• Haberler
  • Genel
  • İstihbarata Selçuklu, propagandaya Sultan Selim örneği

İstihbarata Selçuklu, propagandaya Sultan Selim örneği

Afyon Kocatepe Üniversitesi'nin düzenlediği Sabah Toplantıları'nda bu hafta “Savaşlarda İstihbarat ve Propaganda” konusunun ele alındı. Toplantıya, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Hüseyin Bayraklı başkanlık yaptı Toplantıda konuşan Fen-Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Güler, ‘istihbarat’ kelimesinin Arapça kaynaklarda haber kökenli bir kelime olduğunu belirterek, “İstihbarat, savaşların önde gelen hususlarından [&hellip]

İstihbarata Selçuklu, propagandaya Sultan Selim örneği

Afyon Kocatepe Üniversitesi’nin düzenlediği Sabah Toplantıları’nda bu hafta “Savaşlarda İstihbarat ve Propaganda” konusunun ele alındı. Toplantıya, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Hüseyin Bayraklı başkanlık yaptı

Toplantıda konuşan Fen-Edebiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Güler, ‘istihbarat’ kelimesinin Arapça kaynaklarda haber kökenli bir kelime olduğunu belirterek, “İstihbarat, savaşların önde gelen hususlarından biridir. İstihbarat ve propagandanın iki yönü vardır. Birincisi, karşıdakinin gücü hakkında haber alınması, bilgi toplanması, şeklindedir. Diğer ise halkın durumu ve yeryüzü şekilleri ile ilgili bilgilerin alınmasıdır. Eğer karşı tarafa savaş açılıyorsa, propagandanın da iki yönü vardır; bunlardan biri devletin içine yapılan, diğeri de karşı tarafın halkının motivasyonunu düşürmek için yapılan propagandadır. Yavuz Sultan Selim, Çaldıran Savaşından itibaren propagandayı hem karşı taraftakini yani Memlükler ve Safaviler üzerinden hem de Osmanlı halkı üzerinden ciddi anlamda yürütmeye başlamıştır. Memlük devletine giderken Osmanlı halkı içerisinde en büyük sıkıntı şu olmuştur: Osmanlı halkı ve ulemasının büyük bir kısmı, Çaldıran’da Safaviler üzerine Şia oldukları için gidilmesine karşın Memlükler üzerine neden gidildiğini sorgulamışlardır. Buna cevap olarak da Safavilerin Şia oldukları için İslamın hak unsunlarından saptıklarını, Memlüklerin de bu sapkınlığa destek vermesi nedeniyle sapkın hale düştüklerini ve bundan dolayı Memlüklerle savaşın caiz olduğu açıklaması yapılmıştır. Bu şekilde içerdeki muhalefet engellenmiştir. Yavuz Sultan Selim, karşı tarafta, yani Suriye, Hicaz ve Mısır’da, ciddi propaganda faaliyetlerine girişmiştir. Osmanlının haberleşmede kullandığı Tatarların yaklaşık 200-300’ü Mısır’a gönderilmiştir. Yavuz Sultan Selim, bir dönemde Moğolları durdurmuş ve önemli işler başarmış olan Memlük devletinin artık ne mukaddes mekanın kutsallığını ve güvenliğini sağlayacak durumda ne de Memlükleri koruyabilecek durumda olmadığını belirterek propaganda yapmıştır. Yavuz Sultan Selim, Kahire’ye kadar varmadan Suriye bölgesindeki Memlük hakimiyetini tamamen kırmıştır” şeklinde konuştu. İşadamı Kadir Altınkaya propagandanın bir tanıtma ve gerçeği sunma şeklinde de kullanılabileceğini ifade ederek, “Tarihi süreçte propaganda hep gerçeği sunmak şeklinde olmamıştır. Bana göre, egemenlik arayışının karşısında duracak engelleri aşmanın yolu, önce istihbarat sonra propaganda ile belirlenmiştir. Burada önemli olan, toplumun propagandaya karşı zaafının olup olmadığı, propagandaya ne kadar açık olduğu konusudur. Toplumumuzda bir gazete başlığı dahi ülkemizi alt üst edebilmektedir. Nefatif propagandaya karşı nasıl bir tedbir alınır? Bununla ilgili ne yapılmalı? merak ediyorum” diye konuştu. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kemalettin Çonkar, “İstihbarat, gerek sivil gerekse askeri yapılanma açısından çok önemli. Sağlıklı istihbarata dayanmayan bir örgütün geleceği doğru planlaması ve doğru hamleyi yapması mümkün değildir. Bu anlamda ciddiye alınması gereken bir konudur. Propaganda ise, bir örgütün veya yapılanmanın belli hedeflere varması açısından her çeşit saptırmayı da içermektedir. Olayları uzun vadede düşündüğümüzde, propaganda aracını kullananların da zarara uğradığı durumların olduğunu unutmamak gerekir. Bunun ciddi örneği Almanya’dır. Bunlar bu işin piri gibi görünüyorlar. Ancak bir iktidarı elde etme aşamasında bu noktaya vardırıyorlar. Ama uzun vadede baktığımızda dünyanın başına gelmiş en büyük felaketlerden biri olan 2. Dünya Savaşını başlatmışlardır. Bunun ötesinde kendi ülkelerini de tahrip etmişlerdir. Dolayısıyla toplumlar olarak, prapoganda konusunda düzgün davranma, bilgileri saptırma ve insanların kafalarını karıştırma, yönlerdirme çabasına karşı daha sağlıkl�� direniş göstermeliyiz. Çünkü kısa vadede o toplumun bir yere varması gibi hedefler gösterilebilir. Ancak uzun vadede tüm bu fazla saptırıcı unsurlara dayalı propaganda hareketlerinin gerek örgüte gerekse örgütün bulunduğu topluma felaketler getirdiğini unutmamak gerekir. Toplantı sonunda, gelecek hafta yapılacak Sabah Toplantısı’nda “Devlet ve Demokrasi” konusunun ele alınmasına karar verildi.

Bakmadan Geçme