İslam dünyasında işbirliği ağı şart
İslam İşbirliği Teşkilatı'nın Eğitim Direktörü ve aynı zamanda ÖNDER Derneği'nin Ankara Temsilcisi M. Fatih Serenli, Ensar Vakfı Şubesi’nce düzenlenen “İslam Dünyası’nda Kalkınma Sorunları ve Başlıca Görevlerimiz” konulu sohbet programında konuştuHEDEF ORTAK ÇÖZÜMLER ÜRETMEKİslam İşbirliği Teşkilatı Eğitim Direktörü M. Fatih Serenli, “İslam Dünyası’nda Kalkınma Sorunları ve Başlıca Görevlerimiz” başlığında fert, millet, ülke ve ümmet olarak düşen [&hellip]
İslam İşbirliği Teşkilatı’nın Eğitim Direktörü ve aynı zamanda ÖNDER Derneği’nin Ankara Temsilcisi M. Fatih Serenli, Ensar Vakfı Şubesi’nce düzenlenen “İslam Dünyası’nda Kalkınma Sorunları ve Başlıca Görevlerimiz” konulu sohbet programında konuştu
HEDEF ORTAK ÇÖZÜMLER ÜRETMEK
İslam İşbirliği Teşkilatı Eğitim Direktörü M. Fatih Serenli, “İslam Dünyası’nda Kalkınma Sorunları ve Başlıca Görevlerimiz” başlığında fert, millet, ülke ve ümmet olarak düşen görevleri sohbet dinleyicileriyle birlikte müzakere etmek istediğini söyledi. Bu konuyu her gittiği yerde mümkün olabildiğince bir Müslüman, bir vatandaş ve ümmetin bir mensubu olarak aktarmaya çalıştığını belirten Serenli; “İçinden geçtiğimiz şartlar hepimizin malumu. Bu şartların zorluğuna, güçlüğüne hiçbir şüphe yok. Ama her güçlük ve zorluk içinde çözümü de barındırıyor. Bunu hepimiz biliyoruz. Bu sohbet toplantısı vesilesi ile buna beraberce kafa yoralım istedik. Belki geleceğe ortak yürüyüşümüzde bir takım ortak akıllar, ortak çözümler üretme fırsatını bu tür sohbet toplantılarında yakalarız diye düşünüyoruz” dedi.
TEŞKİLAT MÜCADELE RUHUNUN ESERİ
İslam İşbirliği Teşkilatının Ankara’da İstatistik Sosyo-Ekonomik Araştırma ve Eğitim Merkezi oludğunu belirten M. Fatih Serenli, Eğitim ve Teknik İşbirliği Direktörü olarak teşkilatta görev yaptığını kaydetti. İslam İşbirliği Teşkilatının herkesçe bilindiğini kaydeden Serenli; “Sohbet konumuzla alakalı olduğundan İslam İşbirliği Teşkilatının misyonu, kurumsal yapısı ile ilgili çok kısa olarak bilgi vereceğim. İslam İşbirliği Teşkilatı malum olduğu üzere 1969 yılında kuruldu. Teşkilatın kurulmasının ana sebebi Mescid-i Aksa’nın bir Yahudi tarafından kundaklanması idi. Malum olduğu üzere Mescid-i Aksa Selahaddin Eyyübi tarafından feth edildiği zaman oraya Eyyübi tarihi bir minber getirir. Bu minber Şam’da yaptırılan çok orjinal bir minberdir. Bu minber Mescid-i Aksa’nın bağımsızlığının, Kudüs’ün özgürlüğünün bir sembolüdür. Tarihçi hocalarımız bilir minberin ayrıca bir öyküsü vardır. O Yahudi bu minberi iki aylık bir planlama ile Müslümanlar’ın arasına karışarak kundaklar. Mescid-i Aksa 1967 yılında sözde savaş ile işgal altına girince Yahudiler çıkan yangına da müdahale etmezler. Buna karşı bir tepki olarak o dönemin Suudi Arabistan Kralı rahmetli Kral Faysal İslam Konferansı diye bir konferans topluyor. 25 hükümet başkanı bu konferansa katılıyor. Konferansın ana teması Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın özgürlüğüne kavuşturulmasıdır. Konferans adına itahfen bir teşkilat oluşturulur” diye konuştu.
KURULUŞLARLA ÜYELİKLER GELİŞİYOR
M. Fatih Serenli, teşkilatın ilk adının İslam Konferansı Teşkilatı olduğunu ifade etti. Kısa adı ile İKT veya Türkçe’den kısaltma olarak bilinen İKÖ olarak anıldığını belirtti. Teşkilat kurulduktan kısa bir süre sonra Kral Faysal’ın şehit edildiğini hatırlatan Serenli; “Kral Faysal benim nazarımda inanmış, mücahit, çok şuurlu bir devlet başkanı ve dünya düzenine karşı dünyada ki müstemlilere karşı sesini yükseltebilen bir kral. Böyle olduğu için bunu hayatı ile ödüyor. Teşkilat 1970’li yıllarda ilk kuruluş amacı daha çok Kudüs olması ile birlikte sosyo-ekonomik konularda da işbirliği yapan ülkelerimiz arasında daha yakın işbirliği olsun diye farklı konuları da gündemini almıştır. Bir takım kuruluşlar oluşturuluyor. Bunlardan ilki de benim hali hazırda çalıştığım kuruluş olan İslam İşbirliği Teşkilatıdır. İstatistik, Sosyo-Ekonomik Araştırma ve Eğitim Merkezi adı altında 1978 yılında kuruluş kararı alınıyor. Teşkilat 1981 yılında faaliyetlerine Ankara’da başlıyor. İstanbul’da olan kısa adı İRSİKA, İslam Kültür Tarih Sanat Araştırma ve Eğitim Merkezi var. O da yine bu süreç içerisinde kurulan başkaca bir kuruluşumuzdur. Fas’ta, Kazablanka’da ticaretin geliştirilmesi ile ilgili başka bir kuruluşumuz var. Buna benzer kuruluşlar kurularak üyelikler gelişiyor” şeklinde konuştu.
ANA GENEL MERKEZ KUDÜS
Şu anda İslam İşbirliği Teşkilatına 57 üye ülkenin bulunduğunu aktaran M. Fatih Serenli, 2011 yılında da o zamanın Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu’nun girişimleriyle teşkilatın adında değişiklik yapılarak İslam Konferansı Teşkilatından İslam İşbirliği Teşkilatına dönüştürüldüğünü söyledi. Böylece işbirliği yönünün vurgulandığına değinen Serenli; “Tabii bu teşkilatın köklerini inkar anlamına gelmemeli. Teşkilatta ana kaynak Kudüs’ün işgalden kurtarılması, Mescid-i Aksa’nın özgürleştirilmesi için toplanan İslam Konferansıdır. Bunu her zaman bizler vurgularız. Bizim tüzüğümüzde de genel merkezimiz Kudüs’tür. Ama fiilen orada olamadığı için geçici genel merkez ve teşkilatımızın icrasını yürüten genel sekreterliğimiz Cidde’de dir. Teşkilatın bir çok organı var. Bunlardan en önde gelen organlardan bir tanesi İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik Ticari İşbirliği Daimi Komitesidir. Bunun doğal başkanı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Cumhurbaşkanıdır. Her sene Türkiye’de İstanbul’da bu komite toplanır. Ekonomik ticari işbirliğine yönelik bir takım kararlar alınır. Teşkilatın en dinamik, en düzenli toplanan bir organıdır” ifadelerini kullandı.
ÜNİVERSİTELER İNSAN KAYNAĞI YETİŞTİRİYOR
Teşkilatın çeşitli organları bulunduğunu bunlardan bir tanesinin de Kudüs Komitesi olduğunu kaydeden M. Fatih Serenli, bu komite başkanlığının kurucu üyelerden biri olarak Fas tarafından yürütüldüğünü dile getirdi. Pakistan tarafından yürütülen Bilim Teknoloji Komitesinden söz eden Serenli şu ifadelere yer verdi: “Başkaca bağlı organlarda var. Üç tane üniversitemiz var. Üç tane olarak tanımladık. Ama üniversitelerden ikisi Afrika’da bir tanesi de Asya’da. Üç tane üniversiteden biri bağlı organ ikisi özerk hizmet görüyor. Birisi Malezya’da bir diğeri Pakistan’da. Afrika’da İngilizce konuşan ülkelere yönelik, Uganda’da ise Fransızca konuşan ülkelere yönelik de Nijer’de iki üniversitemiz hizmet veriyor. Bir de Bangladeş’te Teknoloji Üniversitemiz var. O dönemde bu üniversitelerin kurulmasının gayesi de bizim ihtiyacımız olan insan kaynaklarının yetiştirilmesidir. İslam ülkelerinin çoğunluğu eski sömürge ülkeleridir. Bundan dolayı İngilizce ve Fransızca’yı daha çok yoğun olarak kullanıyorlar. Temel eğitim dili biri İngilizce bir diğeri de Fransızca olmak üzere Afrika’da iki üniversite oluşturulmuştur.”
