Komando Nazmi – Kocatepe Gazetesi
Yıl 1950 Afyon Lisesi 2/E Şubesinin ilk beden eğitimi dersinde gür bir ses dikkat komutu çekiyordu. Gelen ders öğretmeninden ziyade herkes bu sesin geldiği tarafa bakıyordu.1947 yılının ılık bir sonbahar sabahı Saatçigil Ailesinde mutluluk rüzgarı esiyordu. Evet. Baba Musa Saatçi anne Naciye Saatçi'nin ilk çocukları dünyaya gelmiş, adı Nazmi olsun diye dualar arasında ismi konmuştu.Baba [&hellip]
Yıl 1950 Afyon Lisesi 2/E Şubesinin ilk beden eğitimi dersinde gür bir ses dikkat komutu çekiyordu. Gelen ders öğretmeninden ziyade herkes bu sesin geldiği tarafa bakıyordu.
1947 yılının ılık bir sonbahar sabahı Saatçigil Ailesinde mutluluk rüzgarı esiyordu. Evet. Baba Musa Saatçi anne Naciye Saatçi’nin ilk çocukları dünyaya gelmiş, adı Nazmi olsun diye dualar arasında ismi konmuştu.
Baba Musa Afyon İstihkâm Ana Depo Fabrika Komutanlığında ustabaşı olarak çalışıyor, biricik evlâtlarının istikbalini düşünüyordu.
Daha küçük yaşta iken baba Nazmi’yi yanına alır çalıştığı Fabrikaya götürürdü. Nazmi hayran hayran Askerleri ve Subay amcalarını seyreder onlarla şakalaşırdı.
Hatta eve geldiği zaman mahalle arkadaşları arasında topluluk kurar Askercilik oynardı.
Bir gün mahallede bir arkadaşının gözlerini ve ayaklarını bağlayıp yatırarak arkadaşlarına avazı çıktığı kadar bağırırmış Gelin Gavuru yakaladım…
Güç bela elinden zor almışlar bu arkadaşını.
Nazmi artık okul çağına gelmiş Gedik Ahmet Paşa İlkokuluna kaydolmuştur.
İlk senelerinden itibaren izci olarak bayramlarda bütün merasimlere katılmıştır.
Pekiyi derece ile okuldan mezun olduktan sonra Ailesinin bütün ısrarlarına rağmen Subay olabilmek hevesiyle Sanat Okuluna gitmeyip ortaokula kaydolmuştur.
Nazmi ortaokulu bütün idealinin Subay olabilme çabası içerisinde başlamıştır. Bu hevesle orta birinci sınıfı bitirip 2’nci sınıfta şort ve atletli 30 kişinin başında Beden Eğitim Öğretmenine tekmil verirken tanımış ve ısınmıştık.
Devamlı beraber gezer ve ders çalışırdık.
O zamanlar Afyon Lisesi’nin değerli hocalarından biri olan matematikçi İbrahim bey “İBENA” grup olarak hepimize “Siz adam olmazsınız, babanıza söyleyin simit sattırsın veya bir yere çırak versin” derken Nazmi’ye “Oğlum sen iyi çalış bak adam olursun” derdi.
En çok sevdiği derslerden birisi de tarihti. Bu ders saati gelince rahmetli sınıfımızın mümessilliğini yapar ve hiçbir arkadaşının konuşmasını istemezdi. Pür dikkat dersi dinlerdi.
Ortaokul son sınıfa geçtiğimizde büyüklerinin yaptıkları uyarılara dayanarak Askeri Kuleli Lisesine girebilmek için var gücüyle çalışıyor ve en samimi olan biz arkadaşlarını bile ihmal etmeye başlamıştı. Kuleli Askeri Lisesine girebilmesi için doğrudan doğru Ortaokul mezunu olması lâzımdı bunun için çalışıyordu.
Bitirme imtihanlarında bütün girdiği derslerden yüzü gülerek çıkıyordu. Emindi, kendisine güveniyordu. Son imtihanına kadar böyle devam etti. Fakat kader ona o sene Askeri Liseye girmeyi çok görmüştü. Arkadaşlarının birinin kaza geçirmesi onunla meşgul olması son imtihana girmesini engellemişti. Bu olaya üzülmesine rağmen dışarıya hiçbir zaman belli etmemiştir. Lisesi bitinceye kadar umudunu yitirmiş durumda idi.
Lise birinci sınıfına başlarken daha evvel tanıdığımız Nazmi gitmiş yerine içine kapanık bir Nazmi vardı. Derslerinden boş kalan vakitlerini spor yaparak ve tarihi romanlar okuyarak geçirirdi. En çok sevdiği spor güreşti iki sene üst üste 52 kilo Afyon birincisi oldu.
Hatta 1961 senesinin Zafer haftasında Manisa, Uşak, Afyon bölgeleri arasında tertiplenen turnuvada kilosunda da birinci olmuştu.
Lise birinci sınıfı doğrudan doğruya geçen Nazmi O sene şehrimizde ilk defa tertiplenen planör motorsuz uçak kursuna katılmış, bütün arkadaşları askerliğe ne kadar aşık olduğunu görerek gururlandık ve iftihar ettik. Uçuş hocasının da dikkatini çekmiş, komutanı onu takım komutanı yapmıştı.
Bu kursu da üstün başarısı sayesinde bitirerek C brövesinin sahibi olmuştur.
Aydemir ihtilalinde Harb okulu öğrencileri okuldan uzaklaştırılınca boşalan yerlerin doldurulması için Liseden Kuleli Askeri Lisesi’nin bütün sınıflarına öğrenci almağa başladığını duyunca sevincinden ağlayan Nazmi’nin girdiği imtihandan başarı gösterip Askeri Kuleli Lisesi 2’nci sınıfına girdiği an kaybolan hayalleri gerçek olmuştu.
Artık meydan Asker Nazmi’nindi…
Ecelden başka bir kuvvet onu bu yoldan döndüremezdi. Hepimiz bunu biliyor bütün kalbimizle başarısını kutluyorduk. Nazmi için yeni dönem başlamıştı. Bu dönemin başlangıcını İstanbul’a uğurlarken gözlerinden anlamamak mümkün değildi.
Sömestri tatiline kadar tek tük mektuptan başka bir haber alamıyorduk. Tatilde Askeri öğrenci elbisesi ile gördüğümüzde Askerliğin bir insana ancak bu kadar yakıştığına şahit olduk. Doğuştan beri askerlik hayali ile yaşayan Nazmi şimdi tam bir asker olarak karşımızda, yeşil gözlerini üzerimize dikerek çakı gibi karşımızda duruyordu.
Kuleli Askeri Liseyi üstün başarı ile bitirip Kara Harb okuluna giren Nazmi burada da aynı başarısını devam ettirip 1985 yılında P. Ast subayı Nazmi Saatçi olarak Tuzla Piyade okuluna atanmıştır.
2 sene burada vazife gören Nazmi üstün vasıf ve arkadaş canlılığı ile herkese kendisini sevdirmiş Teğmen olarak Şark vazifesine giderken bütün silah arkadaşları ayrılığın üzüntüsü içerisinde gözleri nemli olarak yeni vazifesine uğurlamışlardır.
Kuraların çekimi sırasında devre arkadaşlarını kendilerine iyi yerler temenni ederken, Edirne’den Kars’a kadar her bir karış toprak benim vatanımdır diyerek kurasını Erzurum Piyade Alayına çekmiştir.
Kıbrıs’a Gidişi
Her Türk ferdi gibi Üsteğmen Nazmi Saatçi’nin gönlünde Yavru Vatan Kıbrıs hasreti vardır. Bu bir histir, özleyiştir. Yavru vatan deyince tüyler diken diken olur, bu hırs, bu inanç var olduğu müddetçe elbet yavru vatana gidecektir. Soydaşlarımızı kurtarmak için gidilecektir, barış için gidilecektir özgürlük ve demokrasi için gidilecektir bu kaçınılmazdır.
Böyle zorlu, zorlu olduğu kadar kutsal görevi de Kahraman Türk ordusundan başka bir kuvvet yerine getirmeyecektir, getiremeyecektir. Bütün Türk ulusu Sivil Asker bunun idraki içindedir ta seneler öncesinden Üsteğmen Nazmi de bu inançla hızla hedefine yaklaşmanın yollarını araştırır, çetin ve meşakkatli günlerin aydınlık getireceğine inancı büyüktür. Bu inançla hızla hedefine yaklaşmanın yollarını araştırır. Kara, Deniz, Hava, komando eğitimlerini emsallerinin ve komutanlarının hayranlığı ile birinci olarak bitirir. Atışlardaki üstün başarıları onu daima birincilik kürsüsünün kıdemlisi haline getirmiştir. Artık onun yeri bu başarılardan dolayı Subay yetiştirmektir. Kara Harp okulu Komando Ütp. Nazmi ile iftihar etmektedir.
Fakat yiğit delikanlının kalbinde Kıbrıs’ın yeri bir başkadır, bu temiz aşktır. Bu aşkın başka biri ile paylaşmakta istemez, sevdiği, ilerde mutlu yuvasının olacağı Ayşesini de ihmal etmektedir. Tek düşüncesi, tek aşkı Kıbrıs’la bütünleşen milletinin gururu itibarıdır. Buna milletçe kavuştuğumuz gün o da biricik anasının istediği gelini ondan esirgemeyecektir. Bu düşünceyle bir ara sevgili anasının gözlerini yaşartan olayı veda etmeden önce gerçekleştirecek Ayşesini biricik anasına gösterecektir.
