• Haberler
  • Genel
  • Kahramanlık kolay kazanılmıyor – Kocatepe Gazetesi

Kahramanlık kolay kazanılmıyor – Kocatepe Gazetesi

Afyon Kocatepe Üniversitesi'nin düzenlediği Çarşamba Toplantısı'nda, geçen hafta olduğu gibi bu hafta da 'Çanakkale Zaferi ve Dünya Tarihindeki Önemi' tartışıldı. Müze Müdür Yardımcısı Ahmet İlaslı'nın başkanlık ettiği toplantıda konuşan Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kasım Turhan, 'Vatan için ölmek de var fakat yaşamak, borcumuzdur' dedi İlk sözü alan İşadamı Kadir Atınkaya, kahramanlığın kolay kazanılmadığını belirterek, [&hellip]

Kahramanlık kolay kazanılmıyor

Afyon Kocatepe Üniversitesi’nin düzenlediği Çarşamba Toplantısı’nda, geçen hafta olduğu gibi bu hafta da “Çanakkale Zaferi ve Dünya Tarihindeki Önemi” tartışıldı. Müze Müdür Yardımcısı Ahmet İlaslı’nın başkanlık ettiği toplantıda konuşan Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kasım Turhan, “Vatan için ölmek de var; fakat yaşamak, borcumuzdur” dedi

İlk sözü alan İşadamı Kadir Atınkaya, kahramanlığın kolay kazanılmadığını belirterek, “Çekinilen insan, kahraman olamaz. Çünkü onunla savaşılmaz. Çekinilmeyen, korkulmayan birisi ile yapılan savaşta güçsüz birisi savaşı kazanırsa kahraman olur. Bu düşünceden yola çıkarak, sefere giden Osmanlı sultanları ordularının başındayken, Çanakkale’de ordunun başında kim vardı? Çanakkale’de ordu nasıl savaştı? Savunma ordusu ile fetih ordusu arasındaki fark nedir? Daha sonra ülke başkanları kimler oldu? Savaştan sonra ülke başkanı olmak, bir şekilde kahramanlığı göstermek midir? sorularını sormak istiyorum” dedi.
Çanakkale, Birinci Dünya Savaşı’nın ekseni
Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Altıntaş, “Çanakkale Savaşları aynı zamanda I. Dünya Savaşının da temel eksenini oluşturmaktadır. Balkan Savaşları’nda Türk ordusuna siyasetin karıştırılması ve lojistik desteğin yeterince sağlanamaması nedeniyle ordu, Balkan Savaşlarında yenilgiye uğramıştır. Balkan Savaşlarındaki yenilgi,İtilaf Devletlerini cesaretlendirmiş, özellikle Çanakkale Cephesi’nin açılmasında etkili olmuştur. Bu dönemde “Abdül” adı verilen bir asker tiplemesi vardır. 35-40 yaşlarında elinde sürekli çomak olan, silahı pek fazla kullanamayan, gündüz cephede duran gece kaçıp giden bu asker tiplemesini İngilizler ve Avustralyalılar kendile-rine karşıt model asker olarak vasıflandırmışlar, sömürgelerinden asker toplarken bu propagandayı yapmışlardır. Hatıratlara baktığımızda Balkan Savaşlarında yenilgiye uğrayan bu asker tipinin Çanakkale Savaşlarında İngiliz, Fransız ve Anzaklara karşıt model olduğu bu asker tipini küçümsedikleri görülmektedir” dedi.
Var olma mücadelesi
Doç. Dr. Altıntaş, sözlerine şöyle devam etti: “Enver Paşa, Balkan Savaşlarından sonra ordunun gençleşti-rilmesi noktasında büyük katkı sağlamıştır. Alaylı olarak tabir edilen çok sayıda subay, paşa, emekli edilerek ordu gençleştirilmiştir. Dolayısıyla Balkan Savaşlarından Çanakkale Savaşlarına gelinceye kadar Türk ordusunun bu anlamda artı bir avantajı ortaya çıkmıştır. Türk ordusunun bir diğer artı hanesi de siyasetin ordunun içinden çekilmesidir. Bunda da Enver Paşa’nın büyük etkisi olmuştur. Nitekim Çanakkale Savaşlarında, Balkan Savaşlarında olduğu gibi siyasi çekişmelerin olmaması, Çanakkale Savaşlarından İtilaf Devletleri’ne artı ordunun daha üstün savaşmasının nedenlerinden birisini oluşturmuştur. Bir diğer konu da ordunun Çanakkale Savaşını bir toprak mücadelesi değil, var olma savaşı olarak nitelendirmesidir.”
Doç. Dr. Altıntaş, Çanakkale Savaşlarının genel stratejisine de değindiği konuşmasında “Çanakkale Savaşları, eski taktikler ile yeni taktiklerin ilk uygulandığı ve hatta geçişin yaşandığı savaşlardır. Hatıratlarda 19. yüzyılın savaşlarını bıraktık, 20. yüzyılın savaşlarına geçtik ve bunun da uygulama alanının Çanakkale Savaşları olduğu belirtilmektedir. Çanakkale Savaşlarında ‘amfibi’ olarak nitelendirilen kara, hava ve deniz hareketlerinin hepsi gerçekleştirilmiştir. Bu ilk uygulamadan dolayı da itilaf devletlerinin çıkartma yerlerinin doğru tespit edilememesi gibi, keşif eksiklikleri gibi hataları olmuştur. Ancak genel olarak değerlendirdiğimizde Çanakkale Savaşları, 20. yüzyıl savaşlarının yani amfibi hareket savaşlarının başlangıcı olmuştur.Kara, hava, deniz kuvvetlerinin senkronize şekilde hareket ettiği savaşlar olmuştur. Dolayısıyla hatalar da bundan kaynaklanmıştır. Çanakkale Savaşları, Türk ordusu açısından da öğretici bu yönleriyle öğretici olmuştur” ifadelerini kullandı.
Şehitlik yerleri Lozan’da tespit edildi
Çanakkale’deki şehitliklerle ilgili nihai kararların Lozan Antlaşmasında alındığını, şehitlik yerlerinin antlaşmalarla tespit edildiğini dolayısıyla Büyük Taarruz’da ölen Yunan askerleri için bir şehitlik yapılmasının mümkün olmadığını, Lozan Antlaşması’nda böyle bir hükmün bulunmadığını ifade eden Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Altıntaş, “30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesinin ardından 3 Kasım 1918 tarihinde Çanakkale,Gelibolu yarımadası, Çanakkale Boğazı, İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmiştir. İtilaf devletleri şehitliklerini bu bölgeye inşa etmeyle başlamışlardır.. Çanakkale Savaşlarının gündeme gelmesi, özellikle Anzak, İngiliz Fransız kamuoyunun gündeme getirmesi ile olmuştur. Çanakkale Savaşları ile ilgili araştırmalara baktığımızda 1970’lere kadar 18 Mart Çanakkale Zaferi kutlamalarının yeterince yapılmadığını görmekteyiz. 1980’lerden sonra yeni yeni Çanakkale Savaşları ile ilgili araştırmalar yapılmaya başlanmıştır” şeklinde konuştu.
Hayattayken de kahraman olmak önemli
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kemalettin Çonkar, Çanakkale Savaşları ve zaferinden bugün için ne gibi dersler çıkartılabileceği konusuna değinerek, “Bir ordu yönetimine siyasetin karıştırılması, çok tehlikelidir. Balkan Savaşları ile Çanakkale Savaşları karşılaştırıldığında Çanakkale Zaferlerinin kazanılmasında ordunun siyasetten arındırılmasının etkili olduğunu düşünüyorum. Bir diğer konu, ‘kahramanlık’ kavramının sadece savaşlarda elde edilen zafer olarak algılanmasıdır. Hayattayken kahraman olmak da önemlidir. Bir ülkenin gelişiminde eskiden askeri güç önemliyken, bugün ise askeri gücün teknoloji ile desteklendiğini görmekteyiz. Günümüzde bilimsel çalışmalar, eğitim ve ekonomide gösterilen çabalarla ulaşılan başarıların da kahramanlık şeklinde nitelendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Sonuç olarak bu tür bir kahramanlıkla vatan belki savunulabilir, ancak çok büyük zayiatlara da sebep olunabilir. O nedenle ‘kahramanlık’ kavramının içinin doldurulması gerekmektedir” dedi.
Vatan için ölmek de var ama…
Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kasım Turhan, ‘vatan için ölmek de var; fakat yaşamak, borcumuzdur’ sözü ile başladığı konuşmasında, vatan için yaşamak ve vatanı yaşatmanın esas olduğunu söyledi. Prof. Dr. Turhan, “http://m.kocatepegazetesi.com/”Yaşamak, borcumuz’ kısaca, vatana bir ömrü tahsis etmek demektir. ‘Savaş’, ‘muharebe’, ‘harp’ ve ‘mücadele’ kavramlarının ayrımına dikkat etmek gerekir. Dolayısıyla bir şeyi kazanırken, diğerlerini kaybettiğimiz kanaatindeyim” diye konuştu.
Halkın emperyalistlere karşı verdiği ilk savaş
Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Ergün, Çanakkale Savaşlarını sosyal tarih açısından ele aldığı konuşmasında “Anadolu’daki en büyük insan değişimlerinden biri 19. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın başlarında yaşandı. Anadolu, çoğu kez insan harmanı oldu. Ancak Anadolu, Osmanlılar zamanında insan değişimi açısından 300-400 yıllık bir durağanlık yaşamıştır. Balkanlara yayılmış olan Türk grupları ve bunlarla birlikte Boşnak, Arnavut ve Müslüman unsurlar da Balkanlar’daki baskı sonucu Anadolu’ya çekildi. Aynı zamanda Rusya’nın Kırım’da, Kafkaslarda yaptığı baskılar sonucu oradan da birçok halk Anadolu’ya göç etmek zorunda kaldı. Bu, Anadolu’nun nüfus dengesini oldukça değiştirdi. Hepsi milliyetçiliği yaşamış, bunun sonuçlarını ve acılarını görmüş, hristiyan unsurlar tarafından sürülmüş bir halk Anadolu’da birleşti. Belki Ermeni olaylarının faktörlerinden birisi de budur; birçok yerden sürülmüş, itilmiş, kakılmış bir halk, Anadolu’daki hristiyan unsurlara karşı bir vaziyet almış olabilir. Balkan Savaşı, tarihimizde Türk milletine vurulmuş tokat gibidir; Türk milletini asırlık uykusundan uyandıran bir savaştır. Balkan Savaşlarından sonra Türk ordusu Çatalca’da zar zor durdulmuştur. Balkan Savaşı, gerek devlet yöneticileri gerekse aydınlar üzerinde öylesine büyük bir tokat olmuştur ki hepsi birden Anadolu halkını uyandırmak, onlara ulus bilincini kazandırmak gayreti içine girmişlerdir ve işte bu noktada Çanakkale, Anadolu’da oluşan yeni halkın emperyalistlere karşı verdiği ilk sınavdır. Başarılı olması da büyük ihtimalle Kurtuluş Savaşına kadar olan süredeki psikolojik motivasyonumuzu yükseltmiştir. Eğer Çanakkale olmasaydı Kurtuluş Savaşındaki örgütlenmeyi ve mücadeleyi yapmamız çok zor olurdu. Bu yüzden Çanakkale, Anadolu’nun kurtuluşunun başlangıcıdır” dedi. Toplantı sonunda, gelecek hafta yapılacak Çarşamba Sabah Toplantısı’nda “Savaşlarda İstihbarat ve Propaganda” konusunun ele alınmasına karar verildi.

Bakmadan Geçme