhtaçtır. Dava açmalarla beraatların izah edilememesi de bu noktadadır. Basın Kanunu çok eski bir kanun. İhtiyaç hâsıl oldukça Basın Kanunu değişmiştir. Türkiye’de bu kanun yürürlüğe girdiğinde televizyon yoktu. Sonrasında TRT faaliyete geçince ilgili kanun yürürlüğe girdi. Sayı artınca yeni kanun yapma ihtiyacı hâsıl oldu. Sonra internet yaygınlaşınca 5651 Sayılı Kanun çıktı. Birden fazla mevzuatla karşı karşıyayız. Bu nedenle kimi zaman biz hukukçularda karıştırabiliyoruz. Örneğin bir yönetici hakkında haber kaleme alındı. O yönetici de sözkonusu haberin doğru olmadığı, kişilik haklarını ihlal ettiği inancındaysa kanunen hakkını arayacaktır. Kitle iletişim aracı türüne göre de hareket sayılabilecek alanlar var. Bunlara göre ayrı usul ve esaslar vardır. Basında bir takım usul ve esaslara göre hareket etmek durumundadır. Son yapılan yasa değişikliği isabetli mi değil mi şeklinde yaklaşık 2 yıldır tartışılıyor.” diye konuştu.

Haber

“İNTERNET VE YAZILI MEDYA DA DAVA AÇMA SÜRESİNDE AYRIM KALKTI”

İnternet haber siteleriyle ilgili olarak en önemli değişikliğin internet gazeteciliğinin pratikte yapılmasına karşılık mevzuata bağlanmayan bir konu olarak ele alınması olduğunu belirten Ekren, “Örneğin özel hayat gizliliği, bir kamu görevlisine hakarete konu bir haber basılı gazetede yer bulursa haberle ilgili ceza soruşturması açılabilmesi için 4 aylık sürede gerekir. Dört aydan bir gün geçerse dava açma hakkı olmuyor. İnternet haber sitesinde çıkan haber Basın Kanununa dâhil olmadığı için silinse de 8 yıl içinde hakkınızda dava açılması mümkün olabilir. Son değişiklikle bu ayrım ortadan kalktı. Artık İnternet Haber Siteleri de süreli yayın sayılıyor. Sonuç olarak İnternet Haber Sitelerinde yayınlanan haber için dava açma süresi 4 aya düştü. Böylece basın mensubunu da güvenceye alan bir durum ortaya çıktı. Basın Kanunundan doğan davalar acele işlerdendir. Bunun anlamı gazeteciyi rahatlatmak davanın bir an önce sonuca bağlanmasıdır. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay kararlarında da bu durum görülmektedir. Anadolu illerinde kronikleşen en önemli sorun ya farkına varılmadı, ya da farklı bir şey düşünüldü. Bu da İnternet Haber Sitesinin Basın Kanunu nimetlerinden yararlanabilmesi için mevkute kaydına geçmesi gerekliliğidir. Böylece gazeteci sorumluluklarından da yararlanılmaktadır. İnternet haber siteleri beyanname vermek durumundalar. Ne kadar eski kayıt olsa da beyanname vererek internet haber sitesi vasfı elde edilmesi resmi ilan alınabilmesi için bu kaydı zorunlu kılıyor. Resmi ilanlar verilebilecek alanlarda yerel gazete tabiri kullanılmaktadır. Şu anda bir takım işlerde yerel gazetede ilanı olması hukuki şartlardan bir tanesi haline geldi.” şeklinde konuştu.

“HABERİN HUKUKA UYGUNLUK VE AYKIRILIK KRİTERLERİ BELLİDİR”

Basın mensuplarının en çok takıldıkların konunun bir haberin hangi durumda suç teşkil ettiği ya da hukuka aykırılığı olduğunu vurgulayan Ekren, şöyle konuştu: “En çok takılınan konu bir haber hangi durumda hukuka aykırıdır? Hangi durumda hukuka uygundur? Bence bu soruların cevabı çok önemlidir. Bir haberin hangi durumda hukuka aykırı olduğu ya da öbür deyişle hukuka uygun olduğu hususu aslında kavramlarla düzenlenmiş bir şey değildir. Yargı kararlarıyla, meslek pratikleri ile gerçekleşen, ilkesel olarak kabul görmüş bir konudur. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay ülkemizde bu hususta karara varmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hukukun bir parçası olarak bu konularda karar vermektedir. Bir haber dört unsuru içeriyorsa hukuka uygun biri yoksa hukuka aykırı veya hukuka uygun değildir. Hukuka aykırı olan haber ceza yaptırımı veya tazminat ödenmesini gerektirir. Birinci kriter gerçekliktir. Gerçeklik kişiden kişiye değişebilir. Gerçekliğin yanında kamu yararı gereklidir. Tüm haberlerin kaynağı kamu yararına uygun yapılmasıdır. Bir diğer unsurda nesnelliktir. Bir başka şartı da teknik bir kavramda olsa da şekille öz arasında bir düşünsel bağ var mı? Yapılan haber bu dört unsuru bağlıyorsa o haber hukuka uygundur. Tazminata gerek yoktur, suç yoktur. Gazetecilik sorumluluklarını yüksek mahkemelerimizi şöyle yorumluyor; Velev ki sıra dışı bir anlatım yapsın. Velev ki halk arasında şok etkisi yaratsın. Velev ki halkın beklemediği bir tabir kullansın. Şiddeti övmesin, hakaret edici unsur kullanmasın. Ülkenin toprak bütünlüğü ve yönetimine aykırı olmasın. Kamu sağlığı, kamu güvenliği gibi bütünleştirici ortak değerlere aykırı olmadıktan sonra sert ifadeler şok edici ifadeler dahi kullanabilir. Bu da yazıyı haberi daha ilgi çekici hale getirebilmek içindir.”

