Kanserin tedavisi tıp dışında aranmamalı

AKÜ Rektör Vekili Prof. Dr. Alpagan Mustafa Yıldırım, kanserin tedavisinin tıp dışında aranmaması gerektiğini söyledi Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Yaşam Boyu Eğitim Merkezi'nde 'Kanser Günleri' programında uzman hekimler erken tanıdan, hastalığa neden olan faktörlere, sigara ve alkolün etkisinden erken teşhise kadar kanser hastalığı öncesi ve tedavisi ile ilgili bilgiler paylaştılar.Etkinliğin açılışına Afyonkarahisar Vali Yardımcısı Ahmet [&hellip]

Kanserin tedavisi tıp dışında aranmamalı

AKÜ Rektör Vekili Prof. Dr. Alpagan Mustafa Yıldırım, kanserin tedavisinin tıp dışında aranmaması gerektiğini söyledi

Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Yaşam Boyu Eğitim Merkezi’nde “Kanser Günleri” programında uzman hekimler erken tanıdan, hastalığa neden olan faktörlere, sigara ve alkolün etkisinden erken teşhise kadar kanser hastalığı öncesi ve tedavisi ile ilgili bilgiler paylaştılar.
Etkinliğin açılışına Afyonkarahisar Vali Yardımcısı Ahmet Ali Barış, AKÜ Rektör Vekili Prof. Dr. Alpagan Mustafa Yıldırım, Afyonkarahisar Tabip Odası Başkanı Murathan Leblebicioğlu ile birlikte alanında uzman hekimler ve Afyonkarahisarlılar katıldı.
Programın açılış konuşmasını yapan AKÜ Yaşam Boyu Eğitim Merkezi Müdürü Doç. Dr. Saliha Handan Yıldız; halkı bilgilendirme, bilinçlendirme ve farkındalık kazandırma çalışmalarına yoğunluk verilmesi nedeniyle Kanser Haftası etkinliklerinin kanser mücadelesinde önemli bir yer tuttuğunu söyledi. Yıldız, kanserin dünyada sebebi bilinen ölümler arasında ikinci sırada geldiğini belirterek, “Kanser, günümüzde önemli bir halk sağlığı sorunu olarak gündemdeki yerini korumaktadır. Sebebi bilinen ölümler arasında kalp ve damar hastalıklarından sonra ikinci sırada gelmekte ve yüksek tedavi maliyetleri nedeniyle sosyal yaşamda, iş gücünde ve ülke ekonomisinde ağır kayıplara neden olmaktadır” dedi.
Kanserde erken teşhisin önemine dikkat çeken Yıldız, “Kansere bağlı ölümlerin çoğu kontrolsüz çoğalan hücre topluluklarının hayati organlarda oluşturduğu hasarlar ve fonksiyon bozulmaları sonucu geliştiğinden hastalığın erken dönemde tanı alınarak tedavi edilmesi hayati önem taşımaktadır. Kanser haftasının toplumda davranış değişikliği sağlayabilecek faaliyetlerle etkin ve verimli olarak değerlendirilmesi hastalıkla mücadelenin önemli bir basamağıdır” diye konuştu.
AKÜ Rektör Vekili Prof. Dr. Alpagan Mustafa Yıldırım ise konuşmasında kansere çarenin alternatif tıpta olmadığını belirterek, “Kanserin tedavisini tıp dışında aramamak gerekiyor. Öyle bir şey mümkün değil. Hiçbir ot veya yiyecek hastalığı tedavi etmez. Kanseri bir şeyi yiyerek ya da içerek tedavi edemezsiniz. En basit bir hastalığı tedavi edemeyeceğiniz gibi kanseri hiç tedavi edemezsiniz” dedi.
KANSER HASTALARI
