Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR
e-posta: YAZARIN TÜM YAZILARI

Kader Konusunu Anlayabilmek – 7

Efendimiz (SAV) bir hadislerinde “cennete veya cehenneme gidecekler bellidir” diye açıklamıştır, çünkü Kader Matriksi’nin gereği böyledir. İnsanın dünya hayatı süresince Muhtariyeti Tercih Gücü Yetkisi’ni nasıl kullanacağını bilen Yaratan, Yaşanabilir Hayat Normları ve insanların ahiretteki konumları hususunu hükme bağlamıştır; bu hüküm olmadan hayat akamaz! Allah’ın hükme bağlaması, insanları keyfi olarak cennetlik veya cehennemlik dilediği manasını çıkarmaz. Allah dilerse böyle de yapabilir, ancak şu anki yaşantı içinde böyle dilemediğini Kur’an ile insanlara açıklamıştır. Bu durum karşısında insanların “öyleyse çalışmayalım” önerileri, Kader Matriksi cümlelerinden amel çıkarmaya çalışmalarındandır. Efendimiz (SAV), çevresindekileri yine Muhtariyeti Tercih Gücü Yetkisi’ne yönlendirmiştir; okuduğu ayetlere dikkat edilecek olursa, insanların cennet ve cehennem durumu, onların tercihlerini kullanım şekillerine bağlıdır.
Hz. Ömer (r.a.), Rasulullah (SAV) Efendimiz ile birlikte oldukları bir zaman şöyle soruyor: “Ya Rasulullah (SAV), yapmakta olduğumuz iş şu an yeni oluşan bir işin başlangıç hali mi, yoksa önceden tamamlanmış, takdir edilmiş bir iş midir, bu konuda ne buyurursunuz?” Efendimiz (SAV) şöyle cevap veriyor: “Ey Hattab oğlu! Önceden tamamlanmış olan bir iş üzerinesin. İnsanlar üzerinde oldukları işi kolaylıkla tamamlayacaklardır. Öyle ki saadet ehli olan saadet amellerini; şekavet ehlinden olan da şekavete yönelik fiilleri ortaya koyacaktır.”
Bu hadisteki soru yalnızca “Kader Matriksi” ile ilgili olduğundan açıklanan bilgi Kader Matriksi’ne aittir. Hz. Ömer (r.a.) “Yaşanabilir Hayat Normları” ile ilgili bir soru ile devam etmediği için, bu hadiste “amel” konusunda insanlara bir uyarı bulunmamaktadır. Bu hadise, Kur’an ayetleri ve diğer hadislerden öğrendiğimiz derslerle bakmalıyız; hadisi bu konudaki tek açıklama gibi değerlendirip zannlarımızla yorum yapmak bizi yanıltır. İnsanın yaptığı iş, Allah için o fiil ortaya konulmadan önce hükme bağlanmış ve tamamlanmış bir iştir, ancak insanoğlu için o yeni başlayan bir iştir. Allah o işi hükme bağlayıp tamamlamış olmasa insan için yeni başlayan bir iş de bulunmaz. “Kader Matriksi” insanların Muhtariyeti Tercih Gücü Yetkisi’ni kullanacakları doğrultuda ahirlerindeki konumlarını hükme bağladığı için, saadet ehli de şekavet ehli de Kader Matriksi açısından bellidir ve değişmez. Ancak “Yaşanabilir Hayat Normları” bakımından, ilgili her insan bunu yeni yaşayacak ve kendi nefsine şahit olacaktır.
Abdullah ibn-i Ömer (r.a) şöyle anlatmıştır: “Rasulullah (SAV) Efendimiz buyurmuşlardır ki; “Her şey kader iledir! Hatta acizlik, zekâ ve beceriklilik bile…”
Abdullah (r.a.) şöyle devam etti: “Şaki anasının karnında şaki olan, said de başkasından ibret alandır.”
Bu durumu böyle işiten bir adam Huzeyfe (r.a.)’e gelerek işittiklerini anlattı ve sordu: “Nasıl olur da bir adam, hiç bir iş işlemeden şaki olur?” Huzeyfe (r.a) şöyle cevapladı: “Buna şaşırmamalısın. Rasulullah (SAV) şöyle söyledi: “Nutfenin ana karnına girmesinden sonra kırk iki gece geçince, Allah nutfeye bir melek gönderir. Melek o nutfeye şekil verir, göz ve kulak verir; derisini, kemiklerini ve etini oluşturur. Sonra “Ya Rabbi, erkek mi, dişi mi olsun?” diye sorar. Rabbi hükmünü bildirir, melek de yazar. Sonra “Ya Rabbi, ömrü ne kadar olsun?” diye sorar. Rabbi hükmeder, melek de yazar. Sonra “Ya Rabbi, rızkı nedir?” diye sorar. Rabbi hükmeder, melek de yazar. Sonra aldığı emre bir ekleme yapmadan, bir şey de eksiltmeden, elindeki sayfa ile çıkar.”
Kader konusunun izah edicileri bu hadisi de konularının içinde sıkça kullanmaktadırlar. Ancak bu hadisi “insan iradesinin özgür olmadığına” delil göstermektedirler; elbette ki yanılmaktadırlar.
Aynı hadis konu edilerek farklı rivayetler de bulunmaktadır. Diğer rivayetlerde kırk iki gün yerine başka rakamlar da söylenmektedir. Ancak bizim bu hadisten çıkaracağımız dersi, diğer rivayetlerdeki farklılıklar etkilememektedir.
Kaderin Kurucusu, Sahibi ve Yürütücüsü, “Müstakilen VAR ve Muhtar” olarak hüküm sahibi olan Allah’tır. Dolayısıyla, hadiste geçen konuların hepsi Allah’ın dilemesidir ve hepsi vuku bulacaktır. Ahzab Suresi 38. Ayeti hatırlayalım: “Allah’ın emri (hükmü) planlanmış (yerine gelmesi kesin) bir Kader’dir.”
Kader Matriksi içerisinde halifetullah vasıflı insanı görev olarak ilgilendiren ve Kader Manası içerisinde rolü sayılabilecek olan, onun yalnızca Muhtariyeti Tercih Gücü Yetkisi’dir. Çünkü Kader Matriksi içerisinde bu konuda “Allah’ın hükmü” vardır.
Bu bağlamda, bu hadis içerisinde anahtar cümle: “Şaki anasının karnında şaki olan; said de başkasından ibret alandır.” Anahtar cümle budur. Bu cümleyi soruya çeviren adam Huzeyfe (r.a)’e giderek öğrenmek istemiştir. Ancak aldığı cevap yeni bilgileri içermektedir ve bu sorunun cevabı içerisinde yoktur.
Dolayısıyla, adamın sorusunun cevabı, ancak kişi bu bilgileri dinledikten sonra kendi içinden düşünerek oluşturacağı zanna kalmaktadır. Bu zann da maalesef “İşte görüyorsunuz ki Allah “şaki ol” demişse insan şaki olur, “said ol” demişse insan said olur.” şeklinde oluşmaktadır. Bu sonuç yalnızca zann’dır ve doğru sonuç değildir.
Hadis içerisinde anahtar cümleyi dikkatle incelersek, said için “başkasından ibret alandır” tanımlaması yapılmıştır. Yani “kişinin önüne hidayet konusu geldiğinde hidayet davetine uyandır” denilmektedir. İşte bu tam da insanın “Muhtariyeti Tercih Gücü Yetkisi”ni kullanarak Hakk ve batıl arasında özgürce tercih yapmasıdır. Ayrıca söz konusu kişinin ibret alması gereken nedir, neden ibret alması gerekiyor ve ibret alarak kendisindeki neyi düzeltecektir? Bu soruların cevabı şöyledir: Ahseni Takviym halden Esfele Safiliyn’e reddedilen insan (Tiyn Suresi 4 ve 5), bu Esfele Safiliyn halinden alacağı “ibret”le kurtulur; bu ibret “iman ve salih amel”dir (Tiyn Suresi 6).
Anahtar cümlemizdeki “şaki anasının karnında şaki olandır” kısmı ise şöyledir: Bir kişi dünya hayatı sürecinde duniHî algı ve zann’larıyla bir hayat tarzı oluşturmuş ve yaşantısı içerisinde karşısına çıkan “Hakk ve batıl tercihi” konularında ısrarla batılı seçmişse, kendisini içinde bulduğu Esfele Safiliyn formattan hiç çıkmamış demektir. Bu durumda Kazanılmış Değişim’ini batıl yolda tamamlamış olmaktadır. Kader Matriksi açısından da ahiretteki konumu cehennemdedir. İşte böyle bir kişi anasının karnında hangi formatta ise, ölünceye kadar da o formatta kalmıştır. Bu kişinin “şaki” olmasına sebep Esfele Safiliyn format değildir. Sebep, kişinin bu formata sahip çıkarak, tercihleri sonucu kazandığı günahlar ve oluşturduğu hayat tarzı ile bu formattan kurtulamayışıdır. Bu kişinin Yaşanabilir Hayat Normları içerisindeki bu durumunu kişi yaşamadan önce bilen Allah, Kader Matriksi’nde bu kişi için şaki hükmünü vermiş olduğundan Kader Matriksi açısından da ana karnında “şaki” olarak kayıtlıydı. Aynı sebepten, said olan da ana karnında Kader Matriksi açısından “said” olarak kayıtlıdır. Anahtar cümlemizde, said olanın durumunun “Yaşanabilir Hayat Normları” çerçevesinde bir cümle ile anlatılmış olması, o kişinin ana karnında iken “said” olduğu bilinmiyordu ve kayıtlı değildi anlamına gelmez. Kader Matriksi kaydı olmadan kişi hayat süremez.
Bir diğer hadis: Ebu Hureyre (r.a.)’dan rivayet olunduğuna göre Rasulullah Efendimiz (SAV) buyurmuşlardır ki: “Her birisinde kendine mahsus bir hayr bulunmakla beraber Allah’a göre kuvvetli mümin, zayıf müminden daha sevimli ve daha hayrlıdır. Sana hayr üzere faydalı olan şeyler için azimle çalış, bu yolda Allah’ın yardımını iste ve acze düşme. Eğer hoşuna gitmeyen bir olay sana isabet ederse, “keşke ben böyle yapmasaydım” deme. Ancak şöyle de: “Allah böyle takdir etmiş, o dilediğini yapar.” Çünkü keşke yaklaşımı şeytana yol gösterir.”

YAZARLAR

TÜMÜ

SON HABERLER