'Kantinlerde İsrail Malına İzin Vermeyin'
Eğitim Bir-Sen Afyonkarahisar 1 No'lu Şube Başkanı Mustafa Arslan, yeni eğitim-öğretim yılı dolayısıyla yaptığı açıklamada sorunların çözümüne odaklanılması gerektiğini belirtti, okul kantinlerinde satılan ürünler için de çağrı yaptı
Eğitim Bir-Sen Afyonkarahisar 1 No’lu Şube Başkanı Mustafa Arslan, yeni eğitim-öğretim yılı dolayısıyla açıklama yaparak sendikanın beklentilerini kamuoyuyla paylaştı. İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana Filistin’de sürdürdüğü soykırıma dikkat çeken Arslan, “İsrail’in abluka altında tuttuğu Gazze ve Filistin’in diğer bölgelerinde masum halka yönelik gerçekleştirdiği katliam, zulüm, insan hakları ihlalleri ve diğer insanlık dışı uygulamalara karşı sessiz kalmamak vicdani bir sorumluluktur. İsrail ekonomisine katkıda bulunmak, işgal ve zulmün devamına katkıda bulunmak anlamına gelmektedir. Okul kantinlerinde İsrail ürünlerinin satılmaması, bu boykota katkıda bulunmanın bir yoludur. Yerli ürünlere öncelik vermek, millî ekonomiye katkıda bulunmak ve yerli üreticiyi desteklemek demektir. Okul kantinlerinde İsrail ürünlerinin yerine yerli ürünlerin satılması, bu amaca hizmet edecektir. Bu çerçevede, okul kantinlerinde İsrail menşeli veya İsrail’in Gazze katliamına destek açıklamasında bulunan yerli ve yabancı ürünlerin satışının yasaklanması sağlanmalıdır” değerlendirmesinde bulundu.
‘ÇÖZÜM BEKLEYEN ONLARCA SORUN’
Arslan, “Yeni dönemin, geleceğe ilişkin sorumlulukların konuşulduğu, eğitimin ve eğitim çalışanlarının sorunlarının çözüme kavuşturulduğu, gelecek yıllara güven ve refah içinde erişmemizi sağlayacak eğitim sistemindeki dönüşümün temellerinin atılarak sağlam sütunlarının yükseldiği bir dönem olmasını temenni ediyor ve istiyor; bu uğurda üzerimize düşen sorumluluğu büyük bir gururla ve özveriyle yerine getirmeye hazır olduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz. Öğretmen açığı, öğretmen istihdamının bölgeler arası dengesiz dağılımı, iş güvencesiz ücretli öğretmen istihdamı, çalışma barışını ve iş motivasyonunu bozan sözleşmeli öğretmenlik ve mülakat uygulaması, yer değişikliği taleplerinin karşılanamaması, yasal düzenlemeye muhtaç kariyer basamakları sistemine süreklilik kazandırılamaması, ek ders ücretlerinin yetersizliği, okul yöneticiliğinin kariyer mesleği yerine ikincil görev olarak yürütülmeye çalışılması, okulların yardımcı personel ve bütçe sorunu gibi birçok konuda beklentileri karşılayan adımlar hâlâ atılmış değildir. Vakit kaybına tahammülü olmayan yapılması gereken çok iş, çözüme kavuşturulmayı bekleyen onlarca sorun bulunmaktadır” dedi.
