İtiraf Allah’a yapılır, yalnızca Allah affeder
AKÜ İslami İlimler Fakültesi'nden Yardımcı Doçent Ersan Özten, İslam’da günahların sadece ve sadece Allah’a itiraf edildiğinin altını çizdi. Özten, bazı insanlarca bazı insanların önüne gidip tevbe alma düşüncesinin tevbeyi yozlaştırdığına dikka çekti Ensar Vakfı Şubesi’nin Ramazan’da İkindi Sohbetleri organizasyonunda konuşan AKÜ İslami İlimler Fakültesi’nden Yardımcı Doçent Ersan Özten “Günah ve Tevbe” başlığında sunum yaptı. Sunum [&hellip]
AKÜ İslami İlimler Fakültesi’nden Yardımcı Doçent Ersan Özten, İslam’da günahların sadece ve sadece Allah’a itiraf edildiğinin altını çizdi. Özten, bazı insanlarca bazı insanların önüne gidip tevbe alma düşüncesinin tevbeyi yozlaştırdığına dikka çekti
Ensar Vakfı Şubesi’nin Ramazan’da İkindi Sohbetleri organizasyonunda konuşan AKÜ İslami İlimler Fakültesi’nden Yardımcı Doçent Ersan Özten “Günah ve Tevbe” başlığında sunum yaptı. Sunum öncesi İlahiyatçı Sabri Eğret tarafından Kuran tilavetinde bulunuldu.
İKİNDİ SOHBETLERİ
RAMAZAN GÜZELLİĞİ
AKÜ İslami İlimler Fakültesi’nden Yardımcı Doçent Ersan Özten “Günah ve Tevbe” başlığında sunum yaptı. Özten, öncesi rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennem azabından kurtuluşa vesile olacak Ramazan-ı Şerif ayının idrak edildiğini söyledi. Allah Resulü Peygamber Efendimizin ifadesine göre mağfiret günlerinin idrak edildiğini belirten Özten;”Ramazan-ı Şerifin bir güzelliğinden olup, öteden beri yapılmasına karşılık bu yıl daha derli toplu hale getirilen güzide Ensar Vakfı’nın güzide temsilcilerine bu vesile ile biraraya gelmekten dolayı şükranlarımızı arz ediyoruz. Yine Ramazan’ın mağfiretinden olacak ki burada düzenlenen programlardan sadece birisinde günah ve tevbe bahsi bize nasip oldu.” dedi.
GÜNAH İNKARIN UZANTISI
Günah ve tevbe kavramlarını tanımlayarak sunumuna başlayan AKÜ İslami İlimler Fakültesi Yardımcı Doçent Ersan Özten, günahın kullarını yaratıp, yaşatan, sayısız rızıklar veren Yüce Allah’ın çizdiği çizginin dışına çıkma anlamına geldiğini kaydetti. Günahın Farsça bir kelime olduğunu dile getiren Özten; “Suç sayılan Allahü Zülcelal Hazretlerinin yasakladığı sözlerin veya davranışlara günah denir. İslam insanların dünya hayatını düzenlemek için Yüce Yaratıcımız Allahü Zülcelal Hazretleri tarafından gönderilen ilahi sistemin adıdır. O zaman eşrefi mahlukat olarak insana düşen bu ilahi kuralları benimsemek, takdir etmek, sınırın dışına çıkmamaktır. Aslında günah herşeyden önce Allah’ın koymuş olduğu sınırları beğenmemezlikten kaynaklanan bir inkarcılıktır. Her günaha düşen kimse bir yerde gözardı ettiği gerçekleri inkar etmiş oluyor.” diye konuştu.
GÜNAH SINIRI VE HADDİ AŞMAKTIR
Günaha düşen kişinin Allah’a karşı geldiği gerçeğine temas eden Yardımcı Doçent Ersan Özten, günahta Allah takdirinin beğenilmeyip, kişinin kendi bilgi, beceri ve düşüncesine göre davranmasıyla kişilerin Allah’ın belirlediği sınırı ve hadlerini aştıklarını söyledi. Şems Suresine bakıldığında Yüce Yaratcı Allah’ın insanın hem takva hem de fücu yani iyiliğe meyyal yeteneğinin yanında kötülükleri işleyebilme kabiliyeti de bulunduğuna temas etti. İnsanların iman ettikleri halde Rablerinin emirlerini yerine getirmeyen fücur tarafının ön plana çıkarıp günaha düşebildiklerini kaydeden Özten; “Günah işlemek kısmen insan fıtratında olan bir gerçektir. İnsan fücur ve takva arasında bir yerde iyi ile yalnışı, hak olanla batılı, cennet ya da cehennemden birisini seçme durumu ile karşı karşıyadır. İnsanoğlu sonucuna katlanmak suretiyle dilediğini seçme özgürlüğüne sahiptir.” şeklinde konuştu.
SAMİMİ TEVBE GÜNAHI AFFETTİRİR
Yardımcı Doçent Ersan Özten, Allah Resulu Hz. Muhammed Mustafa’nın (SAV) “Eğer siz hiç günah işlemeseydiniz. Allah Teala bizi yeryüzünden götürür, sizin yerinize günah işleyip arkasından tevbe edecek insanlar var ederdi.” buyurduğuun aktardı. Özten; “Bu hadisi şerifte alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed Mustafa (SAV) bir yerde insanları günah işlemeye teşvik etmiş olmuyor. İnsanın beşer dolayısıyla şaşar olmasından dolayı insanın beşeriyetine vurgu yapmış oluyor. Hadisi şerifte ifade edilen Allah Resulu tarafından insanların günah işlemeye bizzat teşvik değil insanın yapısında var olan günah işleme özelliğine meyyal yönüne yani beşeriyetine vurgu aypılıyor. Her insanda elbette az veya çok sınırı aşma diye ifade edebileceğimiz günaha düşme durumu elbette ki mümkündür. Bu durumda insanların düşmesi muhtemel iki yalnış olabiliyor. Şunu unutmayalım İslam’a göre affedilmeyecek günah yoktur. Hangi günah kimin tarafından nerede ve ne şekilde işlenirse işlensin tevbe etmek, söz vermek ve sözünde adam gibi sağlam durmak kaydı şartıyla affedilmeyecek günah yok.” ifadelerini kullandı.
ALLAH ŞİRK HARİÇ GÜNAHLARI AFFEDİCİ
Ersan Özten, insan fıtratında bulunan günahın insanları iki türlü yalnışı yapmaya devamlı sevk edeceğini kaydetti. Özten, Allah’ın affediliciliğine inanmanın zorunlu ama nasılsa Allah affedecek diye işlenen günahta ısrarcı olmanın yalnış olduğunu belirtti. İkinci yalnışın ise “Nasıl olsa ben hata yaptım. Bundan sonra iflah olmam mümkün değil diye yattı balık yan gider” düşüncesinin devamı olarak açıklayan Özten şunları söyledi: “İslam’da Allah-u Tela’ya şirk koşulması hariç diğer günahlar Rabbimiz tarafından Rabbimiz tarafından affedilecektir. Günah işlediğini, günahın Allah Teala tarafından affedileceğini imanlı kimse, vicdan sahibi herkes anlar. Söz ve davranışla aştğı sınırı farkına varır. Bundan sonra Allah karşısında boyun büker günahının affı için yakarışa geçer.”
RAMAZAN DEĞERLENDİRME FIRSATI
İnsanın zaman zaman hatalarını görüp Allah’tan af dilemesinin normal bir durum olacağını kaydeden Yardımcı Doçent Ersan Özten şöyle konuştu: “Resulullah’ın ifadesiyle, ‘Ölmezden evvel ölün. Ahirette hesaba çekilmezden evvel kendinizi hesaba çekin.’ uyarıları ile imanlı bir insan yeri geldiğinde nefsini hesaba çekmesini bilmelidir. İnsan nefsinin yansıması olarak davranıp dışarıya iç durumunu aksettirir ise çevre kültürünün baskısıyla akıl ve nefis daima kötülüğü insana empoze eder. Bir defadan birşey olmaz. Sonuçta herkes yapıyor vb. uydurma cümlelerle insanoğlu olması gereken çizgisini aşmış olur. Her insanın potansiyel olarak günah sözü söyleme, günah olan davranışları işleme durumu vardır. Herkesçe bilinen büyük günahlar vardır. Ana babaya asi olmak, Allah’a şirk koşmak, vatana ihanet etmek, adam öldürmek vb sayılabilecek büyük günahlar var. İnsanların düşmesi mümkün olan büyük günahlara Allah Zülcelal Hazretleri Kitabullah’da işaret ediyor. Bizim Kitabullah’la olan bağlantımız ne derecedir? Ona bakmak lazım. Besmele çekip, Alluhu Ekber diyerek Müslümanlar’ın birbirlerini öldürdükleri bir ortamda Ramazan ayını daha fazla düşünüp, idrak edip kendi halimize bakarak değerlendirmek durumundayız. Herkes kendi kapısının önünü süpürürse sokaklar tertemiz olur.
YÜZDE 20 KUR’AN’A DOKUNMADAN ÖLÜYOR
Ersan Özten, yüzde 98’i inananı olan bir ülkenin insanları olarak Allah’a, kitaplara, Peygamberlere, ahiret günü vs inanıldığını kaydetti. Tamamına yakını inananlardan oluşan ülke evlatlarının yüzde 20’nin Kuran-ı Kerime el sürmeden öldüğünü söyleyen Özten; “Beş kişiden biri Kuran’a el sürmeden ölüyor. Aynı araştırma içerisinde ortaya çıkan bir gerçek daha var. O da yüzde 60 ancak Kur’an-ı Kerime el sürebilmiş. On kişiden 6’sı Kuran’a el sürebilmiş, diğer 4’de el sürdüğü Kuran-ı Kerimi okuyabiliyor. Bir gerçek daha var ki; Yüzde 80 okuduu Kuran-ı Kerimden haberdar değil. Günde 40 defa okunan Fatihalar, diğer sureler. Okuduğumuz kadarının anlamını bilsek, bizi günah işlememeye veya doğru davranmaya sevk edecek Allah emirlerini en kısa sure de dahi görür, buluruz. Ama içinde bulunduğumuz durum budur. İbadette kabahatta gizli diye bir takım uydurma sözlerle insanların yardımlaşma, dayanışma ayı olan Ramazan’da ibadet etmenin bir nevi önüne geçiliyor. Fitre, zekat vermek Allah emridir. Yeri geldiğinde diğerlerini teşvik için bu açıktan verilir.” dedi.
TEVBE SÜREKLİ DUA VE İSTİĞFARDIR
İbadette, kabahatte gizlidir sözünden hareketle ibadetlerin hep gizli kalmasına karşılık kabahatlerin gizli kalmayıp yayıldığına dikkat çeken Ersan Özten sözlerini şöyle sürdürdü: “Bize düşen günah durumudan hızla uzaklaşıp tevbe etmek. Tevbe söz vermek, gidilen yalnış yoldan dönmek demektir. Tevbenin iki boyutu var. Birincisi Allah yönünden tevbe, O’nun affetmesi. Kul yönünden ise yaptığı iş ve kabahatin günah, yasak olduğunu bilip O’nu terk ederek Allah’a dönüp O’nun emir ve sınırlarına geri dönmek demektir. Allah’a iman eden kulların özelliklerinden çokça bahsedilir. Tevbe aynı zamanda sürekli dua ve sürekli istiğfarda bulunma durumudur. Bir defa söz olarak tevbe edilip ve yapılan hatanın bağışlandığı inancı maalesef bizi aynı yerde dönen kaba tabirle yalama olan bir vidaya dönüştürür.”
YALNIZCA ALLAH AFFEDER
Günümüzde tevbe anlayış ve kavramının bazı kesimlerce yozlaştırıldığından yakınan Özten şöyle konuştu: “Tevbe adeta Hristiyan dünya da olduğu gibi bir nevi günah çıkarma gibi kabul ediliyor. İslamiyet’teki tevbe ile Hristiyanlıkta ki günah çıkarmanın arasında uzaktan yakından alaka ve yakınlak asla yoktur. Çünkü Hristiyanlıkta yapılan günahta kliseye gidilir, o günah itiraf eden gibi bir insan olan Papaz’a itiraf edilir. İslam’da günahlar sadece ve sadece Allah’a itiraf edilir. Bizde yozlaştırılan tarafı günümüzde bazı insanlarca bazı insanların önüne gidip tevbe alma düşüncesidir. Şunu unutmayalım ki günahları bağışlayan yalnız ve yalnız Allah-u Teala’dır. Tevbeleri de yalnıza Allah-u Teala kabul eder.” >> Burcu AYDIN’ın haberi