Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Yılmaz DÜNDAR

KADER KONUSUNU ANLAYABİLMEK -5- – Kocatepe Gazetesi

Mustafa Yılmaz DÜNDAR 10 Mayıs 2019 Cuma 13:43:59
 

YAŞANABİLİR HAYAT NORMLARI İÇERİSİNDEKİ CÜMLELER AYRIDIR, KADER MATRİKSİ’NİN CÜMLELERİ AYRIDIR
Dikkat ederseniz, Kur’an’da hem “Kader Matriksi”ne ait cümleler hem de “Yaşanabilir Hayat Normları”na ait cümleler geçer. “Bilmek” bahsinde iki tane “bilmek”ten bahsettik. Allah Kur’an’da Kader Matriksi cümlelerini Yaşanabilir Hayat Normları içerisinde kullanmıyor. “Elbette iman edenleri de bileceğiz, münafıkları da bileceğiz.” derken bakın; “evet, biz onları önceden bildik.” demiyor. Yaşanabilir Hayat Normları içerisindeki cümleler ayrıdır, Kader Matriksi’nin cümleleri ayrıdır. Kader Matriksi’nin cümleleri doğrudur ama onları alıp “öyleyse böyle, öyleyse şöyle” diye yorumlar ekleyip onu “Yaşanabilir Hayat Normları” cümlesi yaparsak, kişiyi hayattan koparırız, sınavından koparırız, ahirete ait konumu için ona zarar veririz, çünkü yöntem yanlış! Onu anlatmaya çalışıyoruz. Dedik ki, öyle yapılırsa Allah’ın adaletli olmasına ters düşer ve diğer kuralların da hepsi çiğnenmiş olur. Örneğimizdeki cümle ile ilgili, kişinin yaşantısı sırasında Muhtariyeti Tercih Gücü Yetkisi’ni ne yönde kullanacağını bilen Allah, dünya hayatının Yaşanabilir Normları için “Kader Matriksi”ni hükme bağlarken böyle bir hüküm vermiştir. Bu, ilgili kişiye bir dayatma ve zulüm olarak verilmiş bir hüküm değildir. Bir hadisten öğreniyoruz, Efendimiz (SAV) buyurmuşlardır ki: “Allah, mahlûkatın kaderini gökleri ve yeri yaratmadan 50.000 sene evvel yazmıştır.” Bu sebeplerden dolayı o “Kader Matriksi” cümlesi, “Yaşanabilir Hayat Normları” cümlesine çevrilince, “kişi dünya hayatı yaşantısında Muhtariyeti Tercih Gücü Yetkisi’ni devamlı ve inatla batıldan yana kullanıp cehennemlik amel yapacağı için cehenneme gidebilir” diyebiliriz.
İKİ MANA BİRLİKTE BİR MANA OLUŞTURUR Kİ
“KADER MANASI” DENİLEN BUDUR
“Kader Matriksi” cümleleri yaşanmış ve bitmiş gibi kurulmuşken “Yaşanabilir Hayat Normları” cümleleri henüz yaşanacakmış gibi kurulur. İki cümle de aslında birbirinin aynısıdır. “İkisini bir cümle” yapan mana esas doğrudur. İşte bu mana “kader” adı altında toplanır. Yani “Kader Matriksi” cümlesi ve “Yaşanabilir Hayat Normları” cümlesi birlikte bir mana oluşturur ki bu mana kaderdir. Niye? Çünkü yalnızca “Kader Matriksi” cümlesini alırsanız kader olmaz, yalnızca “Yaşanabilir Hayat Normları” cümlesini alırsanız da kader olmaz. İki mana birlikte bir mana oluşturur ki “Kader Manası” denilen budur.
“Kader Matriksi” cümlesi; hüküm cümleleridir, Tevhid kurallarına bağlıdır ve iman için temeldir, amele temel olmaz. “Yaşanabilir Hayat Normları” cümlesi; kaza cümleleridir, kesret kurallarına bağlıdır ve amel için temeldir, imana temel olmaz. “Kader Manası” ise dünya dili ile cümlelendirilemez. O bir manadır. Bu sebeple anlaşılması zordur, teslimiyet ve iman ile Muhtariyeti Tercih Gücü Yetkisi kullanılarak yaşanılabilir.
BAZI AYET VE HADİSLER ÜZERİNDEN
BİRLİKTE DERS YAPALIM
Mana olarak kaderi, Kader Matriksi’ni, Yaşanabilir Hayat Normları’nı, BillaHİ anlamda hürriyeti, DuniHİ anlamda hürriyeti ve konuşurken/yazarken kurulacak cümlelerde dikkat edilecek hususları, bazı ayet ve hadisler üzerinden birlikte ders yapalım.
İlk önce Hadîd Sûresi 22, 23 ve 24. Ayetleri ele alalım:
Hadîd Sȗresi 22: “Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki biz onu yaratmadan önce bir kitapta (yazılmış, takdir edilmiş ve hükme bağlanmış) olmasın. Şüphesiz bu Allah’a göre kolaydır.”
Hadîd Sȗresi 23:” Allah bunu, elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah’ın size verdiğiyle de şımarmayasınız diye açıklamaktadır. Allah çok övünen kibirli kimseleri sevmez.”
Hadîd Sȗresi 24: “Onlar (o çok övünen kibirliler) cimrilik yapan ve insanlara da cimriliği emredenlerdir. Kim Allah’tan yüz çevirirse muhakkak ki Allah Ğaniyyül Hamiyd’dir.”
Hadîd Sȗresi 22, bizi Kader Matriksi konusunda uyarmaktadır; Kader Matriksi’nden bahsediyor. Bir kuralımız da neydi? Kader Matriksi cümlelerini alıp “bu böyledir” diyerek onu Yaşanabilir Hayat Normları cümlesi yapamayız. Eğer siz kader konusunu anlatırken Hadîd Sȗresi 22’yi, “ayette böyle diyor” deyip, onu “Yaşanabilir Hayat Normları” cümlesi olarak kader diye anlatırsanız yanlış sonuca varırsınız.
Hadîd Sȗresi 23 ve 24, bizi Yaşanabilir Hayat Normları açısından uyarmaktadır.
“ÜZÜLMEYESİNİZ” VEYA
“ŞIMARMAYASINIZ” UYARISI
Kısa bir açıklama ile anlamaya çalışalım: Kişinin üzülmesi veya şımarması Allah’ın mecbur bırakmasıyla olsa Rabbimiz neden böyle bir uyarı yapsın? Ayrıca Hadîd 22, kulun Muhtariyeti Tercih Gücü Yetkisi’ni kullanacağı şartların, ortamın veya olayların durumuyla ilgili bir uyarı değildir. Çünkü onlar “kulun özgürlüğünün yetki sınırları” içine girmez; bu saydıklarımızı kul dizayn etmiyor. Ayrıca “kulun bir sonraki konumunu ve ahiretteki konumunu” da bu saydıklarımız belirlemiyor. İşte bu şartlar içerisinde onları kulun Muhtariyeti Tercih Gücü Yetkisi’ni kullanış biçimi belirliyor ve kul yalnızca bu konuda Rabbinden özgürlük yetkisi almıştır.
“Üzülmeyesiniz” veya “Şımarmayasınız” uyarısı özetle şunları kapsar:
1. Olayların hükmünü ve dizaynını sen yapıyorsun sanarak “Müstakilen Varım ve Muhtarım” iddian ile Muhtariyeti Tercih Gücü Yetkini kullanman senin ahirlerini azaba çevirir. İşte ayet “sen böyle davranma” diyor. Burada önemli olan davranış biçimi “şımarmak”tır. Rabbimizin sevmediği davranış şımarmaktır; burada “ŞIMARMAK” konusunda uyarı vardır. “Muhtariyeti Tercih Gücü Yetkini Müstakilen Varım ve Muhtarım iddianla kullanarak şımarma” diyor; haddi aşma, asi olma! Kişinin üzülmesinin sebebi, şımaracak imkânın ortadan kalkmasıdır. Ana konu şımarmaktır, kişi şımaracak bir şey bulamadı, üzülüyor. Yani buradaki uyarı, bizim Nefs-i Levvame’de bahsettiğimiz gibi bir tasalanma, bir üzülme, bir “ben nasıl düzeleceğim?” üzüntüsü değildir, şımarmaktır! Dolayısıyla, üzülmek de şımarmak da aynı kaynaktan geliyor. Bu kaynak, kişinin “Müstakilen Varım ve Muhtarım” iddiasıyla kendi adına söylediği “BEN” takdimini yüceltme, övme, kutsama ihtiyacıdır. Bunu nereden anlıyoruz? Rabbimizin bütün bu uyarıları övünen/kibirli kimseye bağlamasından anlıyoruz; uyarıların bağlandığı vasıf bu: Övünen, kibirli kimse. Demek ki bunları Kur’an’ın “mütekebbir” dediği (övünen, kibirli) kimse yapıyor. Bu durumda, şımarmanın sebebi nedir? Kişinin mütekebbir olması! “Övünen ve kibirli” demek “mütekebbir” demektir. “Müstakilen Varım ve Muhtarım” iddiasıyla övünen, onu yücelten, hatta o iddiayı kutsayan kişi, işte bu ihtiyacı yüzünden şımaran veya üzülendir. Bütün bu sebeplerden dolayı şöyle uyarı geliyor: “Müstakilen Varım ve Muhtarım” iddianızı ortaya koymak için övünerek kibrinizi gösteriyorsanız, bilin ki Allah böyle davranan insanları sevmez.
CİMRİLİK SADECE PARAYLA MI İLGİLİ? KUR’AN’DA
CİMRİ, ALLAH İÇİN VERMEYENİN TANIMIDIR
Hadîd 24 ne diyordu? “O çok övünen kibirliler, cimrilik yapan ve insanlara da cimriliği emredenlerdir. Kim Allah’tan yüz çevirirse muhakkak ki Allah Ğaniyyül Hamid’dir.” Evet, bütün hepsi bir davranış biçimi olarak cimriliğe bağlandı ve Allah cimriye “sen Bizden yüz çevirdin”  demektedir. Cimrilik “yüz çevirme” olarak görüldü. Cimrilik tanımı aklımıza yalnızca parasal konuları getirmemelidir ama öyle oluyor… Bir ayette, bir hadiste cimrilik geçerse onu hemen paraya bağlıyorlar. Yani ayet yalnızca zenginlere mi gelmiş? O ayetler “Paranızı şöyle verin, paranızı böyle verin.” öğütleri değil. Doğru ama yalnızca bu değil. Bu konunun içerisinde parasal mevzu küçük bir teferruattır.
Kur’an’da cimri nedir, kimdir? Kur’an’da cimri, Allah için vermeyenin tanımıdır. Aksi halde Müslümanlığın dışında yaşayanlarda da cimriler, cömertler var. Onların cimrilikleri, cömertlikleri bizimle ilgili değil ki… Kur’an yalnızca Allah için vermeyene “cimri” der. Esfele Safiliyn hayat tarzının cimrisi de, müsrifi de, hatta tutumlusu da aynı kulvarın insanlarıdır, İslam için onların bir farkı yoktur, Kur’an için bir değerleri yoktur, onlar söz konusu değillerdir.
Allah için vermeyen cimrinin vermediği ve bu konuda cimrilik yaptığı ve hatta sımsıkı tuttuğu şeyin ne olduğunu yarın detayıyla göreceğiz inşaAllah, o Allah’a karşı ilan ettiği “ilahlık iddiası”dır. Yani cimri, DuniHİ algı ve zann’larına sımsıkı sarılandır.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER