Türk Eğitim-Sen Şube Başkanı Muhtar Demirci dün itibariyle memur maaşlarına yapılan % 25 oranındaki artışın kamu çalışanlarına “Sen refahtan pay alma! Açlık sınırının altında yaşa! Kitap okuma, sinemaya gitme, kendini geliştirme, sosyalleşme! İhtiyaç duyduğun proteini tüketme! Milli gelirden sana düşen makarna ve patatestir!”demekten başka hiçbir anlam taşımamaktadır. Asgari geçim sınırının 20 bin Liraya ulaştığı ortamda memura %25 zam ile 11 bin Lira maaş vermek ‘Açlıktan ölmezsiniz, Yoksulluğa talim edin’’ anlamına geldiğini söyledi.
Yüksek puanla il dışında çok iyi üniversiteler yerleşebilecek puanı olduğu halde çocuğunu ekonomik nedenlerle gönderemeyen öğretmen anne-babanın vicdan sızısını dindirmek için ek zam istediklerini belirten Türk Eğitim Sen Şube Başkanı Muhtar Demirci, “Öğretmenler odasında öğlen arasında en ucuz maliyetle karnımızı nasıl doyururuz diye düşünmemek için ek zam istiyoruz. Alım gücümüzün artırılması için ek zam istiyoruz. Elektrik, doğal gaz, su, internet faturalarımızı elimize alıp nasıl öderim diye düşünmemek için ek zam istiyoruz. Biz lüks yaşamak için değil sadece insanca yaşayabilmek için ek zam istiyoruz. Çok şey mi istiyoruz?” dedi.
Türk Eğitim Sen Şube Başkanı Muhtar Demirci açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
“Vergi, harç ve cezalarda % 122, MTV’de % 61 oranında zam yapan Devletimizin bizatihi kendisidir. Elektrik, su ve doğalgaz gibi zorunlu tüketim kalemlerine bir yılda yapılan zamlar ortadayken; asgari ücrete % 54,5 oranında artış sağlanmışken, TÜİK’in artık inandırıcılığını çoktan yitirmiş enflasyon hesaplamalarına göre % 16 civarında enflasyon farkı ve toplu sözleşme zammı belirleyip bunu da % 25’e çıkararak müjde gibi sunmak kamu çalışanının aklıyla mantığıyla dalga geçmektir. Bu zammı memura layık gören Hükümet memurun geçiminden sorumlu olduğunu da unutmamalıdır.
% 25 oranındaki sözde müjdenin Memur-Sen organizasyonunda açıklanmış olması, açıklamanın da Memur-Sen katılımcıları tarafından büyük bir coşkuyla karşılanması, memurun hangi odaklar tarafından yokluğa mahkum edildiğinin göstergesidir. Ali YALÇIN ve şürekasının neyi coşkuyla karşıladığını merak ediyoruz. Asgari ücrete yapılan artışın sektörün durumuna göre % 20 ile % 50 arasında fiyat artışına yol açacağı düşünülürse memurun enflasyon canavarıyla hem de Hükümet eliyle baş başa bırakıldığı ortadadır. Ali YALÇIN neyin coşkusunu yaşadığını, açıklamalıdır.
Yaşıtlarının hayata atıldığı yaşlarda zamanını ve ailesinin parasını eğitime harcayan, bütün kariyerini memuriyet üzerine kuran insanlara “Beğenmiyorsan başka iş yap! diyen küstahlığı da buradan şiddetle kınıyorum. Biz memurlar olarak bugüne kadar satışların azlığından dert yanan bakkala “Git terzilik yap!” demedik. Dükkana müşteri gelmediği için vergilerini ödeyemediğini söyleyen tamirciye “Neden kasaplığa başlamıyorsun!” dediğimiz görülmemiştir. Memura başka iş yapmasını salık vermek kimsenin hakkı ve haddi değildir. Algı operasyonlarınız sizin olsun. Çocuğunuzun öğretmeninin, müjdeli haberler getiren postacının, acil durumlarda hayatınızı kurtaran doktorun, başınız belaya girdiğinde dört gözle beklediğiniz polisin itibarıyla oynamaktan vazgeçin. Bizler insanca yaşayabilmek için milli gelirden payımıza düşeni istiyoruz.
Sevgili sanayi esnafı, mahallemdeki bakkal amca, pazarcı kardeşim,
Bu sözüm size: Biz 5 milyon kamu çalışanı ve milyonlarca emekli olarak sizler için en büyük tüketici kitleyi oluşturuyoruz. Bizde para yoksa sizde de olmayacağını, biz geçim sıkıntısı yaşarken sizin de işlerinizin azalacağını unutmayın. Size düşen, hakkını arayan memura destek olmaktır.
Maaş zamlarındaki durumu haftaya pazartesi yapılacak olan Bakanlar Kurulu nihayete erdirecektir. %25 ‘in hayal kırıklığını yaşayan memur ve emeklinin haklı feryadı ve talebi Kabineden karşılık bulmak zorunda, ek düzenleme yapılmak mecburiyetindedir. Başka türlü bu tepkiyi göğüsleyemezsiniz.
Son olarak artık seçim ekonomisi uygulamaya başladığını düşündüğümüz hükümet % 25 artışla memuru bu uygulamanın dışında tutmaktadır. Bu komik artış tekrar revize edilmeli, en az asgari ücret artışı kadar %55 oranında bir artışla kamu çalışanlarının refah seviyesi yükseltilmelidir. Aksi takdirde Türk memuru kendisini yok sayanları sandıkta yok sayacaktır.”