- Haberler
- Faydalı Bilgiler
- İslam Diyince Hâlâ Akla Gelen İsmin Biz Olma Nedeni: Halifelik
İslam Diyince Hâlâ Akla Gelen İsmin Biz Olma Nedeni: Halifelik
Osmanlı İmparatorluğu'nun genişlemesiyle, Osmanlı sultanlarının hilâfet üzerindeki hak iddiaları da güçlenmeye başladı.
Osmanlılar, 14. yüzyıldan itibaren İslam dünyasının liderliğini üstlenme yönünde adımlar attılar. İlk olarak 1362 yılında I. Murad, Edirne’yi fethederek Bizans İmparatorluğu’nun önemli bir şehrini ele geçirdi. Bu fetih, Osmanlıların yalnızca siyasi bir güç olarak değil, aynı zamanda İslam’ın koruyucusu rolünde bir liderlik iddiasını ortaya koymalarında önemli bir adım oldu.
OSMANLILARIN HİLÂFET ÜZERİNDEKİ HAK İDDİALARI
Osmanlılar, 1517 yılında Mısır’ı fethedip Memluk Devleti’ni sona erdirerek İslam dünyasının merkezi sayılan Mekke ve Medine’nin de koruyucusu oldular. Bu gelişmeyle birlikte Osmanlılar, halifelik makamına sahip olduklarını daha güçlü bir şekilde iddia etmeye başladılar. Halifelik makamı, Sultan I. Selim’in Mısır’daki Abbasi halifesinden hilâfeti devralmasıyla Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetimine geçmiş oldu. Bu, Osmanlı İmparatorluğu’nun yalnızca topraklarının genişlemesi değil, aynı zamanda İslam dünyasında dinî bir lider olarak tanınmasının önünü açtı.
OSMANLI'NIN BÜYÜK GÜÇ KONUMUNU KAYBETMESİ
yüzyılda Osmanlılar, Avrupa’daki gelişmelere ayak uydurmakta zorlanmaya başladılar. Vestfalya Barışı (1648) ve Sanayi Devrimi, Avrupa’daki devletlerin Osmanlı’dan daha hızlı bir şekilde güçlenmesine yol açtı. Avrupa’daki teknolojik ilerlemeler, askeri alanlardaki yenilikler ve yönetim sistemlerindeki reformlar Osmanlılar tarafından benimsenmekte zorlandı. Zayıf liderlik ve arkaik yönetim anlayışı, Osmanlı İmparatorluğu’nun dünya sahnesinde etkin bir büyük güç olma konumunu yavaş yavaş kaybetmesine neden oldu.
HALİFELİĞİN SİYASETTEKİ ROLÜNÜN ARTMASI
Halifelik unvanının Osmanlılar tarafından siyaseten ilk özel kullanımı, 1774 yılında gerçekleşti. Bu tarihte Osmanlılar, Rusya’nın Osmanlı topraklarındaki Hristiyanları koruma talebine karşı, Rusya’da yaşayan Müslümanların haklarını savunacak bir iddiada bulunarak karşılık verdiler. Bu siyasi hamleyle Osmanlılar, halifelik makamını kendi devlet çıkarları doğrultusunda bir araç olarak kullanmaya başladılar.
OSMANLI HİLÂFETİNİN HİNDİSTAN MÜSLÜMANLARI ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
İngilizler, Osmanlı halifesinin Hindistan Müslümanları üzerindeki otoritesini tanıyarak bu durumu kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalıştılar. İngiliz hükümeti, Britanya Hindistanı’ndaki Müslümanların Osmanlı halifesine itaat etmesini sağlamak için Osmanlı padişahlarının Hindistan’daki Müslümanlara İngiliz yönetimine destek vermelerini isteyen bildiriler yayımlamalarına izin verdi. III. Selim ve Abdülmecid gibi padişahlar bu tür bildiriler yayımlayarak İngilizlere yardımcı oldular. Bu işbirliği, Osmanlıların İslam dünyasındaki etkisini kullanarak İngilizler ile Hindistan’daki Müslüman topluluklar arasında bir bağ kurmaya çalıştıkları bir dönem olarak kaydedildi.