GERÇEKÇİ OLUNMAK ZORUNDA
İslam Birliği Teşkilatı üyelerinin büyük çoğunluğunun Ortadoğu Akdeniz havzasında bulunduğunu bir de sahra altı Afrika denilen bölge de yoğunlaştıklarını aktaran Serenli şunları söyledi: “Latin Amerika’da da iki tane üye ülkemiz var. Bunlar yine eski sömürge. Ama zamanında oraya Müslümanlar’ın göçmesi, varlıklarını sürdürmeleri ile bunlarda teşkilatımıza üye olmuşlar. Gözlemci üye ülke olarak da Bosna-Hersek, Rusya oy hakkı olmayan gözlemci ülkelerden ikisidir. İslam dünyası ve kalkınmaya yönelik bazı figürleri paylaşmak istiyorum. Sloganlar ve hamasetle değil gerçeklerle ve rakamları aktarmak isterim. Mevcut durumu açık, yalın ve çıplak şekilde ortaya koymak lazım. Çünkü bazen hamaset ve slogan içerisinde maalesef gerçeklikten kopabiliyoruz. Farkında olmadan uzun süreçli hedefler ortaya koyarak maalesef gerçeklikten kopuyoruz. Her ne kadar idealimz ruhunu hiçbir zaman ihmal etmemiz gerekiyor.”
EN BÜYÜK KAYNAK
GENÇ NÜFUS
Resmi görevinin yanında sivil toplumla bağını da devam ettirdiğini belirten M. Fatih Serenli, İslam Dünyası’nda da yapılan çalışmalarda bunun önemli olduğunu dile getirdi. Verilerle hareket etmenin doğu olacağına değinen Serenli şöyle konuştu: “İslam dünyası dediğimiz de öncelikle 57 üye ülkeyi ele alıyoruz. Bu ülkenin nüfus potansiyeline baktığımızda 1.7 milyar. Bu rakama azınlıkları da kattığımızda 2 milyarlık bir İslam dünyası karşımızda var. Bu oran için dünyanın kabaca üçte biri deniliyor. Ama bizim nüfusumuz dünya nüfusunun yüzde 23’nü teşkil ediyor. Bu nüfus içerisinde bizim en büyük potansiyelimiz, en büyük kaynağımız genç nüfusumuzdur. İslam dünyasının en büyük zenginliği denildiğin de ilk akla gelen yeraltı kaynaklarımızdır. Bu da haksız bir ifade değildir. Çünkü dünyanın ispat edilmiş doğal gaz, petrol rezervlerinin büyük çoğunluğu yüzde 60’ın üzerinde İslam dünyasındadır. Bu Allah’ın bize verdiği bir lütuftur. Gelirlerin önemli bir kısmı bu hammaddelere dayanmaktadır. Ortadoğu, doğu hatta Afrika’da da petrol ve doğal gaz önemli bir gelir kaynağı teşkil ediyor. Hali hazırda ki durum Cenab-ı Hakk’ın bize otomatik olarak bahşettiği bizim çok fazla emeğimize dayanmayan doğal kaynaklarımıza borçluyuz.”
YERİN ALTI DA ÜSTÜ DE ZENGİN
İslam dünyasının en büyük zenginliğinin genç nüfus potansiyeli olduğunu vurgulayan M. Fatih Serenli, toplam nüfus içerisinde 0-24 yaş grubunun teknik olarak genç nüfus olarak tabir edildiğini belirtti. 0-24 yaş grubu nüfusun toplam nüfusun yüzde 53’nün yarıdan fazlasının genç nüfus olduğunu kaydeden Serenli; “Bu inanılmaz bir zenginlik. Sadece şunu söyleyelim; Dünya ortalamasında bu oran yüzde 43’tür. Dünya ortalaması baz alındığında ortalama olarak yüzde 10 daha fazla genç nüfus potansiyeline sahibiz. Bu potansiyel bizim en büyük zenginliğimiz ve kaynağımızdır. Yer altı kaynaklarının yanında yer üstü olarak tarımsal araziler olarak Cenab-ı Allah bize çok zengin tarımsal araziler vermiş. Dünya da birçok üründe bizim ülkelerimiz tarımsal üretimde başı çekiyor. Ülkemiz bunlardan bir tanesi. Verimlilik olarak her ne kadar düşük olsa da bu şunu ispat ediyor; Cenab-ı Allah bizden yer altı ve yer üstü kaynaklarını esirgememiş” dedi.
ON ÜLKE AMİRAL DURUMDA
Sahip olunan tüm potansiyellere rağmen kaynakların yeterince değerlendirilemediğine dikkat çeken M. Fatih Serenli, dünya üretiminde nüfus potansiyeline rağmen İslam Dünyası’nda üretimin sadece yüzde 9 ile sınırlı kalmasının durumun en büyük ispatı olduğunu kaydetti. BM üyesi 180 küsur ülke bulunduğunu aktaran Serenli;”İslam İşbirliği Teşkilatında ise 57 üye ülke bulunuyor. BM sonra en büyük kuruluş İslam İşbirliği Teşkilatıdır. Takriben dünyaya ihracat oranımız yüzde 12’dir. Yatırım çekme potansiyeline baktığımız da yüzde 11’dir. Son yıllarda artan bir ivme var ama bu da yüzde 11’lik doğrudan yatırım potansiyeli var. Bu rakamlar bizi aldatmamalı. Üretim, yatırım, ihracat potansiyeli ve mevcut duruma bakıldığın da bunların bir kaç ülke de yoğunlaştığını görüyoruz. Türkiye, Endonezya, Malezya, Suudi Arabistan, İran gibi belli başlı 10 tane amiral ülkemiz var. Bu teşkilatı bu büyük grubu peşinden çeken. Yaklaşık üretimin yüzde 75’i bu ilk 10 ülke tarafından üretiliyor. İslam Dünyası’nda bir kalkınmadan bahsedecek isek yine belli başlı ülkelerin sırtında bu kalkınma gidiyor. Amiral olan 10 ülke var” diye konuştu.
KALKINMIŞLIK
DURUMU ORTADA
M. Fatih Serenli, “Müslümanlar kardeştir. Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir.” medeniyetine mensup olan Müslümanlar’ın mevcut durumunun bu anlayışla kıyas edilemediğinden yakındı. İslam ülkelerinde kişi başına düşen gelir açısından en zengin ülkenin Katar olduğunu dile getiren Serenli; “Katar’ın yıllık 95 bin dolar milli geliri var. Geliri çok ama nüfusu az. Katar’ın 1,5 milyon nüfusu var. Nüfusun 400 bini Katar’lı bir milyonluk kesim dışarıdan gelen işçiler. Katar Afyon ilinden biraz büyük bir ülkedir. Nijer’de yıllık milli gelir 440 dolardır. Arada muazzam bir uçurum var. Bunlar en az kalkınmış ve en çok kalkınmış iki ülke de kişi başına düşen milli gelir rakamlarıdır. Nijer ve başkaca ülkelerin kaynakları milli ve yerli güçler tarafından kullanılmıyor. Hala sömürgeci devletler ve şirketler tarafından bir şekilde sömürüldüğü için bu durumdalar” şeklinde konuştu.
ORTAK VİZYON GELİŞTİRİLMELİ
Modern ekonomilerde kalkınmanın bilgi gücü ile sağlandığını kaydeden M. Fatih Serenli, yer altı ve yer üstü kaynaklarının, nüfus potansiyelinin ne kadar büyük olursa olsun bilgi olmadan kalkınılamayacağının altını çizdi. İslam Dünyasının bunun somut ispatı olduğunu aktaran Serenli sözlerine şöyle devam etti: “İlime büyük önem veren Müslüman ülkelerde okuma yazma oranı dünya ortalamasının altındadır. Bir başka kriter de öğrenci ve öğretmen oranında ilkokul da bir öğretmene düşen öğrenci sayısı 28’dir. Sömürge kültürünün uzantıları devam ediyor. Dünya ortalaması 24’dür. Birçok uluslararası kuruluşlarla bölgesel diyalog forumları geliştirilmeli. Politik diyaloglar şart. Türkiye’nin kurucu ülke olduğu D-8, Arap Birliği, Şangay İşbirliği bunlardan bir tanesidir. Kan akan İslam Dünyası’nda ortak vizyon geliştirilmeli. İşbirliği ağı şart” dedi. >> Burcu AYDIN’ın haberi