Kur'an hayat içine nüfuz etmeli
Kur'an’ın tüm hayat geneline yayılıp, kalplerin fethedilmesi ile huzurun yaşanacağını belirten Araştırma Görevlisi Abdülkadir Macit, ölçünün beş vakit namaz kılmak, namazı camiide kılmaktan ibaret olmadığını söyledi. Macit, Kuran-ı Kerim'i sadece Ramazan’da okumanın yeterli olamayacağını, Kuran’ın hayat içine nüfuz etmesinin zorunluluğuna işaret etti AKÜ İslami İlimler Fakültesi Araştırma Görevlisi Abdülkadir Macit, Ensar Vakfı’nın Ramazan’da İkindi Sohbetleri [&hellip]
Kur’an’ın tüm hayat geneline yayılıp, kalplerin fethedilmesi ile huzurun yaşanacağını belirten Araştırma Görevlisi Abdülkadir Macit, ölçünün beş vakit namaz kılmak, namazı camiide kılmaktan ibaret olmadığını söyledi. Macit, Kuran-ı Kerim’i sadece Ramazan’da okumanın yeterli olamayacağını, Kuran’ın hayat içine nüfuz etmesinin zorunluluğuna işaret etti
AKÜ İslami İlimler Fakültesi Araştırma Görevlisi Abdülkadir Macit, Ensar Vakfı’nın Ramazan’da İkindi Sohbetleri programında “Sorumluluklarımız” başlığında konuştu. Macit, sohbeti öncesi Kuran tilavetinde bulundu.
ÖNCELİK KALPLERİN FETHİ
Araştırma Görevlisi Abdülkadir Macit, Ashab-ı Kiramın Peygamber Efendimizden sonra yarım asır geçmeden dönemin imparatorluğu Bizans’ın pek çok coğrafyasını dize getirdiğini kaydetti. Kuran’ın kendileri ile ilgili hususları söylediğinde bunun onların kalplerinin fethi anlamına geldiğini kaydeden Macit; “Kalpler feth olunduğu zaman coğrafyaları da Allah zaten ayaklarının altına seriyor. Bu tablo Selahaddin Eyyubi de, Fatih Sultan Mehmed Han’da karşımıza çıkacak. Kendisi ile barışık olan kendisinin niçin yaratıldığını bilen insanın kalbi fethedilmiştir. Kalbi fethedildiği için Allah ona toprakları ayaklarının altına sermiş bulunmaktadır. Okuyacağım ayeti kerimeler Hz. Ömer’in, Hz. Ebubekir’in duyduğu ayeti kerimelerdir. Onlarda bir infilak meydana getirirken bizlerde uyku hali meydana getirmemelidir. Bizim kendimizi keşfetmemiz de, kendimizi tanıyıp, kendimizle barışık olmamızda bir nebze de olsa katkı sağlamalıdır.” dedi.
AHTİ YENİLEME NE
KADAR YAPILIYOR?
Cenab-ı Allah’ın kullarını yaratma noktasında ki süreçten bahsederken “Ben insana kendi ruhumdan üfledim.” dediğini aktaran Abdülkadir Macit, diğer varlıkların farklı cevherlerden yaratıldıklarının bilindiğini söyledi. Allah’ın insanoğluna kendi ruhundan üflediğini söylediğini belirten Macit; “Kara bir toprak parçasından yarattığı insana kendi ruhudan üflemesi ile beraber kendisine ait olan hususiyetlerden cüzzi bir şekilde insana vererek kendisinin yeryüzünde gerçekleştirmek istediği hedeflerini insanın eliyle hedeflemek istediğini bize gösteriyor. Allah bize Kuran’da, ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ Bunu biz Kuran’da belki her hatimde, her Ramazan da mukabelelerde okuyoruz. Ama bir ahitleşme, bir ahti yenilemeyi ne kadar yapıyoruz? ‘Ya Rabbi ben senin yeryüzünde ki kulunum. Sen benim Rabbim olmaya devam ediyorsun. Ben senin ifade ettiğin çizgide hayatımı sürdürmeye devam ediyorum.’ diyor muyuz? Bu ayet aslında bizlere kendimizi yenilememizi, imanımızı tazelememizi isteyen noktada duruyor. Bu ayet bugün bize hitap etmeye devam ediyor.” diye konuştu.