II. ABDÜLHAMİD’İN SULU SULTANLIĞI'NA YÖNELİK MÜDAHALESİ
1899 yılında Sultan II. Abdülhamid, Amerika Birleşik Devletleri’nin talebi doğrultusunda, halife olarak dini otoritesini kullanarak Filipinler’deki Sulu Sultanlığı’na direnişi bırakma ve Amerikan işgaline teslim olma çağrısında bulundu. Sulu Sultanı II. Cemalül Kiram, II. Abdülhamid’in bu emrine itaat etti ve direnişi sona erdirerek teslim oldu. Bu olay, Osmanlı halifesinin İslam dünyasında yalnızca Osmanlı toprakları içinde değil, Osmanlı dışındaki Müslümanlar üzerinde de bir nüfuz sahibi olduğunu gösterdi.
I. DÜNYA SAVAŞI VE OSMANLI HİLÂFETİ’NİN SON YILLARI
Osmanlı Devleti, 1914 yılında İttifak Devletleri safında I. Dünya Savaşı’na katıldı. İttihat ve Terakki yönetimi, Halife Mehmed Reşad’ın bütün Müslümanları İtilaf Devletleri’ne karşı cihada çağırması için bir fetva yayımlattı. Ancak bu cihat çağrısı, beklenen etkiyi yaratmadı ve Osmanlı’nın yenilgisiyle sonuçlandı. 1918’de İtilaf Devletleri karşısında alınan yenilgiyle birlikte Osmanlı İmparatorluğu, Mondros Mütarekesi’ni imzalayarak teslim oldu.
Savaş sonrasında Osmanlı’nın başkenti İstanbul, İtilaf Devletleri tarafından işgal edildi. Osmanlı padişahı Mehmed Vahideddin, teslimiyet politikasını izlerken İttihat ve Terakki’nin önde gelen liderleri ülkeyi terk etti. Mondros Mütarekesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun fiilen sona erdiği ve işgal altında kaldığı bir dönemin başlangıcı oldu.
HALİFELİĞİN KALDIRILMASI
Osmanlı İmparatorluğu’nun Milletler Cemiyeti tarafından bölünmesi ve Avrupa karşısında zayıflaması, halifelik makamının giderek işlevini yitirmesine yol açtı. Son Osmanlı halifesi Abdülmecid Efendi, Osmanlı İmparatorluğu’nun resmi olarak sona ermesinden sonra da 1924 yılına kadar yaklaşık 1,5 yıl halifelik makamını sürdürdü. Ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ve Mustafa Kemal Atatürk’ün laik reformları doğrultusunda 1924’te halifelik makamı kaldırıldı ve Osmanlı hanedanı yurt dışına sürgün edildi.
OSMANLILARA PARALEL HALİFELİKLER
Osmanlıların halifeliği üstlenmesine rağmen, Osmanlı dışında da bazı bölgelerde halifelik iddiasında bulunan yönetimler bulunuyordu. İşte Osmanlılara paralel olarak hilâfet unvanı taşıyan bazı devletler:
Bornu Halifeliği (1472-1893): Afrika’da, bugünkü Nijerya topraklarında varlığını sürdüren bu halifelik, Osmanlı hilâfetinin yanında Afrika kıtasında İslam’ın yayılmasında önemli bir rol oynadı.
Yogyakarta Halifeliği (1755-2015): Endonezya’nın Yogyakarta bölgesinde varlığını sürdüren bu hilâfet, Güneydoğu Asya’daki Müslüman toplulukları bir arada tutmak amacıyla dini bir liderlik rolü üstlenmiştir.
Sokoto Halifeliği (1804-1903): Nijerya’da kurulan bu halifelik, Batı Afrika’daki Müslümanlar arasında dini liderliği ve İslam’ın yayılmasını teşvik eden önemli bir merkez olarak kabul ediliyordu.
Takruri Krallığı (1848-1893): Batı Afrika’da kurulan bu İslami krallık, Osmanlı hilâfeti dışında bir dini otorite olarak varlık gösterdi.
Osmanlı hilâfeti, İslam dünyasında geniş bir etki alanına sahip olmasına karşın, 19. yüzyılın sonlarından itibaren Avrupa karşısında zayıflaması ve dünya siyasetindeki değişimlerle etkinliğini kaybetti. Osmanlı İmparatorluğu’nun sona ermesiyle birlikte Osmanlı hilâfeti de tarihe karışmış oldu. 1924’te Türkiye Cumhuriyeti tarafından halifelik makamının kaldırılması, İslam dünyasında Osmanlı himayesindeki hilâfetin de sona ermesi anlamına geliyordu.