• Haberler
  • Genel
  • Kundakçı Paşa ile Başbuğ Paşa’nın Lice operasyonu gündemde

Kundakçı Paşa ile Başbuğ Paşa’nın Lice operasyonu gündemde

Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın öldürülmesiyle ilgili başlatılan adli süreç, hemşehrimiz, emekli Korgeneral Hasan Kundakçı’ya değişik suçlamaların yöneltilmesine neden oldu. Yaygın basında Lice Operasyonu hakkında, Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın öldürülmesi hakkında ve Lice’deki operasyonun komutanları olan iki hemşehrimiz Korgeneral Hasan Kundakçı ile o dönemdeki Tümgeneral İlker Başbuğ hakkında bir çok haber yer almaya başladı KUNDAKÇI PAŞA CEVAPLADITuğgeneral Bahtiyar [&hellip]

Kundakçı Paşa ile Başbuğ Paşa'nın Lice operasyonu gündemde

Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın öldürülmesiyle ilgili başlatılan adli süreç, hemşehrimiz, emekli Korgeneral Hasan Kundakçı’ya değişik suçlamaların yöneltilmesine neden oldu.

Yaygın basında Lice Operasyonu hakkında, Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın öldürülmesi hakkında ve Lice’deki operasyonun komutanları olan iki hemşehrimiz Korgeneral Hasan Kundakçı ile o dönemdeki Tümgeneral İlker Başbuğ hakkında bir çok haber yer almaya başladı

KUNDAKÇI PAŞA CEVAPLADI
Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın öldürülmesiyle ilgili açılan dava, Lice’de yaşananları 20 yıl sonra yeniden gündeme getirdi. Kundakçı Paşa gazetecilerin olayla ilgİli sorularını yeniden cevapladı
Türkiye Gazetesi’nin haberine göre İddianamede geçen “ölü terörist yoktu” iddiasına çatışma alanına giden Hasan Kundakçı, “Orada, hiçbir ölü terörist görmedim. Ama birkaç teröristin vurulduğunu sanıyorum.” diye cevap verdi. Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı hazırladığı iddianamesinde Lice baskınının hayal olduğuna ve Aydın’ın ‘içeri’den vurulduğuna işaret ediyor.
İddianamede Bahtiyar Paşa’nın dönemin Asayiş Kolordu Komutanı Hasan Kundakçı ve yardımcısı İlker Başbuğ tarafından çatışma alanına gönderildiği ifade ediliyor.
Bahtiyar Aydın’ın ölümüyle ilgili iddianamenin ardından tekrar gündeme gelen emekli korgeneral Hasan Kundakçı Türkiye gazetesinden Melik Duvaklı’ya konuştu. İşte röportaj:
BAŞBUĞ’LA BİRLİKTE LİCE’YE GİTTİK
İddianamede çatışmanın tamamen kurgu olduğu anlatılıyor. Siz ise kitabınızda çatışmaya bizzat iştirak ettiğinizi belirtiyorsunuz. Ne düşünüyorsunuz?
Biz Eylül 1993’ten itibaren Diyarbakır kuzeyinde büyük bir operasyon başlattık. Operasyon emrini de ben verdim. Bu operasyon özellikle Şenyayla, Lice-Kulp, Dicle gibi bölgeleri kapsıyordu. Bahtiyar Paşa’nın şehit olduğu haberini Şenyayla’ya giderken telsizden aldım. Yanımda da yardımcım İlker Başbuğ vardı. Süratle o bölgeye gittim. Ben Lice’ye ulaştığım zaman atışlar karşılıklı devam ediyordu.
KOTUNA BİRLİĞİNİN BAŞINDA OLUR
Bahtiyar Paşa’nın oraya gitme emrini sizin veya İlker Başbuğ’un verdiği şeklindeki iddia için ne diyorsunuz?
Şimdi, operasyon onun birlikleri tarafından yapılıyor. Bahtiyar Paşa elbette gidecek oraya. Operasyon nerdeyse birlik komutanı da ordadır.
Sizin emir vermenize gerek yok mu?
Gerek yok tabi. Bu gayet normal ya. Bu operasyon olduğunda birlik komutanları görevlerindeydi. O bölgenin komutanı da Bahtiyar Paşa görev aşkıyla dolu bir insandı. O da kendi birlik komutanlarının hepsini oraya getirmişti. Operasyon yapılıyordu. Maalesef Bahtiyar Paşa’yı orada kaybettik. Lice’ye geldiğim zaman çatışmalar 300-400 metreden karşılıklı atışlarla sürüyordu. Ben de inmek istedim. Aşağıdan arkadaşlar “İnmeyin, çok fazla atış geliyor” dediler. Köyün batısında bir okul vardı, oraya indik. Çatışmalar akşam durdu. Yani operasyon normaldir. Operasyonu ben Eylül ayından itibaren emrettim.
ÖLÜ TERÖRİST GÖRMEDİM