İMTİHANIN SIRRI AŞAĞI DÜŞMEMEK
Allah-u Teala’nın insanın halife olduğunu bildirdiğine değinen Abdülkadir Macit, Allah’ın meleklere “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım. Onlarda Ya Rabbi, yeryüzüne bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın?” dediğinde Allah-u Teala, “Hayır ben sizin muhakkak bilmediklerinizi biliyorum.” dediğini anlatan Macit; “Biz her Kuran okuduğumuzda halife olduğumuzu ne kadar hatırlıyoruz? Halifeliğe göre ne kadar yaşıyoruz? Halifelik vasfını ne kadar üzerimizde taşıyoruz? Allah-u Teala halife olarak yarattığı insanı eşrefi mahlukat olarak yaratıyor ki diğer varlıkları şekillendirsin dönüştürsün, Kuran ve sünnetle oluşan İslam medeniyetine göre yol alsın diye. Biz bu halifelik özelliğimizi eşrefi mahlukat olmamız, Allah-u Teala’nın bu tarifini biz kendimizi ne kadar güzel görüyoruz? Allah-u Teala her insanı potansiyel olarak fıtratının gereği bu hususta yaratıyor. İmtehanın bir sırrı bu noktadan aşağı düşmemek meselesidir. Meleklerin bile gıpta edeceği hale gelmesi noktasına ulaşmasıdır.” şeklinde konuştu.
KURAN TÜM HAYATI KAPSAR
Allah-u Teala’nın eşrefi mahlukat olarak yarattığı kullarına bir emanet bıraktığını ifade eden Abdülkadir Macit, bu emanetin indiği ayı 11 ayın sultanı, indiği insanı Rahmetil Alem’in, indiği kitabı Kuran-ı Kerim, indiği geceyi Kadir Gecesi indiği insanı ise eşrefi mahlukat olarak yarattığını bildirdiğini kaydetti. Bunun ne kadar farkında olunup, bunun sorumluluğunun ne kadar bilindiğini soran Macit; “Bu sorumluluk bize Ramazan’dan Ramazan’a açılan bir Kuran olarak mı hatırlatıyor? Bu sorumluluk bize; yerken içerken, yürürken, siyasetinde, iktisadın da, eğitiminde, giyim kuşamında, tesettüründe bir hatırlatmada mı bulunuyor? Hatimde göz yaşı dökerken bir Müslüman bankaya rahat bir şekilde giriyorsa demek ki bu ayetin bir kısmı buna hitap ederken bir kısmı da buna hitap etmiyor. Ticaretini yaparken eğer aldatmama noktasında bir hissiyat oluşturuyorsa bu Kuran bir his oluşturuyorsa, eğitimimizi yaparken bir araç olarak görüp asıl amacın Allah’a kullak olmak olduğunu hatırlatıyorsa bu Kuran demek ki biz sorumluluğun farkındayız. Kendimizle barışık halde, kendimizin niçin yaratıldığını ve niçin yaşadığımızı biliyoruz. O zaman müjdeler olsun Allah kalplerin fetihi sonrası coğrafyaların fethedilmesini de nasip edecektir. Ancak bunun sağlanılmadığı kalpler şeytanın cirit attığı kalplerdir. Bırakın coğrafyaları kişinin kendisinin fethedilmediği noktasında karşımıza gelir.” ifadelerini kullandı.
ALLAH KULLARI SORUMLUDURLAR
Fethedilmeyen kalplere sahip olanların evlerinin yanında ezan okunmasına karşılık sabah namazına kalkmayacaklarını dile getiren Abdülkadir Macit, Allah’ın insana cüzzi irade verdiğini söyledi. Allah-u Teala’nın kulları aracılığıyla yeryüzünü beraber imar etmek için böyle bir hususiyet verdiğini kaydeden Macit şu ifadelere yer verdi: “Allah-u Teala bütün varlıkları hizmetine sunmuştur. Dolayısıyla bütün buözelliklerden dolayı insanı sorumlu yaratmıştır. Bu sorumluluk ‘Biz yeri göğü ikisi arasında olan hiçbirşeyi boş yere yaratmadık.’ sırrının insanda ki karşılığıdır. Ayeti kerime de ‘Ben insanları ve cinleri ancak kulluk etsinler.’ diye yarattım ifadelerindeki sırla bize sunulmuştur. Bu kulluk bize sadece beş vakit namazı camii de kılıp yalan söyleme noktasında bir kapı aralamamaktadır. Elini, dilini, belini insanların zararını oluşturmayacak şekilde bir sorumluluk yüklemektedir. Namazında hassasiyet gösteren Mümin insanlarla ilişkilerinde onların dedikodularını, iftira, kötü söz veya daha farklı bir şekilde insana zarar verecek eylemin içine girmemelidir.”
ALLAH BİZDEN İZZETİ ALDI
Allah kullarının sorumluluklarının sadece Ramazan ayı içerisende oruçla biten bir sorumluluğa sahip bulunmadıklarını aktaran Abdülkadir Macit şunları söyledi: “Aynı sorumluluk düğününde de Allah ve Resulü’nün istediği gibi haremlik selamlık bir düğün yapmanı senden istiyor. Biz sorumluluğumuzun farkında değilsek o haneye padişah gelecek değildir elbette. Allah o kalbe, o bedene ve o bedenlerin oluşturduğu toplumlara huzur, müreffeh bir hayat, refah, saadet veya insanların birbiri ile kardeşhane yaşamasını nasip edecek değildir. Bugün izzeti elinden alınmış olan İslam coğrafyasının hali bundan farklı mıdır? Maalesef farklı değildir. Yavuz Sultan Selim’in elinde kılıcı ile karşıladığı o elçilerin kılıç parlaklığından gözlerini kaldıramadığı bir noktada el etek öpen bir batının olduğu noktada bugün terörist ilan edilip hor ve hakir görülen, küçümsenilen bir tablo. Niçin? Çünkü Allah bizden izzeti aldı. İzzete layık bir beden ve toplum içerisinde maalesef değiliz. Bunun sebeplerine Türkiye’deki örneklerine baktığımızda görmüş oluyoruz.”
ÜMMET OLARAK CİDDİ SORUN YAŞIYORUZ
Zararları yok etmenin faydaları sağlamaktan evla olacağını dile getiren Abdülkadir Macit, bir insanın kendisini fethetmesinin öncelikli yolunun kendisinde görüp bildiği zararlardan uzaklaşması olacağını açıkladı. Bataklıkta gül yetişmeyeceğini belirten Macit şöyle konuştu: “Bir insan gözünü haramdan sakındırmıyorsa, kıldığı namazın feyzini ihya edemez. Bir insan kendisini faizden, yalandan, Allah’ın haram kıldığı hususlardan uzak tutmuyor, çocuklarına baş örtüsünü, namazı, orucu hassasiyetle anlatıyor değil de ‘Oğlum bak Cumartesi günü KPSS var. Aman sınavından zarar gelmesin, o gün oruç tutmasanda olur.’ diyorsa ümmet olarak burada ciddi bir sorun yaşıyoruz demektir. Dolayısıyla bu ülkede bu sorunun yansımasını görüyoruz. Peygamber Efendemiz (SAV) kendisi ile barışık, niçin yaratıldığının en iyi bilincinde olan bir örnektir. Onun için geceler boyunca kalkıp gecenin bir kısmında alnında hasır izi çıkacak kadar ibadet eden bir noktada karşımıza bu çıkıyor. Hz. Aişe annemizin ‘Kendini niçin bu kadar yoruyorsun.’ dediği noktada, ‘Rabbine hamd eden bir kul niçin olmayalım.’ demiştir. Biz kendimizi beş vakitle sınırlandıran kısırlık içerisinde miyiz acaba? Acaba biz kendimizle barışık değilmiyiz de namazı beş vakite ve camiiye sınırlandıran bir noktada bulunuyoruz?”
MÜMİNLERİN YÜREKLİ TİTREMELİ
Abdülkadir Macit, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (SAV) Hz. Ömer’in gördüğü bir sahnede alnı secdeden kalkmaksızın bulunduğu halde bir hasırın ağladığını anlatttı. Hz. Ömer’in, “Ya Resullullah dünyanın farkıl coğrafyalarında insanlarlar köşklerde, saraylarda yaşarlarken siz hasırların üzerinde belki üç gündür ağzınıza bir lokma koymadan geçirdiğiniz bugünler size reva mı?” diye sorduğunda “Ya Ömer varsın dünya onların olsun ahirette bizim olsun.” demiştir. Peki bunu biz niye diyemiyoruz? O Kuran bize hitap etmiyor mu? O bizim için ne anlam taşıyor. İslam Efendimiz özelinde böyle tezahür ederken, Ashab-ı Kiram’da farklı tezahür ederken niçin bizim yürüklerimizi kıpraştırmıyor? Niçin bizim yüreklerimizi titretmiyor? Bu soruları kendimize sormak zorundayız.” Burcu AYDIN’ın haberi.
İmaret’te kadınlara abdest yeri ihtiyaç
Ensar Vakfı Ramazan’da İkindi Sohbetleri toplantısına katılan bir mahalle muhtarı, şehrin gözde camiilerinden biri olan İmaret camiinde kadınlar için abdest alma yeri yapılmasının acil ihtiyaç olduğunu söyledi.
Konunun medyaya da yansıtıldığını söyleyen katılımcı muhtar bu ihtiyacı Kent Konseyi’nde dile getirip, Belediye Başkanı Burhanettin Çoban’a da söylediğini aktardı. Mahalle muhtarı hanımların özellikle il dışından gelenlerin abdest alma ve tazeleme noktasında çok sıkıntı yaşadığını ifade ederek bu vesile ile konuyu tekrar ilgili ve yetkili çevrelere iletmek istediğini bildirdi. Araştırma Görevlisi Abdülkadir Macit, konuyu iletmekle kalmayıp, bir imza kampanyası açarak temenninin amele dökülmesini tavsiye etti. >> Burcu AYDIN’ın haberi