KANDIRILIYOR
Yıldırım, Türkiye’de ve dünyada eğitimli veya eğitimsiz pek çok kimsenin kanser tedavisini alternatif tıp adı altında sağlayabildikleri iddiasında olanlar tarafından kandırıldığını belirtti. Yıldırım, “Kanser hastaları bu konuda maalesef sıklıkla kandırılıyor. Hem paraları alınıyor, hem de tedavileri gecikiyor. Bu konuda çok kültürlü kişiler de kandırılıyor. Apple CEO’su bile tıp yerine alternatif tıpa yöneldiği için pankreas kanserinden kaybedildi. Çok varlıklı ya da ünlü kişiler de bu konuda yanıltılıyor” diye konuştu. Yıldırım, bazı medya organlarında kansere çare olacak ilaçların bulunmasına rağmen insanlardan saklandığı iddiasının asılsız olduğuna dikkat çekerek, “Özellikle televizyonlarda kanser ilaçlarının bulunduğu ve geliştirildiği ancak insanlardan saklandığı yönünde iddialar var. Böyle bir şey kesinlikle söz konusu değil” ifadelerini kullandı.
Yıldırım şöyle konuştu: “Bunun yanında medyada kanserde bitkilerin tedavide faydalı olduğu ifadeleri var. Zaten bitkilerden bir ilaç çıkıyorsa bu alınarak ticari hale getiriliyor. Şu anda kullandığımız ilaçların bir kısmı bitkilerden üretilmiş ilaçlardan oluşuyor. Tıpta hiçbir şeyi kimse saklamaz. Sürekli yeni ilaçlar üretiliyor. İlk başta kanser tedavisinde kullanılan ilaçlar tıpkı ışınlarla tedavi esnasında normal hücrelerin kanserli hücrelerle beraber öldürülmesinde olduğu gibi çoğalan, kanserli ya da kansersiz bütün hücreleri durduruyordu. Kanserli hücreler hızlı çoğaldığı için bu yolla durduruluyordu. Ancak şu anda tümöre ve kanser hücrelerine yönelik spesifik ilaçlar geliştirildi. Mesela meme kanseri için sadece meme kanserli yere etki yapan ilaçlar ya da halk arasında guatr denen troid kanserinin olduğu bölgedeki hücreleri yakan ilaçlar veriliyor. Bu konuda tıp gelişme içerisinde.”
KANSER HASTANESİ KURULUYOR
Afyonkarahisar’da bir kanser hastanesi kurulması için AKÜ yönetiminin çalışmalarının devam ettiğini ifade eden Yıldırım, “Gerekli ödenekler alındı. Kurulacak olan AK�� Onkoloji Hastanesi her türlü kanser teşhisinin konduğu, tüm tedavilerin yapıldığı hatta çevre illerde bile olmayan cihazların bulunacağı bir hastane olacak” dedi. Kanser vakalarında tedavi amacıyla eskiden tüm vücuda radyasyon verildiğini ancak gelişen tıp teknolojisi ile artık sadece tümörlü hücrelere müdahale edilebileceğini ifade eden Yıldırım, sözlerini şöyle noktaladı:
“Kanser vakalarında tedavi amaçlı olarak eskiden bütün vücuda radyasyon veriyorduk. Tümörü tedavi ederken, yakarken normal dokuları da yakıyorduk ama artık öyle cihazlar kullanmayacağız. Sadece kanserli hücreyi gören ve onu yakan cihazlar alacağız. Bu cihazlarla bir nevi ışınla cerrahi müdahale yapmış olacağız. Alacağımız cihazlar üç boyutlu olarak odaklayacak ve sadece kanserli hücreyi yakarak diğer yerlere bir zarar vermeyecek.” (Kocatepe Haber Merkezi)

Kansere yakalananların sayısı artıyor

“Kanserde Erken Tanı İçin Ne Yapılmalı?” başlıklı ilk sunumu gerçekleştiren Uzm. Dr. Turgut Kaçan ise vücutta her şeyin belirli bir hiyerarşi ve düzen içinde çalıştığını belirterek “Vücutta organlar hücrelerden oluşuyor. Bunların yapıtaşları olan DNA’lar çevresel ve genetik faktörler nedeniyle hasara uğruyor. Bu hasarı ya yok edeceksiniz ya da tahrip edeceksiniz ki döngü sağlansın. Eğer bu hasar tamir edilmez veya yok edilmezse anormal süreçler ortaya çıkıyor. Kanser normal hücrelerin aşırı ve kontrolsüz çoğalmasından meydana gelir” diye konuştu.
Kaçan, kanserin adının geldiği kökene göre bilindiğini belirterek, “Hangi organda köken alıyorsa ona göre isim alır. Akciğerden köken alıyorsa akciğer kanseri, prostattan köken alıyorsa prostat kanseri olarak bilinir. Dengesiz beslenme, fiziksel aktiviteden uzak durma ve genetik etkenlerle kanser sıklığı gittikçe artıyor” diye konuştu.
Kaçan şöyle devam etti: “Dünya çapında her yıl 10 ila 14 milyon yeni kanser vakası ortaya çıkıyor. 2030 yılına gelindiğinde her yıl çıkacak yeni kanser vakası sayısının 27 milyona çıkması bekleniyor. Kansere bağlı olarak her yıl 6 milyon insan ölüyor. Tüm dünyadaki ölümler içinde bu oran yüzde 10-12 arasında yer alıyor. Kanser tedavisinin ekonomik boyutu da her geçen yıl artıyor. Kanser tedavisi için her ay ortalama kişi başına bin-bin 500 dolar arasında harcama yapılıyor. Türkiye’de de kanser vakaları tüm dünyada olduğu gibi artıyor. Erkeklerde akciğer kanseri en öndeyken kadınlarda meme kanseri yine ilk sıralarda yer almaktadır. Gelecekte her 4 kişiden birinin kanser olacağı varsayılıyor.”
Daha sonra söz alan Uzm. Dr. Nuran Ahu Baysal ise, “Hemotolojik Kanserlerde Erken Tanı” başlıklı sunumunda kanserin anormal hücrelerin kontrolsüz olarak çoğalmaları ve yayılması sonucu meydana gelen bir hastalık olduğunu belirterek, şunları söyledi:
“Başka bir deyişle vücutta meydana gelen kötü huylu tümörlerdir. Kanser kaynaklı ölümler tüm ölümler arasında giderek üst sıralara tırmanarak açlık ve kalp damar hastalıklarından sonra üçüncü sıraya yükselmiştir. Yakın gelecekte de ikinci sıraya yükselmesi beklenmektedir. Özellikle gecikmiş olgularda organ yitimine ve erken ölüme neden olmaktadır. Tanıda geç kalınması hastanın yaşam kalitesi ve yaşam süresini düşürmekte ve çok yüksek tedavi giderleri ortaya çıkarmaktadır. Hastayı ve yakınlarını hem maddi hem de manevi yönden oldukça olumsuz etkilemektedir. Kanser hem halk sağlığına hem de ülke ekonomisine olumsuz etkilerin ile büyük önem arz etmektedir. Bunlardan dolayı kanserle savaşmada örgütlü davranmak durumundayız. Korunma ve erken tanıya odaklanmak kaçınılmaz bir durum haline gelmiştir. Kanserin nedenlerini değiştirilebilir ve değiştirilemez olarak iki başlık altında toplayabiliriz. Değiştirilemeyen nedenler, yaş, cinsiyet, ırk ve genetik yatkınlıktır. Vücudumuzda sürekli hücrelerimiz yenilendiği için belli bir yaştan sonra bu bölünmeye bağlı mutasyon dediğimiz bir dizi DNA kırılması yaşanmaktadır. O nedenle yaş çok önemlidir. İleri yaşta kanser görülme oranları yüksektir. Bazı kanserlerde cinsiyet farkı vardır. Bunun yanında ırk ve genetik faktörler de önemlidir. Bazı soy ağaçlarında belli kanser türleri yığılır. Değiştirilebilir nedenler ise çevresel etkenler, zararlı alışkanlıklar, beslenme alışkanlıkları, enfeksiyöz ajanlar ve kimyasal kanserojenlerdir.”

Bakmadan Geçme