YENİ MÜFREDAT VURGUSU
Öğrencilere bilgi ve beceri kazandırmanın önemine dikkat çeken Arslan, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Müfredatı’nın, değerlerine önem veren, bilgiyi beceriye dönüştüren, başarılı nesiller yetiştirecek bir müfredat olarak hayata geçirilecek olması yerinde olsa da yeni müfredatın uygulamaya konularak istenen sonuçları sağlaması ancak öğretmenlerin uyum sağlamasıyla mümkündür. Bu amaçla öğretmenlerin hizmet içi eğitimlerine ağırlık verilmeli; öğretmenler, yeni müfredatı özümsemeleri ve öğrencilerine aktarabilmeleri için desteklenmeli ve teşvik edilmelidir. 20 bin öğretmen atama sürecindeki belirsizlik bir an önce giderilmelidir Bakanlık, atama duyurusunu yaptığı, mülakat sürecini işlettiği 20 bin öğretmenin atamasını bir an önce gerçekleştirmelidir. Eğitim-öğretim yılının başlaması nedeniyle özellikle öğretmen açığının olduğu eğitim kurumlarına öğrencileri öğretmensiz bırakmamak için atama kararnamesini bekleyen 20 bin öğretmenin ataması ivedilikle yapılmalıdır. Hukuk devleti, hukuka, kanuna ve mahkeme kararlarına saygılı olup bunların gereğini yerine getiren bir idare kadar hukuki belirlilik ve haklı beklenti ilkeleri çerçevesinde devam eden idari iş ve işlemlerin olağan süreçleri doğrultusunda sonuçlandırılması gerekir” ifadelerini kullandı.
UNVANLAR İÇİN ÖNERİ
Arslan, açıklamasına şöyle devam etti:
“Öğretmen atama ve yer değiştirme iş ve işlemlerinde eğitim ve öğretim faaliyetlerini sekteye uğratacak düzeydeki tasarım eksiklikleri, öğretmenlerin yer değişikliği taleplerinin karşılanamamasına, mağduriyetlerin yanında çalışma barışının bozulmasına ve motivasyon kaybına neden olmaktadır. Dezavantajlı ve elverişsiz şartların hüküm sürdüğü yerleşim yerlerinde görev yapan eğitim çalışanlarına yönelik gönüllülüğü esas alacak tedbirlerin alınması, rasyonel bir atama ve yer değiştirme sisteminin kurulması, eğitimcilerin en büyük beklentilerindendir. Bu anlamda, hem öğretmenlerin yer değişikliği gibi temel çalışma haklarını hem de bölgeler arasında adil dağılımını sağlayacak objektif bir yer değişikliği takvimi Eğitim-Bir-Sen tarafından önerilmiştir. Bu önerinin, sıra tayininin hayata geçirilmesiyle birlikte uygulanması hâlinde yer değişikliği kaynaklı sorunlar büyük ölçüde çözülmüş olacaktır. Öğretmenlik Meslek Kanunu’yla kariyer basamaklarının ilave mali haklarla birlikte yeniden hayat bulması öğretmenler arasında takdirle karşılanmış olsa da, uzman ve başöğretmenlik ünvanı alabilmek için mesleki tecrübe ve çalışma yerine yazılı sınavın başat kıstas hâline getirilmesi ve sınava başvuru için 10 ve 20 yıl gibi uzun hizmet sürelerinin aranması başka bir mağduriyeti beraberinde getirmiştir. Kariyer basamakları sürecinde ilerlemenin sadece öğretmenlikteki hizmet süresine dayalı olması ve sınav zorunluluğunun kaldırılması ile seçimlerden önce verilen sözün hayata geçirilerek öğretmenlikte 5 yılını tamamlamış olanların uzman öğretmenlik, 10 yılını tamamlamış olanların başöğretmenlik unvanı için başvuru yapabilmesi yönünde bir düzenleme yapılmalıdır.”
‘ŞİDDETİN ÖNÜNE GEÇİLMELİ’
Arslan, eğitim çalışanlarına yönelik şiddetin de engellenmesi gerektiğine dikkat çekerek “Bazı bölgelerde kalıcı öğretmen istihdamının sağlanamamış olması en büyük sorunlardan biri olmaya devam etmektedir. Öğretmen açığını kapatmak amacıyla zorunlu hizmet yükümlülüğü ve üç yıl zorunlu çalışma süreli sözleşmeli öğretmen istihdamı getirilmiş olsa da bu uygulamaların soruna kalıcı bir çözüm getirmediği görülmektedir. Eğitimcilere, zorunlu hizmet bölgelerinde görev yapmaları hâlinde illerin mahrumiyet durumlarına göre ilave özel hizmet tazminatı ödenmesi, hem istihdamda zorluk çekilen bölgelerin eğitim çalışanı açığının kapatılması hem de bölgenin zorluğuna göre eğitim çalışanının yaşadığı mağduriyeti gidermesi bakımından elzemdir. Toplu sözleşme taleplerimiz arasında da yer alan bu teklifin hayata geçirilmesi öğretmen açığı sorununu büyük oranda çözecektir. Eğitim çalışanlarına yönelik şiddet olayları yaygın bir toplumsal sorun hâline gelmiş ve ülkemizin geleceği açısından vazgeçilmez olan eğitim-öğretim hizmetinin yürütülmesini sekteye uğratacak dereceye varmıştır. Bu şiddet eylemlerinde, mevcut yasal düzenlemelerin bu fiillere karşı caydırıcı nitelikte ceza öngörmemesi, şiddet uygulayan kişilerin bu eylemlerinin adli ve idari makamlarca önemsenmeyeceği ve ciddi bir ceza yaptırımıyla karşılaşmayacakları inancı önemli bir rol oynamaktadır. Bu nedenle, eğitim çalışanlarına karşı eğitim-öğretim hizmetinin sunumundan kaynaklı şiddet eylemlerine yönelik önleyici ve koruyucu nitelikte cezai ve hukuki tedbirler alınmalıdır” değerlendirmesinde bulundu.
‘MALİ VE ÖZLÜK HAKLARI’ HATIRLATMASI
Arslan, açıklamasına şöyle devam etti:
“657 sayılı Kanun’un ek 32. maddesine göre ödenmekte olan öğretim yılına hazırlık ödeneği, öğretmenlerle birlikte eğitim-öğretim hizmetlerinin yürütülmesinde emek sarf eden Millî Eğitim Bakanlığı’nın merkez ve taşra teşkilatı kadrolarında görevli tüm hizmet sınıflarındaki eğitim çalışanlarına da ödenmelidir. Genel idare hizmetleri, teknik hizmetler, yardımcı hizmetler ve diğer hizmet sınıflarında çalışanların mali ve özlük hakları iyileştirilmeli, eğitim-öğretim sınıfı çalışanlarına tanınan haklar kendilerine de tanınmalıdır. Bununla birlikte, yardımcı hizmet sınıfı çalışanlarının görev tanımlarında belirsizlik giderilmelidir. Hizmetli ve memur gibi personelin görev tanımları bulunmamaktadır. Hizmetli kadrosunda görev yapan eğitim çalışanlarının en önemli sorunu, çalışma saatlerinin belirsizliği ve yapmakla yükümlü oldukları işlerin net olarak tanımlanmamasıdır. Memur ve hizmetlilerin görev tanımları yapılmalı, ‘Yöneticilerin verdiği diğer görevleri yapar’ şeklindeki ifadelerin yer aldığı mevzuat hükümleri değiştirilmelidir. Yönetim hizmetleri kadro grubuna, görev, yetki ve sorumluluklarının genişliğiyle uyumlu olmayan, yetersiz özlük hakları verilmiştir. Şube müdürleri ve şeflerin özlük hakları, sorumlulukları ekseninde iyileştirilmeli, rotasyondan kaynaklanan sorunlar çözülmelidir. Millî eğitim uzmanı, Bakanlık müfettişi, il millî eğitim müdürü ve yardımcısı, ilçe millî eğitim müdürü, araştırmacı, şube müdürü, eğitim müfettişi, eğitim müfettiş yardımcısı, şef ve eğitim uzmanı kadrolarında görev yapanlardan aranan hizmet süresini tamamlayanlara da uzman öğretmenlik, başöğretmenlik ünvanına dayalı haklar tanınmalıdır.”