Kantura Oğulları kimdir?

Hadislerde geçen Kantura Oğulları kimdir? Kantura ne demek?

Haber

Hz. Peygamber Efendimizin Türklerle ilgili hadislerin bir bölümü “Kanturaoğulları” adı ile geçer. Rivayetlere göre Kantura Hz. İbrahim’le evlenen bir Türk prensesidir. Rivayetlere göre Arslan Baba, Oğuz Han’ın güvendiği akil kişilerden Atabeği Arslan Bey’in soyundan gelir.
Hz. İbrahim Peygamberin Kantura isimli bir Türk’le evlendiği de bilinmektedir. İbnü’l-İbri, Tarihu Muhtasaru’d-Düvel adlı eserinde “İbrahim Türk hakanının kızı ile evlendi” demektedir (Kitapçı, 1996, c.1, s. 149; Kılıç, 2007, s. 181).
Hz. İbrahim, bu Türk prensesi ile evlendikten sonra ondan birçok erkek evladı olmuş ve onun soyundan gelenlere daha sonraları haklı olarak da Kantura Hatun’a nisbetle “Benu Kantura, Kantura Oğulları” denilmiştir. Mamafih temel Lexicoğrafya eserleri ve Hz. Peygamberin bu konulardaki bütün hadislerine yapılan şerhlerde Kantura Oğullarından maksad “Türkler” olduğu ve Kantura’nın ise Hz. İbrahim’in bir cariyesi onun birçok evladı olduğu, Türk ve Oğuzların ise, onların soyundan geldikleri beyân edilmektedir (Ebu Dâvud, Sünen, IV, s.161; el-Kamûs el-Muhit, II, s. 127; el-Münâvi, Feyzu’Kadir, I, s.117; el-Aynî, Umdetu’Kari, VI, s. 650’ den nakil Kitapçı, 1996, s. 159).
Türk soyundan gelme Kanturalıoğlu Arslan Bey, Peygamber efendimiz ile müşerref olmak üzere Hendek savaşı sıralarında Medine’ye gelir. Kanturalıoğlu, Hz. Peygamberle müşerref olduktan sonra “Baba” unvanını alır (Sepetçioğlu, 2014 a, s.76).
Medine’ye gelerek İslam’la şereflenen bir başka Türk ise Dede Korkut’tur. Dede korkut da Arslan Baba ile Hz. Peygamberimizin yanına gelmiştir (Sepetçioğlu, 2014 c, s.390).
Arslan Baba’nın Getirdiği Hurma
Hoca Ahmed Yesevî’yi Arslan Baba küçük yaşta himâyesine almış ve terbiye etmiştir. Peygamber (s.a.v.) in gazvelerinden birinde, ashab acıkır; Peygamberimizin duası ile Cebrâil (a.s.) bir tabak hurma getirir ve bir hurma yere düşer. Cebrâil (a.s.) düşen hurmayı göstererek; “Bu hurma sizin ümmetinizden Ahmed Yesevî adlı birinin kısmetidir” der. Peygamber Efendimiz ashâbı Arslan Baba’ya hurmayı verir ve O’nu Yesevî’nin terbiyesi için Türkistan’a gönderir (Eraydın, 1997, s.331).
Rivayete göre Peygamber Efendimiz Arslan Baba’ya “Al bu emaneti Arslan Baba, vakti gelince emanetin sahibi size gelecek, sende benim bir hurmam var, vermelisin artık! Diyecek, isteyecek, al sakla. Nasıl saklanacağını sen daha iyi bilirsin” (Sepetçioğlu, 2014a, s. 83) demiş ve hurmayı emanet olarak kendisine vermiş ve Türkistan’a göndermiştir.
Arslan Baba Türkistan’ın Yesi şehrine gelip kücük Ahmedi bulur ve emaneti kendisine verip hurmayı ona yedirir ve küçük Ahmed’i himayesine alır ve O’na mânevî babalık eder. Ahmed Arslan Baba’nın vefatı ve işâreti üzerine tahsilini tamamlamak üzere büyük İslâm merkezi Buhara’ya geldi.
M. XII. Asırda Buhâra şehri Karahanlıların hâkimiyeti altında bulunuyordu. Buhara medreseleri İslâm âleminin, bilhassa Türkistan’ın, dört bir tarafından gelen talebelerle doluydu.
Ahmed Yesevî, böyle bir zamanda Buhara’ya gelmiş, devrin en ileri gelen âlim ve mutasavvıf Yusuf Hemedâni’ye intisap ederek (bağlanarak) onun yanında ve onun koruması ve gözetimi altında yetişmiştir ( Eraydın, 1997, s.326).

Bakmadan Geçme