Buna rağmen bütün düşüncesi yavru vatandır, onda yaşayan soydaşlarımızdır, hayallerinin gerçek olacağına inancı tamdır. Bir gün müjdeli haberi arkadaşlarından alır Üsteğmen Nazmi, yakında Kıbrıs değiştirme alayına gidecektir. Geleceğe güveni artmıştır, hayalleri gerçek olma yolundadır, hırslıdır, azimlidir, son hazırlıklarını tamamlamak için Tekrar Bolu Komando kursuna gider. Bu sırada ayak parmağı sakatlanır hemen ameliyat edilir. İşte Katil Samson darbesi talihsizlikle aynı zamana raslar, neredeyse Enosis ilan edilecek, Türkler Katliam olacaktır. Nazmi’nin 16 günlük raporu vardır ama o yerinde duramaz Komutanlarının ısrarına rağmen raporu yırtar ve birliğinin başına döner, senelerdir beklediği an gelmiştir artık. Bolu Komando taburunda birliğinin başında mutluluğunun zirvesindedir. Çünkü Kıbrıs’a Harekat emrini almışlardır.
Bütün yurtta olduğu gibi Bolu komando birliğinde de Bayram vardır. Benliğimize kavuşmanın, dostu düşmana Türkün de var olduğunu bir daha göstermenin, ölürsem şehit, kalırsam gaziyim, diyen inançlı yiğitlerin harman olduğu Türk ulusunun bayramıdır bu. Bu bayram üstün eğitim ve disiplinin sembolize olduğu zaferden emin kahraman ordumuzun yıllarca beklediği günün geldiğini müjdeleyen haberin simgesidir. Muhteşem gün bilipte unutur gibi olduğumuz 50 yıllık hasretin de giderildiği günün sevincini taşır.
Böyle bir güne kavuşmanın heyecanı komando Nazmi’nin gözlerinden sevinç gözyaşlarının akmasına engel olamaz. Çocukluğundan beri milletine hizmeti en büyük görev bilen, karpuz yüklü vagonu boşaltırken hemşehrilerinin serinlemesine, bayramlarda tebrik satarken milletinin yakınlaşmasına vasıta olan Nazmi artık yavru vatanla bütünleşmede en büyük görevlerden birini yapacaktır. Bundan dolayı mutluluğu sonsuzdur.
Kıbrıs’a hareket için helikotere binerken milletinin başarısı için Allahına dua etmektedir.
Arkadaşı Pilot Üsteğmen Hasan harekatı şöyle anlatır:
“Sanki savaşa değil düğüne gidiyorduk, hepimiz sabırsızdık yıllarca özlemini çektiğimiz yavru vatana kavuşmanın heyecanını duyuyorduk. Helikopterde sadece motor gürültüsü vardı üzerimizden hızla giden uçaklarımızın gürültüsünü aşağımızda denizin üzerinden beyaz köpükler saçarak ilerleyen gemilerimizin hışırtısı tamamlıyordu. Sanki yer ve gök zaferimize şimdiden alkış tutuyordu. Kıbrıs’ın üzerine vardığımızda 7 bin fit yükseklikte idik, buna rağmen her yerde mermi patlıyordu. Allah’tan isabet almıyorduk, bir an evvel inmek ve düşman mevzilerini yok etmek için sabırsızdık.
Bu zor şartlar altında harikalar yaratan kahraman ordumuz bir sel gibi Girne Lefkoşe hattını ele geçirir,gelen birliklerin emniyeti için bu hat yeterli değildir. Senelerce tahkim edilmiş Türk’e ölüm kusan Beşparmak dağları artık bizim olmalıdır. Bu çetin vazife ölümle arkadaş olan Mehmetçiğindir. Onun da en kısa zamanda ele geçirmek burçlarından şanlı bayrağımızı sonsuza kadar dalgalandırmak en büyük namus borcudur. Bu borç en kısa zamanda yerine getirilir ve kahraman Nazmi’miz Beşparmak dağlarının en sarp burcuna Türk’ün şanlı bayrağını ilk diken Türk olarak gurur duyar.
Artık yavru vatanla irtibatımız sağlanmış Girne ve Beşparmak dağları Türk’ün olmuştur. Fakat bütün dünya Türk’ün hızını kesebilmenin yollarını araştırır. Ateşkes çağrısında bulunan güvenlik konseyi kararı anlaşmazlıkların müzakere yoluyla giderilmesi görüşünde olan Türk hükümeti tarafından kabul edilir.
Ateşkesi bir kurtuluş gibi gören zalim Rum’lar değişik yöntemlere baş vurup devamlı olarak Ateşkesi ihlal ediyor, masum ve korumasız soydaşlarımıza akıl almaz davranışlarda bulunuyorlardı. Bunlara tahamül göstermek bizlerin harcı değildi. Kıbrıs’a niçin gidilmişti, masum soydaşlarımıza zulm eden barbar Rumlara hadlerini bildirmek lazımdı. Her yaptıkları fazlasıyla ödetilecekti. İişte bu nedenle üsteğmen Nazmi artık mücahitti. Otuz kişilik bir mücahit birliğinin başı olarak katil Rumlara hadlerini bildirmenin zamanı gelmişti. Ateşkesi takip eden 23 Temmuz gününden itibaren her gece Rum direnme noktaları artık mücahit Nazmi ve arkadaşlarının hedefi idi. Barbar Rumlar kaçarak delik aramaya başlıyorlar gittikleri yerlerde de yapmadıklarını bırakmıyorlardı. Bir gün kurtarılan bir Türk köyündeki hain manzara tüyler ürpertiyordu 10 ila 15 yaşları arasındaki körpecik kızlarımızın ırzına geçilmişti.
Nazmi ve arkadaşlarının deliye döndüren bu hadiseden sonra artık esir almak, aman diyene acımak hadlerine mi düşmüştü. Nazmi ve arkadaşları ölüm saçarak intikamımızı fazlasıyla çıkarmışlardı, fakat kör bir kurşun her şeyi değiştirebilirdi, onun için tedbirli olmak lazımdı.
Mücahit Nazmi’ye en yakın arkadaşları yalvarıyordu, en son samimi arkadaşı Pilot üsteğmen kara Nazmiye söylemişlerdi. Belki onun lafını dinler diye ama olmadı, Rumların bölgedeki son direme noktalarında imha eden Nazmi ve arkadaşları dönüşte pusuya düşürülmüşlerdi. Tarih 29 Temmuzu gösteriyordu. Canından çok sevdiği Mehmetçiklerine son talimatlarını verirken dürbünlü tüfekle boynundan vurulmuştu, üzerine düşen görevi fazlasıyla yerine getiren yiğit Asker, sevgili arkadaşımız ruhun şad olsun, intikamın fazlasıyla alınmış olup vatan sana, Afyon sana minnettardır.
Şehitlik biz fani için mertebelerin en yücesidir. Kahraman şehidimiz yiğit asker Üsteğmen Nazmi Saatçi için de bu böyledir. O artık vazifesini fazlası ile yapmanın verdiği huzuru diktiği tepelerden bir daha inmeyecek olan şanlı bayrağımızın gölgesinde mahşere kadar duyacaktır.
İşte bizleri teselli eden de bu olsa gerek.
NAZMİ SAATÇİ HATIRATI
Ben rahmetli Şehit kardeşim Nazmi Saatçi’nin kader ve silah arkadaşı Emekli Kurmay Albay Nevzat Denk, 1963 yılı yazında Afyon Lisesi’nden 2’ye doğrudan sınıf geçer rahmetli Nazmi Saatçi ve rahmetli hemşehrim ve silah arkadaşlarımız Abdullah Ütebay Kuleli Askeri Lisesi sınavlarını kazanmış, birlikte trenle yalnız başımıza İstanbul’a gitmiştik. Üsküdar’da bir otelde birkaç gün geceleyerek sağlık raporunu aldıktan sonra, Kuleli Askeri Lisesi’nde öğretime başladık. Daha sonra Harp Okulunu bitirinceye kadar birbirimizden hiç kopmadık.
Rahmetli Nazmi’nin Harbiye’de bir akşam üstü Kıbrıslı birkaç Subay devre arkadaşlarımızla tartışırken söylediği şu sözleri hayatım boyunca unutmam mümkün değildir. Beyler bir gün Kıbrıs’a savaşmaya gidilecek, şunu bütün kalbimle belirtiyorum ki bu savaşın en ön saflarında ben olacağım ve o savaşta hepinizden önce ben şehit olacağım, buna ilerde hepiniz şahit olacaksınız.
Bu hatırayı harp akademisindeki derslerimde öğrencilere Kıbrıs Barış Harekatını anlatırken, tüylerim diken diken olur. Birkaç damla gözyaşını öğrenci subaylardan saklamaya çalışırım.
Kahraman arkadaşım rahat uyu, dualarımız hep seninle. Vatan sağolsun.
Emekli bir Harbiyeliden anılar…
Kurmay Albay Nevzat Denk