“YALAN HABER İDDİASI NAZİK BİR KONU”

Cumhuriyet Savcısı Asım Ekren, sözlerini şöyle tamamladı: “Basın kartıyla ilgili olarak değişiklikler vardı. Kanal ve televizyonlar için iki ayrı kanun vardı. Düzeltme ve cevap hakkı eskiden internette için yoktu. Bu madde değişikliğe uğradı. Yerel gazetecileri sıkıntıya koyan Anadolu da gözlemlemediğimiz durum budur. Dikkate almakta yarar var. Ekim 2022 tarihi itibariyle internet haber siteleri içinde artık bu durum var. Radyo ve televizyonlarda düzeltme hakkı var. İnternette ise bir gün içerisinde düzeltme ve cevap hakkı verilir. Yayınlamamanız yaptırımı gerektirmiyor. Ancak Sulh Ceza Mahkemesine başvurulur ve bu düzeltme talebi mahkemece kabul edilirse, cevap hakkı yayınlanmaması halinde suç ve ceza gerektirir. Birde yalan haber meselesi var. Yalan haber iddiası hangi hallerde soruşturmaya tabidir? Bu nazik bir konudur. Herhangi bir gazetede ya da bir internet sitesinde yayınlanan haberin yalan olması hali şunu ifade ediyor? Mahcubiyetle neticelenecek haber hangi durumda olabilir? Örneğin son depremin ardından ‘Baraj kapakları patladı su herşeyi önüne alıp götürüyor. Tehlike yaklaşıyor.’ şeklinde çıkan haberler insanların izdiham yaratarak kaçmalarına neden oldu. Daha sonra haberin gerçek olmadığı bariz anlaşıldı. Gerçekliğin varlığı basit bir araştırma ile netleşiyorsa gerçeklik var sayılır. Gazeteciliğin temel amacı haber yapmaktır. Gerçek haberde haber yapma kastı ve amacı vardır. Endişe ve panik oluşturma amaçlı haber yalan haberdir. Yalan haber; Ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel düzenle ilgili gerçek dışı haber, kamu düzenini bozmaya endişe, panik hali oluşturulmasını kapsar. Ama bu haberlerin etkisi cılız kalırsa yine suç oluşturmaz. Kamu barışını bozmaya yönelik haber yapılırsa bu da suçtur. Kamu sağlığını bozacak haberler suçtur. Suç olması için aleni olması gerekir.”

“SORGULANACAK İLK ŞEY MESLEK AHLAKI VE KAMU OLMALI”

Seminerin son konuşmacısı Uşak Üniversitesi İletişm Fakültesi Yeni Medya ve İletişim Bölümü Yeni Medya ve İletişim Anabilim Dalı’ndan Dr. Öğretim Üyesi Emre Vadi Balcı oldu. Balcı, “Yeni Medya” konusunda bilgiler verdi. Balcı, şöyle konuştu: “Ben Ankara Anadolu İletişim Lisesi mezunuyum. Türkiye’deki ilk üç okuldan biriydi. 40 yaşındayım uzun zamandır bu meslekte olmaktan memnunum. Kendimi halen gazeteci olarak hissediyor ve atfediyorum. Bu meslek yeniliklerle farklı koşulların hâkim olacağı bir alana dönüşmeye başladı. İletişim Fakültelerinde eğitimlerin eksikleri bulunabilir. Artı ve eksileri bulunabilmektedir. Sektörel tecrübeye sahip olan insanların mesleğe dâhil olmaları kıymetlidir. Uşak’ta eksikliğini hissettiğimiz oradaki duayen isimlerin üniversite eğitimine dahil edilememesidir. İletişim Fakülteleri, Radyo TV, Halkla İlişkiler v.d bölümlerin müfredatları güncellenmelidir. Yeni medya kavramı birçok multi özelliği radyo, tv, sinema, gazeteyi tüm özellikleri etkileşimli olarak barındırdığı için ortaya çıktı. Uzun yıllar bu işin içinde olan kişiler bunun farkındalar. Vatandaş gazeteciliği diye de bir kavram var. Şikâyet mekanizmasını bırakmamız lazımdır. Mesleki sorumluluklar ve etik davranışlar yerine getiriliyorsa sorun yoktur. Tahammülsüzlüğü ortadan kaldırırsak daha iyi yol alacağımızı düşünüyorum. Sosyal medya kavramı olayların hızlı takibi, diğer platformlarda anlık paylaşımlar, habercilik pratiğinin daha demokratik bir hale gelmesini sağladı. Bilgi kirliliği yanlış haberlerin hızla yayılması gibi alanları da beraberinde getirdi. Sektöre emek veren duayenler konunun uzmanlarını istihdam etmek zorunda kalıyor. Yeni alanları oluşturacak şeyler var. Yapay zekâ ve bununla birlikte artık kısacık hap bilgilerin bulunup derdimizin tek bir görselle anlatılacağı ihtiyaçlara doğru bir gidiş var. Meslek ahlakı olarak sorgulayacağımız ilk şey kamu ve halk olmalıdır.”

Haber

Bakmadan Geçme