Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Muharrem Günay
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

KIZIL ELMA NEDİR, NERESİDİR? – Kocatepe Gazetesi

Muharrem Günay 26 Ocak 2018 Cuma 13:36:05
 

Türk milleti için cihan hâkimiyetinin sembolü olan Kızılelma çok eski Türk dini inançlarına ve Türk töresine dayanır. Türkler, ulaşacakları hedefe ve zafere, ulaşmadan önce Kızılelma adını vermişlerdir
Kızıl Elma, Türklerin yaşadıkları bölgeye göre çeşitli yönlerde ulaşılması gereken bazen bir ülke, bazen de o ülkedeki taht veya mabet üzerinde parıldayan ve cihan hakimiyetini temsil eden som altından yapılmış kızıl renkli altın bir yuvarlak veya top olarak hayal edilmektedir.  Bu altıntop bazen zaferin işareti, bazen hâkimiyetin sembolü, bazen de fethedilmek üzere hedef seçilen yerin sembolü olarak ifade olunmuştur. Örneğin, Ergenekon Destanı’nda Kızılelma, Ergenekon’dan çıkma ve eski yurda yeniden sahip olma idealidir.
Kızılelma’yı ele geçirmek Osmanlılardan önce de var olan ancak Osmanlılarla olgunlaşan bir ülküdür. Kızılelma’nın bir kavram olarak, gittikçe arzulanan bir emel, ülkü ve somut hedef hâline gelişi daha çok Osmanlılarda kendini göstermiştir. Türk’ün ortak bilinçaltında efsanevî bir şekilde yaşayan bu ülkünün Osmanlılar zamanında yazılı kaynaklara da geçtiği görülmektedir. Bu düşünce halk ve askerler arasında Kızılelma adı ve efsanesiyle ile yayılmış, Peygamber Efendimizin de hedef gösterip fethini müjdelediği İstanbul’a sahip olmanın sembolü olmuştur. Ayasofya’nın önünde bulunan Justinyanus heykelinin bir elinde kızıl bir küre bulunmaktaydı ve bu küre Bizans’ın devamı için bir uğur sayılmaktaydı. Bu küre Türkler tarafından sahip olunması gereken bir hedef yani Kızılelma olarak sembolleştirilmiştir. İstanbul’un Türklerin eline geçmesinden sonra, yeni Kızılelma Roma’daki St. Pierre Kilisesi’nin kubbesidir. Kızılelma Katolik dünyanın merkezine taşınmıştır.
Artık Türklerin yeni Kızılelma’sı Peygamber Efendimizin de hedef gösterdiği Roma’dır. Türklerin yeni Kızılelma’sı Roma, Fatih’in düzenlediği Otranto Seferi’nin de hedefi olmuştur. Fakat Fatih’in ömrü Roma kızılmasını koparmaya yetmemiştir.
Türk milletinin İslâmiyet’ten önceki dönemde Allah tarafından kut (bağış ve nasip) vermesiyle tahta oturan Türk hükümdarları Yüce Allah’a karşı sorumlu olma,  cihanın idaresi ile görevlendirilme bilinci ile hareket ediyorlar ve kendilerini “DÜNYA HAKANI”, devletlerini de “DÜNYA DEVLETİ” olarak görüyorlardı. Bu ve buna benzer çeşitli inançlar, Türklerin İslâmiyet’i kabul etmelerinden sonra da devam etmiştir. Kendilerini Allah tarafından dünya nizamını sağlamak için gönderildiklerine inanmışlardır. Zira Türk insanının mücadeleci ruhu ve Cihan Hâkimiyeti Ülküsü İslâmî inanışa da uygundu. İslâmiyet’ten önce kahramanlara verilen alp’lık unvanı, İslâmiyet’ten sonraki dönemlerde alp-eren şeklini alıyor, böyle hayat buluyordu.
Kızılelma Türk Birliği ve Turan olarak ta algılanmıştır. Bu düşünceyi Ziya Gökalp şöyle açıklar:
Z. Gökalp’e göre Türkçülüğün üç büyük mefkûresi (ülküsü) olmalıdır: “Bunların hakikate en uygun olanı Türkiyeciliktir. İkinci mefkûre Oğuzculuk veya Türkmenciliktir. Çünkü kültür bakımından birleşmesi en kolay olan Türkler, Oğuz Türkleri yani Türkmenlerdir. Nihayet üçüncü bir mefkûre daha vardır ki, bu da istikbalde diğer Türklerin Oğuzlarla bütünleşeceği Kızılelma’dır. Bu, bir hayal dahi olsa Türkçülük için kuvvet membaıdır. O Turan ki mazide bir hakikatti. Oğuz Han’lar, Mete’ler, Göktürk hakanları bir zamanlar bütün Türkleri birleştirmemişler miydi?
Kızılelma biz Türklerin milli olduğu kadar aynı zamanda da dîni bir ülküsüdür; İlâyı Kelimetullah, yani Allah’ın adını yüceltmek ve dünyaya hakim kılmak ülküsüdür.
Sevgili Peygamberimiz Medine’yi farklı din ve ırkların barış içerisinde yaşadığı bir barış yurdu “Darüsselam haline getirmiş, Yesrib’i Medine-i Münevvere’ye medeniler, aydınlar, münevverler şehrine dönüştürmüştü. Hz. Süleyman da bu hedefin peşinden gitmiş ve kurduğu ülkenin başkentine Dâru’s-Selâm (Yeruşalim) yani Barış Yurdu adını vermişti.
Abbasilerin  başkenti (Bağdat) bu hayal ile kurulmuş,  Selahaddin Eyyubi, Hz. Süleyman’ın mirasını kurtarmak için Dâru’s-Selâm’a (Yeruşalim/Kudüs’e) sahip çıkmıştır. Selçuklu Türkiyesi’ne “Şefkat Diyârı” adı verilmiş; Osmanlı’ların  başkentine mutluluk, barış, esenlik yurdu manasına gelen Dâru’s Saadet/Dersaadet denmiştir. Bütün bunlar  Darüsselam’ın/Barış Yurdu’nun binlerce yıldır Türk milletinin ve bu coğrafyanın ‘büyük ülküsü’ ve ‘Kızılelması’ olduğunu göstermektedir.
Evet, Kızılelma bu gün Afrin, yarın Münbiç, öbür gün Musul, Kerkük, tüm cihandır. Kızılelma Cenâbı Hakk’ın Türk’e gösterdiği yer ve hedeftir. Kızılelma, Allah’ın adının hakim olduğu kan ve gözyaşının akmadığı bir dünya kurmak hem bu dünyamızı “Dârusselam” yapmak hem de ahiretteki Dârusselama nâil olmaktır.

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER