'Kamu çalışanlarının bütünlüğü göz ardı edildi'
Öğretmenler Günü arifesinde yazdıkları dilekçeleri Başbakanlığa posta aracılığıyla yollayan Türk Eğitim-Sen üyeleri öğretmen ve akademisyenlere karşı ek ödemelerde kamu çalışanlarının bütünlüğünün göz ardı edildiğini belirttiler Türk Eğitim-Sen Şube Başkanı Erol Özsoy ve beraberindekiler PTT önünde yaptıkları açıklamada Eğitimciler olarak, hükümetten 24 Kasım’da haber değil, müjde beklentilerini dile getirdi. Hükümetin, yaptığı yanlıştan geri döndüğünü açıklayıp öğretmen, [&hellip]
Öğretmenler Günü arifesinde yazdıkları dilekçeleri Başbakanlığa posta aracılığıyla yollayan Türk Eğitim-Sen üyeleri öğretmen ve akademisyenlere karşı ek ödemelerde kamu çalışanlarının bütünlüğünün göz ardı edildiğini belirttiler
Türk Eğitim-Sen Şube Başkanı Erol Özsoy ve beraberindekiler PTT önünde yaptıkları açıklamada; Eğitimciler olarak, hükümetten 24 Kasım’da haber değil, müjde beklentilerini dile getirdi. Hükümetin, yaptığı yanlıştan geri döndüğünü açıklayıp öğretmen, akademisyenlerin eşit işe eşit ücret düzenlemesinden faydalanmasını sağlaması gerektiğini bildiren Özsoy, aksi takdirde öğretmen ve akademisyenleri yok sayanları kendilerininde yok sayacaklarını açıkladı
Yüksek artış üst unvanlara
Türkiye Kamu- Sen’e bağlı Türk Eğitim-Sen Şube Başkanı Erol Özsoy, meslektaşları ve konfederasyona bağlı iş kollarında ki sendikalara üye olan kişiler PTT’den Başbakanlığa taleplerini içeren mektup gönderdiler. Erol Özsoy, hükümetin, kamudaki ücret dengesizliğini ortadan kaldırmak için 666 Sayılı Kanun hükmünde kararname çıkardığını söyledi. Hükümetin çıkardığı KHK de ücret adaletini tam olarak sağlamayıp, yeni adaletsizlikleri beraberinde getirdiğine temas eden Özsoy; “Aynı unvan ve aynı kadroda olanların farklı ücret almasının önüne geçilmesi için getirilen düzenlemede öğretmenler ve akademisyenler yok sayılmıştır.
Sözüm ona ‘eşit işe eşit ücret’ ilkesini hayata geçirmeye çalışanlar, üst düzey yöneticilere yüksek, bazı devlet memurlarına da daha düşük oranlarda ek ödeme yapmıştır. Ayrıca üst düzey kamu personelinin maaş ve tazminat sistemi değiştirilerek, ücretlerinde başka artışlara da gidilmiştir. En yüksek artışlar daire başkanı ve üstü unvanlara yapılmış; bu kesimde görev yapanların ücretlendirme sistemi değiştirilerek, düşük maaş alan memurlarla yüksek maaş alanlar arasındaki fark 5,8 kata çıkarılmıştır.” dedi.
Adeta dalga geçildi
Eşit işe eşit ücret düzenlemesinde, kamuda istihdam edilen personelin yüzde 60’na ise hiçbir artış yapılmadığının altını çizen Türk Eğitim- Sen Şube Başkanı Erol Özsoy; “Ücretlerinde artış yapılmayan kesimlerin başında eğitimciler gelmektedir. Öğretmenlere, profesörlere, doçentlere, yardımcı doçentlere, araştırma görevlilerine, din hizmetleri sınıfındaki din görevlisine, sağlık hizmetleri sınıfından hekim dışı sağlık personeline, Maliye Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Bakanlığı gibi kurumlarda çalışanlara yapılan aylık ek ödeme miktarında herhangi bir değişiklik olmamış, bu meslek grubu görmezden gelinmiş, onlarla adeta dalga geçilmiştir. Bu düzenlemede eğitim çalışanlarının öğretmeni, akademisyeni, hizmetlisi, memuru, teknisyeni ile bir bütün olduğu göz ardı edilmiştir.” diye konuştu.
Çalışma şevki kırılıyor
Eşit işe eşit ücret düzenlemesiyle birlikte eğitimcilerin aylık gelirlerinin, diğer kamu personeline göre çok düşük kaldığından yakınan Erol Özsoy, ek ders ücreti alamayan bir öğretmen maaşının 1600 TL civarında olduğu örneğini verdi. Özsoy; “1600 TL neredeyse kamudaki en düşük maaş seviyelerindendir. Bu durum çalışma barışını bozmakta, öğretmen ve akademisyenlerin çalışma şevkini kırmaktadır. Bu tür ayrımcı düzenlemeler, uygulanan yanlış politikalar öğretmenlerimiz ve akademisyenleri-mizi tüketmektedir. OECD’nin 2011 Bir Bakışta Eğitim Raporu’na göre; 15 yıllık bir ilköğretim öğretmeni Avusturya’da yıllık brüt 41 bin 70 dolar, Danimarka’da 54 bin 360 dolar, Kore’de 52 bin 820 dolar, Almanya’da 57 bin dolar kazanmaktadır. ABD’de bir profesör yılda ortalama 98 bin 974 dolar, bir doçent 69 bin 911, bir yardımcı doçent 58 bin 662 dolar ücret almaktadır. Dünyada akademisyenler aylık 5 bin ile 12 bin dolar arasında kazanırken; Türkiye’de en yüksek derecedeki bir profesör aylık 2 bin 350 dolar, 7/3 derecedeki bir araştırma görevlisi aylık bin 156 dolar ücret almaktadır. İşte tüm bu gerçeklere rağmen, ülkemizde öğretmen ve akademisyenlerin maaşlarında hiçbir düzenlemeye gidilmemesi, üstüne üstlük ek ödeme oranlarının artırılmaması ciddi bir rahatsızlık yaratmaktadır.” ifadelerini kullandı.
Zam oranları büyük ayıp
Dünyada ki meslektaşlarından kat be kat düşük ücret almalarına karşın, her şeye rağmen Türkiye’nin en doğusundan, en batısına kadar; okul ayrımı yapmadan, zor koşullarda, büyük bir emek ve özveri ile çalışan meslektaşları ve akademisyenlerin yıllardır yüzde 3’lük, yüzde 4’lük zam oranlarına sıkıştırılmasını büyük bir ayıp olarak yorumlayan Özsoy şöyle konuştu: “Eğitim ordumuzun baş aktörleri öğretmenlerimiz ve akademisyenleri-miz şu anda infial halindedir. Bir müsteşar 759 TL, bir genel müdür 753 TL, bir genel müdür yardımcısı 722 TL ek ödeme alırken, öğretmen, profesör, doçent, yardımcı doçent ve araştırma görevlilerinin ek ödeme alamaması, maaşlarının yerinde sayması hangi vicdana sığar? Eşit işe eşit ücret derken, eşitsizlikleri derinleştirmek, yalnızca bir kesimi onurlandırmak ne kadar adildir?”
Ücret artışı dengesiz olacak
Hükümetin hazırladığı KHK’da hiçbir şekilde sendikaların görüşü alınmayıp, asıl iyileştirme yapılması gereken kesimlerin göz ardı edildiğine işaret eden Özsoy şunları söyledi: “Öte yandan kurumların teşkilat kanunlarında ve diğer farklı mevzuatlarda öngörülen ikramiye, maktu fazla çalışma ücreti gibi ödemeler, 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca 15 Ocak 2012 tarihi itibarıyla sona erdirilmektedir. Bu açıdan bakıldığında bazı unvanların ek ödeme oranlarında yüksek artışlar yapılmış gibi görülürken, aslında kesilen fazla mesai, ikramiye, tazminat gibi ödemeler nedeniyle hak kaybı yaşanacak, ücret artışı ya hiç olmayacak ya da sınırlı kalacaktır. Görüldüğü üzere, öğretmen ve akademisyenler başta olmak üzere bazı kamu görevlilerinin maaşına hiç artış yapılmazken, bazı kamu görevlilerinin de ücretleri azaltılacak, üst düzey yöneticilerin ücretleri ise yüksek oranlarda artacaktır. Durum böyle olunca eşit işe eşit ücretin kimler için çıkarıldığı bugün çok daha net olarak anlaşılmaktadır.”
Üvey evlat muamelesi
Hükümetin, bugüne kadar öğretmenlerin ve akademisyenlerin ekonomik durumlarının iyileştirilmesi noktasında hiçbir adım atmadığını ileri süren Özsoy; “Hükümet öğretmenler ve akademisyenleri üvey evlat olarak görmektedir. Oysa hükümet olmak, çalışanları arasında ayrım yapmak ve sadece bir kesimi memnun etmek demek değildir. Hükümet olmak adaletli bir yönetim anlayışını beraberinde getirir. Ancak Hükümetin yaptığı bu düzenlemenin adaletle uzaktan yakından ilgisi yoktur. MEB ve YÖK; çalışanlarına sahip çıkmamakta, onları yalnız bırakmaktadır. Öğretmen ve akademisyenlerin haklarını savunmak için parmağını kıpırdatmayan Hükümetin, sıra çalışanların haklarını tırpanlamaya, haksız uygulamalarla onları çileden çıkarmaya gelince dörtnala koşması dikkat çekicidir. MEB ve YÖK, kendi personelini savunmazken, başkalarının savunması zaten beklenemez. Bu nedenle; Biz eğitimciler, bu ülkenin temel yapı taşlarını göz ardı eden, onların haklarını savunma gereği bile duymayan, öğretmenleri ve akademisyenleri umursamayan ve es geçen zihniyeti şiddetle kınıyoruz.
Hak arama sürecek
Eğitimciler olarak 24 Kasım Öğretmenler Gününü böylesi nahoş bir tabloyla karşıladıklarını dile getiren Erol Özsoy sözlerine şöyle devam etti. Bu özel gün, ne yazık ki, hükümetin eşit işe eşit ücret düzenlemesinde öğretmenleri ve akademisyenleri yok saymasıyla gölgelenmiştir. Bu nedenle Türk Eğitim-Sen olarak, bugün (dün) 81 ilde eylemdeyiz. Bütün il, ilçe merkezlerinde ve üniversitelerde Başbakanlığa hitaben yazdığımız dilekçeleri kitlesel basın açıklaması yaparak, Başbakanlığa gönderiyoruz. Eylemlerimiz sonuç alıncaya kadar devam edecektir. Bundan sonra da her Çarşamba günü saat 12.30’da Ankara’da Maliye Bakanlığı önünde, illerde de Valilikler önünde kitlesel basın açıklamaları yapacağız. Oturma eylemleri düzenleyeceğiz, hakkımızı alanlarda arayacağız.” (Kocatepe)