İddianamede, ölenlerin tamamının sivil olduğu, hiç ölü terörist ele geçirilmediği bilgisi var.
Orada, hiçbir ölü terörist görmedim. Ama birkaç teröristin vurulduğunu sanıyorum. Bizim bölgeye de gelmeye çalışmışlardı. Askerler atış yaptılar.
Siz hiç görmediniz ama öyle mi?
Ölü görmedim ben. Lice-Kulp güneyinde oldukça fazla terörist ölmüştü o gün. Onu tabi şu anda hatırlamam mümkün değil.
Sizin aşağıya inmenize engel olmak isteyen Albay Eşref Hatipoğlu, Bahtiyar Paşa’nın öldürülmesiyle suçlanıyor. Aklınızda bir şüphe var mı?
Çatışmalar devam ediyordu.
KURGU OLMA İHTİMALİ YOK
Bu bir kurgu olabilir mi, sizi de yanıltmış olabilirler mi?
Bahtiyar Paşa ile Eşref Hatipoğlu arasında çok iyi ilişkiler vardı. Birbirlerini çok severlerdi. Yani bir kurgu olabileceğine asla ihtimal vermiyorum. Bahtiyar Paşa haftada birkaç sefer görüştüğüm çok temiz, dürüst bir komutanımızdı. Eşref Hatipoğlu da ona bağlı, onu çok seven bir insandı.
Bahtiyar Paşa’nın ölümüne sebep olan silahın akıbetini biliyor musunuz?
Ona silah atılan yer orada değil ki. Karşı taraftan Kanas’la gelmiş kurşun.
Ama bir tane silah var ortada, bununla öldürüldü diye teslim etmişler, sonra silah kaybolmuş, daha doğrusu yakıldı deniyor iddianamede.
Böyle bir kanıt olsa arkasını bırakmazdık. İşi ortaya çıkarırdık. Böyle bir şey olmadı. Duymadım da yani.
Lice olayı bir baskın olarak anlatıldı, baskın mıydı?
Baskın değildi, operasyondu.
YAKIN MESAFEDEN ÇATIŞMA OLDU
Ama PKK’nın ilçeyi bastığı şeklinde anlatıldı. Siz de kitabınızda evlerin altındaki mazgallardan ateş edildiğini anlatıyorsunuz. Bir çatışma oluyor şehir merkezine kadar giriyorlar ortada bir tane bile PKK’lı cesedi yok. Siz de görmedim diyorsunuz. Garip değil mi?
Çatışma çok yakın bir mesafeden değildi. Uzak mesafedeydi. 350-400 metre mesafedendi.
Madem öyle uzaktaydılar, Lice şehir merkezi niye o kadar yakılıp yıkıldı?
Karşılıklı atış yapılıyordu. Ellerinde roketler var. Bizim elimizde de havanlar var. Onlarla da atış yapılıyordu.
Peki böyle bir çatışma oluyor ve sadece bir Tuğgeneral’in şehit olması sizce de garip değil mi?
Çatışmaya girildiği zaman insanın ne olacağını bilemezsin. O bakımdan şans bu, kader bu, kime ne geleceğini bilemezsin. Kader!
İFADE VERİRİM
Talep gelirse ifade vermeye gider misiniz?
Tabii…
Bahtiyar Paşa’nın ölümünde JİTEM suçlanıyor. Siz JİTEM faaliyetlerine şahit oldunuz mu, bilginiz var mı?
Ben JİTEM falan kabul etmem. O bölgede köylüden oluşan bir istihbarat ağı vardır.
JİTEM’i hiç duymadınız mı?
Ben JİTEM’i hiç duymadım. Jandarma İstihbaratı vardı. O da o zaman oradaki köylülere dayalıydı.

Tamburalı Paşa Lice Baskını’nı anlatıyor

Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın ölümüyle ilgili iddianamede Lice baskının tamamen kurgu olduğu ve Bahtiyar Paşanın içerden bir suikasta kurban gittiği iddia ediliyor. Aydın’ın şehit olmasından bir kaç saat sonra olay yerine giden “Tamburalı Paşa” lakabıyla ün salan dönemin Asayiş Kolordu Komutanı hemşehrimiz Hasan Kundakçı ise kaleme aldığı “Güneydoğu’da Unutulmayanlar” adlı kitabında bu baskın hikâyesini kendi ifadeleriyle aktarıyor. Kundakçı Paşa kitabında PKK’lıların ilçeyi kuşattığını, 55 yaralı askeri direnmeye nasıl ikna ettiğini, büyük bir kahramanlık mücadelesi vererek ilçeyi kurtardıklarını dile getiriyor

Türkiye Gazetesi’nde yer alan habere göre işte “Tamburalı Paşa”nın dilinden Lice baskını:
“…Lice’de teröristlerin birdenbire askerî kışlaya her taraftan ateşe başladıkları haberleri alındı. Bunun üzerine Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın ve İl Jandarma Alay Komutanı Albay E.H. (savcının hakkında müebbet istediği Eşref Hatipoğlu) süratle Lice’ye gelip birliklerin başına geçmişlerdi. Lice’de evlerin mazgallarından ve pencerelerden açılan ateşlere askerler karşılık veriyorlardı. Saat 11:00 sıralarında, teröristlerin evlerin altındaki küçük pencerelerden atılan kurşunlardan biri yan tarafta askerlere emir veren Bahtiyar Aydın’ın başına geliyor, olay yerinde şehit oluyordu. Olay bölgede şok etkisi yaptı. Lice hemen takviye edildi. Asayiş komutanı olarak, yardımcım İ.B.’yi (İlker Başbuğ) de yanıma alarak Lice’ye hareket ettim. Helikopterimiz Lice üzerine gelince alçalmaya başladı. Pilot, Albay E.H. (Eşref Hatipoğlu) ile temas kurdu. Aşağıdan, ‘Sakın inmeyin. İniş yerinde teröristler sürekli ateş ediyorlar’ dedi. Telsizle devreye girdim, ‘E. Albayım, aşağı ineceğiz, en uygun yeri söyle. Karşı tarafı da şiddetli ateş altına alın. 2 dakika sonra, ‘Komutanım, kanas kullanıyorlar. Evlerin altındaki mazgallardan ateş ediyorlar. Karşı tarafta askerlerin kaldığı okul var, orası daha güvenli’ dedi. Okulun yanına indik. Okulda ayağından vurulmuş, henüz iyileşmemiş sakat bir üsteğmen bizi karşıladı, emrinde 55 sakat ve hasta asker vardı.
…Hemen yatakhaneye gittim. Askerlere, ‘Arkadaşlar, teröristler sizi gözlerine kestirmiş, biraz sonra saldıracaklarmış. Yataklarınızda basılarak öldürüleceğinize, mevzilerde çarpışarak ölürüz. Hemen kalkın. Zar zor da olsa kalkın, aşağıda toplanın’ dedim. Askerler de ‘çarpışırız komutanım, yaralarımızı unuttuk’ dediler. Gelen askerleri aşağıda topladım. Binanın etrafındaki mevzilere yerleştirdim, silahlarını hazırlattım. Sorumluluğu yardımcım Tümgeneral İ.B (İlker Başbuğ) ile paylaştım. Hasta, sakat subay, astsubay ve erleri mevzilere yerleştirmek üzücüydü ama çare yoktu. Çünkü telsizle konuşan terörist, ‘hasta sakat fark etmez 55 asker iyi skandal olur’ diyordu. Akşama doğru teröristler uzaktan görünmeye başladılar. …’Ateş serbest’ dedim. Karşıda vurulanlar oldu. Saldırı durdu. …Akşam karanlık çökerken Lice’de teröristler etkisiz hale getirildiler. Şehir sessizliğe büründü. Akşam Albay E.H. (Eşref Hatipoğlu) geldi, ulaşılamayan yerlere ulaştık. Emniyet binasına geldiğimizde polisler çok sevindiler.”

Mahkeme süreci başladı

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, aralarında uğradığı suikast sonucu öldürülen dönemin Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın da bulunduğu 2’si asker 16 kişinin ölümüyle ilgili iddianameyi tamamladı. Cumhuriyet Savcısı Osman Coşkun’un 20 yıllık zaman aşımına gireceği gün tamamladığı iddianame, 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nce kabul edildi

PKK LİCE SALDIRISINI
DOĞRULAMADI
22 Ekim 1993’te Lice Jandarma Komando Bölük Komutanlığı binası önünde ‘kanasla’ suikasta uğrayan Tuğgeneral Aydın’ın öldürülmesiyle ilgili detaylara yer verildi. İddianamede “Resmi tutanaklarda PKK terör örgütü mensuplarının ilçeye saldırması nedeniyle bu sonucun meydana geldiği yazılmış, ancak örgüt o gün ilçeye kendilerine ait hiçbir gruptan saldırı olmadığını ileri sürmüştür. Geçen 20 yıla rağmen saldırıya katıldığı tespit edilen örgüt mensubu olmamıştır. Olay günü PKK terör örgütünün Lice ilçesine saldırdığına ve Tuğgeneral Aydın’ı öldürdüğüne dair delil elde edilememiştir” denildi.
İDDİANEMEDE ÖNEMLİ SUÇLAMALAR
“Bazıları başa çıkamadığı hasmını JİTEM’e, bazıları da PKK’ya ispiyonlayarak öldürülmelerini sağladı” tespitinde bulunan savcı, “Musa Anter ve Vedat Aydın gibi sevilen kişilerin öldürülmeleri, Lice ilçesinin iki defa yakılması, örgüt tarafından kullanılarak halk silahlı isyana teşvik edilmiştir” yorumunu yaptı. Dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı Emekli Albay Eşref Hatipoğlu ve Üsteğmen Tünay Yanardağ hakkında, “Taammüden öldürme”, “Halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik”, “Cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturma” suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis ile 24 yıla kadar hapis cezası istendi.
KOMUTANI VURAN ÖLDÜRÜLDÜ
Soruşturma kapsamında talimatla ifadesi alınan Jandarma Uzman Çavuş Ahmet Büyükşahin, Tokat’ın Reşadiye ilçesinde görev yaparken Merkez Karakol Komutanı Astsubay Ahmet Kaya’dan duyduklarını aktarmıştı. Buna göre Bahtiyar Aydın, zırhlı personel taşıyıcı (BTR) timinde görevli bir uzman çavuş tarafından vuruldu, vuran uzman çavuş da BTR tarafından öldürüldü. Bugün Gazetesi’ne konuşan Büyükşahin, ifadelerinin Ergenekon ve Balyoz’daki gizli tanıkların anlattıklarıyla örtüştüğüne dikkat çekti. Büyükşahin, Aydın’ın kendisini Ergenekon gibi yapılar hakkında bilgi toplamak için gizli görevle Tokat’a gönderdiğini anlattı.
YEŞİL ORADAYDI!
Tuğgeneral Aydın cinayetinin zaman aşımına saatler kala polisin eline bir bant kaydı ulaştı. Tuğgeneral Aydın’ın koruma tim komutanı olan astsubay A.E’ye ait olan ses kaydında, olayın bir terörist saldırı değil iç hesaplaşma olduğu belirtiliyor. Olay yerinde Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın olduğu kaydediliyor. Kayıtta A.E’nin “Yeşil de ordaydı. Yeşil her yerdeydi. Bahtiyar Aydın’ın öldüğü yerdeydi” ifadesi yer alıyor. Başçavuş A.E, cinayet sırasında Aydın’ın yanında olan diğer kişinin şu an Erzurum Jandarma Bölge Komutanı olan Tümgeneral İhsan Batı olduğunu belirtiyor. Batı’nın Kazım Çillioğlu ve Bahtiyar Aydın cinayetleriyle ilgili sırlara sahip olduğunu ifade ediyor. Vefat ettiği için ifadesi alınamayan Tuğgeneral İsmail Kuru ve ekibinin de Aydın’ın öldürülmesinde rol oynadığını iddia ediyor.
SAHTE RAPORLA LİCE TUZAĞI
İddianamede, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına soruşturma kapsamında 2010 yılında ifade veren gizli tanık Ataç’ın beyanında, Kıdemli Üsteğmen Tünay Yanardağ ile Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın aralarının iyi olmadığını belirttiği kaydedildi. Gizli tanık Ataç, 1993 yılında Aydın’ın Diyarbakır’a Jandarma Bölge Komutanı olarak atandığını, aynı dönemde Tünay Yanardağ’ın da Abdülkerim Kırca’ya bağlı olarak Diyarbakır JİTEM’de tim komutanı olarak görev yapmakta olduğunu, okuldaki anlaşmazlıklarının da Diyarbakır’da devam ettiğini vurguladı.
Şüphelilerden Tünay Yanardağ’ın kimlik bilgileri tespit edilemeyen Cemil Kod adlı itirafçıyla birlikte JİTEM adına düzenlediği duyum raporu ile maktul Bahtiyar Aydın’ın helikopterle Lice’ye gitmesini sağladığı ve 300 metre mesafeden ‘Kanas’la Cemil Kod’a öldürttüğü belirtildi.
Şüpheli Eşref Hatipoğlu’nun ise 14 vatandaşın ölümüne sebep olan operasyonu yönettiği, onun emirleri ile ateş edilmesi sonucu ölümlerin olduğunun anlaşıldığı ifade edildi.
Ataç’ın ifadelerine göre, Yanardağ’ın Tuğgeneral Aydın’ı kastederek, “Ankara’da bu heriften kurtulamadım, buraya geldim yine kurtulamadım, bu adam kurmay olmamı engelleyecek, bundan ancak öldürürsem kurtulurum, başımıza bela oldu” şeklinde konuştuğu da iddianameye girdi.

Başbuğ’un avukatından Lice açıklaması:

Yanlış, inanılmaz ve akıldışı

Eski Genelkurmay Başkanı hemşehrimiz İlker Başbuğ’un avukatı, Lice olaylarına
ilişkin hazırlanan iddianame ve çıkan haberlerle ilgili açıklama yaptı

Avukat İlkay Sezer, müvekkili İlker Başbuğ’un Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’a “Lice’ye git” şeklinde bir emir vermediğini söyledi.
Avukat İlkay Sezer, Lice olaylarına ilişkin hazırlanan iddianame ve sonrasında basında yer alan haberlere ilişkin 8 maddelik yazılı bir açıklama yaptı.
Sezer’in açıklaması şöyle:
“1. Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nin, Lice ilçesinde 22 Ekim 1993 günü meydana gelen olaylara ilişkin iddianameyi kabul etmesi, 23 Ekim 2013 gününden itibaren basında haber oldu.
2. Ağustos 1993 – Ağustos 1995 yılları arasında Jandarma Asayiş Kolordu Komutan yardımcılığı görevinde bulunan, müvekkilim (E) Org. İlker Başbuğ’a yönelik “kasıtlı” ve “ima dolu” haber ve yorumlar da 25 Ekim 2013 günü bazı gazetelerde yer aldı.
“Kara propaganda” amaçlı bu haber ve yorumlarda, müvekkilim tarafından; Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğg. Bahtiyar Aydın’a “Lice’ye git” emrinin verildiği iddia edilmekteydi.
3. Dönemin Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı (E) Korg. Sayın Hasan Kundakçı, 26 Ekim 2013 günü bir gazetede yer alan söyleşisinde; müvekkilime yöneltilen “kara propaganda” amaçlı konu dahil, Lice olayına ilişkin diğer bilgi ve gördüklerini net ve detaylı olarak anlattı.
Ayrıca, Sayın Kundakçı tarafından yıllar önce yazılmış olan “Güneydoğu’da Unutulmayanlar” isimli kitapta da Lice olayına ilişkin bilgi bulunmaktadır.
4. Müvekkilim adına, aşağıdaki maddelerde yer alan tamamlayıcı bilgilerin de kamuoyuna verilmesinin yararlı ve gerekli olduğu düşünülmüştür.
5. Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanlığı; Lice ilçesinin güneyinde bulunan Dibek-Yolçatı-Esenli bölgesine; 22 Ekim 1993 günü operasyon icra edilmesine karar vermiştir.
Operasyonun icra edileceği 22 Ekim 1993 günü sabahı; Jandarma Bölge Komutanı Tuğg. Bahtiyar Aydın, İl Jandarma Alay Komutanı J.Alb. Eşref Hatipoğlu ve Bölge Komutanlığı Asayiş Şube Müdürü J.Kur.Bnb. M. İhsan Batı’nın, beraberinde emir Astsubayı olduğu halde, 06.30-07.00 saatleri arasında, Diyarbakır’dan havayolu ile Lice İlçe Jandarma Birlik Komutanlığı ve Jandarma Komando Bölüğü’nün bulunduğu yere gittikleri ve orada taktik komuta yeri tesis ettikleri bilinmektedir. Bu yapılanlar, doğal ve askeri taktik faaliyetlerin bir gereğidir.
Sayın Kundakçı’nın bu konuya ilişkin soruya vermiş olduğu cevap ve yukarıda ifade edilen tamamlayıcı bilgiler; müvekkilim İlker Başbuğ’un Tuğg. Bahtiyar Aydın’a “Lice’ye git” şeklinde bir emir vermediğini açıkça göstermektedir.
26 Ekim 2013 günü bazı gazetelerde bu konuya ilişkin yapılan haber ve yorumlar gerçeği yansıtmayan, “kasıtlı” yalan söylemlere dayandırılmaktadır.
6. Mahkemeye sunulan iddianamenin başlarında, Lice Emniyet Amirliği tarafından hazırlanmış “olay tutanağına” yer verildiği öğrenilmiştir. Söz konusu polis tutanağında özetle şunlar ifade edilmektedir:
“22.10.1993 günü saat 09.00 sıralarında; emniyet amirliğine ait bir resmi minibüse üzüm bağlarında gizlenen PKK terör örgütü mensupları tarafından ateş açılmıştır. Çevrede araştırma yapılırken, Komando Bölüğü’nün bulunduğu bölgenin yoğun olarak ateş altına alındığı öğrenilmiştir. Akabinde İlçenin her tarafından özellikle Emniyet Amirliği, J. Bl. K.lığı, Piyade Tabur K.lığı bölgelerine de uzun namlulu silahlarla taciz ateşleri gelmeye başlamıştır. Merkezden takviye kuvvet istenilmiş, saat 11.00 sıralarında gelen helikopter Lice’ye inememiş, Hani ilçesine giderek inmiş ve gelen takviye kuvvetler panzerlerle Hani’den Lice’ye intikal etmiştir. Çatışma saat 16.00’ya kadar aralıksız devam etmiş, hafifleyerek saat 19.00 sıralarında sona ermiştir.”
Lice Jandarma Komando Bölüğü, bahçesinde tesis edilen Taktik Komuta Yerinde, çatışmaları yöneten Tuğg. Bahtiyar Aydın, saat 11.45 civarında başından yaralanmıştır. Tahliye için istenilen helikopter yoğun ateş nedeniyle Komando Bölüğü’nün bahçesine inememiş, bunun üzerine Tuğg. Aydın bir Zırhlı Personel Taşıyıcı ile İç Güvenlik Taburunun bulunduğu bölgeye götürülerek, oradan helikopterle Diyarbakır Askeri Hastanesine tahliye edilebilmiştir.
22 Ekim 1993 günü Korg. Kundakçı ile o tarihte Tümgeneral olan müvekkilim İlker Başbuğ “Şenyayla” bölgesinde devam eden büyük çaplı operasyonu yerinde görmek üzere o bölgeye gitmişlerdir.
Şenyayla bölgesinden Muş’a geldiklerinde, Tuğg. Bahtiyar Aydın’ın vurulduğunu öğrenmişler ve bunun üzerine birlikte aynı helikopter ile Lice’ye intikal etmişlerdir.
Helikopter, yoğun ateş nedeniyle Komando Bölüğünün bulunduğu yere inememiştir. Bunun üzerine, helikopter ateş altında İç Güvenlik Taburunun bulunduğu bölgeye güçlükle inmiştir.
Helikopterden inen, Korg. Kundakçı ve müvekkilim beraberinde bulunanlar ile, ateş altında sıçrayarak en yakındaki mevzilere girmişlerdir.
Sadece bu maddede yazılanlar bile; 22 Ekim 1993 günü Lice’de yaşanılan olayların, haber ve yorumlarda iddia edildiği gibi bir “kurgu” olmasının yanlışlığını, inanılmazlığını ve akıl dışı olduğunu açıkça koymaktadır.
7. Bazıları, Ergenekon ve Balyoz adı verilen davalarda verilen kararların belli bir “strateji” dahilinde karalandığını ileri sürmektedir. Bu “strateji”nin de “cezalandırılanlar bölücülerle kahramanca mücadele eden vatanseverlerdir” söylemine dayandığını iddia etmektedirler.
Ergenekon ve Balyoz adı verilen davalardaki kararlara yöneltilen eleştiriler bir stratejinin uygulanması değil “gerçeğin” haykırılmasıdır.
Bölücü terör örgütüne karşı canı pahasına mücadele edenler; öncelikle gizli tanık ve ordudan uzaklaştırılmış kişilerin tanıklıkları ile suçlanmakta ve yargılanmaktadırlar.
Mahkemeler, eli kanlı teröristlerin ayağına kadar giderek günlerce tanık olarak ifadesine başvururken, huzuruna gelen eski Genelkurmay Başkanı ve değerli Türk Ordusu mensuplarını yasaları çiğneyerek dinlememektedirler.
Bu uygulamalar ile, belki mahkemelerde belirli mesafeler alınabilir, ancak, Türk Kamuoyunun inandırılabileceği ve vicdanen de kabul edebileceği sonuçlara ulaşılamaz.
8. Bu vesileyle görevinin başında şehit olan ve müvekkilimizin kahraman silah arkadaşı Tuğg. Bahtiyar Aydın’ı rahmetle anar, bitmeyen acıları yeniden alevlenen değerli aile bireylerinin de acılarını yürekten paylaşırız.”

Bakmadan Geçme