KİM GERİYOR?

Suçun tanımı, yüzyıllar içinde değişerek günümüze kadar gelir. Belirli dönemlerde suç kabul olmayan eylemler, yüzyıllar sonra suç olarak kabul edilebilir. Örneğin Galileo Galilei’nin “Dünya yuvarlaktır” demesi Ortaçağ’da O’nu idama götürecek kadar önemli bir suçtu. Ancak modern toplumun gelişmesi ile birlikte suç, ceza ve adalet kavramları da gelişti. Globalleşen dünya ile birlikte ortak bir adalet sistemi, ortak bir suç-ceza tanımlaması ortaya çıkmaya başladı. Lahey Adalet Divanı gibi hakem kuruluşlar ortaya çıktı. Ancak gelin görün ki bizde herşey dünyanın akışının tersine işlemeye başladı.
***
İnfaz düzenleme ile adam öldürmek, hırsızlık, dolandırıcılık, gaspçılık, torbacılık suçları affedilip, mafya liderleri ellerini sallayarak dışarıda dolaşmaya başladı.
Diğer yandan gazeteciler, öğrenciler, seçilmişler, avukatlar, yazarlar sadece fikrini söyleyenler suçlu ilan edildi.
Artık konuşmak, adam öldürmekten daha büyük suç haline geldi.
***
Bakan Albayrak’ın Kanal İstanbul güzergahında arazi aldığını ortaya çıkartan haberi yapan muhabire dava açılıyor, hapis cezası isteniyor. Sayın Albayrak’ın Avukatının da doğruladığı bu haber nedeniyle, gerçek olan bir şeyi haberleştirdi diye, kamuoyunu bilgilendirdi diye suçlamak neyin nesidir.
Sarayın iletişim sorumlusu İstanbul Boğaza nazır villasının arkasındaki vakıflara ait arsa ile ilgili kiralaması ve uygunsuz işlem yapması haberine terör soruşturması açılıyor ve yayın yasağı getiriliyor.
İYİ Parti Milletvekil Ümit Özdağ için, meclis kürsüsünde yaptığı konuşmadan dolayı fezleke hazırlanıyor.
***
İktidar Korona virüs salgınına karşı, gelecek seçimleri düşünerek adım atıyor. Alınan ya da alınamayan önlemler, Büyükşehir Belediyelerine getirilen yasaklar hep siyasten oya tahvil edilecek şekilde yapılıyor.
Bugün ekmek dağıtmak, hastane açmak, bağış kampanyası başlatmak suç haline geldi. Kocaeli’de 23 Nisan nedeniyle ilçe belediyesi tarafından asılan Türk bayrakları ve Atatürk posterleri AKP’li Büyükşehir Bele-diyesi tarafından toplatılıyor. Suç neyse…
Bugün bir şehirde ekmeği ücretsiz dağıtan, bedava maske, yardım kolisi, süt dağıtan, öğrenciye burs veren, tarım arazilerini ekime açan, veresiye defteri kapatan, garip gurebaya iki tas sıcak yemek dağıtan, aş evleri kuran, salgın nedeniyle işini kaybedenlere destek olabilmek amacıyla yardım toplayan, esnafa maddi destek sağlamak ile uğraşan belediyeleri PKK ve FETÖ benzeri terör örgütü ile eşleştiren bir iktidar, ve bu yaşananları tepki vermeden seyreden bir halk var. İktidarın şu andaki en büyük sorunu Millet İtifakına ait belediyeler. Mersin, Adana, İstanbul, Ankara gibi Büyükşehir Belediyelerinin Korona salgını nedeniyle yaptıkları çalışmalara açıkça engel olan iktidar, AKP’li belediyelerin yaptıklarına ses çıkartmıyor, hatta destekliyor. Ekmek dağıtmak suçsa tüm belediyelere suç, yardım için bağış toplamak suçsa tüm belediyelere suç olmalı.
Millet virüs derdinde, iktidar ise kaybettiği belediyelerin derdinde.
***
Tele1, Fox TV, Halk TV gibi muhalif kanaları susuturmak için uyduruk suçlar üreterek, orantısız para ve yayın durdurma cezaları veren RTÜK diğer kanalları sadece seyrediyor.
***
Daha da ilginci bütün bu yaşananları gündeme getirenler, yanlışları eleştirenler “Aman, ortamı germeyin”, “Salgınla uğraştığımız bu günlerde birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var” söylemleri ile zan altında bırakılıyor, “terörist”, “vatan haini” yaftası yiyor. Şimdi birlik ve beraberlik zamanı ise birlik ve bereberliği sağlayacak olan kim? Ortamı kim geriyor? Cevap AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Belediye Başkanı iken dönemin iktidarını eleştirmek için yaptığı konuşmada. “Bu belediye kimin belediyesi? Bu halkın belediyesi değil mi? “Efendim, germeyin!” Geren kim? Ortada işte; sizsiniz geren. Ülkeyi geren sizsiniz. Bu merkezî yönetimdeki anlayış, çetelerle müşterek çalışan kafa, mafyayla müşterek çalışan kafadır ülkeyi geren. Bunlardır.”
Son Söz; “Adaletsizliklerin en büyüğü, adil olmayıp adil gibi görünmektir.” Eflatun