Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Murat Arısoy
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Kent Ormanı, Feridun Düzağaç, Don Kişot

Murat Arısoy 20 Eylül 2010 Pazartesi 03:00:00
  Bazı haberler vardır, hazırlanma evresinde insanın içi içine sığmaz. Daha haber toplama, fotoğraf çekme aşamasında bile haberin güzel olacağına kanaat getirirsiniz. Güzelden kasıt, “gündeme bomba gibi düşmesi” değildir elbette. Anlatılan öğe ile yazım-sunumun birleşimi, haberi güzelleştirir.
Gazeteniz Kocatepe’de okumuşsunuzdur. Zafer Ormanı için hummalı bir çalışma yürütülüyor. Saatler 10.10.2010, saat 10.10’a göre ayarlandı.
Aslında o gün bir de Feridun Düzağaç konseri düzenlense çok ilginç olur. Zira Düzağaç’ın doğumgününün de 10’uncu ayın 10’uncu günü olduğunu, “F.D.” adlı şarkısından öğrenmiştik 2005 yılında. Zafer Ormanı’nın açılışı, böylece yaygın basında da rahatça kendine yer bulabilir.
Haberden öğrendiğimize göre Zafer Kent Ormanı’nda 16 Türk Devleti temsil edilecek. Atatürk’ün Kocatepe’deki silueti de Zafer Kent Ormanı’nın en güzel yerinde kenidine yer bulacak.
Orman içindeki üç gölet için bizzat Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun çalıştığını bili-yoruz. Bakan Eroğlu’nun deyimiyle Zafer Kent Ormanı “Muhteşem” olacak. Benim ilgimi çeken bir şey daha var Zafer Kent Ormanı’nda: Yel değirmeni. Evet, Zafer Kent Ormanı’nda bir yel değirmeni bulunacak ve bu yel değirmeni şimdilik kendi enerjisini üretecek. Yel değirmeni deyince, ister istemez Don Kişot adlı kahramanı düşünüyor insan. Kötülükleri dünyadan silmek isteyen, sistem muhalifi Don Kişot… Fakat kimle ve nasıl ve hatta neden mücadele edeceğini bilmeyen Don Kişot… Kötülüklerin kaynağını yel değirmeninde arayan ve her denemesinde yenilen kahraman. “Mahalle”nin “deli”si diye tanımlanan bir zat-ı muhterem.
Zafer Kent Ormanı’nda yel değirmeni inşa edilecek olması, beni bu bakımdan sevindirdi. Düşünsenize, yel değirmeninin olduğu bölümü bir nevi “Hyde Park” yapabiliriz. İngiltere’deki parkta insanlar nasıl özgürce fikirlerini söyleyebiliyorlarsa bizim yel değirmeni çevresinde de tüm muhalifler toplanıp görüşlerini duyurabilirler. Türkiye’deki muhaliflerin, ya da iktidarın yapıp-ettiklerinden rahatsız olanların muhalefet tarzları, yel değirmenlerine karşı kılıç sallamak, küfretmek gibi. “Bugün yeni şeyler söylemek lazım” söylemleri, 2002’deki seçim kampanyalarında kaldı maalesef. Muhalefet, karşı çıkma eylemlerini, internetteki sosyal paylaşım siteleriyle sınırlamış durumda.
Bu nedenle işte Zafer Kent Ormanı’naki yel değirmenine farklı bakıyorum. İnanıyorum ki yel değirmeni, Zafer Kent Ormanı projesi içinde bir merkez, bir yıldız olabilir. Bunu başarmamız lazım. Bu cümle kurgusunun telif hakkı bana ait değil. İnternetten şöyle bir tarama yapıp “15 Şubat 2004, Kanal D” diye yazılınca o cümle kurgusunun kime ait olduğu, cümle içinde hangi kelimelerin kullanıldığı görülebilir.
“Haydi Don Kişot’lar, Zafer Kent Ormanı’na” diyesim geldi. Ya da İlhan İrem’den bir şarkı sözü hatırlatayım:
“Yel değirmenlerine karşı Don Kişot muyum?
Uçuyorum durmadan, ben pilot muyum?”

Başka partiye transfer

Kısa sürede birden fazla partiye geçen milletve-kilimizin haberlerini okuduğumda Afyonkarahisar’da değildim. O tarz bir siyaseti Afyonkarahisar’a yakıştıramamıştım. Bir anda 5-6 parti değiştirmişti bir vekil, artık neredeyse bu alanda bir rekor kırarak tarihe geçmişti.
Bir partiden başka partiye geçilmesine belki de o nedenle soğuk bakarım.
Ama bunun öncesi de var: 28 Şubat sürecinde Refah Partisi ile koalisyon yapan Doğru Yol Partisi’nin bir gecede etkisizleştirilip DYP’den Demokrat Türkiye Partisi’ne “akın akın” milletvekili kaydı yapılmasını aklım almıştı ama, vicdanım buna karşı çıkmıştı. Yine 2002’de Türkiye erken seçime giderken, Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak’ı işgaline karşı çıkan iktidardaki Demokratik Sol Parti’nin ithal bir bakan aracılığıyla bölünmesi ve Yeni Türkiye Partisi’nin kurulmasını, DSP’nin rahmetli genel başkanının deyimiyle “içime sindirememiştim”. Sonra o ithal bakan CHP’ye geçti, ama orada da tutunamadı.
2002 seçimlerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne AK Parti’den girip daha sonra Anavatan Partisi’ne geçen, Anavatan Partisi’nin genel başkanı olan Erkan Mumcu’yu da unutmamak gerek. Keza 2002’de AK Parti Milletvekili olup ardından Doğru Yol Partisi’ne transfer olan, 2007’deki Cumhurbaşkanlığı seçiminde de AK Parti aleyhinde çalışan milletvekillerinin olduğunu da yadsımamak gerek.
Benim yakın dönemde tanık olduğum “önemli” parti değiştirmeler bunlar. Yazmadığım, anımsamadığım parti değiştirmeler de yaşanmıştır muhtemelen. Ama parti değiştirmeler konusunda gazetelerin ve gazetecilerin tavırları da mühim. Örneğin gazete CHP’ye yakınsa, CHP’ye geçen bir AK Partiliyi öve öve bitiremiyor. Yine basın kuruluşu AK Parti’ye yakın duruyorsa AK Parti’ye muhalefetin seçilmişleri geçtiğinde neredeyse “bayram” ediliyor.
Daha da tuhafı, bu tranferlere yakınlıkları nedeniyle soğuk bakanlar, “rakip” partiye geçenlerin demokrasi karşıtı bir tutum içinde olduğuna dair propaganda yapıyor. “Halk, seni şu partiden seçti, madem diğer partiye geçecektin, o görevinden de istifa et” diye karşı tarafı yıpratmaya çalışıyorlar. Fakat kendi taraflarına geçişi ise “demokrasi müjdesi” gibi sunuyorlar.
12 Eylül’deki referandumdan hemen önce Afyonkarahisar’da da MHP’den seçilmiş bir belediye başkanı AK Parti’ye geçti. MHP, belediye başkanına baskı yapıldığını savundu. AK Parti ise baskının olmadığını, herkesin kendi iradesiyle hareket ettiğini vurguladı. Lakin soruyu tersten sormak lazım:
AK Partili bir belediye başkanı MHP’ye geçseydi, AK Parti’nin tavrı ne olurdu?

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER