İsrail Hangi Peygamber Soyu?

Katliamlarla adından söz ettiren İsraillilerin soyu merak ediliyor

Haber

Filistin’de tarihin gördüğü en büyük soykırımı işleyen İsrail devletinin ve İsraillilerin soyunun nereden geldiği merak ediliyor. İsraillilerin Yakub Aleyhisselam’ın soyundan geldikleri bilinmektedir.

Kur’an’ı Kerim’de iki yerde geçen (Âl-i İmrân 3/93; Meryem 19/58) ve Hz. Ya‘kūb’un ikinci adı veya lakabı olan İsrâîl’den dolayı, onun soyundan gelenlere Tevrat’ta Beney Yisrael, Kur’an’da Benû/Benî İsrâîl (İsrâiloğulları) denir. Tevrat’a göre ise Ya‘kūb’un soyundan gelenler, gerek Mısır’da gerekse Mısır’dan çıktıktan sonra çölde ve Ken‘ân diyarında İsrâil ve İsrâiloğulları diye de anılmıştır.

Kral Saul’ün ölümüne kadar bu iki isim, on iki kabileden oluşan halkın tamamını kapsamak üzere kullanılırken zamanla siyasî ve coğrafî şartlar kelimenin çeşitli dönemlerde farklı anlamlar kazanmasına sebep olmuştur. Krallığın ikiye bölünmesinin (m.ö. 930) ardından on kabileden oluşan kuzeydeki krallık İsrâil adını almıştır. O dönemde (II. Samuel, 23/3) ve Bâbil esareti sonrasında İsrâil bütün kabileleri kuşatıcı anlamını da muhafaza etmiş, geçmişin şanlı hâtıralarını çağrıştıran ve gelecekteki mesîhî krallık hayalini canlandıran bir kavram olarak varlığını sürdürmüştür. Kohen veya Levili olmayan yahudileri belirtmek için de kullanılan bu kelime günümüzde, Mûsâ öncesi liderlerdendoğan ve aynı Tanrı’ya inanan halkın tamamını ifade eder.

Tevrat’a göre İsrâil’in oğulları Ruben, Şimeon, Levi, Yahuda, İssakar, Zebulun, Yûsuf, Benyamin (Binyamîn), Dan, Naftali, Gad ve Aşer adlarını taşımakta, bunlardan her biri aynı addaki kabilenin atası sayılmakta ve böylece İsrâiloğulları on iki kabileden oluşmaktadır. Ancak Yûsuf’un iki oğlu Efraim ve Menasseh’nin soyu iki ayrı kabile olarak kabul edilmekte, Levi ise özel statüsü sebebiyle on ikinin dışında tutulmaktadır.

Ahd-i Atîk’te İsrâiloğulları bir taraftan Tanrı’nın kavmi, mukaddes millet olarak takdim edilirken diğer taraftan Mûsâ ve Hârûn’a karşı geldikleri için bizzat İsrâil Tanrısı onları tenkit edilirler. Çünkü onlar Rabb’in gözünde kötü olanı yapmış, Yahve’yi bırakıp Baal ve Molok gibi ilâhlara, bu arada altın buzağıya tapmış, zina etmiş, Allah’a verdikleri sözü tutmamış, ahidlerini bozmuş, ibadethâneleri yıkmış, peygamberleri öldürmüş, başka ilâhlardan korkmuş, Allah’ın şeriatını bırakıp diğer milletlerin kanunlarını benimsemişlerdir. Ahd-i Atîk’e göre İsrâil dönek, Yahuda haindir.  Yahudi kutsal kitabı, İsrâiloğulları’nın doğru yoldan sapmaları ve başka ilâhlara kulluk etmeleri sebebiyle peygamberler tarafından kınandıklarını ve azapla tehdit edildiklerini gösteren örneklerle doludur.

Kur’an’da yahudilerden hem Benî İsrâil olarak hem de hûd, yehûd ve hâdû kelimeleriyle bahsedilmekte, ancak yehûd kelimesi sadece Medenî sûrelerde geçtiği halde Benî İsrâil Mekkî sûrelerde de yer almakta ve daha çok İslâm öncesi dönemlerde vuku bulan olayların söz konusu edildiği âyetlerde geçmektedir. İslâmî kaynaklarda Benî İsrâil, Ya‘kūb’un soyundan gelen ve ırken yahudi olanları, yehûd ise hem bunları hem de başka ırklardan olup bu dine girenleri ifade etmektedir. Âyetlerde, İsrâiloğulları diye adlandırılan ve on iki kabileye ayrıldığı bildirilen Ya‘kūb’un on iki oğlunun Hz. Yûsuf zamanında Mısır’a yerleşmesinden başlayarak Hz. Mûsâ sonrası dönemlerdeki faaliyetlerine kadar çeşitli olaylar nakledilmekte olup bu bilgiler büyük ölçüde Tevrat’ta da mevcuttur.

Bir taraftan İsrâiloğulları’nın atası olan Ya‘kūb’un Tanrı veya O’nun meleğiyle güreşmesi dolayısıyla gücü ve dayanıklılığı, diğer taraftan Tanrı’nın seçilmiş kavmi oldukları inancı, İsrâiloğulları’nın gurura kapılıp ırkî üstünlük iddiasında bulunmalarına yol açmış, onlar imtiyazlı olduklarını vurgulamış, âdeta kendilerinin dışındaki insanları hakir görmüşlerdir. Kur’an, İsrâiloğulları’nın bu iddialarına karşılık bir zamanlar âlemlere üstün kılındıklarını, fakat bunun ırkla ilgili olmadığını belirtmekte, onlara Allah’a verdikleri sözü ve diğer yükümlülüklerini hatırlatarak üstünlüğün ancak bunlarla olabileceğini bildirmektedir.

Bakmadan Geçme